PAMUK

Türkçe’ye Farsça penbe > panbûk kelimesinden geçmiştir. Pamuk karşılığında günümüz dünyasında yaygın olarak kullanılan cotton (Fr. coton) Arapça kutndan gelir. Kâşgarlı Mahmud pamuğu (bamuk) Oğuzca bir söz olarak zikreder (Dîvânü Lugati’t-Türk Tercümesi, I, 380). Eski Türkler’de ayrıca çigit sözüyle pamuk çekirdeği kastedilir (a.g.e., I, 356). Pamuk bitkisi için kepez kelimesi kullanılmış, pamuk tarlasına kepezlik denmiştir. Kelime Memlükler’de kebes şeklinde başlık, şapka, kalpak için kullanılıyordu. Türkler’de, çek, kemek (a.g.e., I, 139, 392), kıtıglık (Ögel, Türk Kültür Tarihine Giriş, V, 363) gibi değişik pamuklu dokuma türlerinden söz edilir.

Herodot’un verdiği bilgiden eski Yunan’da pamuğun pek bilinmediği anlaşılır. Doğudaki en uzak ülke dediği Hindistan’dan bahsederken burada kendiliğinden büyüyen bir ağaçtan toplanan bir tür yünün koyun yününden daha iyi olduğunu ve Hintliler’in kumaşlarını bundan dokuduklarını yazar (Tarih, s. 150). Pamuk karşılığında kullanılan Yunanca karpasos ve Latince carbasus kelimeleri Sanskritçe karpasadan alınmıştır. Hint kutsal metinleri Vedalar’da pamuktan söz edilmektedir. Ancak milâttan en az iki binyıl öncesine ait pamuk kalıntılarına İndus vadisindeki Mohenjo-Daro’da rastlanmıştır. Yukarı Mezopotamya’da milâttan önce VII. yüzyılda


pamuk bilinmekteydi (Lamm, s. 2). Eski halı ve tekstil kalıntılarından İran’da Sâsânîler döneminde pamuk tarımı yapıldığı anlaşılmaktadır. Eski Ahid’de Ester’in hikâyesinde Şuşan (Şuş, Susa) sarayı tasvirlerinde pamuk elbise ve ince beyaz perdelerden söz edilir (Ester, 1/6; 8/15). Doğu Türkistan’da Tarım bölgesinde milâttan iki-üç asır sonrasına ait Kharostri yazmalarında değişik tekstil ürünlerinden ve pamuktan bahsedildiği dikkati çeker. Pamuk birkaç asır sonrasında Doğu Türkistan’da yaygın biçimde kullanılır olmuştur (Lamm, s. 2). XIII. yüzyılda Kuzey Çin’e pamuk genellikle Orta Asya’dan giderdi. 981, 1129 ve 1221 yıllarında Uygur bölgesine gelen Çinliler onların çeşitli kumaşlarından söz eder (Ögel, İslâmiyetten Önce Türk Kültür Tarihi, s. 365-366).

Araplar’da pamuk karşılığı kullanılan kutn kelimesi muhtemelen Akkadca katânu veya kattanudan (zayıf, çok ince) gelir, ayrıca kürsüf kelimesi de kullanılmıştır. Kur’an’da Allah’ın nimetleri arasında sayılan “sıcaktan koruyacak elbiseler” (serâbîl) (en-Nahl 16/81) pamuk ve keten elbiseyle tefsir edilmiştir (Taberî, VII, 627). Bir rivayete göre pamuğun kullanımı Hz. Âdem ve Havvâ ile başlar. Cennetten yeryüzüne çıplak olarak indiklerinde Âdem eşine sıcaktan rahatsız olduğunu söylemiş, bunun üzerine Cebrâil bir miktar pamuk getirip Havvâ’ya ip yapmayı ve dokumayı öğretmiştir (İbn Asâkir, LXIX, 108). Hadislerde pamuktan ve pamuklu dokumalardan söz edilmektedir. Hz. Peygamber’in en sevdiği elbise olarak geçen “hıbera” Yemen dokuması pamuklu kumaştan yapılmıştı (Nevevî, XIV, 56; Aynî, XVIII, 23). Vefatında kefen olarak “sühûliyye” denilen pamuktan üç kat beyaz bez kullanılmıştır (Buhârî, “Cenâǿiz”, 18, 23; Müslim, “Cenâǿiz”, 45). Resûl-i Ekrem devrinde Yemen pamuk yetiştirilen bölgelerdendi. Me’rib halkının temsilcisi sıfatıyla Medine’ye gelen Ebyaz b. Hammâl pamuk ziraatı yaptıklarını söylemişti. Hz. Peygamber, sayıları az kalan Ma‘ribliler’le yıllık vergi olarak me’afir kumaşı değerinde yetmiş hullelik bez üzerinden anlaşmıştı (Ebû Dâvûd, “Ħarâc ve’l-imâre ve’l-feyǿ”, 27; İbn Sa‘d, V, 523). Sahâbe devrinin sonlarına doğru Yûsuf b. Amr el-Mekkî’nin ilk defa Hicaz’da pamuktan ucuz kâğıt yaptığı söylenir. İlk dönem kaynaklarında değişik pamuklu kumaşlardan bahsedilir. Atkı veya çözgüsünden biri pamuk, diğeri ipek, keten veya yün iplikle dokunmuş kumaşlar da yapılmaktaydı. Çözgüsü kaliteli ipek, atkısı pamuk olan kumaşlara “mulham” deniyordu. Ömer b. Abdülazîz yazdığı bir mektubunda erkeklerin ipek giymemesini emrediyor, bundan atkısı pamuk olanı hariç tutuyordu (İbn Ebû Şeybe, V, 153).

Müslümanlar İran’ı fethettiği zaman Herat, Nîşâbur, Rey, Cibâl, Merv gibi şehirlerde pamuk işleyen atölyeler vardı. İbn Havkal Nîşâbur, Merv, Buhara, Kirman ve Hürmüz gibi bazı şehirlerden diğer beldelere yapılan pamuk, pamuklu dokuma ve elbise ihracatından söz etmektedir (Śûretü’l-arż, II, 312, 381, 433, 436, 464, 481, 489). Merv şehri Horasan’ın anası kabul edilir, ona Mervüşşâhicân denir ve Horasan’dan gelen dokumalar Mervî veya Şâhicânî diye anılırdı (Ebû Mansûr es-Seâlibî, I, 542). Câhiz de genellikle pamuğun Horasan’a, ketenin Mısır’a nisbet edildiğini söyler (a.g.e., I, 530). Bununla birlikte Ahd-i Atîk’te Mısır’da pamuktan beyaz bez dokuyanlardan söz edilir (İşaya 19/9; IDB, I, 709). Suriye ve Filistin bölgelerinde pamuk ziraatı müslümanların fethinden sonra yaygınlaşmıştı. Heyd’e göre Haçlı seferleri döneminde Suriye’de yetiştirilen pamuğun ham ve işlenmiş halde ihracatı yapılmaktaydı (Yakın-Doğu, s. 193-195). Pamuk tarımına bağlı olarak zikredilen bölgelerde dokuma sanayii de gelişmişti. Endülüs’te ve Sicilya’da pamuk tarımı buraların müslümanların eline geçmesinden sonra başlamış (a.g.e., s. 56; Barthold, s. 161), Mora’da da pamuk ekimi müslümanlarla ilişkiler sayesinde yaygınlaşmıştır. Selçuklu döneminde Konya, Kırşehir, Lâdik, Denizli bölgeleri pamuklu dokumalarıyla ün kazanmıştı. Cacaoğlu vakfiyesinde Kırşehir’de pamukçulara mahsus bir handan ve bezciler çarşısından bahsedilir (Temir, s. 34, 112). Ayasuluk, Balat, Alanya, Antalya, Ayas gibi Güney ve Batı Anadolu limanlarından Avrupa’ya pamuk ihracatı yapılıyordu.

Osmanlı Devleti döneminde pamuk tarımının yaygınlaştırıldığı ve Avrupa ile olan ticarette mâmul ve yarı mâmul en önemli ihracat maddesini teşkil ettiği bilinmektedir. Osmanlı devrinde Çukurova, Güneydoğu Anadolu, Ege ve Trakya, Suriye ve Mısır’ın çeşitli bölgelerinde kaliteli pamuk yetiştirilmekteydi. Özellikle Batı Anadolu bölgesinde pamuk tarımı gelişmiş, pamuk önemli bir ticarî meta haline gelmişti. Osmanlılar pamuk ve pamuklu üretimini Balkanlar’a da taşımış, pamuk üretimi birçok dalda iş sahası oluşturmuştur. Birçok şehir ve kasabada pamuklu üretimiyle ilgili esnaf kolları bulunmaktaydı (cullahlar, bezciler, boğasiciler, boyacılar, takyeciler, yorgancılar, hallaçlar vb.). Pamuk ekimi XVI. yüzyılın sonlarından itibaren Batı’da ve Rusya’da ucuz pamuklu giyim ve kullanım eşyasına olan ihtiyaç sebebiyle giderek artış göstermiş, XVII. yüzyılda Batı Anadolu, Suriye, Mısır’da pamuk ziraatı ticarete bağlı olarak daha da yaygınlaşmıştır. XVIII. yüzyılda tam anlamıyla bir patlama yaşanmış, pamuğa olan talebin artması Osmanlı pazarlarını hareketlendirdiği gibi ekim alanını da genişletmiş, büyük çiftlikler ortaya çıkmıştır. Ancak bu dönemde Hindistan pamuklularının giderek artan rekabeti pamuklu sektörünü zora sokmuştur. İngilizler ve Hollandalılar kanalıyla daha ucuz Hint işi pamuklular Osmanlı pazarına sokulmuş, 1780-1815 yıllarında pamuklu üretimi neredeyse tamamen Batı pamuklu endüstürisinin tekeline girmiştir. 1790’larda İngiliz pamuk ipliği fabrikasyon imal sebebiyle Osmanlı piyasalarında yerli ipliklere göre daha ucuz satılıyordu. 1840’larda Diyarbekir, Halep, Şam, İzmir, Bursa ve İstanbul pamuklu sanayii İngiliz ipliğine bağımlı hale gelmişti; fakat yine de küçük el tezgâhları üretimi sürdürüyordu. 1825-1830 döneminde pamuk ipliği ithalâtı üç katına, sonraki beş yılda altı katına, 1860’ta yaklaşık kırk katına çıkmıştı. Amerikan iç savaşı (1861-1865) Osmanlı pamuklu pazarının canlanmasına yol açmıştır. XX. yüzyılda Osmanlı ihracatı içinde pamukluların payı % 80 dolayındaydı. Pamuklu dokumaları arasında adı çok geçenler boğasi, kirpas, alaca, kutnı, bez, mendil, beledî, dimi, yemeni, tülbent, basma, çit ve yazmadır.

BİBLİYOGRAFYA:

Dîvânü Lugati’t-Türk Tercümesi, I, 139, 293, 303, 356, 380, 392, 507; III, 346; v. Soden, AHW, II, 907, 908; Herodot, Tarih (trc. Perihan Kuturman), İstanbul 1973, s. 150; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, V, 523; İbn Ebû Şeybe, el-Muśannef (nşr. Kemâl Yûsuf el-Hût), Riyad 1409/ 1989, V, 153; Taberî, CâmiǾu’l-beyân, VII, 627; İbn Havkal, Śûretü’l-arż, I, 213; II, 312, 381, 433, 436, 464, 481, 489, 490; Ĥudûdü’l-Ǿâlem (Minorsky), s. 102, 103, 104, 105, 131, 132; Ebû Mansûr es-Seâlibî, Ŝimârü’l-ķulûb (nşr. M. Ebü’l-Fazl İbrâhim), Kahire 1985, I, 530, 542; İbn Asâkir, Târîħu Dımaşķ, LXIX, 108; Nevevî, Şerĥu Müslim, XIV, 56; Aynî, ǾUmdetü’l-ķārî, Kahire 1392/ 1972, XVIII, 23; Dedem Korkudun Kitabı (haz. Orhan Şaik Gökyay), İstanbul 2000, s. 1; C. J. Lamm, Cotton in Mediaeval Textiles of the Near East, Paris 1937, s. 2 vd., 96, 100, 104 vd., 182 vd.; Barkan, Kanunlar, bk. İndeks (penbe, pambuk); Ahmet Temir, Kırşehir Emiri Caca Oğlu Nur el-Din’in 1272 Tarihli Arapça-Moğolca Vakfiyesi, Ankara 1959, s. 34, 112; W. Heyd, Yakın-Doğu Ticaret Tarihi (trc. Enver Ziya Karal), Ankara 1975, s. 56, 193-195, 604; Bahaeddin Ögel, İslâmiyetten Önce Türk Kültür Tarihi, Ankara 1988, s. 365-366; a.mlf., Türk Kültür Tarihine Giriş,


Ankara 2000, V, 353, 354, 355 vd.; V. V. Barthold, İslâm Medeniyeti Tarihi (izah, düzeltme ve ilâvelerle trc. M. Fuad Köprülü), Ankara 1984, s. 161; Abdülhay el-Kettânî, et-Terâtîbü’l-idâriyye (Özel), III, 62; Emre Dölen, Tekstil Tarihi, İstanbul 1992, s. 71 vd.; Halil İnalcık, “Osmanlı Pamuklu Pazarı, Hindistan ve İngiltere Pazar Rekabetinde Emek Maliyetinin Rolü”, Gel.D, II (1981), s. 1-65; a.mlf., “Ķuŧn”, EI² (İng.), V, 557 vd.; E. Ashtor, “Ķuŧn”, a.e., V, 554-556; J. C. Trever, “Cotton”, IDB, I, 709; Mübahat S. Kütükoğlu, “Baruthâne-i Âmire”, DİA, V, 97; Eckart Ehlers - Ahmad Parsa, “Cotton”, EIr., VI, 334; Hassan Hakimian, “Cotton”, a.e., VI, 335.

Nebi Bozkurt