PÛR-i BAHÂ-yi CÂMÎ

(پور بهاي جامي)

Melikü’ş-şuarâ Tâcüddîn b. Bahâiddîn-i Câmî (VII./XIII. yüzyıl)

İranlı şair.

VII. (XIII.) yüzyılın ilk yarısında İran’ın Horasan bölgesindeki Câm şehrinde doğdu. Bir ulemâ ailesine mensuptur. Adı Tâceddin olup babasına nisbetle şiirlerinde “Pûr-i Bahâ” (Bahâ’nın oğlu) veya “Bahâ” mah

lasını kullanmıştır. Hayatının ilk dönemlerini Horasan’da geçirdi. İlhanlı Hükümdarı Abaka Han döneminde (1265-1282) başta Abaka Han, Horasan Valisi Hâce İzzeddin Tâhir Feryûmedî, oğlu Vecîhüddin Zengî ve diğer devlet ricâli hakkında yazdığı methiyelerle tanındı. 667 (1268-69) yılında meydana gelen depremde yıkılan Nîşâbur’u yeniden inşa ettirmesi dolayısıyla Abaka Han için kaleme aldığı methiyeler bunlar arasında özellikle dikkat çekmektedir. 683’te (1284) hâmisi Vecîhüddin Zengî ile birlikte Tebriz’e giden Pûr-i Bahâ daha sonraki yıllarda Bağdat ve İsfahan’a geçerek bir süre bu şehirlerde ikamet etti. Gittiği yerlerde tanıştığı tarihçi Cüveynî, filozof Nasîrüddîn-i Tûsî gibi kişiler için şiirler yazdı. Pûr-i Bahâ’nın ölüm tarihi konusunda kaynaklarda bilgi yoktur.

Mevlânâ Rükneddîn-i Kubâî ve Saîd-i Herevî’yi şiirde üstat olarak kabul eden Pûr-i Bahâ’nın divanı günümüze ulaşmamıştır. Mecmua, tezkire ve tarih kitaplarında birçok şiiri yer almaktadır. 1028 (1619) yılında Haydarâbâd Kutubşâhîleri için istinsah edilen bir mecmuada Pûr-i Bahâ’ya ait otuz dokuz kaside, on iki mukattaât, bir terkibibend, 27 Receb 667’de (1 Nisan 1269) tamamlanmış Kârnâme-i Evķāf-ı Ħıvaf adlı bir mesnevi, iki gazel ve yetmiş yedi rubâî bulunmaktadır. Adı geçen mesnevi Birgitt Hoffman tarafından Almanca’ya tercümesiyle birlikte neşredilmiştir (“Von falschen Asketen und unfrommen Stiftungen”, Proceeding of The First European Conferance of Iranian Studies, Turin, 7-11 [September 1987], s. 409-485). Moğollar’la ilgili bir kasidesini Minorsky İngilizce’ye çevirerek yayımlamıştır (Iranica, s. 274-291). Hiciv ve hezl şairi olarak tanınan Pûr-i Bahâ’nın şiirlerinin en belirgin özelliği aynı şiir içinde hem övgü hem hiciv beyitlerinin yer almasıdır. Şiirlerinde müşkil ve az kullanılan kelimelerin yanı sıra idarî ve malî terimlere, Moğolca ve doğu Türk lehçesinden kelimelere de yer vermiş, bu durum şiirlerinin anlaşılmasını zorlaştırmıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

Müstevfî, Târîħ-i Güzîde (Nevâî), s. 724; Fasîh-i Hâfî, Mücmel-i Faśîĥî (nşr. Mahmûd Ferruh), Meşhed, ts., II, 337, 340; Devletşah, Teźkire (nşr. M. Abbâsî), Tahran 1337, s. 201-205; Lutf Ali Beg, Âteşkede (nşr. Hasan Sâdât-ı Nâsırî), Tahran 1336/1958 hş., I, 292; Browne, LHP, III, 111-115; Tebrîzî, Reyĥânetü’l-edeb, I, 201; Safâ, Edebiyyât, III/1, s. 660-671; V. Minorsky, Iranica: Twenty Articles, London 1961, s. 274-305; Nefîsî, Târîħ-i Nažm u Neŝr, I, 160-161; Îrec Efşâr, “Kârnâme-i Evķāf Eşer-i Tâceddîn-i Nesâǿi”, Ferheng-i Îrânzemîn, III, Tahran 1339/1960, s. 5-22; B. Hoffmann, “Pûr-i Bahâǿ”, EI² (İng.), VIII, 342-343; Dihhudâ, Luġatnâme (Muîn), IV, 5035-5036.

Rıza Kurtuluş