PEŞÂVER

(پشارو)

Pakistan’ın kuzeybatısında tarihî bir şehir.

Afganistan sınırına çok yakın bir kesimde deniz seviyesinden 320 m. yükseklikte ve Kâbil nehrinin kollarından Bara’nın sol yakasında bulunmaktadır. Muhtemelen milâttan önce V. yüzyılda Kuşanlar tarafından stratejik Hayber Geçidi’ne 16 km. mesafede Purushapura adıyla kurulmuştur. Daha önce Hint-Ârî asıllı farklı kabilelerin oturduğu bölgeyi Büyük İskender’in zaptından sonra haleflerinden Seleukos I. Nikator, Maurya İmparatorluğu’nun kurucusu Chandragupta Maurya’ya (ö. m.ö. 296) terketti. Bu dönemde Budizm bölgeye girdi ve Purushapura, Budist Gandhara Krallığı’nın başşehri oldu. Bölgede halkın çoğunluğunu teşkil eden Peştûnlar’ın milâttan önce I. yüzyılda Süleyman dağlarından güneye ve güneybatıya inmesinden itibaren zamanla şehir Kâbil ve Kandehar ile birlikte Peştûn kültürünün en önemli merkezlerinden biri haline geldi. Bölgeye İslâmiyet’in girişi IV. (X.) yüzyıla rastlamaktadır. Gazneli Sebük Tegin, Peşâver’e kadar ilerleyerek burada İslâmiyet’in tohumlarını atmaya muvaffak oldu (376/ 986). Türkler’in bölgeye hâkim olmasıyla birlikte Peştûnlar arasında İslâmiyet yayılmaya başladı. Bâbür Şah 936’da (1530) o sırada Begram adıyla anılan şehri ele geçirerek buraya bir kale inşa ettirdi; torunu Ekber Şah, Begram adını Farsça’da “serhat şehri” anlamına gelen Peşâver’e (Peştûnca Pakhavar) çevirdi. O yıllarda Türkistan ve Hindistan’dan pek çok ilim adamı, sûfî, tüccar, sanatkâr Peşâver’e yerleşti ve şehir Afganistan-Türkistan-Güney Asya-Ortadoğu ticaret yollarının birleştiği bir konumda İpek yolunun önemli kavşağı ve farklı kültürlerin buluşma noktası olarak gittikçe önem kazandı. Bâbürlüler zamanında “güller ve çiçekler diyarı” diye nitelenen Peşâver, Afganlı Şîr Şah Sûr döneminde Delhi’yi Kâbil’e bağlayan yolun yapılmasıyla daha da büyüdü ve hareketlendi. Ardından Bâbürlüler’le Safevîler’in hâkimiyet mücadelesine sahne oldu. 1738’de İran’da Avşarlı hânedanının kurucusu Nâdir Şah’ın eline geçti. Hindistan’ı İngiliz işgalinden kurtarmak için bir cihad hareketi başlatan İsmâil Şehîd ve Seyyid Ahmed, 1825 yılında Delhi’den ayrıldıktan sonra bölgeye gelerek verdikleri mücadelede büyük başarı elde ettiler ve Peşâver merkezli bir hükümet kurdular. Ancak 1834’te şehre hâkim olan Sihler pek çok mimari eseri ve ünlü Şâlîmâr (Şâlâmâr) bağlarını yakıp yıktılar. 1849’da Sih yönetiminin sona ermesiyle İngilizler’in ilhak ettikleri ve büyük bir askerî garnizona çevirdikleri Peşâver, Pakistan Devleti kuruluncaya kadar onların hâkimiyetinde kaldı.

1925 yılında Hayber Geçidi’ni izleyen demiryolu hattının yapılması, altı kapılı surlarla çevrili geleneksel bir İslâm şehri görünümünde büyük bir ticaret merkezi olan Peşâver’in önemini yeniden arttırdı. Fakat burada son yarım asırda ortaya çıkan gelişmeler ve mülteci akını demografik ve fizikî yapıyı çok değiştirdi. Özellikle Sovyetler’in 1979’da Afganistan’ı işgal etmesiyle millî direnişin yönetim merkezi durumunu alan şehrin etrafına büyük mülteci kampları kuruldu. Sovyet işgalinin 1989’da sona ermesine rağmen yüz binlerce mülteci, ülkede devam eden siyasî belirsizlik ve iç savaş yüzünden Peşâver’de


yaşamayı sürdürdü. Kâbil ve Kandehar’ın bu süreçte tamamen tahrip edilmesiyle Peşâver Afganistan sınırları dışında olmasına rağmen Afgan kültürünün en önemli merkezi haline geldi.

Şehirde bugüne ulaşan tarihî eserler arasında Bâlâhisar Kalesi ile Bâbürlü Valisi Mehâbet Han tarafından 1670’te yaptırılan ve kendi adını taşıyan, iç tezyinatıyla ünlü cami en önemli olanlardır. Bünyesinde 1913’te kurulan Islamia College ve Khyber Medical College gibi tanınmış fakültelerin yer aldığı Peşâver Üniversitesi (1950) Pakistan’ın en büyük üniversitelerinden biridir; kütüphanesinde yazma eserler dahil 100.000’den fazla kitap bulunmaktadır. Önemli medreseler arasında Dârülulûm-i Serhad, Dârülulûm-i Câmia Eşrefiyye zikredilebilir. Şehirde ayrıca özellikle İngiliz dönemine ait belgelerin saklandığı eyalet arşivi mevcuttur.

Peşâver’in ekonomisi ticarete ve çevresindeki tarıma dayanır. Başlıca üretim sektörleri tekstil, şeker, meyvecilik, ayakkabıcılık, dericilik, el sanatları, kuyumculuk, mobilya, ağaç ve bakır işçiliği, halıcılık ve çömlekçiliktir. Şehir hava, kara ve demiryolu bağlantıları ile gelişmiş bir ulaşım ağına sahiptir.

Halkının % 99’u müslüman olan şehirde daha önce oturan az sayıdaki yahudi İsrail’e, Hindular ise Hindistan’a göç etmiştir; halen şehirde hıristiyanlar ve Sihler’den oluşan küçük bir azınlık yaşamaktadır. Çoğunluğu Peştûnlar’dan oluşan nüfus 1981’de 551.000 iken günümüzde 2.500.000’e ulaşmıştır; bu rakama sayıları 500.000’i bulan Afgan mültecileri dahil değildir.

Balkan savaşlarından itibaren Osmanlılar’a yoğun bir ilgi gösterilen Peşâver halkından bir grup öğrenci Türkiye’ye gelerek Millî Mücadele’ye katılmış ve bunlardan bazıları daha sonra geri dönmeyip Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmuştur. Türkiye’nin ilk Afganistan büyükelçisi Abdurrahman Peşâverî bunlardan biridir.

BİBLİYOGRAFYA:

Ebû Selmân Şahcihanpûrî, Ġāzî ǾAbdurraĥmân Şehîd Peşâverî, Karaçi 1979, s. 120, 191, 274; Sayed Amjad Hussain, The Frontier Town of Peshawar, A Brief History, Peshawar 1993; Ahmad Hasan Dani, Peshawar: Historic City of the Frontier, Lahore 1994; R. Nichols, Settling the Frontier: Land, Law and Society in the Peshawar Valley, 1500-1900, Karachi 2001; Wali Shah Khattak, The Walled City of Peshawar, Peshawar 2005; Dâvûd Hâtemî, “Peşâver”, DMT, III, 652-654; C. Collin Davies, “Peşâver”, İA, IX, 556-558; a.mlf. - C. E. Bosworth, “Peѕћāwar”, EI² (İng.), VIII, 299-300.

Azmi Özcan