SAÇ

İnsan başının yüz hatları dışında kalan bölümünü kaplayan saçlar (Arapça şa‘r), tarih boyunca sağlık ve estetik yönünden özel bir öneme sahip olduğu gibi şekillendirilişine göre toplum içinde farklı mânalar ifade etmiş; insanlar inançların, geleneklerin ve modanın etkisiyle saçlarını çeşitli biçimlerde şekillendirmiş; saçları uzatma, boyama, kesme, kısaltma, kısmen veya tamamen örtme, peruk takma gibi uygulamalar farklı zaman ve mekân şartlarında yaygınlık kazanmıştır.

İslâmiyet’ten önce Türk kültüründe kadın ve erkekler arasında uzun ve örgülü saçlar yaygındı. Yahudilik’te başın yan taraflarında şakak ve favori bölgesinde bulunan saçların kesilmesi (Levililer, 19/27), bazı yorumlara göre saçların boyanması (Levililer, 19/32), evli kadınların saçlarını kocalarından başkasına göstermesi (Sayılar, 5/18) yasaklanmıştır. Hıristiyanlık’ta erkeğin başı açık, kadının başı örtülü dua etmesi, kadının uzun saçlı, erkeğin ise kısa saçlı olması öğütlenmiştir (Korintoslular’a Birinci Mektup, 11/3-16). Hint kültüründe de saçla ilgili sıkı kurallara rastlanmaktadır. Budist rahipleri saçlarını kazıtır veya kısa kestirirken Hindu ve Sihler’de vücuttan hiçbir kılı kesmeye veya koparmaya izin verilmeyip bu işlemler yaratılışa müdahale olarak görülmüştür.

Kur’ân-ı Kerîm’de doğrudan saçla ilgili bir hüküm bulunmamakla birlikte kadınların başörtüsüyle ilgili âyet (en-Nûr 24/31) sonuç itibariyle kadının saçını mahrem olmayan erkeklere göstermemesi gerektiği şeklinde anlaşılmıştır (bk. TESETTÜR). Hadis kaynaklarında ise saç bakımı, saçların boyanması ve saç ekleme gibi hususlarda Hz. Peygamber’in uygulamaları ve tavsiyelerini anlatan çok sayıda rivayet bulunmaktadır. Resûl-i Ekrem ahlâkî özelliklerin yanında dış görünüşün de önemli olduğunu belirtmiş, bu bağlamda saçların temiz ve bakımlı olmasını teşvik etmiştir (Ebû Dâvûd, “Tereccül”, 3; el-Muvaŧŧaǿ, “ŞaǾr”, 6-7; Nesâî, “Zînet”, 60). Kendisi de saçlarını temiz tutmaya özen göstererek o dönemde kullanılan yağ ve kokulardan saçına sürmüş (Buhârî, “Libâs”, 74), kuvvetli rivayete göre -henüz boyama ihtiyacı hissettirecek kadar ağarmamış olan- saçını boyamamıştır (İbn Mâce, “Libâs”, 35). Saçlarını bazan kulaklarının üzerine ve omuzlarına kadar uzattığı, bazan örgü yaptığı (Tirmizî, “Libâs”, 39), bazan da kısa kestirdiği, ortadan veya yandan ayırıp sağdan başlayarak taradığı belirtilen Resûlullah’ın bu konudaki tercihlerinde diğer din mensuplarından farklı olmaya çalışmanın da etkili olduğu anlaşılmaktadır (Buhârî, “Libâs”, 70; Müslim, “Feżâǿil”, 90; Ebû Dâvûd, “Tereccül”, 10; Nesâî, “Zînet”, 62; bu konudaki rivayetler için bk. Tirmizî, s. 36-47). Hz. Peygamber, çocukların saçlarının bir kısmının tıraş edilip bir kısmının perçemler halinde bırakılmasını yahudilere benzeme endişesiyle uygun bulmamıştır (Buhârî, “Libâs”, 72; Ebû Dâvûd, “Tereccül”, 14-15). Öte yandan Resûl-i Ekrem, süslenmeye aşırı düşkünlüğü hoş görmeyip saç taramayla gerektiğinden fazla meşgul olmamayı tavsiye etmiştir (Ebû Dâvûd, “Tereccül”, 1). Kadın ve erkeklerin kendilerine özgü farklılıklarını korumalarını isteyen Hz. Peygamber, toplumsal kabul doğrultusunda kadınların saçlarını kısaltmalarında sakınca görmemekle birlikte saçlarını kazıtmalarını uygun bulmamıştır (Müslim, “Ĥayıż”, 42; Tirmizî, “Ĥac”, 75; Nesâî, “Zînet”, 4). Diğer bir hadiste, görünüşte tesettüre uysa da dikkat çekmek amacıyla saçlarını “deve hörgücü gibi” toplayıp örtünmenin anlamına aykırı davranan kadınların uhrevî cezaya mâruz kalacağı bildirilmiştir (Müslim, “Libâs”, 125).

Yaşlanmanın tabii karşılanması gerektiğini belirten rivayetlerde ağaran saçların koparılmaması tavsiye edilerek Allah yolunda ağaran kılların kıyamet günü kişi için nur olacağı haber verilirken (Ebû Dâvûd, “Tereccül”, 17) beyazlayan saçların boyanmasını emir veya tavsiye eden hadisler de vardır (Müslim, “Libâs”, 78-79). Öte yandan bazı rivayetlerde genel anlamda saçları boyama emrinin gerekçesinin yahudi ve hıristiyanlardan farklı davranma olduğu belirtilmiştir (Buhârî, “Libâs”, 67). İslâm âlimleri boyama yönündeki emirleri genellikle boyamaya izin verme şeklinde yorumlamış, siyah renkten kaçınılmasını isteyen hadisler konusunda ise farklı değerlendirmelerde bulunmuştur. Saçı siyaha boyamaya olumsuz yaklaşan âlimlerin bir kısmı, Allah’ın yarattığı şekli değiştirmeye ve insanları aldatmaya yol açtığı gerekçesiyle bunu mutlak biçimde haram sayarken diğer bir kısmı bu gerekçelerin söz konusu olmadığı durumlarda yasağın kalkacağını, meselâ genç yaşta saçları ağaranların ve yaşlıların saçlarını siyaha boyamasının câiz olduğunu ifade etmiştir. Karşı görüş sahiplerince yaratılışı değiştirme iddiasının isabetli olmadığı, saçın aslı siyahsa siyaha boyamanın yaratılışa dönüş sayılacağı, yaşlılar için beyaz saçın normal olduğu kabul edilse dahi bu durumda saçı siyah dışındaki renklere boyamanın da sakıncalı sayılması gerekeceği, halbuki bunun bütün âlimlerce câiz görüldüğü, dolayısıyla saçı siyaha boyamanın da sakıncalı olmaması gerektiği belirtilir. Sahâbe ve tâbiînin önde gelenlerinden birçoğunun saçını siyaha boyamış olduğunun nakledilmesi ve İmam Mâlik’in saçı siyaha boyama konusunda yasaklayıcı bir şey işitmediğini belirtmesi (el-Muvaŧŧaǿ, “ŞaǾr”, 8) bu yaklaşımı destekleyen deliller arasında zikredilir. Öte yandan ilgili hadislere binaen (İbn Mâce, “Libâs”, 33; Ebû Dâvûd, “Tereccül”, 18-20) savaşa gidenlerin heybetli görünmek amacıyla saçlarını siyaha ve evli kadınların eşlerine daha güzel görünmek için siyah dahil istedikleri renge boyamalarında sakınca görülmemiştir.

Hz. Peygamber’in saça saç ekletmeyi lânetlediğine ve hastalık sebebiyle saçı dökülen bir kimsenin peruk takmasına izin vermediğine dair rivayetlerdeki (Buhârî, “Libâs”, 83; Müslim, “Libâs”, 33) yasağın amacı da yaratılışı değiştirmek ve üçüncü şahısların aldatılmasını önlemek olarak


görüldüğü için sunî maddelerden yapılan perukların kullanımı fakihlerin bir kısmına göre câiz görülür. Bununla beraber insan saçının bir mal olarak kullanılmasının câiz olmadığı düşüncesi ve Resûl-i Ekrem döneminde saç ekletmenin kötü anlamlar taşıması ihtimali bazı âlimlerce söz konusu yasağın sebepleri arasında düşünülmüştür. Günümüzde saçsızlık yüzünden rahatsızlık duyan kimseler bakımından saç ektirme, saç yapıştırma gibi yollar bir nevi tedavi sayılarak bu yola başvurmanın câiz olduğu yönünde fetva verilmektedir. Literatürde yer alan, vücuttan ayrılmış saç vb. insana ait parçaların toprağa gömülmesi tavsiyesi, bir ölçüde bu atıklarla büyü yapıldığı endişesiyle ilişkili olmakla birlikte daha çok çevre temizliğini hedeflediğinden günümüzde bunların usulüne uygun biçimde imha yerlerine ulaştırılması bu amacı sağlamaya yeterli görülmektedir.

Saçla ilgili fıkhî meselelerden biri de gusül abdesti alırken saçtaki boyanın gusle mani olup olmadığıdır. Geleneksel boya maddesi olarak kullanılan kınanın saçın ıslanmasını engelleyen bir tabaka oluşturmadığından gusle mani olmayacağı fakihlerce kabul edilmiş olup günümüzde kullanılan kimyasal boyaların da aynı gerekçeye dayanılarak bu hükme tâbi olacağı çağdaş bilginlerce belirtilmektedir. Saçla ilgili hükümlerin bir kısmı hac ve umreyle ilgilidir. Hz. Peygamber döneminde, ihramlı iken saçın temiz ve düzgün kalması için ihrama girmeden yapıştırıcı bir madde sürülerek saçı toplama uygulamasının yapıldığı bilinmektedir (Buhârî, “Libâs”, 79). Buna karşılık ihramlı iken saçın kesilmesi, kısaltılması, koparılması, kınalanması ve yağlanması yasak olduğu gibi ihramdan çıkmak için saçların tamamen ya da kısmen tıraş edilmesi gerekmektedir (bk. HAC; İHRAM; UMRE).

BİBLİYOGRAFYA:

el-Muvaŧŧaǿ, “CâmiǾ”, 52-55; Buhârî, “Libâs”, 65-71, 81-82; Müslim, “Libâs”, 24-34, “Feżâǿil”, 24, 29; İbn Mâce, “Libâs”, 32-38; Ebû Dâvûd, “Tereccül”, 2-17; Tirmizî, “Ĥac”, 74, “Libâs”, 19-21, 24, 38, “Edeb”, 31-32, 54; Nesâî, “Zînet”, 3-5, 7-18, 21-23, 58-64, 67-70; Tirmizî, eş-Şemâǿilü’l-Muĥammediyye (Bâcûrî, el-Mevâhibü’l-ledünniyye içinde), Kahire 1375/1956, s. 36-47; İbn Kayyim el-Cevziyye, Zâdü’l-Meâd: Resulullah’ın Yolu (trc. Şükrü Özen v.dğr.), İstanbul 1988-90, I, 160-163; II, 273-275; V, 86; İbn Hacer, Fetĥu’l-bârî (Sa‘d), XXII, 123; Buhûtî, Keşşâfü’l-ķınâǾ, I, 77; Mübârekfûrî, Tuĥfetü’l-aĥveźî (nşr. M. Abdülmuhsin el-Ketebî), Kahire 1384/1964, V, 433; Ahmet Davudoğlu, Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, İstanbul 1974, IX, 474; Mahmûd Şeltût, el-Fetâvâ, Kahire 1403/1983, s. 403; Özden Süslü, “Tasvirlere Göre Anadolu Selçuklularında Giyim ve Kuşam”, Türkler (nşr. Hasan Celal Güzel v.dğr.), Ankara 2002, VII, 766; Abdülkerîm Zeydân, el-Libâs ve’z-zîne fi’l-İslâm, Beyrut 1425/2004, s. 67; Abdülkadir Donuk, “Eski Türklerde Saç Şekilleri Hakkında”, Saç Kitabı (ed. Emine Gürsoy Naskali), İstanbul 2004, s. 3-11; Oktay Aslanapa, “Türk Tarihinde Saç Biçimleri”, a.e., s. 59-62; Muhittin Uysal, Peygamber Günlerinde Giyim Kuşam ve Süslenme, Konya 2004, s. 213; Yusuf el-Kardâvî, İslâm’da Helâl ve Haram (trc. Ramazan Nazlı), İstanbul 2005, s. 98-100; Jale Şimşek, Hanım Hanıma Fetvalar, İstanbul 2005, s. 167; G. H. A. Juynboll, “Dyeing the Hair and Beard in Early Islam: A Hadith Analytical Study”, Arabica, XXXIII/1, Leiden 1986, s. 49-75; M. Osman Şibbîr, “Śabġu’ş-şaǾr fi’l-fıķhi’l-İslâmî”, Dirâsât, XXV/2, Amman 1419/1998, s. 304-321; J. Sadan, “ShaǾr”, EI² (İng.), IX, 311-312; Menderes Gürkan, “Saç-Sakal-Bıyık”, İslamda İnanç, İbadet ve Günlük Yaşayış Ansiklopedisi (ed. İbrahim Kâfi Dönmez), İstanbul 2006, IV, 1709-1711; Ali Bardakoğlu, “Süslenme”, a.e., IV, 1844-1848.

İsmail Yalçın