REVŞENİYYE

(الروشنيّة)

Bâyezîd-i Ensârî’nin (ö. 980/1573) Afganistan’da başlattığı tasavvufî-siyasî hareket.

Adını Bâyezîd-i Ensârî’nin “Pîr-i Revşen” (aydınlığın pîri) lakabından almaktadır. Ancak Seyyid Ali Tirmizî, Ahund Dervîze ve Molla Muhammed Asgar’ın başını çektiği dinî muhalifler grubu ile Revşenîler’i siyasî bir tehdit olarak gören Bâbürlü tarihçileri onu “Pîr-i Târîk” (karanlığın pîri), taraftarlarını da “Târîkiyân” diye adlandırmıştır.

Kendisini teftiş eden Kâbil Kadısı Kādî Han’a verdiği cevapta Üveysî olduğunu, Hz. Peygamber’in doğrudan mânevî terbiyesiyle kemale erdiğini söyleyen Bâyezîd-i Ensârî’nin tasavvuf anlayışının merkezinde pîr-i kâmil ve vahdet-i vücûd anlayışı vardır. Buna göre bir kimsenin seyrü sülûkünü gerçekleştirmesi ve vahdet-i vücûda ermesi için pîr-i kâmile tâbi olması zorunludur. Sâlikin seyrü sülûkün sekiz mertebesini (şeriat, tarikat, hakikat, mârifet, kurbet, vuslat, vahdet, sükûnet) geçmesi için daima zikr-i hafî içinde olması gerekir. Modern müelliflerden Rızvî, Bâyezîd-i Ensârî’nin tasavvufî doktrinlerini geliştirirken İsmâilîler’den, Hindu yogilerinden ve sûfîlerin eserlerinden faydalandığını belirtir. Revşeniyye’yi Bahtî, Mehdevî ve Noktavî gibi dinî düşünce geleneklerinin bir halkası olarak değerlendiren Târık Ahmed ise Bâyezîd-i Ensârî’nin vahdet-i vücûdu benimseme ve bunu sembolik ifadelere büründürmede Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin Meŝnevî’sinden etkilendiği görüşündeyse de kaynaklarda onun asıl hareket noktasının İsmâilî düşünce olduğu vurgulanır. Bâyezîd-i Ensârî’ye tâbi Yûsufzâyîler kabilesinden bir hanımla evlenen ve onları Revşenîler’den koparmak için muhalif bir hareket başlatan Kübrevî şeyhi Seyyid Ali Tirmizî’nin talebesi Ahund Dervîze’nin Teźkiretü’l-ebrâr ve’l-eşrâr’ı başta olmak üzere kaynaklarda Bâyezîd-i Ensârî’ye ve Revşenîlik’e ağır eleştiriler yöneltilmiştir. Ancak Dervîze’nin eleştirileri dinî mahiyette olmaktan çok siyasî niteliktedir.

Revşeniyye hareketi Bâyezîd-i Ensârî’nin siyasî ve tasavvufî faaliyetleri çerçevesinde Orakzâyî, Afrîdîler, Haliller, Mohmendzâyî, Gagyânî ve Yûsufzâyîler gibi Afgan kabileleri içinde nüfuzunu arttırmıştır. Bölgenin kontrolünü sağladığı için Ekber Şah’ın başlangıçta Revşenîler’i desteklediği, ancak tahtına göz dikmeleri, Kuzeybatı Afgan topraklarında hâkimiyetlerini arttırmaları, Hindistan ile Kâbil arasındaki yolları kapatmaları ve Hayber Geçidi’nde herkesten haraç almaya başlamaları yüzünden tedbir almak zorunda kaldığı belirtilir. Revşenîler’in Hayber Geçidi’nden aldıkları haracı arttırmaları üzerine, önceleri Bâyezid’in müridi olan Peşâver Valisi Mirza Muhammed Hakîm, bölgenin kumandanı Ma‘sûm Han’a Bâyezîd-i Ensârî’nin ve Revşenîler’in tutuklanmasını emretti. Ma‘sûm Han ile Revşenîler arasında uzun süren savaşlar sırasında Kalepanî’de bir köye sığınan Bâyezîd-i Ensârî’nin burada susuzluktan ölmesinin ardından yerine büyük oğlu Şeyh Ömer geçti. O da Afgan kabilelerinin en güçlüsü olan ve babasına katılıp daha sonra ondan ayrılan Yûsufzâyîler’le yaptığı savaşta kardeşi Hayreddin ile birlikte hayatını kaybetti, en küçük kardeşi Celâleddin esir alındı. Ekber Şah 989’da (1581) kendisine sığınan Celâleddin’in hayatını bağışladı. Celâleddin bir süre sonra Lahor’dan Tirah’a kaçıp kendisini Afganistan hükümdarı ilân etti. Afgan kabilelerine kendisini takip etmeleri ve Bâbürlüler’e karşı savaşmaları çağrısında bulundu. Celâleddin’i izleyen Revşenîler, Hindistan-Kâbil arasındaki yolları kapatıp Hayber Geçidi’nde kontrolü ele alarak Bâbürlüler’in bölgedeki iktidarını zayıflatmaya çalıştılar. Revşenîler’in, Ekber Şah’ın sarayına sığınmak için Agra’ya gitmekte olan Mirza Şâhruh’un ve Mirza Muhammed Hakîm’in oğullarının geçişini engellemeleri üzerine Ekber Şah, 994’te (1586) Raja Man Singh kumandasında askerî bir harekât başlattı. Tirah’a yönelen Man Singh, Ekber Şah’ın gönderdiği yardımcı kuvvetlere rağmen Revşenîler karşısında ağır kayıplar verdi. Ekber Şah, bu olayın ardından yeni bir ordu hazırlanmasını emretti. Raja Todar Mal ve Prens Murad kumandasındaki büyük bir ordu Hayber Geçidi bölgesinde 25.000 Revşenî’yi katletti. Celâleddin Kâfiristan’a kaçmak zorunda kaldı. Bu dönemde Revşenîler’in başına Vahdet Ali geçti. Ekber Şah’ın kumandanları Zain Han ile Âsaf Han, Kanshal Kalesi’ni ele geçiren Vahdet Ali’nin üzerine yürüyüp 400 Revşenî’yi öldürdüler, 7000 kişiyi de esir aldılar. Esirlerin arasında Vahdet Ali, Celâleddin’in eşi ve çocukları da vardı. 1599’da Gazne’yi ele geçiren Celâleddin Kâbil’e dönerken Hazâreliler’in saldırısı sonucu öldürüldü, cesedi parçalanıp başı Ekber Şah’a götürüldü.

Celâleddin’in yerine geçen Şeyh Ömer’in oğlu Ahad Dâd (Ahad, Ahdâd) 1020’de (1611) Vali Han Davran’ın Ningnahar’da bulunmasını fırsat bilerek Kâbil’i işgal etti; ancak Kâbil’i savunmakla görevli kumandan


Muizzülmülk şehri geri aldı. Ahad Dâd daha sonra Kohat ve Tirah’a hücum edip birçok köyü ele geçirdi. Kaybettiği itibarı kazanmak üzere harekete geçen Han Davran yaklaşık 1500 Revşenî’yi katletti. Kandehar’a sığınmak zorunda kalan Ahad Dâd, Nawaghar Kalesi’ni muhasara eden Ahsenullah Zafer Han tarafından öldürüldü (1034/1624-25). Ahad Dâd’dan sonra on üç yaşlarındaki oğlu Abdülkādir, Revşenîler’in lideri oldu. Tirah’ta Orakzâyî ve Afrîdî kabilelerinin desteğiyle büyük bir ordu hazırlayarak Bangeş’e giren Abdülkādir, Hankû’da mevzilenen Celâl Han’a ağır kayıplar verdirdi. Ardından Hayber Geçidi’nden Kâbil’e ulaşmak isteyen Zafer Han’ı yendi, daha sonra Peşâver’e hücum etti. Bu gelişmeler üzerine Şah Cihan, Peşâver kumandanı Said Han’ı büyük bir orduyla Revşenîler üzerine gönderdi. Yapılan savaşta Revşenîler bozguna uğradı. Bu olayın ardından iki gruba ayrılan Revşenîler’in bir kısmı Abdülkādir’e, bir kısmı Celâleddin’in oğlu Kerîm Dâd’a tâbi oldular. Abdülkādir bir süre sonra Şah Cihan’a sığındı ve 1044’te (1634-35) Peşâver’de öldü. Yerine geçen Kerîm Dâd, Celâlîler tarafından tutuklanıp Said Han’ın adamlarına teslim edildi. Kerîm Dâd’ın 1048’de (1638-39) idam edilmesi üzerine Revşenîler’in askerî ve siyasî faaliyetleri sona ermiş oldu. Revşenîler’in bir kısmı, daha önce Hindistan’a göç edip Bâbürlü hizmetine giren Ahad Dâd soyundan Râşid Han’a sığındı ve burada tarikatı daha özgürce sürdürme imkânı buldu.

1812’de Revşenîler’e dair bir makale yazan J. Leyden, Peşâver’de Revşenîler’in mevcut olduğunu ve geceleri gizlice Bayezid’in Peştuca şiirleri eşliğinde raks ve mûsiki meclisleri tertip ettiklerini kaydeder. Afgan tarihçisi H. G. Raverty de Karlanrî Afganları’nın Bangeş’te Revşeniyye’yi günümüze kadar sürdürdüklerini ve Şiîler tarafından Râfizîlik’le suçlandıklarını söyler. Revşeniyye tarikatı, Seyyid Ahmed Şehîd’in (ö. 1831) modernist faaliyetleri sonucunda kaybolmaya yüz tuttu (Rizvî, VI [1966], s. 86). Bugün tarikatın esasları, Bayezid’in soyundan gelen mensuplarıyla Pakistan’ın Kohat ve Tirah bölgelerinde yaşayan Patanlar’ın bazılarınca uygulanmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

D. Ibbetson v.dğr., A Glossary of the Tribes and Castes of the Punjab and North-West Frontier Province, Lahore 1978, III, 335-338; Tariq Ahmed, Religio-Political Ferment in the North West Frontier During the Mughal Period: The Raushaniya Movement, New Delhi 1982; Mûbed Keyhüsrev-i İsfendiyâr, Debistân-ı Meźâhib (nşr. Rahîm Rızâzâde-i Melik), Tahran 1362 hş., I, 279-286; T. Charan Rastogi, Muslim World Islam Breaks Fresh Ground, New Delhi 1986, s. 132; S. Andreyev, Sufi Illuminati: The Rawshani Movement in Muslim Mysticism, Society and Politics, London 2005; J. Leyden, “On The Rosheniah Sect, and its Founder Bayezid Ansari”, Asiatic Researches, XI, London 1810, s. 363-428; Dharma Bhanu, “The Raushania Movement and the Mughals”, IC, XXVI/2 (1952), s. 57-67; S. A. A. Rizvi, “Rawshaniyya Movement I-II”, Abr Nahrain, VI, Leiden 1965-66, s. 63-91; VII (1967-68), s. 62-98; D. S. Margoliouth, “Revşeniye”, İA, IX, 719-720; a.mlf. - [C. E. Bosworth], “Rawѕћaniyya”, EI² (İng.), VIII, 468-469; H. Kâmil Yılmaz, “Bâyezîd-i Ensârî”, DİA, V, 241-242.

Semih Ceyhan