RÛHU’l-MECELLE

(روح المجلّه)

Son dönem Osmanlı valilerinden Hacı Reşid Paşa’nın (ö. 1918) Mecelle şerhi.

Mecelle-i Ahkâm-i Adliyye’nin bütününü kapsayan az sayıdaki Türkçe şerhlerden biridir. Safranbolulu Hacı Şerif Ahmed Reşid Paşa 25 Şâban 1274’te (10 Nisan 1858) İstanbul’da doğdu. Babası vilâyet defterdarlarından Nûman Fikri Efendi’dir. Ahmed Reşid, Hoca Mecid Efendi’den Arapça ve Farsça okudu. Mekteb-i Hukuk’u bitirdi. Şûrâ-yı Devlet fihrist ve mazbata kalemlerinde çalıştı; Tanzimat Dairesi başmuavinliği ve üyeliğine kadar yükseldi (1895). Kısa sürelerle Halep ve Adana vali muavinlikleriyle Mersin mutasarrıflığından sonra önce Musul, ardından Hicaz valiliği (1911) görevlerinde bulundu. 14 Ekim 1918’de vefat etti. Rûhu’l-Mecelle’den başka Hukûk-ı Ticâret (İstanbul 1311), Divan (İstanbul 1323), Dîn-i Mübîn-i İslâm (İstanbul 1329), İmâm-ı A’zam’ın Siyâsî Tercüme-i Hâli (İstanbul 1328), Tercüme-i Usûli’l-hikem fî nizâmi’l-âlem (Hasan Kâfî Akhisârî’den; baskı yeri yok, 1331), Târîh-i Umûmî-yi İslâm, Tercüme-i Târîh-i Âl-i Bermek, Feth-i Mübîn-i Kudüs, Riyâz-ı Adâlet adlı eserleri vardır. Musul valiliğinden azledildikten sonra uzun süre görev bekleyen Hacı Reşid Paşa, bir yıl gibi kısa bir süre içinde İstanbul’da yazdığı eserini 6 Mayıs 1907’de tamamlamıştır (Rûhu’l-Mecelle, I, 27; VIII, 295). Toplam sekiz ciltten oluşan şerh, küçük boyda 2000 sayfayı aşan hacmiyle Ali Haydar Efendi’nin (Küçük) Dürerü’l-hükkâm’ından sonra en geniş şerh olma özelliğine sahiptir. Eser İstanbul’da basılmıştır (1326-1328).

Rûhu’l-Mecelle’nin fıkıh tarihi ve fıkıh usulüne dair geniş giriş bölümü eseri diğer Mecelle şerhlerinden ayıran bir özelliktir. Müellif bu bölümü, Mecelle’nin 1. maddesindeki fıkıh tarifine ilişkin açıklamaların ve devamında doksan dokuz küllî kaidenin daha iyi anlaşılmasını sağlamak amacıyla yazdığını belirtmektedir. Girişin fıkıh tarihiyle ilgili kısmında İslâm’dan önceki şeriatlardan başlayıp fıkıh mezheplerinin doğuşuna uzanan kısa bir teşrî‘ tarihine yer verilmekte, Hanefî mezhebinde kabul gören sınıflandırmaya göre fıkhî meselelerin ve fakihlerin tabakalarına temas edilmektedir. Osmanlı uygulamasında


fetva makamı, şeyhülislâmın faaliyetleri ve fetvada esas alınan belli başlı eserlerle bazı kanunnâme ve nizamlar hakkında kısa bilgilerin yer aldığı bu bölümde Mecelle’nin gerekçeleri ve hazırlık safhaları üzerinde durulması (I, 5-17) Mecelle şerhleri içinde muhtemelen bir ilki temsil etmektedir. Diğer şerhlerde genellikle Mecelle’nin bir parçası olarak baş tarafa konan Esbâb-ı Mûcibe Mazbatası, bu eserde “Mecelle’nin Tanzim Sebebi ve Şekli” başlığı altında Mecelle’nin hazırlık süreci ve içeriği hakkında bilgi veren bir metin şeklinde iktibas edilmiştir (I, 17-26). Eserde Mecelle’nin el-Fetâva’l-ǾÂlemgîriyye’den sonra bir cemiyet tarafından tertip edilen ikinci fıkıh kitabı olarak nitelenmesi (I, 29) dönemin Mecelle tasavvurlarından birini yansıtması açısından dikkat çekicidir.

Mecelle Cemiyeti üyeleri ve özellikle Ahmed Cevdet Paşa hakkında sitayişkâr ifadelere yer veren Hacı Reşid Paşa, Mecelle derslerinin Mekteb-i Hukuk ders programında yer almasının ve bu dersin Cevdet Paşa’nın delâletiyle Mecelle Cemiyeti üyesi olan hocalar tarafından okutulmasının önemini vurgular (I, 28). Nitekim ilk Mecelle şerhlerinin ortaya çıkmasında Mecelle’nin yüksek öğretim müfredatlarına girmesinin önemli bir etkiye sahip olduğu anlaşılmaktadır. Hacı Reşid Paşa, Mecelle’nin Osmanlı Devleti ve toplumundaki rolüne ayırdığı kısımda öncelikle Mecelle’nin başkaca bir kānûn-ı medenî yapılmasına ihtiyaç bırakmamış olduğunu ve halkın Mecelle sayesinde fıkhî meseleler hakkında az çok bilgi sahibi olarak imkân ölçüsünde bunları hukukî ilişkilerine uyguladığını ifade etmektedir. Eserin giriş bölümünün ikinci kısmında müellif, Mecelle hükümlerinin anlaşılmasında katkısı olacağı düşüncesiyle fıkıh usulünün edille-i şer‘iyye ve hüküm bahislerini kısaca işlemiştir.

Hacı Reşid Paşa, şerhini yazarken yararlandığı kaynaklar ve daha önce yazılmış Mecelle şerhleri hakkında bilgi vermemektedir. Ancak müellif, o sırada mevcut değişik şerhler yanında Mecelle’nin fıkıh kitaplarından kaynaklarını gösteren derlemelerden ve maddeler arası bağlantıları tesbit eden yardımcı fihristlerden (Erdem, III/5 [2000], s. 679-690), özellikle de Dürerü’l-hükkâm’dan istifade etmiş olmalıdır.

Dürerü’l-hükkâm’dan farklı olarak Rûhu’l-Mecelle’de maddelerde yer alan kavram ve hükümlerin açıklamaları dışında bu hükümlerle ilgili görüş, tartışma ve fıkhî tahlillere fazla yer verilmemiştir. Bu yönüyle eser, daha çok Mecelle maddelerini anlama ihtiyacında olanların başlangıç düzeyinde bilgi almalarını sağlayacak bir ilk başvuru kaynağı olarak nitelendirilebilir. Bununla birlikte Mecelle’nin hukukî bakımdan tutarlı ve iç bütünlüğüne uygun yorumlanması için önem taşıyan ve ilk Mecelle şerhlerinden itibaren hassasiyetle üzerinde durulan maddeler arası ilişkilere ve göndermelere yeri geldikçe işaret edilmiştir. Rûhu’l-Mecelle’nin Mecelle metninden farklı hurufatla dizilen şerh kısmında maddelerin izahı için fıkıh literatüründe işlenenler yanında eserin kaleme alındığı dönemde yürürlükte bulunan başka kanun ve nizamnâmelerin ilgili hükümlerine dayalı uygulama örnekleri de kaydedilmiştir (meselâ bk. IV, 109; VI, 214-222; VIII, 206-208).

BİBLİYOGRAFYA:

Reşid Paşa, Rûhu’l-Mecelle, İstanbul 1326-28, I-VIII; a.mlf., Dîn-i Mübîn-i İslâm, İstanbul 1329, V, 128; Osmanlı Müellifleri, III, 64-65; İbnülemin, Son Asır Türk Şairleri, III, 1436-1438; Sami Erdem, “Türkçe’de Mecelle Literatürü”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, III/5, İstanbul 2005 (Türk hukuk tarihi özel sayısı), s. 673-722; “Reşid Ahmed Şerif Paşa”, TDEA, VII, 319.

Sami Erdem