REŞÎD

(الرشيد)

Allah’ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri.

Sözlükte “doğru yolu bulup onda sebat etmek” anlamındaki rüşd (reşed, reşâd) kökünden türemiş bir sıfat olan reşîd kelimesi “doğru yolda bulunan, doğru ile yanlışı ayırt edebilecek çağa giren” demektir. Allah’a nisbet edildiğinde “bütün işleri isabetli ve hedefine ulaşıcı” mânasına geldiği gibi “doğru yolu gösteren, irşad eden” mânasını da içerir (Kāmus Tercümesi, “rşd” md.). Rüşd kavramı Kur’ân-ı Kerîm’de hem Allah’a hem insanlara nisbet edilmektedir. Bir âyette Cenâb-ı Hak kullarına yakın olduğunu ve isteklerine olumlu cevap verdiğini, kendileri de ilâhî davete olumlu cevap verip iman ettikleri takdirde doğru yola girmiş olacaklarını beyan eder (el-Bakara 2/186). Diğer bir âyette de Allah’ın lutuf ve ihsanının bir eseri olarak imanı Muhammed ümmetine sevdirip gönüllerine yerleştirdiği, küfrü, fıskı ve isyanı çirkin gösterdiği belirtilmekte, bu niteliklere sahip kimselerin rüşd çizgisi üzerinde bulundukları bildirilmektedir (el-Hucurât 49/7-8). Kur’an’da reşîd ismi yer almakla birlikte zât-ı ilâhiyyeye nisbet edilmemiştir. Bunun yanında dört âyetin birinde rüşd (el-Enbiyâ 21/51), üçünde reşed kelimesi Allah’a izâfe edilmiştir (el-Kehf 18/10, 24; el-Cin 72/10). Ayrıca “Allah kime hidayet verirse o hakka ulaşmıştır. Kimi de yoldan saptırırsa artık öylesini doğru yola yöneltecek birini bulamazsın” meâlindeki âyette (el-Kehf 18/17) mürşid ismi dolaylı olarak Allah’a izâfe edilmiştir.

Reşîd Tirmizî’nin esmâ-i hüsnâ listesinde yer almış (“DaǾavât”, 82), İbn Mâce’de ise râşid şeklinde nakledilmiştir (“DuǾâǿ”, 10). Enes b. Mâlik’ten rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber bazı şeyleri uğursuz saymanın temelsiz bir inanç olduğunu söyledikten sonra iyimserliği sevdiğini belirtmiş ve bir iş için evinden çıktığında, “Ey doğru olanı seçen, işini başaran” (yâ râşid, yâ necîh) gibi sözleri duymaktan hoşlandığını belirtmiştir (Tirmizî, “Siyer”, 47-48). Yine Resûl-i Ekrem’in İmrân’ın babası Husayn’a tavsiye ettiği şu duada rüşd dolaylı olarak Allah’a nisbet edilmiştir: “Allahım! Bana rüşdümü ilham et ve beni nefsimin şerrinden koru!” (Tirmizî, “DaǾavât”, 69).

Âlimler reşîd isminin iki farklı mânasına dikkat çekmişlerdir. Bunlardan biri kelimenin aslına bağlı olarak “fiilleri daima yerinde olan, daima hakka isabet eden” şeklinde ifade edilmiş olup “bütün tasarrufları -herhangi birinin doğrudan veya dolaylı olarak yol göstermesi bulunmaksızın- amaçlarına ulaşan” diye açıklanmıştır. Diğeri ise irşad kalıbından gelen mürşid mânası olup “her bir varlığa kendi varlık yapısının özelliği ve yaratılış amaçları doğrultusunda yol gösteren, gelişmelerini sağlayan” diye yorumlanmıştır (İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, “rşd” md.; Hattâbî, s. 97; Gazzâlî, s. 161). Reşîdin ikinci mânası her şeyin övgüyle Allah’ı yücelttiği ve iradesinin belirlediği hedefe doğru yol aldığı biçimindeki ilâhî beyanla (el-İsrâ 17/44) uyum halinde bulunur. Ancak iradeye sahip kılınan şuurlu canlılar bundan istisna edilmelidir. “İnsanların birçoğu Allah’a secde ediyorken birçok kişi de bundan imtina ettiği için azaba müstahak olmuştur” (el-Hac 22/18). Zira Cenâb-ı Hak insanın varlık yapısına hem iyilik hem kötülük yeteneğini yerleştirmiştir (eş-Şems 91/7-8). Buna bağlı olarak bazı insanlar kendi iradeleriyle reşîd isminin etki alanının dışına çıkmaktadır. Allah’ın zâtî isim ve sıfatları içinde yer alan reşîd yukarıda zikredilen birinci mânasına göre hakîm, ikinci mânasına göre hâdî ismiyle anlam yakınlığı içinde bulunur.

BİBLİYOGRAFYA:

Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “rşd” md.; Tâcü’l-Ǿarûs, “rşd” md.; Hattâbî, Şeǿnü’d-duǾâǿ (nşr. Ahmed Yûsuf ed-Dekkāk), Dımaşk 1404/1984, s. 97; Kuşeyrî, et-Taĥbîr fi’t-teźkîr (nşr. İbrâhim Besyûnî), Kahire 1968, s. 94-95; Gazzâlî, el-Maķśadü’l-esnâ (Fazluh), s. 161; Ebü’l-Bekā, el-Külliyyât, s. 476.

Bekir Topaloğlu