SEB‘A

(السبعة)

Yedi sayısı.

Sâmî ve Fars geleneğinde ruhanî ve kutsal sayılan üç ile cismanî sayılan dört sayısını birleştiren en önemli sayı kabul edilir. Bu düşüncenin eski Bâbil’de her yedi günde ayın dört safhasının gözlenmesi esasına dayandığı sanılmaktadır. Hint-Avrupa kavimleri arasında üç sayısı kutsal bir işe tahsis edilmiş sayıların en eskisi olarak görülürken Hint ve Fars Ârîleri arasında üç, beş ve yedi öncelikli çağrışımları olan sayılar olup Mecûsîler’de de kutsal kabul edilen sayılardı. Bunların içinde yedi sayısı, ruhanî ve cismanî kavramların meydana gelişiyle var oluş aralıkları ve kendi içinde bütünlük belirtmesi sebebiyle çeşitli milletlerce mistik bir nişan ve işaret çerçevesinde değerlendirilmiştir. Yedi sayısının kutsallığı eski İranlılar’ın Mezopotamya kültürüyle temas kurması neticesinde artmış ve bu dönemlerde yedili gruplar hâkim rol oynamıştır. Kralın yedi danışmanı (Ezra, 7/16) Persler’de hukuk ve adaleti yürüten ve yönlendiren kraliyet hâkimleri sayılıyordu. Pers ordusu ondalık organizasyonda bulunmasına rağmen yedi saha kumandanı orduyu sevk ve idare etme görevini üstlenmişti. Yine onların eski zamanlardan beri taptıkları ilâhların sayısı da Ahura Mazda, güneş, ay, hava, ateş, su ve rüzgâr olmak üzere yediye ulaşıyordu.

Hem Tevrat’ta hem Kur’ân-ı Kerîm’de yer alan Yûsuf kıssasında Mısır hükümdarının gördüğü rüyada yedi zayıf ineğin yedi semiz ineği yediği, yedi başağın yeşil, diğerlerinin kuru olduğu, toprağın yedi yıl süreyle ekilmesinin ardından yedi kıtlık yılının geleceğine dair ifadeler (Tekvîn, 41/ 17-37; Yûsuf 12/43-48) incelendiğinde o bölgenin insanları arasında yedi sayısının önemi ortaya çıkar. Yedi sayısının Câhiliye Arapları arasında da özel bir yeri vardı. Bu dönemde Kâbe’yi yedi defa tavaf etme, Safâ ile Merve arasında yedi sa‘y, hac sırasında yedi defa tekrarlanan sembolik şeytan taşlaması daha sonra da sürdürülmüştür (Cevâd Ali, VI, 355-356). İslâm’ın gelişiyle birlikte Kur’an’da yedi sayısının sıkça geçtiği görülür. Her namazda okunan Fâtiha sûresi kastedilerek Resûl-i Ekrem’e sıkça tekrarlanan yedi âyet (es-seb‘u’l-mesânî) ve Kur’an’ın verildiği (el-Hicr 15/87),

Allah’ın yedi semayı ve arzdan bir o kadarını yarattığı (et-Talâk 65/12), yedi semayı kendi aralarında âhenkli kıldığı (el-Mülk 67/3; Nûh 71/15), yedi semanın iki günde yaratılıp her birine işinin bildirildiği (Fussılet 41/12), Allah’ın yedi semanın ve arşın rabbi olduğu (el-Mü’minûn 23/86), insanların üstünde yedi yol ve yedi sağlam gök yarattığı (el-Mü’minûn 23/17; en-Nebe’ 78/12), cehennemin yedi kapısı bulunduğu ve her kapı için belli bir grubun ayrıldığı (el-Hicr 15/44), yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de arkasından yedi deniz daha katılarak mürekkep olsa Allah’ın kelimelerinin bitmeyeceği (Lokmân 31/27) vb. ifadeler bunu ortaya koymaktadır.

Yedi sayısı çeşitli hadis rivayetlerinde de yer almıştır. Kur’ân-ı Kerîm’in yedi harf üzere nâzil olması, köpeğin içmesi sebebiyle kirlenen kabın yedi defa yıkanması, secdede vücudun yedi kısmının yere değdirilmesi, bir rivayette büyük günahların yedi sayısıyla sınırlandırılması, cehennemin yedi kapısında iki meleğin görevli olarak bulunması, kurbanlık sığır ve devenin en fazla yedi kimse adına kesilmesi, Allah’ın yedi kişiyi kıyamet gününün gölgesinde gölgelendireceği, Hz. Peygamber’in yedi şeyi emredip yedi şeyi yasakladığı ve helâk edici yedi büyük günahtan sakındırdığı, bazı dua, zikir ve niyaz metinlerinin yedi defa tekrar edilmesinin öğütlenmesi bunların bir kısmını teşkil eder (Wensinck, el-MuǾcem, “sbǾa” md.). Bu arada yedinin katları olan yetmiş, yedi yüz ve yetmiş bin sayılarının çokluk, tekit ve müjde ifadesi konumunda kullanıldığı görülmektedir. Peygamber yetmiş defa af dilese bile Allah’ın münafıkları affetmeyeceği (et-Tevbe 9/80), inkârcıların yetmiş arşın uzunluğunda bir zincire bağlı olarak cehenneme atılacağı (el-Hâkka 69/32), servetlerini Allah yolunda harcayanların durumunun her birinde yüz tane bulunan yedi başağa benzetilmesi (el-Bakara 2/261), Resûl-i Ekrem’in her gün yetmiş defa tövbe ettiğini belirtmesi (Buhârî, “DaǾavât”, 3), ümmetinden yüzleri ay gibi parlayan yetmiş bin kişinin cennete gireceği (Buhârî, “Libâs”, 18; Müslim, “Îmân”, 369-372), Beytülma‘mûr’e her gün yetmiş bin melek girdiği ve bunların bir daha geri dönmediği (Buhârî, “Menâķıbü’l-enśâr”, 42) şeklindeki ifadeler de bu konuyla ilgilidir.

İslâm tarihinde yedi sayısına özel bir önem veren, onu âlem ve imâmet anlayışlarında temel olarak kabul edip yedili bir sistem benimseyen ve devrî tarih düşüncesine yönelen İsmâiliyye fırkası her peygamberden (nâtık) sonra bir esas (vasî) ve altı imamla bir devrin tamamlandığını, yeni nâtıkla birlikte bir önceki şeriatın neshedilip yeni bir devrin başladığını, bu durumun dünya devam ettiği müddetçe süreceğini iddia etmiştir. İsmâiliyye yedi sayısına değer vermesi ve sistemini bunun üzerine kurması sebebiyle Seb‘iyye diye anılmıştır (bk. DEVİR; İSMÂİLİYYE). Günümüzde İsmâiliyye bu isimle anılmasa da düşünce sistemlerinde yedili grup inancı sürmektedir. Batı İran’la Irak’ın bazı bölgelerinde yayılan, eski dinler ve aşırı Şiîlik’ten etkilenmiş bir fırka olan Ehl-i Hakk’ın hemen bütün kollarında yedi sayısına önem verilmekte, Tanrı’nın birbirini takip eden yedi kimseye hulûl ettiğine inanılmaktadır (bk. EHL-i HAK).

Yedi sayısını ve katlarını Ŧardü’s-sebǾ Ǿan serdi’s-sebǾ adlı eserinde ele alan Safedî’nin çalışması yanında İslâmî dönem edebiyatı içinde genellikle Farsça yazılan çok sayıda eserin isminin yedi sayısı ile başladığı görülür. Nizâmî-i Gencevî’nin Heft Peyker’i, Molla Câmî’nin Heft Evreng’i, Hâce Abdullah-ı Ensârî’nin Heft Ĥiśâr’ı, Hâtifî’nin Heft Manžar’ı, Zülâlî-i Hânsârî’nin Heft Seyyâre ve Heft Âsiyâb diye de anılan Heft Genc’i, Âgā Ahmed Ali’nin Heft Âsumân’ı, Nev‘izâde Atâî’nin Heft Hân’ı, Emîn-i Ahmed-i Râzî’nin Heft İķlîm’i bu tür eserlerdendir. Ayrıca yedi sayısı halk dilinde birçok atasözü, teşbih ve mecaz ifadelerinde kullanılmıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

M. F. Abdülbâkī, el-MuǾcem, “sbǾa” md.; Muhammed b. Hasan ed-Deylemî, Beyânü meźhebi’l-Bâŧıniyye ve buŧlânih (nşr. R. Strothmann), İstanbul 1938, tür.yer.; Safedî, Ŧardü’s-sebǾ Ǿan serdi’s-sebǾ, Süleymaniye Ktp., Yeni Cami, nr. 984, tür.yer.; Cevâd Ali, el-Mufaśśal, VI, 355-356; A. J. Wensinck, “Seb’a”, İA, X, 266-267; Annemarie Schimmel, “SabǾ, SabǾa”, EI² (İng.), VIII, 662-663; A. Shapur Shahbazi, “Haft”, EIr., XI, 511-515.

Mustafa Öz