RÜSTEM PAŞA KÜLLİYESİ

Tekirdağ’da XVI. yüzyılda inşa edilen külliye.

Sadrazam Rüstem Paşa tarafından yaptırılan külliye cami, medrese, kütüphane, çifte hamam, bedesten, kervansaray ve imaretten oluşmaktadır. Bunlardan yalnız cami, medrese, imaret ve kervansarayın Mimar Sinan’ın eserlerini bildiren Tezkiretü’l-ebniye, Tezkiretü’l-bünyan ve Tuhfetü’l-mi‘mârîn ile Adsız Risâle’de kayıtlı olması sebebiyle külliye yapılarının tamamının onun tarafından inşa edilmediği ve farklı zamanlarda tamamlandığı tahmin edilmektedir. Yapılardan sadece caminin tarihi ve yaptıranı hakkında bilgi taçkapıdaki iki kitâbeden öğrenilmektedir. Bunların sülüsle yazılmış ilkinde Rüstem Paşa’nın adı ve 960 (1553) tarihi yazılıdır. Nesih hatlı diğer kitâbe ise Sultan Abdülmecid tarafından 1257 (1841) yılında caminin tamir ettirildiğini bildirmektedir. Günümüzde cami ile bedesten dışındaki yapılar kısmen veya tamamen ortadan kalkmıştır.

Cami. Kare planlı caminin üzeri tromplarla geçişi sağlanan tek kubbeyle örtülüdür. Düzgün kesme taştan inşa edilen binanın önünde çift revaklı bir son cemaat yeri ile kuzeybatısında tek şerefeli minaresi bulunmaktadır. Yapıya, mihrap ekseninde yer alan ve yanlarında çokgen nişleri bulunan mukarnaslı, dikdörtgen bordürlü bir taçkapı ile girilmektedir. Kapının sedef ve fildişi kakmalarla süslü ahşap kanatları ilgi çekicidir. Buradaki basık yuvarlak kemerle mukarnaslı kavsara arasında eserin inşa kitâbesi yer almaktadır. Onarım kitâbesi sağdaki nişin üzerindedir. Kapının her iki yanında son cemaat yerine açılan dikdörtgen birer pencere bulunmaktadır. Aydınlık ve ferah olan yapının içi süsleme açısından oldukça zengindir. Kubbenin kenarlarında ve göbeğinde barok karakterinde çiçek ve çelenk motifli alçı kabartmalar vardır. Abdülmecid dönemine ait olduğu bilinen bu süslemelerle caminin orijinal kalem işleri yok olmuştur. Yapının mihrabının ilk şekli geç devirde açık renk yağlı boya ile boyanarak bozulmuşsa da sade profilli dikdörtgen bordürle kuşatılan, çok kenarlı mihrap nişi klasik formda zarif stalaktitlerle süslü olup kavsaralıdır. Çok sade olan mermer minberin yan aynalıkları ve merdiven korkulukları ajurlu geometrik motiflerle süslü olup kapısının üstünde stalaktitli bir alınlık vardır. Köşkü üstünde ve sivri kemerinin alt kenarlarında birer sıra palmet frizi dolaşır. Harimdeki duvar pâyeleri, bunların meydana getirdiği nişlerle pencere kemerleri iç mekâna hareket kazandırmıştır. Beş gözlü son cemaat yeri ortada aynalı tonoz, yanlarda ikişer kubbe ile örtülüdür. Dış revak ise sütunlar ve yuvarlak kemerler üzerine kurşun kaplı meyilli ahşap çatılıdır. Caminin minaresi kesme taştan, çokgen gövdeli, 34 m. yükseklikte, 2,14 m. çapında olup üzeri kurşun külâhla kaplıdır. Mukarnaslı şerefenin korkulukları taş oymadır. Caminin duvarlarla çevrili avlusuna giriş kuzeydeki büyük kapıdan sağlanmakta, burada mermer bir şadırvan bulunmaktadır. Çelenk başlıklı beş mermer sütun üzerine oturan kurşun kaplı beşgen çatılı şadırvanın Abdülmecid tarafından yaptırılan tamirat sırasında eklendiği anlaşılmaktadır.

Medrese. Kıble duvarına paralel, 16 × 26 m. boyutlarında, açık avlulu, dikdörtgen planlı olan yapının ana kütlesi ve kare planlı dışa taşkın dershanesiyle asimetrik biçimde düzenlenmiştir. Girişi güneybatıda olan medresenin duvarlarında taş, kemer ve kubbelerinde ise tuğla kullanılmıştır. Caminin kot seviyesinden 5,5 m. aşağıda bulunan yapının cami ile birlikte ya da daha önce yapılmış olduğu ileri sürülmektedir. Arsasının dar ve teras halinde olması yüzünden dikdörtgen avlunun iki kenarında kare planlı, kubbeyle örtülü hücreler bulunmakta, köşede ise bir dershane yer almaktadır. Medrese 1880’de harap olunca üzerine ahşap bir okul inşa edilmiş, bir dönem rüşdiye ve idâdî olarak kullanılan yapı daha sonra Cumhuriyet İlkokulu adını almıştır. Günümüzde sadece beden duvarları ayakta olan yapı harabe halindedir. Medresede camiye göre daha düşük nitelikte işçilik ve yapım tekniği kullanılmış olması dikkati çekmektedir. Kütüphane diye bilinen dershane binası, avlunun kuzeybatı kenarının ön cephesine alınarak bağımsız bir yapı karakteri kazandırılmıştır. Kitâbesi olmayan tek kubbeli bina 8 × 8 m. ölçülerindedir ve kalın bir tabaka ile sıvanmıştır. Sıvası dökülen bölümlerinden duvarlarının taş, kubbesinin


ise tuğla malzemeyle örülü olduğu anlaşılmaktadır. Sonradan yapılan ocak ve bacasından dolayı binanın bir dönem aşhane olarak kullanıldığı söylenmektedir.

Hamam. Medresenin doğu duvarına bitişik olup caminin sol yanında ve ön cephesine kadar uzanan alanda yer almaktadır. Halk arasında Paşa Hamamı adıyla bilinen yapı bir çifte hamamdır. Erkekler kısmı kare planlı üzeri kubbeli soyunmalık, aynalı tonoz örtülü ılıklık, kare planlı ve kubbeyle örtülü sıcaklık bölümlerinden meydana gelmektedir. Sıcaklık bölümü sekizgen bir orta mekâna sahiptir ve kenarlarına yerleştirilen kubbeli, kare şeklinde halvet mekânları ile yıldıza benzer plan özelliği göstermesi bakımından ilgi çekicidir. Kadınlar kısmı ise çatı örtülü bir giriş revakı ile kareye yakın dikdörtgen planlı kubbeli soyunmalık, aynalı tonoz örtülü ılıklık ile kare planlı tek kubbeli ve yan yana iki halvet hücresinden oluşan sıcaklık bölümüyle enine düzenlenmiştir. Duvarları kesme taştan, kemer ve örtüleri tuğla olan hamamın üzeri kubbeyle örtülüdür. Günümüzde bir kısmı tamamen yıkılmış olan yapının sağlam olan yarısı kiremit kaplı ahşap bir çatıyla örtülüdür ve depo olarak kullanılmaktadır.

Bedesten. Caminin batısında yer alan yapı, iki kalın pâye üzerine altı kubbeli ve 25,5 × 19 m. ölçülerindedir. Külliyenin önemli parçası sayılan bu yapı plan ve altı kubbeli örtü şekli bakımından Gelibolu, Bergama, Beyşehir, Selânik, Serez, Tosya ve Saraybosna’daki Bursa Bedesteni ile benzerlik gösterir. Yapıda kubbeler sekizgen kasnaklar üzerine oturmakta ve kubbe geçişleri pandantiflerle sağlanmaktadır. Dört tarafa birer kapısı olan bedestenin kapı kemerleri dıştan yuvarlak, içten sivri kemerlidir. Taş ve tuğladan inşa edilen yapının uzun cephelerinde üç, kısa cephelerinde iki adet pencere bulunmaktadır. 1949-1950 yıllarında Maarif Müdürlüğü tarafından malzeme deposu olarak kullanılan ve 1972’de esaslı bir şekilde onarılan yapının cephesinde vaktiyle yıkılmış olup duvar izleri kısmen görülen dış dükkânlarının yerine yenileri yapılmıştır. Külliyeye ait kervansaray, imaretle fodla fırınlarının yerleri ise günümüzde kesin biçimde bilinmemektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Hikmet Çevik, Tekirdağ Tarihi Araştırmaları, İstanbul 1949, s. 64-69; Şükran Pekel, Tekirdağ, Babaeski, Kırklareli'nde Osmanlı Mimarisi (lisans tezi, 1965), İÜ Ed. Fak., s. 10-18; Mehmet Tuncel, Babaeski, Kırklareli ve Tekirdağ Camileri, Ankara 1974, s. 31-35; a.mlf., “Türkiye’de Mimari Mirası Koruma Anlayışı ve Koca Sinan Eserlerinden Tekirdağ Rüstem Paşa Külliyesindeki Gölgesine Kısa Bir Bakış”, Sanat Tarihi Dergisi, VII, İzmir 1994, s. 185-209; Mustafa Cezar, Tipik Yapılariyle Osmanlı Şehirciliğinde Çarşı ve Klasik Dönem İmar Sistemi, İstanbul 1985, s. 251-253; Oktay Aslanapa, Osmanlı Devri Mimarisi, İstanbul 1986, s. 208-209; a.mlf., Mimar Sinan’ın Hayatı ve Eserleri, Ankara 1988, s. 50; Abdullah Kuran, “Sinan’ın Medreseleri”, Mimarbaşı Koca Sinan: Yaşadığı Çağ ve Eserleri (nşr. Sadi Bayram), İstanbul 1988, I, 250; Semavi Eyice, “Bedesten”, DİA, V, 309.

N. Çiçek Akçıl