SÂBİT

(الثابت)

Sahih hadis anlamında terim.

Sözlükte “güvenilir ve sağlam olmak” anlamındaki sebt kökünden türeyen sâbit kelimesi daha çok “sahih veya hasen olduğu kanıtlanmış olan hadis”, sebt şeklinde kullanıldığında ise “adalet ve zabt vasıflarını haiz güvenilir râvi” mânasına gelmektedir. Kur’ân-ı Kerîm’de “el-kavlü’s-sâbit” (sağlam söz) (İbrâhîm 14/27) şeklinde geçen terim, hadisin vasfı olarak ilk dönemlerden itibaren olumlu ve olumsuz halleriyle çeşitli biçimlerde kullanılmıştır. “Sâbitün” (sâbittir) şeklinde müsbet olarak kullanıldığında ceyyid, müstakīm, nebîl, sâlih ve mahfûz terimleriyle aynı anlamdadır ve hadisin sahih olduğunu gösterir. “Lâ yesbütü”, “leyse bi-sâbitin” (sabit değildir), “lem yesbüt” (sâbit olmadı), “lâ yesbütü fîhi şey’ün” (konuya dair hiçbir şey sabit olmamıştır), “gayru sâbitin” (sâbit değildir) ve “ademü’s-sübût” (hadisin sahih olmaması) şeklinde olumsuz anlamda kullanıldığında ise “sahih değildir” (lâ yesıhhu) mânasına gelir ve hadisin sahihten daha düşük bir mertebede bulunduğunu ifade eder. Bu terimlerle değerlendirilip sahih olmadığına hükmedilen hadisle muhaddislerin bir kısmı hasen, bir kısmı zayıf, bir kısmı mevzû hadisi kastetmişse de zamanla zayıf ve mevzû anlamındaki kullanım yaygınlaşmış, hasen anlamındaki kullanım ihmal edilmiştir (Azîmâbâdî, s. 157-160).

Muhammed b. Sîrîn’in güvenilir bir râvi olan Eyyûb es-Sahtiyânî’yi sebt terimiyle değerlendirmesi (İbn Ebû Hâtim, II, 255), Katâde b. Diâme ile İbn Şihâb ez-Zührî’nin buna ta‘dîl lafzı olarak yer vermeleri (Müslim, s. 178), terimin II. (VIII.) yüzyılın başlarından itibaren râvinin vasfı olarak da kullanılmaya başlandığını göstermektedir. Yaygın biçimde güvenilir râvilerin ta‘dîlini ifade eden sebt, özellikle II ve III. yüzyıl boyunca “hadisi yazan kimsenin hadisi sağlam ve hatasız olarak alması” anlamında da kullanılmıştır. Yahyâ b. Saîd el-Kattân güvenilir râvinin özelliğinden bahsederken onun “sebtü’l-ahz” (hadisi sağlam ve hatasız alan) olması gerektiğini söylemiş (İbn Ebû Hâtim, II, 34), Ahmed b. Hanbel de Yezîd b. Zürey‘ hakkında “kâne ye’huzü’l-hadîse bi-sebtin” (hadisi hatasız olarak alırdı) ifadesine yer vermiştir (Fesevî, II, 140). Bütün bunlar sebt teriminin zabt bakımından sikadan daha üstün olan râvilere işaret ettiğini ortaya koymaktadır.

Sebt terimi ve ondan türeyen ta‘dîl lafızları kendi içinde mübalağaya delâlet edenler, anlamı kuvvetlendirmek maksadıyla tekrar edilenler ve tek başına kullanılanlar olmak üzere üç grupta toplanır. Mübalağaya delâlet edenler “esbetü’n-nâs” (râvilerin en sağlamı ve en güveniliridir), “ileyhi’l-müntehâ fi’t-tesebbüt” (sağlamlığın zirvesindedir) ve “lâ ehade esbetü minhü” (ondan daha sağlamı yoktur); tekrar edilenler “sebtün sebtün”, “sebtün hâfizun”, “sebtün huccetün”, “sikatün sebtün” ve “sebtün sikatün”; tek başına kullanılanı ise sebt lafzı olup bunlar ta‘dîlin en üst mertebesinde yer alan râvilere işaret eder. Bu lafızlardan biriyle adalet sahibi olduğuna hükmedilen râvi her bakımdan güvenilir sayılır ve rivayet ettikleri hadisler dinî konularda delil kabul edilir. Bir hadisin en sağlam senedine işaret etmek için kullanılan “esbetü’l-esânîd” (senedlerin en sağlamı) ile sebtin çoğulu olan “esbât” (güvenilir râviler) aynı kökten türemiş lafızlardır.

BİBLİYOGRAFYA:

Lisânü’l-ǾArab, “şbt” md.; Müslim, Kitâbü’t-Temyîz (nşr. M. Mustafa el-A‘zamî), Riyad 1402/1982, s. 178, 189, 194, 205, 208, 214; Fesevî, el-MaǾrife ve’t-târîħ, II, 21-22, 140; İbn Ebû Hâtim, el-Cerĥ ve’t-taǾdîl, I, 228, 231; II, 24, 34, 255, 366; III, 297, 610; Şemseddin es-Sehâvî, Fetĥu’l-muġīŝ, Beyrut 1403/1983, I, 362-363; Süyûtî, Tedrîbü’r-râvî (nşr. Abdülvehhâb Abdüllatîf),


Beyrut 1409/1989, I, 177-178; Leknevî, er-RefǾ ve’t-tekmîl, s. 132-133, 147-148, 155-157; Azîmâbâdî, Ġunyetü’l-elmaǾî (Taberânî, el-MuǾcemü’ś-śaġīr, II içinde), Beyrut 1403/1983, s. 157-160; Tecrid Tercemesi, Mukaddime, I, 249; Mücteba Uğur, Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüğü, Ankara 1992, s. 83, 104, 194, 196, 332, 353-354, 360.

Mehmet Efendioğlu