SA‘D b. UBÂDE

(سعد بن عبادة)

Ebû Sâbit (Ebû Kays) Sa‘d b. Ubâde b. Düleym b. Hârise el-Ensârî (ö. 14/635 [?])

Ensarın önde gelenlerinden, sahâbî.

Hazrec kabilesinin kollarından Sâideoğulları’nın reisi olup yüzme ve iyi ok atma becerilerinin yanında okuma yazma bildiği için “kâmil” denilen kişilerdendi. İslâmiyet’i kabul eden ilk Medineliler’den biridir. İkinci Akabe Biatı’na katıldı ve Resûl-i Ekrem’in seçtiği on iki nakib arasında yer aldı. Biata iştirak edenler gizlice Medine’ye dönerken kendilerini takip eden Kureyşliler onu yakalayarak Mekke’ye götürdüler. Sa‘d, ancak Mut‘im b. Adî (veya Cübeyr b. Mut‘im) ve Hâris b. Ümeyye gibi önde gelen Mekkeli dostlarının araya girmesiyle ellerinden kurtulup Medine’ye dönebildi (İbn Sa‘d, I, 223; Taberî, II, 367). Hazrec’in de ileri gelenlerinden olan ve kabile içerisinde İslâmiyet’in yayılmasında önemli rol oynayan Sa‘d hicretten sonra Hz. Peygamber’in yakın çevresinde bulundu ve önemli görevler üstlendi. Resûl-i Ekrem’in vekili sıfatıyla Medine’de kaldığı Ebvâ, 300 kişilik askerî birlikle Medine’yi korumakla görevlendirildiği Gābe ve rahatsızlığı sebebiyle katılamadığı Bedir hariç bütün gazvelere iştirak etti. Bu arada ensarın sancaktarlığını, Evs ve Hazrec’e ayrı sancak verildiği zaman ise Hazrec’in sancaktarlığını yaptı. Hazrec’i Bedir Gazvesi’ne hazırladığı ve yirmi deveyle destekte bulunduğu, bunu dikkate alan Hz. Peygamber’in kendisine ganimetten pay verdiği rivayet edilmektedir.

İslâm’dan önce Menât’a kurban edilmek üzere her yıl on deve gönderen Sa‘d, müslüman olduktan sonra hemen her savaşta ordu için deve ve malzeme tedarik etti, muhacirleri devamlı gözeterek onlara evini açtı ve Suffe ehlini doyuranlar arasında yer aldı. Sa‘d’ın Benî Kurayza Gazvesi’nde ordunun yiyecek ihtiyacını karşıladığı ve Benî Nadîr’in Medine’den sürülmesinin ardından ele geçirilen ganimetin tamamının ihtiyaç sahibi muhacirlere verilmesinde önemli rol oynadığı bilinmektedir. Sa‘d, Resûl-i Ekrem’in istişarede bulunduğu ve görüşlerine değer verdiği birkaç sahâbîden biridir. Hz. Peygamber, Uhud Gazvesi’nde yaralandığında muhafızlarından olan Sa‘d’ın yardımıyla Medine’ye dönmüştür. Resûlullah çeşitli vesilelerle onun evine gider ve ailesine dua ederdi. Annesi Amre bint Mes‘ûd’un vefatında da evine gitmiş ve Sa‘d kendisine annesi için ne yapması gerektiğini sorunca yapacağı en hayırlı işin insanlara su temin etmek olduğunu söylemişti; Sa‘d da annesinin adına bir kuyu kazdırmıştı (Ebû Dâvûd, “Zekât”, 41).

Münafıkların lideri Abdullah b. Übey b. Selûl’den sonra Hazrec’in en yetkili adamı olan Sa‘d zaman zaman Evs’in reisi Sa‘d b.

Muâz ile ihtilâfa düşer ve onunla tartışırdı. Hz. Peygamber’in İfk Hadisesi’nden sonra Mescid-i Nebevî’de konuyu halka açarak dedikodulardan kurtarılmasını istediği sırada aralarında başlayan tartışma her iki kabileye de yayıldı ve Sa‘d’ın Abdullah b. Übeyy’i savunması hoş karşılanmadı. Sa‘d b. Ubâde, Sa‘d b. Muâz’ın vefatı (5/627) ve İbn Übeyy’in İfk Hadisesi sebebiyle kabilesi tarafından dışlanması neticesinde ensar arasında ön plana çıktı ve toplantılarda onları temsil etti. Resûl-i Ekrem’in vefat ettiği gün Evs ve Hazrec ileri gelenleri Sakīfetü Benî Sâide’de toplanarak Sa‘d b. Ubâde’ye biat etmeye karar vermişlerdi. Fakat bu gelişmeden haberdar olan Hz. Ebû Bekir, Ömer ve Ebû Ubeyde b. Cerrâh’ın toplantıya katılmasıyla durum değişti ve Hz. Ebû Bekir’e biat edildi. Sa‘d b. Ubâde, Hz. Ebû Bekir’e ve Sakīfetü Benî Sâide’de kendisi hakkında ağır sözler söyleyen Hz. Ömer’e biat etmedi, ancak aleyhlerinde herhangi bir faaliyette bulunmadı. Hz. Ömer’in hilâfetinin başlarında onunla yaptığı bir tartışmadan sonra da Medine’den ayrılıp Dımaşk civarındaki Havran’a yerleşti; 14 (635) veya 15 (636) yılında orada vefat etti; kabri Dımaşk Gotası’ndaki


Menîha’dadır (Yâkūt, V, 217). Hz. Ebû Bekir ve Ömer’e biat etmediği için Kureyşliler tarafından öldürüldüğü rivayeti (Muhammed Hıdır Hüseyin, s. 156-157) doğru değildir. Ensardan erken dönemde Kur’ân-ı Kerîm’i ezberleyen altı kişiden biri olan Sa‘d b. Ubâde (Abdülhay el-Kettânî, I, 186) on kadar hadis rivayet etmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

Vâkıdî, el-Meġāzî, tür.yer.; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, I, 223; III, 613-617; VII, 389-391; İbn Kuteybe, el-MaǾârif (Ukkâşe), s. 110, 259; Belâzürî, Fütûĥ (Rıdvân), s. 459; a.mlf., Ensâbü’l-eşrâf (nşr. Mahmûd Firdevs el-Azm), Dımaşk 1996-2004, I-XXV, tür.yer.; Taberî, Târîħ (Ebü’l-Fazl), II, 367; III, 206; ayrıca bk. İndeks; Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân, V, 217; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, bk. İndeks; a.mlf., Üsdü’l-ġābe (Bennâ), II, 356; İbn Hacer, el-İśâbe (Bicâvî), III, 65-67; L. Caetani, İslâm Tarihi (trc. Hüseyin Cahid), İstanbul 1924-27, II, 361; IV, 160, 209, 219, 222; VIII, 61, 63; Muhammed Hıdır Hüseyin, Naķdü kitâbin fi’ş-şiǾri’l-Câhilî (nşr. Ali Rızâ et-Tûnisî), [baskı yeri yok] 1977 (el-Matbaatü’t-Tûnisiyye), s. 156-158; Abdülhay el-Kettânî, et-Terâtîbü’l-idâriyye (Özel), I, 186, 486, 534, 561; Seyyid Hasan Kurûn, “ZaǾîmü’l-enśâr beyne’l-iħtiyâr ve’l-iħtibâr”, ME, L/6 (1978), s. 1299-1309; Muhammed Muhammed Zeytûn, “SaǾd b. ǾUbâde beyne’l-ĥaķīķa ve’l-üsŧûra”, a.e., XXXVIII/6 (1967), s. 590-596; K. V. Zetterstéen, “Sa’d”, İA, X, 21-22; W. Montgomery Watt, “SaǾd b. ǾUbāda”, EI² (İng.), VIII, 698.

Mehmet Azimli