ŞÂHİDÎ, İbrâhim

(ö. 957/1550)

Divan şairi ve lugat yazarı.

875 (1470) yılında Muğla’da doğdu. Buradaki mevlevîhânenin şeyhi Sâlih Hüdâyî Dede’nin oğludur. Mahlasının “Şâhidî”, kendisinin Mevlevî ve Muğlalı olduğunu, “Gedâyim Şâhidî-i Mevlevîyim / Diyâr-ı Menteşe’de Muğlavîyim” mısralarıyla ifade etmektedir. Hayatıyla ilgili olarak Gülşen-i Esrâr adlı eserinin son kısmında bazı bilgiler vermekte ve Türkçe divanından bazı ipuçları elde edilmektedir. İlk dinî bilgileri aldığı ve Farsça’yı öğrendiği babasını on yaşında iken kaybetti. Onun vasiyeti üzerine bir müddet sûfî bir kazzâzın yanında çıraklık yaptıysa da okumak istediği için bu mesleği bıraktı. On sekiz yaşına geldiğinde bölgede kendisine ders verecek hoca bulamayınca Muğla’dan ayrıldı; İstanbul’da Fâtih, Bursa’da Yıldırım medresesinde tahsil gördü. Muğla’ya dönen ve derviş olma arzusu galip gelen Şâhidî Muğla’da Şeyh Bedreddin’e, Lazkiye’de Mevlevî şeyhi Fânî Dede’ye, ardından Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî soyundan Paşa Çelebi’ye intisap etti ve Paşa Çelebi’nin oğlu Emîr Âdil’e hocalık yapmaya başladı. Sonunda yine Mevlânâ soyundan gelen ve Karahisar’da (Afyon) Mevlevî şeyhi olan Divane Mehmed Çelebi’ye intisap etti. İyi bir tasavvufî terbiye de alıp müfessir ve muhaddisliği yanında Meŝnevî şârihi olarak yetişti (Latîfî, vr. 109a). Divane Mehmed Çelebi’nin vefatının ardından Muğla Mevlevîhânesi’nin şeyhliğini üstlendi. Ömrünün kalan kısmını halkı irşadla geçirdi ve bazı eserler yazdı. Her yıl şeyhinin Karahisar’daki kabrini ziyaret eden Şâhidî son seferde orada kırk gün kaldı; oğlu Şühûdî’ye şeyhliği teslim edip onu Muğla’ya gönderdi ve vefatında şeyhinin ayak ucuna gömüldü (Sâkıb Dede, II, 18; Esrâr Dede, vr. 75b). Sâkıb Dede, halk arasında kabrinin Muğla’da babasının kabrinin yanında bulunduğunun söylendiğini, Şühûdî’nin mezarının ise Şâhidî’ye ait olduğu zannıyla ziyaret edildiğini bildirir (Sefîne, II, 18).


Mevlânâ’nın etkisinde kalan Şâhidî’nin özellikle tasavvufî şiirlerinde Divane Mehmed Çelebi’nin ve babası Hüdâyî’nin etkileri görülür. Zaman zaman güzel ve samimi şiirler söylemekle birlikte şiirlerinin hepsinde aynı başarıyı gösterememiş, şiiri dinî bilgileri ve Mevlevîliği yaymak için bir vasıta kabul etmiştir.

Eserleri. 1. Divan. Tam bir nüshası bulunmayan divandaki şiirlerin sayısı daha önce kırk üç olarak tesbit edildiği halde Mustafa Çıpan’ın yüksek lisans çalışmasında (bk. bibl.) 107 şiiri belirlenmiştir. Eserin bilinen yedi nüshasından Süleymaniye Kütüphanesi’nde kayıtlı olanında (İzmir, nr. 551) diğerlerine göre daha fazla şiir vardır. Nüshalardan bazıları Süleymaniye (Şehid Ali Paşa, nr. 2850/20; Hacı Mahmud Efendi, nr. 3580) ve Mevlânâ Müzesi (nr. 2179) kütüphanelerindedir. Divanda iki kaside, bir terciibend, üç muhammes, iki tahmîs, bir müstezad, seksenden fazla gazel, dört kıta, bir rubâî ve yedi beyit mevcuttur. Şâhidî’nin hece vezniyle yazılmış bir şiiri vardır. 2. Gülşen-i Vahdet. 943’te (1536) Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin Meŝnevî’si tarzında ve aynı vezinde yazılmış 491 beyitlik bir mesnevidir. Eserde Türkçe ve Farsça iki önsöz vardır. İnsan güzelliğine ait remizlerin tasavvufî mânalarının etraflı şekilde açıklandığı bu didaktik eserde sade ve hareketli bir dil kullanılmıştır. Çok rağbet gören mesnevi Numan Külekçi tarafından yayımlanmıştır (Şâhidî İbrâhim Dede, Gülşen-i Vahdet, Ankara 1996). 3. Gülşen-i Tevĥîd. 937 (1530) yılında yine Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin Meŝnevî’si tarzında ve aynı vezinde kaleme alınmış Farsça bir eserdir. Meŝnevî’nin her cildinden 100 beyit seçilmiş ve her beyit beşer beyitle şerhedilmiştir. Mesnevide Yûsuf Sîneçâk’in Cezîre-i Mesnevî adlı eserinin etkisi görülür. Kırk iki nüshası tesbit edilen eser Ahmed Niyâzî tarafından neşredilmiştir (İstanbul 1298). Midhat Bahârî Baytur mesneviyi aynı adla Türkçe’ye tercüme etmiştir (İstanbul 1967). 4. Gülşen-i Esrâr. Farsça olan bu eserde şairin hem kendi hayatı hem de Mevlevîlik hakkında önemli bilgiler verilmiştir. 951’de (1544) kaleme alınan eser üzerinde Nuri Şimşekler bir doktora çalışması yapmıştır (Şâhidî İbrâhim Dede’nin Gülşen-i Esrarı Tenkitli Metin-Tahlil, 1998, SÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü). 5. Tuhfe-i Şâhidî. Meŝnevî’nin anlaşılması için hazırlanmış Farsça-Türkçe manzum bir sözlüktür. Esere verilen önem yapılan şerhlerinin çokluğundan anlaşılmaktadır (bilinen yirmi dokuz şerhi için bk. Tuhfe-i Şâhidî, s. 56-58). 920’de (1514) telif edilen eser mesnevi tarzında yazılmış altmış bir beyitlik bir manzume ile başlar. Yirmi altı bölüm halinde beş ile yirmi beyit arasında değişen “nazım”larla düzenlenen sözlüğün her bölümünde bir kıta başlığı bulunur. Yine mesnevi şeklindeki 136 beyitlik yirmi yedinci bölümden sonra “Der Beyân-ı Târîh-i Şâhîdî” başlıklı bölüm gelmektedir. Diğer Farsça-Türkçe sözlüklere göre daha hacimli olan eser iptidaî seviyede Farsça öğretimini hedeflemektedir. Bazı nazîreleri de bulunan sözlük yayımlanmış olup İngilizce’ye de çevrilmiştir (bk. bibl.). 6. Mevlid. 823 beyitlik bir eserdir. Diğer mevlidlerden farklı olan eser üzerinde Melahat Yöntem mezuniyet tezi hazırlamıştır (1971, İÜ Ed. Fak.). 7. Şerĥ-i Gülistân. Sa‘dî-i Şîrâzî’ye ait eserin Farsça şerhi olup Süleymaniye Kütüphanesi’nde iki nüshası vardır (Hacı Mahmud Efendi, nr. 979, 5255). 8. Risâle-i Âfâķ u Enfüs. Mevlânâ Müzesi (nr. 2155, 2462, 5016) ve Konya İl Halk (Uzluk, nr. 7137/5, 7138/6) kütüphanelerinde nüshaları mevcuttur. 9. Sohbetnâme. Sâkıb Dede’nin Sefîne’de ve Sahih Ahmed Dede’nin Mecmûatü’t-tevârîhi’l-Mevleviyye’de kaydettiği eser mürşidle mürid arasındaki sohbet âdâbına dairdir. 10. Gülşen-i Ǿİrfân. Esrar Dede’nin zikrettiği, şairin oğlu Şühûdî’ye hitaben yazılmış Farsça eserin nüshası tesbit edilememiştir. 11. Dîvân. Semâhâne-i Edeb’de kaydedilen bu Farsça divanın da nüshası bilinmemektedir. 12. Tırâşnâme. Farsça olan eserin Şâhidî’ye aidiyeti şüphelidir. Önceleri Mevlânâ’ya veya Sultan Veled’e atfedilen eser yetmiş dokuz beyitlik tasavvufî bir mesnevidir. 13. Müşâhedât-ı Şâhidiyye. Hakkında yalnız Sefîne’de bilgi verilen risâlede Şâhidî’nin Mevlânâ’dan ve Divane Mehmed Çelebi’den aldığı feyizleri ve gördüğü mânevî lutufları anlattığı belirtilmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Muğlalı Şâhidî İbrahim Dede, Tuhfe-i Şâhidî: Farsça-Türkçe Manzum Sözlük (haz. Ahmet Hilmi İmamoğlu), Muğla 2005; Latîfî, Tezkire-i Şuarâ, Konya Mevlânâ Müzesi İhtisas Ktp., nr. 1504, vr. 109a-b; Künhü’l-Ahbâr’ın Tezkire Kısmı (haz. Mustafa İsen), Ankara 1994, s. 232; Kınalızâde, Tezkire, I, 510; Sâkıb Dede, Sefîne, II, 15-19; Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Mecelletü’n-niśâb, Süleymaniye Ktp., Hâlet Efendi, nr. 628, vr. 270b; Esrâr Dede, Tezkire, Konya Mevlânâ Müzesi İhtisas Ktp., nr. 1502, vr. 43b-44b, 75a-76a; Sahîh Ahmed Dede, Mevlevîlerin Tarihi: Mecmûatü’t-tevârîhi’l-Mevleviyye (haz. Cem Zorlu), İstanbul 2003, s. 247, 248, 249, 251, 252, 253, 262, 267; Ali Enver, Semâhâne-i Edeb, İstanbul 1309, s. 104-106; Muallim Nâci, Osmanlı Şâirleri (haz. Cemâl Kurnaz), Ankara 1986, s. 322; Îżâĥu’l-meknûn, II, 377, 378; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, I, 27; Abdülbâki Gölpınarlı, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik (İstanbul 1953), İstanbul 1983, s. 104-111, 132-140; Mehmet Nâil Tuman, Tuhfe-i Nâilî (haz. Cemâl Kurnaz - Mustafa Tatcı), Ankara 2001, II, 478; Bursalı Mehmed Tâhir, Osmanlı Müellifleri, İstanbul 1964, I, 202-205; II, 395; Mustafa Çıpan, Muğlalı İbrahim Şâhidî: Hayatı, Edebî Şahsiyeti, Eserleri, Divân ve Gülşen-i Vahdet Tenkitli Metni (yüksek lisans tezi, 1986), Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; Antoinette C. Verburg, “The Tuĥfe-i Şāhidī: A Sixteenth Century Persian-Ottoman Dictionary in Rhyme”, Ar.Ott., XV (1997), s. 5-87; Kāmûsü’l-a‘lâm, IV, 2836.

Mustafa Çıpan