ŞÂZERVÂN

(الشاذروان)

Kâbe’nin temellerinin üst tarafındaki çıkıntı.

Kâbe’nin temelleri ile 25 cm. içeriden başlayan duvarların arasında kalan, 45º meyilli ve üzeri mermerle kaplı kısmıdır. Üzerinde Kâbe örtüsünü tutturmak için bakır halkalar yer almaktadır. Kelimenin aslı Farsça şâzirvân olup (Mv.F, XXV, 314) Kâbe’nin bu bölümüne, yapı eteği tarzındaki çıkıntısı izârı andırdığı veya üzerinde yer alan bakır halkalara Kâbe’nin örtüsü bağlandığı için te’zîrü’l-beyt de denir, ayrıca cezr (her şeyin aslı, temeli) veya cedr (duvarın temeli) adı da verilir (Lisânü’l-ǾArab, “cdr”, “cźr” md.).

Kâbe’nin doğu, batı ve güney tarafında yer alan ve mültezemin bulunduğu bölümde burada dua edeceklere kolaylık sağlamak için kaldırılan şâzervânın her bir cephesinin genişliği ve yüksekliği hakkında farklı bilgiler verilir. Ancak bu, herhangi bir değişikliğe uğramasından değil muhtemelen metrik sistemdeki değişikliklerden kaynaklanmaktadır. Ezrakī şâzervân taşlarının toplam sayısını altmış sekiz olarak verir. Rüknülyemânî ile Rüknülgarbî arasında, içlerinde 3,5 arşın uzunluğunda sonradan kapatılan eski kapının eşiği durumundaki taş da olmak üzere yirmi beş adet, Rüknülyemânî ile Rüknülhacerülesved arasında on dokuz, Rüknüşşâmî ile Rüknülhacerülesved arasında yirmi üç adet taş vardır (Aħbâru Mekke, I, 217-218). İbrâhim Rifat Paşa, Kâbe’nin ölçülerini günümüze yakın biçimde belirtirken şâzervân ölçülerini kuzeyde 50 cm. yükseklik ve 39 cm. genişlik, batı duvarında 27 cm. yükseklik ve 80 cm. genişlik, güneyde 24 cm. yükseklik ve 87 cm. genişlik, doğu duvarında 22 cm. yükseklik ve 66 cm. genişlik şeklinde vermektedir (Mirǿâtü’l-Ĥaremeyn, I, 263). Kâbe’nin Hatîm tarafında şâzervân, 13 cm. yükseklik ve 45 cm. enindeki bir basamak daha daraltılmış olarak devam eder. Ancak bu bölüm bazılarınca şâzervândan sayılmaz. Başlangıçta üstünde yürünebilecek bir yüzeyi olan şâzervân duvarı daha sonra kolay yürünemeyecek şekilde 45º eğimli hale getirilmiştir. Şâzervânın tamamı üzerinde Kâbe’nin örtüsünü aşağıdan bağlamak için elli beş bakır halka bulunmaktadır.

Şâzervân, Kureyşliler’in 605 yılında Kâbe’yi imarları sırasında maddî imkânlarının yetersizliğinden dolayı Kâbe’nin duvarının kalınlığını azaltmalarından sonra ortaya çıkmıştır. Bu bölümün, Abdullah b. Zübeyr tarafından 684’te gerçekleştirilen imar esnasında Kâbe’nin temelinin sudan, rutubetten veya aşınmaktan korunması için yapıldığı da rivayet edilmektedir. Şâzervân 542 (1147-48), 838 (1434-35), 841 (1437-38), 846 (1442), 1010 (1602), 1022 (1613), 1098 (1687) ve 1417 (1996-97) yıllarında bakım ve onarım görmüştür.

Şâzervânın Kâbe’nin aslından mı olduğu yoksa sonradan mı ilâve edildiği hususunda farklı görüşler vardır. Âlimlerin çoğunluğuna göre şâzervânın tamamı Kâbe’ye dahildir ve tavaf sırasında bedenin bütünüyle bunun dışında olması gerekir. Çünkü Kureyşliler imar esnasında şâzervânı dışarıda bırakmıştır. Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelîler’in görüşü bu doğrultudadır. Hatta vücudun bir kısmının tavaf sırasında onun üzerinde bulunması veya bir adım dahi olsa üstüne basılması halinde tavaf sahih olmaz. Hacerülesved’i öpmek için eğilen kimse bazan şâzervân üzerine basarak tavafına zarar verir. Hanefîler başta olmak üzere âlimlerin bir kısmına göre ise şâzervân Kâbe’den değildir. Çünkü Kâbe duvarının alt kısmına konan, bilhassa duvarın sellerden zarar görmesini engellemek için bir destek mahiyetindedir ve bu konuda sahih bir rivayet yoktur. Bu âlimlere göre Abdullah b. Zübeyr, Kâbe’yi Hicr tarafına doğru genişletmiş ve onu yıkıp Hz. İbrâhim’in temelleri üzere bina etmiştir. Daha sonra Haccâc tarafından yaptırılan yapıda bu kısım değiştirilmemiştir. Muhibbüddin et-Taberî İstiķśâǿü’l-beyân fî mesǿeleti’ş-şâźervân (Berlin Staatsbibliothek, nr. 5536/10), Mısırlı âlim Hasan el-İdvî el-Mâlikî, Kenzü’l-meŧâlib fî fażli’l-Beyti’l-Ĥarâm ve’l-hicr ve’ş-şâźervân ve mâ fî ziyâreti’l-ķabri’ş-şerîf mine’l-meǿârib (Kahire 1279, 1282) adıyla birer eser kaleme almıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

Ezrakī, Aħbâru Mekke (Wüstenfeld), I, 217-218; Nevevî, el-MecmûǾ (nşr. Muhammed Necîb Mutîî), Riyad 1423/2003, VIII, 22-23; Takıyyüddin el-Fâsî, Şifâǿü’l-ġarâm (nşr. Ömer Abdüsselâm Tedmürî), Beyrut 1405/1985, I, 183-185; Necmeddin İbn Fehd, İtĥâfü’l-verâ bi-aħbâri Ümmi’l-ķurâ (nşr. Fehîm M. Şeltût), Kahire 1404/1983, II, 510; IV, 82-83, 119, 196; M. Abdürraûf el-Münâvî, et-Tevķīf Ǿalâ mühimmâti’t-teǾârîf (nşr. M. Rıdvân ed-Dâye), Beyrut 1410/1990, s. 421; Ali b. Tâceddin es-Sincârî, Menâǿiĥu’l-kerem fî aħbâri Mekke ve’l-beyt ve vülâti’l-Ĥarem (nşr. Cemîl Abdullah M. el-Mısrî - Mâcide Faysal Zekeriyyâ), Mekke 1419/1998, III, 520, 541; V, 29; İbrâhim Rifat Paşa, Mirǿâtü’l-Ĥaremeyn, Kahire 1344/ 1925, I, 263; Hüseyin Abdullah Bâselâme, Târîħu’l-KâǾbeti’l-muǾažžama, Kahire 1420/2000, s. 108-112; M. İlyâs Abdülganî, Târîħu Mekkete’l-Mükerreme ķadîmen ve ĥadîŝen, Medine 2001, s. 51, 52, 53, 54; “Şâźervân”, Mv.F, XXV, 314-315.

Nebi Bozkurt