PÎRÎ BABA

XV. yüzyılda Merzifon’da yaşayan Kalenderî dervişi.

Hayatı hakkındaki bilgiler, Hoca İbrâhim adlı bir kişi tarafından yazılan Menâkıb-ı Pîrî Baba adlı eserle Evliya Çelebi’nin Seyahatnâme’sine dayanmaktadır. Hoca İbrâhim, 926 (1520) tarihli Tahrir Defteri’nde adı geçen Pîrî Baba Zâviyesi’ni kendisinin yaptırdığını söyler. Eserin yazılması sırasında Pîrî Baba’nın yeğeni Ali Dede’nin hayatta olması onun ölümünün üzerinden çok uzun süre geçmediğini göstermektedir. Bu bilgilerden hareketle eserin Yavuz Sultan Selim döneminde kaleme alındığı ileri sürülmüştür (Faroqhi, sy. 32 [1979], s. 662, 668). 1057 (1647) yılında Merzifon’a uğradığında Pîrî Baba’nın türbesini ziyaret eden ve hakkındaki rivayetleri nakleden Evliya Çelebi, onun Ahmed Yesevî’nin Hacı Bektâş-ı Velî ile birlikte Anadolu’ya gönderdiği dervişlerinden olduğunu ve Orhan Gazi devrinden Fâtih Sultan Mehmed devrine kadar yaşadığını belirtir (Seyahatnâme, II, 207). M. Fuad Köprülü, Evliya Çelebi’nin görüşünü tekrarlayarak Ahmed Yesevî’nin Anadolu’daki halifelerin arasında Pîr Dede ismiyle onun adını da sayar.

Menâkıbnâme’ye göre Pîrî Baba, Merzifon’un Narince köyündedir. Yedi sekiz yaşlarında iken annesi tarafından Merzifon’da bir ayakkabıcı ustasının yanına çırak verilmiştir. Eserde ilk olarak onun çıraklığı esnasında olağan üstü durumlarından bahsedilmekte, bu yaşta bile ibadetine çok düşkün olduğu ve öğle namazlarını Kâbe’de kıldığı, ustası su istediği zaman zemzem kuyusundan su getirdiği hikâye edilmektedir. Bir rivayete göre, ustası hacca giderken Pîrî Baba’yı akşamları kendi evinde kalması şartıyla başka bir ustaya emanet etmiş, usta hacda iken hanımının yaptığı helvayı kendisine ulaştırmış, hac dönüşü hanımına Pîrî Baba’nın getirdiği helvadan bahsedince onun mübarek bir kişi olduğuna inanan hanımı kendisini ailesine teslim etmeye karar vermiştir. Bu kadın Pîrî Baba’nın velâyetini keşfetmekle kalmamış, kocasının da bu durumun farkına varmasını sağlamıştır (Faroqhi, sy. 32 [1979], s. 671). Menâkıbnâme’de küçük yaşta ermiş olduğuna vurgu yapılmasının yanı sıra kendisine inanmayan ikinci ustasının bir gözünü bir işaretiyle kör ettiğine dair rivayet onun cezalandırıcı velî statüsünde görüldüğüne, bir defasında Kerbelâ’dan yeşil bir bardakla su getirmesi ve yine Kerbelâ’dan kendisini ziyarete gelenler olduğundan bahsedilmesi de Ehl-i beyt muhabbetine vurgular olarak dikkat çekmektedir.

Gerek Menâkıbnâme’nin gerekse Evliya Çelebi’nin değindiği asıl konu Pîrî Baba’nın dönemin Osmanlı padişahıyla olan ilişkisidir. Menâkıbnâme’ye göre sabahtan erkeklere, öğleden sonra kadınlara ayrılan hamamın külhanında yaşayan Pîrî Baba kadınların gelmesi sırasında da hamamda kalmaya devam edince Merzifon ulemâsının tepkisini çekmiş ve padişaha şikâyet edilmiştir. Evliya Çelebi ise Pîrî Baba’nın şikâyet edilme gerekçesinin kadınların sırtına kese ve sabun sürmesi, hamilelere doğuracakları çocukların cinsiyetini haber vermesi olduğunu söylemektedir (Seyahatnâme, II, 206). Menâkıbnâme’ye göre Pîrî Baba’nın şikâyet edildiği hükümdar Fâtih Sultan Mehmed’dir. Pîrî Baba’yı cezalandırmak üzere Merzifon’a gelen hükümdar Pîrî Baba’nın bazı kerametlerini görüp onun ermiş bir kişi olduğunu anlamış, Pîrî Baba da ona İstanbul’u fethedeceği müjdesini vermiştir. Fetihten sonra Fâtih, Pîrî Baba’ya pek çok hediye ve arazi bağışlamak istemişse de o bunları reddetmiş ve kendisine hayır dua etmeleri için Merzifon ulemâsına bağışlamasını talep etmiştir. Fâtih Sultan Mehmed’in İstanbul’a dönerken Osmancık’ta ziyaretine gittiği Koyun Baba da Pîrî Baba’nın velâyetini tasdik etmiştir. Evliya Çelebi ise Pîrî Baba’nın şikâyet edildiği padişah’ın II. Murad


olduğunu yazar. Onun rivayetine göre II. Murad “kâfir, zındık, mülhid ve bî-mezhep cevlâkī ışıkını” ortadan kaldırmak için hiddetle Merzifon’a gider. Ancak Pîrî Baba olağan üstü haller göstererek sultana velî olduğunu ispatlar ve kendisine İzmir’in, Şehzade Mehmed’e de İstanbul’un fethini müjdeler. Müjdesi gerçekleşince padişah tarafından tekkeye 366 köy ile Merzifon şehri vakfedilir (Seyahatnâme, II, 206).

Menâkıbnâme’de Pîrî Baba, kendisini cezalandırmaya gelen padişahın önce gönlünü fethedip daha sonra şehirlerin fethini müjdeleyen bir velî şeklinde anılarak devrin hükümdarından üstün bir konuma getirilmiştir. Bu motif o dönemde yazılan diğer menâkıbnâmelerde, meselâ Vilâyetnâme-i Otman Baba’da da görülmektedir. Bunu, Fâtih Sultan Mehmed’in dervişlere karşı izlemiş olduğu olumsuz politikaya yönelik bir tepki şeklinde değerlendirmek mümkündür. Bu menkıbe, aynı zamanda Pîrî Baba’nın kalendermeşrep karakteri dolayısıyla dönemin ulemâsı tarafından pek sevilmediğine işaret etmektedir.

Pîrî Baba’nın ölüm tarihi bilinmemektedir. Menâkıbnâme’de vefatından sonra Narinceli hemşehrilerinin ona sahip çıkmak istedikleri, Merzifon ulemâsının buna razı olmadığı belirtilir. Hoca İbrâhim, Pîrî Baba’nın ölümünün ardından yaşanan bazı olaylardan da bahseder. Yakalandıkları bir fırtınada gemileri batmak üzere iken güvercin kılığına giren Pîrî Baba tarafından kurtarıldıklarını, bu olay üzerine onun için bir türbe yaptırdığını ve ailesine mensup bir kızı Pîrî Baba’nın yeğeni Ali Dede ile evlendirdiğini anlatır. Bu son olay Hoca İbrâhim’in Pîrî Baba ile akrabalık bağı kurma çabası olarak da kabul edilebilir.

Ahmet Yaşar Ocak, Menâkıb-ı Pîrî Baba’yı XVI. yüzyılda yazılan Bektaşî menâkıbnâmeleri arasında sayar (Kültür Tarihi Kaynağı Olarak Menâkıbnâmeler, s. 61). Ancak eserde verilen bilgilerden hareketle Pîrî Baba’nın Bektaşî olduğunu söylemek pek mümkün görünmemektedir. Öte yandan Hacı Bektâş-ı Velî’nin gösterdiği rivayet edilen keramet motifleriyle Pîrî Baba’nınkiler arasında benzerlikler göze çarpmaktadır. Meselâ her ikisinin de olağan üstü Kâbe yolculuğu, mevsimi gelmeden meyveleri olgunlaştırma, güvercin kılığına girme gibi kerametleri ortak motifler arasında sayılabilir (Vilâyetnâme, tür.yer.; Faroqhi, sy. 32 [1979], s. 666-667). Bununla birlikte Seyahatnâme’de XVI. yüzyıl civarında Kalenderî dervişlerini nitelemek için kullanılan “ışık” terimiyle anılması, çıplak bir halde dolaşması (II, 206), Menâkıbnâme’ye göre (vr. 13b-14b) Fâtih Sultan Mehmed ile karşılaştığı sırada ona karşı gösterdiği tavırlar ve Otman Baba ile benzerlikleri onun Kalenderî dervişi olduğunu düşündürmektedir.

Evliya Çelebi ziyareti esnasında Pîrî Baba Zâviyesi’nin bir Bektaşî zâviyesi olduğunu söylemektedir (Seyahatnâme, II, 207). Faroqhi tekkenin XVII. yüzyılda Bektaşîler’in kontrolünde bulunduğunu, ancak Bektaşî zâviyesi olarak kurulduğunu söylemenin pek mümkün görülmediğini belirtir (Anadolu’da Bektaşilik, s. 147-148). 926 (1520) tarihli Tahrir Defteri’nin hazırlandığı dönemde bu zâviyede Şahkulu Baba b. Bâyezîd adında bir kişinin şeyhlik yaptığı ve 982-983 (1574-1575) tarihli Tahrir Defteri’nden Şahkulu Baba’nın halen bu görevini sürdürmekte olduğu anlaşılmaktadır (Faroqhi, sy. 32 [1979], s. 662-663). Daha sonraki devirlerde Pîrî Baba’nın şahsiyeti etrafında pek çok menkıbe meydana gelmiştir. Evliya Çelebi, Pîrî Baba’nın tekkesine ve yaşadığına inanılan hamama pek çok ziyaretçinin gidip geldiğini, bu hamamda yıkanan hastaların iyileştiğini rivayet etmekte ve bu dönemde tekkede Memi Dede Can adlı bir şeyhin görev yaptığını belirtmektedir (Seyahatnâme, II, 207). Pîrî Baba’nın türbesi Merzifon’un Tekke mahallesindedir. Birkaç defa onarım gördüğü bilinen türbe en son 1977 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

Hoca İbrâhim, Menâkıb-ı Pîrî Baba, TSMK, Hazine, nr. 1313; Küçük Abdal, Vilâyetnâme-i Otman Baba, Ankara-Cebeci Halk Ktp., nr. 495, tür.yer.; Vilâyetnâme (haz. Abdülbâki Gölpınarlı), İstanbul 1958, tür.yer.; Evliya Çelebi, Seyahatnâme (Dağlı), II, 206-208; Köprülü, İlk Mutasavvıflar (İstanbul 1919), Ankara 1993, s. 46; M. Şükrü [Akkaya], Orta Anadolu’da Bir Dolaşma, Ankara 1934, s. 47; Hüseyin Hüsâmeddin [Yasar], Amasya Târihi (s.nşr. Ali Yılmaz - Mehmet Akkuş), Ankara 1986, I, 326-327; Karatay, Türkçe Yazmalar, I, 379; Hikmet Tanyu, Ankara ve Çevresinde Adak ve Adak Yerleri, Ankara 1967, s. 166-167; A. Aziz Taşan, Dünden Bugüne Merzifon, İstanbul 1979, s. 113-114; Ahmet Yaşar Ocak, Osmanlı İmparatorluğunda Marjinal Sûfîlik: Kalenderîler (XIV-XVII. Yüzyıllar), Ankara 1992, s. 126; a.mlf., Kültür Tarihi Kaynağı Olarak Menâkıbnâmeler: Metodolojik Bir Yaklaşım, Ankara 1997, s. 61; Muzaffer Doğanbaş, Kültürel ve Sanatsal Boyutuyla Amasya, Amasya 2003, s. 170-174; S. Faroqhi, Anadolu’da Bektaşilik (trc. Nasuh Barın), İstanbul 2003, s. 39-40, 147-148; a.mlf., “The Life Story of an Urban Saint in the Ottoman Empire: Pīrī Baba of Merzifon”, TD, sy. 32 (1979), s. 653-678.

Haşim Şahin