PEZDEVÎ, Ebü’l-Yüsr

(أبو اليسر الپزدوي)

Sadrü’l-İslâm Ebü’l-Yüsr Muhammed b. Muhammed b. el-Hüseyn b. Abdilkerîm el-Pezdevî (ö. 493/1100)

Mâtürîdî kelâmcısı ve Hanefî fakihi.

421 (1030) yılında Türkistan’da Nesef yakınındaki Pezde şehrinde doğdu. Tabakat kitaplarında Kādî es-Sadr lakabıyla da anılır. Kendisine “Ebü’l-Yüsr” denmesinin sebebi, kardeşi Ebü’l-Usr el-Pezdevî’nin aksine eserlerinin kolay anlaşılır bir üslûp taşımasıdır (Taşköprizâde, II, 185). İlk eğitiminin yanı sıra hadis bilgilerini babasından aldı. Tahsil hayatına dair yeterli bilgi yoktur. Hanefî-Mâtürîdî âlimleri ailesine mensup olduğuna göre memleketindeki Hanefî âlimlerinin derslerine girmiş olmalıdır. Bazı kaynaklarda Şemsüleimme el-Halvânî, Ya‘kūb b. Yûsuf b. Muhammed en-Nîsâbûrî ve İmam Ebü’l-Hattâb gibi âlimler hocaları arasında zikredilir. Bir süre Buhara’da bulundu (478/1085), ardından Semerkant’a geçti. Onun bir ara Endican’a gittiği ve burada bir filozofla âhiret konusunda tartıştığı belirtilir. Buhara’daki ikametinden sonra Semerkant kādılkudatlığına getirildi (481/1088); kendi ifadesinden Melikşah ordularının şehri kuşatması sırasında orada bulunduğu anlaşılmaktadır (Uśûlü’d-dîn, s. 240, 259). Büyük ihtimalle bundan sonra geçtiği Buhara’da hocalık yapmış, münazaralara katılmıştır. Zehebî’nin verdiği bilgiye göre 9 Receb 493 (20 Mayıs 1100) tarihinde Buhara’da vefat etti (AǾlâmü’n-nübelâǿ, XIX, 49).

Pezdevî’nin yetiştirdiği öğrenciler arasında Necmeddin en-Nesefî, Alâeddin es-Semerkandî, Abdullah b. Muhammed el-Hulemî, kendi oğlu Ebü’l-Meâlî Ahmed ve yeğeni Hasan b. Ali kaydedilmektedir (Leknevî, s. 188). Zehebî, Pezdevî’nin derslerine katılanlar arasında Osman b. Ali el-Bîkendî, Ahmed b. Nasr el-Buhârî, Muhammed b. Ebû Bekir es-Sincî ve Ebû Recâ Muhammed b. Muhammed’i de zikreder (AǾlâmü’n-nübelâǿ, XIX, 49). Yaşadığı bölgede saygın bir kişi olan Pezdevî’nin başta Buhara olmak üzere Mâverâünnehir ilim çevrelerinde önemli bir Hanefî-Mâtürîdî âlimi kabul edildiği anlaşılmaktadır. Kardeşi Ebü’l-Usr Ali b. Muhammed de fıkıh alanında meşhur bir âlimdi. Kelâmcılık yönü ağır basan Ebü’l-Yüsr kelâmın tartışmalı ve güç birçok meselesini anlaşılır bir dille açıklamış, Mâtürîdiyye’nin sistemli bir mezhep haline gelip yayılmasında ve kaybolmaya yüz tutmuş literatürünün canlanıp zenginleşmesinde önemli rol oynamıştır. Daniel Gimaret, Mâtürîdî’ye ait Kitâbü’t-Tevĥîd’in anlaşılması zor kısımlarının bulunduğu yönündeki ifadesinden hareketle Pezdevî’nin Mâtürîdî olarak kabul edilmesini sorgulamak istemişse de (Théories de l’acte humain en théologie musulmane, s. 172) bu sözün Mâtürîdî kelâmının ana meselelerine yönelik sistematik bir tenkit özelliği taşımadığı açıktır (Yazıcıoğlu, XXVII [1985], s. 291). Ancak Pezdevî’nin, Mâtürîdî’den saygın bir kişi olarak bahsetmesine rağmen bu ekole mensup olduğuna


dair herhangi bir ifadesine rastlanmamıştır. Ayrıca Pezdevî, Mâtürîdî’nin bazı görüşlerine Uśûlü’d-dîn adlı eserinde karşı çıkmışsa da onu Eş‘arîler’e dahil etmemiş, Ebû Hanîfe çizgisinde ayrı bir akımın en önemli temsilcisi olarak görmüştür. Aslında Pezdevî’nin yaşadığı dönemde Mâtürîdiyye ekolünün tekâmül ettiğini söylemek mümkün değildir.

Ebü’l-Yüsr el-Pezdevî, Ebû Hanîfe tarafından temelleri atılıp Ebû Mansûr el-Mâtürîdî’nin Sünnî bir kelâm ekolü haline getirdiği Mâtürîdiyye’nin, eserlerinin bir kısmı günümüze intikal etmiş önemli âlimlerinden biridir. Pezdevî’yi Mâtürîdiyye’nin kuruluşunu sağlayan mütekaddim kelâm âlimleri silsilesinin sonuncularından biri olarak kabul etmek mümkündür. Uśûlü’d-dîn adlı kitabının mukaddimesinde, kendi dönemine kadar kaleme alınmış kelâm eserlerine genel bakış yaptıktan ve bazı eleştiriler yönelttikten sonra Mâtürîdî’nin Ehl-i sünnet mezhebi çerçevesinde telif ettiği Kitâbü’t-Tevĥîd’i beğenmekle birlikte anlaşılmasının zor olduğunu söylemiş, bu sebeple aynı mezhep dairesinde kalarak kitabını kaleme aldığını belirtmiştir. Mâtürîdî’den bir buçuk asır sonra gelen Ebü’l-Yüsr el-Pezdevî onun eserlerinde görülmeyen “Ehl-i sünnet ve’l-cemâat” tabirini çokça kullanmış, bu ekolün görüşlerini savunmuş ve karşı fikirleri eleştirmiştir. Bu tabiri kullanırken de ashap ve tâbiînin devamı olarak fıkıh ve kıraat âlimlerini, sûfîler ve ashâbü’l-hadîsi kastetmiştir (Uśûlü’d-dîn, s. 242). Zaman zaman Ehl-i sünnet ve’l-cemâat tabirini herhangi bir gruba nisbet etmeden zikrettiği de görülmekte ve büyük ihtimalle sadece Hanefî ulemâsını kastetmektedir (a.g.e., s. 173-174, 176, 206, 212). İbn Küllâb ve Eş‘arî’yi Ehl-i sünnet’ten saymakla beraber onların bazı meselelerde hata ettiklerini belirtmektedir (a.g.e., s. 28, 44, 52, 53, 65 vd.).

Pezdevî, Uśûlü’d-dîn adlı eserinde Mâtürîdî ile başlayıp zamanla kelâm kitaplarında yerini alan konuların hemen hepsine temas etmiştir. Sünnî kelâmının Mâtürîdî ile kuruluşu ve Eş‘arî âlimlerince desteklenişinin üzerinden iki asra yakın bir zaman geçtiği halde Pezdevî kitabının başında bu ilmi öğrenip öğretmenin mubah, hatta farz-ı kifâye olduğunu belirtmiştir. Bu husus, genelde ehl-i hadîsin karşı çıktığı kelâm yönteminin meşruiyeti hakkındaki tartışmaların canlılığını koruduğunu göstermektedir. Pezdevî daha sonra varlık ve bilgi vasıtaları konusundan başlayarak ulûhiyyet, nübüvvet ve sem‘iyyât bahislerini işlemiş, ardından imâmet meselesine yer vermiştir. Kitabın sonunda mezhepler hakkında kısa açıklamalar ve değerlendirmeler yapmıştır. Pezdevî, Mâtürîdî’den farklı olarak sem‘iyyât konularına kısa da olsa temas ettikten başka imâmet meselesine oldukça hacimli bir yer ayırmıştır. Böylece Sünnî-Mâtürîdî kelâmını plan ve muhteva bakımından nihaî şekline yaklaştırmayı başarabilmiştir.

Ebü’l-Yüsr el-Pezdevî’nin kelâmla ilgili düşüncelerine kaynak teşkil eden Mâtürîdî’nin eserlerine atıfta bulunmaması dikkat çekicidir. Daha sonra gelen Mâtürîdî kelâmcılarının çalışmalarında kendisinin istidlâllerine benzeyen açıklamalara rastlanmaktadır. Bunun en açık örneği Sâbûnî’nin özellikle el-Kifâye’sidir. Pezdevî’nin öğrencisi Necmeddin en-Nesefî’nin, “Ebü’l-Yüsr Mâverâünnehir ülkesinde yaşıtlarımızın şeyhi, imamların imamıydı. Ona her taraftan insanlar gelirdi. Doğu ve Batı usul ve fürûda onun eserleriyle dolmuştur” şeklindeki ifadesi (Zehebî, XIX, 49; Leknevî, s. 188), kendisinin düşünce tarzında ve kelâm görüşlerinde Pezdevî’nin etkisini açıkça göstermektedir. Pezdevî’nin diğer Mâtürîdiyye ulemâsı gibi kendi taraftarlarınca bile ihmal edildiği bir gerçektir. Onun ilmî hayatına ve yaşadığı bölgeye bakılarak Arapça’nın yanı sıra Farsça’ya da vâkıf bulunduğu, Türkler’le meskûn yerde doğup yetiştiği için Türk asıllı olup Türkçe’yi de bildiği ifade edilmelidir.

Eserleri. Kaynaklarda Pezdevî’nin usul ve fürûa dair birçok eser yazdığı söylenmekteyse de ona ait fazlaca kitap ismi zikredilmemektedir. Ebü’l-Yüsr el-Pezdevî’nin günümüze ulaşan iki eseri mevcuttur. 1. Uśûlü’d-dîn*. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi (İsmail Saib Sencer, nr. 2/1261), Süleymaniye (Esad Efendi, nr. 1262) ve Kayseri Râşid Efendi (nr. 516) kütüphanelerinde yazmaları bulunmaktadır. İsmail Saib Sencer nüshasına dayanılarak Hans Peter Linss tarafından yayımlanan kitabı (Kahire 1383) Şerafettin Gölcük Ehl-i Sünnet Akaidi adıyla tercüme etmiştir (İstanbul 1980). 2. Kitâb fîhi maǾrifetü’l-ĥuceci’ş-şerǾiyye. Usûl-i fıkıhtan Kur’an, sünnet, icmâ ve kıyas konularının işlendiği bir eser olup Marie Bernard ve Eric Chaumont tarafından neşredilmiştir (Kahire 2003). Kitabın başında verilen bilgiden müellifin daha önce biri muhtasar, diğeri vasat olmak üzere iki usûl-i fıkıh eseri kaleme aldığı anlaşılmaktadır. Bazı kaynaklarda Ebü’l-Yüsr el-Pezdevî’ye, Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî’ye ait el-CâmiǾu’ś-śaġīr üzerine TaǾlîķa (Keşfü’ž-žunûn, I, 563; krş. Pezdevî, Uśûlü’d-dîn, neşredenin girişi, s. 14) ve el-VâķıǾât (Keşfü’ž-žunûn, II, 1998, 1999) adlı iki eser daha nisbet edilmektedir. Ona ayrıca el-Mebsûŧ adlı bir fıkıh kitabı izâfe edilmişse de (a.g.e., II, 1581; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, II, 77) bunun kardeşi Ebü’l-Usr el-Pezdevî’ye ait olduğu belirlenmiştir (krş. Kureşî, II, 595; Taşköprizâde, II, 185; Kavakçı, s. 41). Yine Pezdevî’ye ait Zelletü’l-ķārî adlı bir risâlenin nüshaları kütüphanelerde görülmektedir (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 3541/3; Hacı Mahmud Efendi, nr. 115; Âsım Bey, nr. 3). Bazı çağdaş müellifler tarafından ona Şerĥu’l-Fıkhi’l-ekber nisbet edilmişse de kaynaklarda bunu doğrulayan bilgiye ulaşılamamıştır (DİA, XXVIII, 166). Daniel Gimaret, Pezdevî’nin Uśûlü’d-dîn’ine dayanarak onun insanın iradî fiilleri konusundaki görüşünü ortaya koymaya çalışmıştır (Théories de l’acte humain, s. 190-195).

BİBLİYOGRAFYA:

Ebü’l-Yüsr el-Pezdevî, Uśûlü’d-dîn (nşr. H. P. Linss), Kahire 1383/1963, tür.yer., ayrıca bk. neşredenin girişi, s. 10-15; a.mlf., Kitâb fîhi maǾrifetü’l-ĥuceci’ş-şerǾiyye (nşr. M. Bernard - E. Chaumont), Kahire 2003, s. 3, 33, 45; Sem‘ânî, el-Ensâb (Bârûdî), s. 339; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, XIX, 49; Kureşî, el-Cevâhirü’l-muđıyye, II, 594-595; III, 322; İbn Kutluboğa, Tâcü’t-terâcim fî men śannefe mine’l-Ĥanefiyye (nşr. İbrâhim Sâlih), Beyrut 1412/1992, s. 233-234; Taşköprizâde, Miftâĥu’s-saǾâde, II, 184-185; Keşfü’ž-žunûn, I, 563; II, 1581, 1998, 1999; Leknevî, el-Fevâǿidü’l-behiyye, s. 188; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, II, 77; Muhammad Hadi Hussain - Abdul Hameed Kamali, The Nature of the Islamic State, Karachi 1977, s. 260-278; D. Gimaret, Théories de l’acte humain en théologie musulmane, Paris 1980, s. 172, 190-195; W. Montgomery Watt, İslâm Düşüncesinin Teşekkül Devri (trc. Ethem Ruhi Fığlalı), Ankara 1981, s. 3, 253, 334; a.mlf., “Maturîdî Problemi”, İmam Mâturîdî ve Maturidilik (haz. Sönmez Kutlu), Ankara 2003, s. 149-154; Abdülvehhâb İbrâhim Ebû Süleyman, Kitâbetü’l-baĥsi’l-Ǿilmî, Cidde 1403/1983, s. 441-442; Cezzâr, Medâħilü’l-müǿellifîn, s. 161; Sönmez Kutlu, “Ebû Mansur el-Mâturîdî’nin Mezhebî Arka Plânı”, İmam Mâturîdî ve Maturidilik (haz. Sönmez Kutlu), Ankara 2003, s. 119-146; G. C. Anawati, “Textes arabes anciens édités en Egypte au cours des années 1963, 1964 et 1965”, MIDEO, VIII (1966), s. 292-298; Y. Ziya Kavakçı, “el-Bezdevî Ebu’l-‘Usr ‘Ali b. Muhammed”, İslâm Medeniyeti, III/28, İstanbul 1973, s. 40-42; D. A. King, “al-Bazdawi on the Qibla in Early Islamic Transoxania”, Journal for the History of Arabic Science, VII/1-2, Aleppo 1983, s. 3-29; Şerafeddin Gölcük, “Türkistanlı Bir Kelâmcı: İmam Muhammed Pezdevî”, SÜ İlâhiyat Fakültesi Dergisi, sy. 1, Konya 1985, s. 1-8; Mustafa Sait Yazıcıoğlu, “Mâtürîdî Kelâm Ekolünün İki Büyük Siması: Ebû Mansûr Mâtürîdî ve Ebü’l-Muîn en-Nesefî”, AÜİFD, XXVII (1985), s. 282-298; Abdullah Kiyânî Ferîd, “Pezdevî, Muĥammed b. Muĥammed Ebü’l-Yüsr”, Dânişnâme-i Cihân-ı İslâm, Tahran 1378/2000, III, 361-362; Yusuf Şevki Yavuz, “Mâtürîdiyye”, DİA, XXVIII, 166.

Muhammed Aruçi