REMEL

(الرمل)

Aruz sisteminde bir bahir adı.

Halîl b. Ahmed’in aruz sisteminde “müctelibe” denilen üçüncü dairedeki üç bahirden (hezec, recez, remel) üçüncüsü olup genel sıralamada sekizinci bahir olarak geçer. Tef‘ileleri yedi harfli (sübâiyye) bahirlerdendir. İllet ve zihaf kaidelerinin uygulanmaması halinde dâiredeki nazarî şekli, iki hafif sebep ile (تُنْ+فَاْ) aralarındaki bir mecmû vetidden (عِلاْ) oluşan “fâilâtün” (فَاْعِلاْتُنْ) tef‘ilesinin altı defa tekrarlanmasıyla meydana gelir. Cevherî’nin sıralamasına göre ise remel, “müfredât” denilen ve bir tek tef‘ilenin belli sayılarda tekrarıyla oluşan bahirler arasında yer alır (Kitâbü ǾArûżi’l-varaķa, s. 55). Halîl b. Ahmed bu bahri, remel kelimesinin “hasır örgüsü” anlamından hareketle birbiri üzerine muntazam bir şekilde yığılmış ince örgülere benzeterek remel diye isimlendirmiştir (İbn Reşîķ el-Kayrevânî, I, 270). Remel terimi, “fâilâtün” tef‘ilelerinin ardarda sıralanışından doğan seri telaffuz sebebiyle kelimenin “hervele” (seri yürüyüş) anlamıyla da irtibatlandırılmıştır (Emîl Bedî‘ Ya‘kūb, s. 88).

Ahfeş el-Evsat, Halîl b. Ahmed tarafından kesin kurallara bağlanmış vezinlerle izah edilemeyen şekillerden ve şiir tenkitçilerinin nazım kusurlarından bahsederken vezin bakımından beyitlerinin yapısı birbirine uymayan bütün zayıf şiirlere remel denildiğini ve bunun bir kusur sayıldığını kaydeder (Kitâbü’l-Ķavâfî, s. 67). Aynı zamanda remel, nazım ve mûsikiyle alâkalı bir terim olup kadîm Araplar’ın “kasîd, recez, remel” diye adlandırdıkları, belirli konulara tahsis edilmiş olan nazım türlerinden biridir (a.g.e., s. 68). Bu anlamıyla remel, kasîd ve recez formları dışındaki bütün şiirler demek olup medîd, basît, vâfir, kâmil vb. bahirlerin meczû beyitleriyle söylenebilen, genellikle topluluk arasında inşad edilen, daha çok övgü, yergi ve fahra dair şiirlerdir. Remel hüzün, ferahlık, övünç, kahramanlık ve ağıt gibi duygusal konuları işlemeye elverişli ince ve zarif bir bahir olarak tanımlanır.

Aruza dair klasik kitaplarda ve bunlara muhteva bakımından bağlı kalan yeni eserlerde iki aruz ve beş darbdan oluşan remelin vezin grupları şöyledir: A) Tam beyit (her iki şatrda üçer cüz mevcut): I. aruz (mahzuf = son hafif sebep hazfedilmiş) ve 1. darb (sahih) ile: -˘- - / -˘- - / -˘- // -˘- - / -˘- - / - ˘- - (fâilâtün) I. aruz (mahzuf) ve 2. darb (mahzuf) ile: -˘- - / -˘- - / -˘- // -˘- - / -˘- - / - ˘- (fâilün)

I. aruz (mahzuf) ve 3. darb (maksur = son hafif sebebin sükûnu hazfedilmiş ve son harekeli harf sükûnlanmış olan şekil) ile: -˘- - / -˘- - / -˘- // -˘- - / -˘- - / - ˘ = (fâilân).

B) Meczû beyit (her iki şatrdan birer cüz eksilmiş), II. aruz (sahih) ve 4. darb (sahih) ile: -˘- - / -˘- - // -˘- - / -˘- - (fâilâtün). II. aruz (sahih) ve 5. darb (müsebbağ = sonu hafif sebep olan cüze, sâkin bir harf eklenmiş şekil) ile: -˘- - / -˘- - // -˘- - / -˘- = (fâilâtân). II. aruz (sahih) ve 6. darb (mahzuf) ile: -˘- - / -˘- - // -˘- - / -˘- (fâilün).

Haşiv, aruz ve darb cüzlerindeki bütün “fâilâtün”ler (-˘- -) ikinci sâkin harfin hazfiyle (habn) “feilâtün” (˘˘- -); son harfin sükûnunun hazfiyle (keff) “fâilâtü” (-˘-˘) ve şekl ile (habn + keff) “feilâtü” (˘˘- ˘) ve “fâilün” (-˘-), habn ile “feilün” (˘˘-) şekillerine dönüşebilir. Bu değişiklikler sırasında kısa hece ile biten bir tef‘ileyi kısa hece ile başlayan bir tef‘ile takip etmesi (muâkabet) câiz değildir.

Nazım tekniğinde sanatkârların yaptıkları yenilikleri de içeren bazı eserlerde remelin başka vezin grupları da yer alır. Celâl Hanefî’nin tesbit etmiş olduğu otuz yedi vezin grubu illet ve zihaf kaidelerinin uygulanmış şekilleriyle toplu olarak aşağıda verilmiştir (el-ǾArûż, s. 310-363):

¥˘- - / ¥˘- - /¥˘- - (¥˘-) //

¥˘- - (- -) / ¥˘- - / ¥˘- - (¥˘-) (-˘=) (fâilân)

- ˘- - / ¥ ˘- - (¥˘-) (-˘=) //

¥˘- - / ¥˘- - (¥˘-) (-˘=) (- -) (fa‘lün)

- - (˘-) (feal) /¥˘- - //

¥˘- - (˘-) / ¥˘- - (-˘-) (- -)

- - (-˘) (fa‘lü) /¥˘- - //

¥˘- - (˘-) / ¥˘- -

¥˘- - / ¥˘- - / ¥˘- - (-˘=) //

¥˘- - / ¥˘- - (-˘-) (- =) (fa‘lân)

¥˘- - / ¥˘- - //

-˘- (-˘=) / ¥˘- -

- ˘- - / ¥˘- - //

¥˘- -

İran şiirinde pek çok vezin türetilmiş olan remel bahrinin esas şekli bir beyitte “fâilâtün”ün (-˘- -) sekiz defa tekrarı ile elde edilmiştir. En çok kullanılan vezin şekilleri şunlardır:

¥˘- - / ¥˘- - / ¥˘- - / ¥˘- - (¥˘- =) (¥˘-) (¥˘=) (- - -) //

¥˘- - / ¥˘- - (¥˘-) (¥˘=) (- -) //

Tam ve meczû beyitlerin birer şatrları üzerinde önemli bir kısmı gösterilen bu değişikliklere ilâve olarak bütün “fâilâtün (feilâtün)”lerin (¥˘- -) yerine “fâilâtü (feilâtü)” (¥˘-˘) gelebilir. Remel, İslâmî İran şiirinde, eski örneklerinden itibaren görülen, Hâfız-ı Şîrâzî’nin ve Mevlânâ Celâled-dîn-i Rûmî’nin de en çok kullandığı bir bahir olmuştur. Cetveldeki son şekil özellikle mesnevilerde görülür. Ferîdüddin Attâr’ın Manŧıķu’ŧ-ŧayr’ı, Emîr Hüsrev-i Dihlevî’nin Nüh Sipihr’i, Refîî’nin Beşâretnâme’si, Câmî’nin Heft Evreng’i oluşturan mesnevilerinden Sübĥatü’l-ebrâr’ı belli başlı örneklerdir.

Türk şiirinde de birkaç özel vezin dışında İran şiirinde kullanılan remel vezin şekilleri geçerlidir. Bunun en belirgin örneği Kadı Burhâneddin’in tuyuğudur. Türk Çağatay edebiyatında da bu bahrin bazı nazım şekillerine rastlanır. Mesnevilerde kullanılan remel tarzına Türk şiirinde on birli hece vezniyle yazılan şiirlerde, muhtemelen Mevlânâ’nın etkisi dolayısıyla oldukça erken tarihlerde ve sıkça rastlanır. Mesnevi ve remel vezin sistemlerinin müşterek taraflarının varlığı Şeyyad Hamza’nın


Yûsuf u Züleyhâ’sı, Âşık Paşa’nın Garîbnâme’si, Ahmedî’nin İskendernâme’si, Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’n-necât’ı (mevlid) ile onun birçok nazîresi ve Lâmiî Çelebi’nin Vâmık u Azrâ’sı gibi mesnevilerde görülür. Yeni Türk edebiyatında da remel vezni önemini korumuş, özellikle Mehmed Âkif Ersoy ile Muallim Nâci’nin en çok kullandıkları bahir olmuştur. Âkif’in kıtaları, “Âsım”da yer alan hikâye üslûbundaki şiirleri ve İstiklâl Marşı remel bahriyle yazılmış en güzel şiir örnekleridir.

BİBLİYOGRAFYA:

Halîl b. Ahmed, Kitâbü’l-ǾAyn (nşr. M. Hasan Bükâî), Kum 1414/1993, s. 328; Lisânü’l-ǾArab, “rml” md.; Ahfeş el-Evsat, Kitâbü’l-Ķavâfî (nşr. İzzet Hasan), Dımaşk 1390/1970, s. 67, 68; İbn Abdürabbih, el-Ǿİķdü’l-ferîd, V, 461-464; İbrâhim b. Hammâd el-Cevherî, Kitâbü ǾArûżi’l-varaķa (nşr. Sâlih Cemâl Bedevî), Mekke 1406/1985, s. 55, 80-81; İbn Reşîķ el-Kayrevânî, el-ǾUmde (nşr. Muhammed Karkazân), Beyrut 1408/1988, I, 270; Hatîb et-Tebrîzî, el-Vâfî fi’l-Ǿarûż ve’l-ķavâfî (nşr. Ömer Yahyâ - Fahreddin Kabâve), Dımaşk 1399/ 1979, s. 121-134; İbnü’d-Demâmînî, el-ǾUyûnü’l-ġāmize Ǿalâ ħabâya’r-Râmize (nşr. Hassânî Hasan Abdullah), Kahire 1415/1994, s. 190-193; Safâ Hulûsî, Fennü’t-taķŧîǾi’ş-şiǾrî ve’l-ķāfiye, Beyrut 1966, s. 131-140; Nihad M. Çetin, Eski Arap Şiiri, İstanbul 1973, s. 65; a.mlf., “Arûz”, DİA, III, 428, 429-430; a.mlf., “Bahir”, a.e., IV, 484; Celâl el-Hanefî, el-ǾArûż, Bağdad 1398/1977-78, s. 309-370; Mahmûd Mustafa, Şerĥu Kitâbi Ehdâ sebîl ilâ Ǿilmeyi’l-Ħalîl (nşr. Naîm Zerzûr), Beyrut 1405/1985, s. 98-103; Mahmûd Fâhûrî, Sefînetü’ş-şuǾarâǿ, Halep 1410/1990, s. 57-63; Emîl Bedî‘ Ya‘kūb, el-MuǾcemü’l-mufaśśal fî Ǿilmi’l-Ǿarûż ve’l-ķāfiye ve fünûni’ş-şiǾr, Beyrut 1411/ 1991, s. 88-93; Halûk İpekten, Eski Türk Edebiyatı: Nazım Şekilleri ve Aruz, İstanbul 1994, s. 199-227; Weil, “Arûz”, İA, I, 626, 628; G. Meredith-Owens, “ǾArūđ”, EI² (İng.), I, 677.

Tevfik Rüştü Topuzoğlu