SÂLİM BEY, Üsküdarlı

(ö. 1885)

Son dönem Türk mûsikisi bestekârlarından, neyzen ve şair.

1829 veya 1830’da İstanbul Üsküdar’da doğdu. Zamanının meşhur ney üfleyenlerinden olduğu için Neyzen ve Üsküdar’da doğup şöhret bulduğu için Üsküdarlı lakaplarıyla anılır. Bestekâr Hacı Fâik Bey’in ağabeyidir. İyi bir tahsil gördüğü ve Ticaret Nezâreti’nde müdürlük yaptığı bildirilmektedir. Neyi Beşiktaş Mevlevîhânesi şeyhi Neyzen Sâlih Dede Efendi’nin üvey kardeşi neyzen ve giriftzen Mehmed Said Dede’den öğrendi. Bazı kaynaklar ney hocasının neyzen ve tanburî Oskiyan Efendi olduğunu belirtmektedir (İbnülemin, s. 260). Mûsiki konusunda ayrıca Hâşim Bey’den faydalandı.

Genç yaşta tasavvufa meylederek Sa‘diyye tarikatına girdi. Üsküdar Ahmediye’de Kefçe Dede mahallesi Karacaahmet caddesinde bulunan Salı (Şeyh Cemal Efendi) Tekkesi’nin ikinci şeyhi Fethi Efendi’nin kızı Dürriye Hanım’la evlendi ve bu evlilikten tek çocukları olan kızı Sâdiye dünyaya geldi. Daha sonra Fethi Efendi’ye intisap ederek ondan hilâfet aldı. Mevlevîlik ve Rifâîlik’le de irtibatı vardı. Uzun süre Üsküdar Mevlevîhânesi’nde neyzenbaşılık yapmasının yanında Cemal Efendi Tekkesi’nin son dönem zâkirbaşılarındandı. Ney çalmadaki ünü yayılınca mûsiki çevrelerince aranan bir neyzen oldu. Bilhassa mansur ney üflemede çok başarılı idi. Genellikle yakın dostu giriftzen Rızâ Bey’le tekkelere devam edip buralarda ney üflerdi. Son yıllarda piyanonun Türk mûsikisi icrasına katılması sebebiyle piyano ile eser icrasında boyu biraz kısaltılarak akordu tizleştirilmiş neyler üflediği söylenir.

Sâlim Bey, 22 Ramazan 1302 (5 Temmuz 1885) Pazar günü Sandıkçı Şeyh Ethem Efendi Rifâî Dergâhı’nda yapılan âyinde ney ile uşşak taksim yaptıktan sonra ism-i celâl zikri esnasında fenalaşarak Zâkirbaşı Dellâl Osman Efendi’ye “Kerîm Allah, rahîm Allah” ilâhisini okumasını söyledi ve bu sırada vefat etti (a.g.e., s. 260;


Özalp, I, 583; Öztuna, II, 259). Ertesi gün Üsküdar Yeni Vâlide Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Salı Tekkesi tevhidhânesi altındaki türbeye kayınpederinin kabri yanına defnedildi. Vefatına Üsküdarlı Osman Şems Efendi, “Çaldı neyzen mîr Sâlim ömrünün son faslını” (1302) ve Üsküdarlı Talat, “Demin tekmîl kıldı âh neyzen mîr Sâlim âh” mısralarını tarih düşürmüştür. Mezar taşında Osman Şems’in dört mısradan oluşan tarihi yer almaktadır. Tekke ile türbe daha sonra harap olmuş, iki tarafına nar resmi işlenmiş kabir taşı ile mezarı da kaybolmuştur.

Sâlim Bey çok sayıda öğrenci yetiştirmiştir. Bunlar arasında en tanınmışları Neyzen Aziz Dede ile Giriftzen Âsım Bey’dir. Aynı zamanda şair olan Sâlim Bey’in şiirleri içinde terciibendi meşhurdur. Özellikle bestelediği saz eserleriyle tanınan Sâlim Bey’den günümüze bir ilâhi, iki şarkı ile dokuz peşrev ve saz semâisi ulaşmıştır (listesi için bk. Öztuna, II, 260). Mûsiki âleminde çok yaygın olarak bilinen hicaz peşrevinin yanı sıra muhayyer peşrevi Tanbûrî Cemil Bey’in aynı makamdaki peşrevinden sonra en meşhur peşrev kabul edilir.

BİBLİYOGRAFYA:

Sadettin Nüzhet Ergun, Türk Musikisi Antolojisi, İstanbul 1943, II, 498, 500, 502-503, 568; İbnülemin, Hoş Sadâ, s. 259-260; Kip, TSM Saz Eserleri, s. 11, 15, 21, 40, 41, 51; Sadun Aksüt, Türk Musikîsinin 100 Bestekârı, İstanbul 1993, s. 175; Özalp, Türk Mûsikîsi Tarihi, I, 582-584; Mehmet Nermi Haskan, Yüzyıllar Boyunca Üsküdar, İstanbul 2001, I, 260, 456-457; Beşir Ayvazoğlu, Neyin Sırrı Hâlâ Hasret, İstanbul 2002, s. 37-38; Öztuna, BTMA, II, 259-260.

Hasan Aksoy