SAH

(صح)

Resmî belgelerle yazma kitaplarda rastlanan doğrulama ve karşılaştırma işareti.

Sahh kelimesi sözlükte “sahih, uygun, doğru” anlamına gelir. Osmanlı döneminde üç ayrı konuda kullanılmıştır. Yaygın mânasıyla Osmanlı bürokrasisinde özellikle sadrazamın görüp doğru ve uygun bulduğu bürokratik işlemlerin üzerine stilize bir şekilde bizzat kendisinin yazdığı yahut bazı muamelelerde beylikçi kesedarı veya beylikçinin yazmasına izin verdiği işareti ifade eder. Bu işaretin konulmasına “sah çekmek” denilir ve kalın bir kalemle yazılırdı. Osmanlı öncesi ve Osmanlı döneminde, bilhassa yazma eserlere derkenar olarak düşülen notlarla metindeki bazı kelimelerin diğer nüshalarla karşılaştırılması neticesinde düşülen kayıtların sıhhatini ve doğruluğunu ifade için de sah (صح) remzi kullanılmıştır. Bu nüshalar karşılaştırılmış olduğundan daha güvenilir kabul edilirdi. Ayrıca darphânelerde altınların üzerine ayarının yerinde ve sağlam olduğunu göstermek için vurulan işaret de bu şekilde anılırdı.

Osmanlı Devleti’nde Dîvân-ı Hümâyun’a veya Bâb-ı Âsafî’ye özellikle bir görev talebiyle ilgili olarak verilen arzuhaller kâğıdın alt çeyreğine yazılır, işlemler için arzuhalin sağ üst köşesine “mahalli görüle” kaydı düşülerek işlemler başlatılırdı. Birkaç kalemin ve yetkilinin mütalaası alındıktan sonra evrak neticeye ulaştırılmak üzere sadrazama giderdi. Sadrazam muvafakatini birbirini tamamlayan iki sembolle gösterirdi. Bunlardan birincisi imza şeklindeki buyuruldu işareti, ikincisi bunun üstünde yer alan sah işaretiydi. Osmanlı bürokrasisinde gizli tutulması gereken önemli işlerle ilgili tahriratı beylikçiler kalemde veya evinde hazırlar, kalem buyruldusu şeklinde reîsülküttâba gösterip üzerine pençe konulduktan sonra sadrazama sunardı. Bizzat sadrazam tarafından üstüne “sahh-ı âlî” konulduktan sonra işlemler tamamlanırdı (Uzunçarşılı, s. 51).

Dış hazineden para çıkmasının yerleşmiş usulüne göre çıkacak paranın verileceği yerle ilgili bilgi defterdarın imzasıyla sadrazama sunulur ve onun tarafından “pençe” denilen buyuruldu ve bunun üzerine sadrazamın “sah” işareti konarak sarfedilmesine izin verilirdi. Ardından defterdar tarafından “küçük sah” (kuyruksuz imza) işareti konulduktan sonra veznedar parayı öderdi (Râşid, III, 207; Uzunçarşılı, s. 365). Askere hazineden maaş verilmesi teamülünde ise başbâki elinde beş altı adet defterdar buyruldusuyla sadrazamın huzuruna kabul edilir, muameleleri gören sadrazam üzerine sah işaretini bizzat yazarak veya yazdırarak evrakı tekrar defterdara yollardı. Reîsülküttâb kendisine ait yazışmaların üzerine “sah” işareti koymaya yetkili olup bu işaret “görülmüştür, muvâfıktır, mukabele edilmiştir” anlamına gelirdi.

Dîvân-ı Hümâyun’dan verilen beratların arka yüzüne XVII. yüzyıldan itibaren sah işareti konulduğu, timar beratlarının arka yüzlerindeki yoklama kayıtlarının üzerine de bu işaretin çekildiği bazı örneklerden anlaşılmaktadır. Timar beratlarında ortalarda siyâkatle timar olarak verilen yerlerin yazıldığı kısımlara da sah işareti konurdu (Kütükoğlu, s. 132, 138, 139). Fermanlarda ise arka yüzüne gerektiğinde sah konulmuştur. XVIII. yüzyılın ikinci yarısında bu işareti ihtiva etmeyen tuğralı fermanlar muteber sayılmamaya başlanmıştı (Uzunçarşılı, s. 245-246). Keçecizâde Fuad Paşa’nın sadâretine kadar sadâret makamından yazılan buyrulduların üzerine sadrazam tarafından sah çekilirken 1278 (1861-62) yılından itibaren bu işlem gereksiz sayılmış, bundan böyle sah yerine mühür kullanılmaya başlanmıştır (Lutfî, X, 56).

Sah işaretinin yazma eserlerde kullanımında da bazı farklı uygulamalar vardır. Müellif nüshası olan yazma eserlerde yazar derkenar olarak sonradan eklediği bilgilerin sıhhatini göstermek için bilginin altına sah işaretini eklerdi. Yazmalarda daha sık rastlanan şekil ise müstensihlerin çeşitli sebeplerle atladıkları metin ve ibareleri sayfanın kenarına yazdıktan sonra altına yahut yanına sah işareti koymalarıdır. Bunun yerine bazan da “minhü” (منه) ibaresinin yazıldığı görülmektedir. Bazı yazmalarda sah işaretinin yalnızca sâd harfiyle belirtildiği görülür. Vakfiye ve diğer bazı belgelerin sûretlerinde sah işareti her sayfaya konulurdu (Gökbilgin, s. 195-205). Bu işaret, yazmaya sahip olan kişinin metni gözden geçirirken gördüğü eksiklikleri daha güvenilir nüshalarla karşılaştırarak bizzat tamamladığını da gösterir.

BİBLİYOGRAFYA:

Râşid, Târih, III, 207; Lutfî, Târih, X, 56; Uzunçarşılı, Merkez-Bahriye, s. 51, 245-246, 365, 387; Gökbilgin, Edirne ve Paşa Livâsı, s. 195-205; Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili


(Diplomatik), İstanbul 1994, s. 132, 138, 139; Abdülkerim Abdülkadiroğlu, “Edebiyatta Metodoloji Açısından Elyazmaları ve Nâdir Eserler Üzerine Notlar”, Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, III/1, Ankara 1987, s. 12; Pakalın, III, 91-92.

Mehmet İpşirli