SEBÎÎ, İsrâil b. Yûnus

(إسرائيل بن يونس السبيعي)

Ebû Yûsuf İsrâîl b. Yûnus b. Ebî İshâk Amr es-Sebîî (ö. 160/777 [?])

Hadis hâfızı.

100 (718) yılında doğdu. Babası, dedesi ve kardeşi Îsâ b. Yûnus rivayetleri Kütüb-i Sitte’de bulunan meşhur birer hadis hâfızı idi (Zehebî, VII, 356). Hadis tahsiline başladıktan sonra dedesi Ebû İshak es-Sebîî başta olmak üzere rivayetleri Kütüb-i Sitte’de yer alan Simâk b. Harb, Ziyâd b. İlâka, Âsım b. Behdele, Ebû Hasîn, Abdülazîz b. Rüfey‘, İbnü’l-Mu‘temir, Âsım el-Ahvel, Hişâm b. Urve, A‘meş ile tefsir âlimi Süddî’den hadis ve kıraat öğrendi. Ebû Hanîfe’den hadis rivayet etti. Kendisinden kardeşi Îsâ b. Yûnus ile Vekî‘ b. Cerrâh, Yahyâ b. Âdem, Tayâlisî, Şebâbe b. Sevvâr, Abdürrezzâk es-San‘ânî, Muhammed b. Yûsuf el-Firyâbî, Ebû Nuaym Fazl b. Dükeyn, Âdem b. Ebû İyâs, Tebûzekî, Yahyâ b. Yahyâ el-Minkarî, Ebü’l-Velîd et-Tayâlisî ve Ali b. Ca‘d gibi hadis hâfızları rivayette bulundu.

Sebîî, dedesinin rivayet ettiği hadislerin bir Kur’an sûresi gibi ezberinde olduğunu söylerdi. Kardeşinin haber verdiğine göre Süfyân es-Sevrî ve Şerîk b. Abdullah gibi tanınmış muhaddisler Ebû İshak es-Sebîî’nin rivayetleri hakkında anlaşmazlığa düşüp oğlu Yûnus b. Ebû İshak’a başvurduklarında o da kendi oğlu İsrâil’e gitmelerini tavsiye eder, onun bu konuda bilgisinin daha sağlam olduğunu söylerdi. Yine Yûnus, kendisinden babasının rivayet ettiği hadisleri yazdırmasını isteyen Şebâbe b. Sevvâr’a oğlu İsrâil’e gitmesini tavsiye ederek dedesinin kendi rivayetlerini ona imlâ ettiğini hatırlatmıştır. Ahmed b. Hanbel, İsrâil hakkında sika, sebt, sâlihu’l-hadîs terimlerini kullanarak rivayetlerinin sağlam olduğunu belirtir ve onun hâfıza kuvvetine hayret ettiğini söyler, yazdıklarını aynı zamanda ezberlediğini ve bunları rivayet ederken hiç hata etmediğini anlatırdı. Hadis münekkitleri Yahyâ b. Maîn, Ebü’l-Hasan el-İclî ve Ebû Hâtim er-Râzî de Sebîî’nin sika ve sadûk olduğundan söz eder, Nesâî onun güvenilirliğini “leyse bihî be’s” tabiriyle ifade ederdi. İbn Adî de İsrâil’in hadisleri delil olarak kullanılan bir muhaddis olduğunu söylemiştir. Talebesi Ebû Nuaym Fazl b. Dükeyn’e, “Ebû Avâne el-Vâsıtî mi yoksa İsrâil b. Yûnus mu daha güvenilir sayılır?” diye sorduklarında İsrâil’in adını vermiştir.

Zehebî, İslâm âlimlerinin büyük çoğunluğunun Sebîî’yi övdüğünü, Buhârî ile Müslim’in onun rivayetlerini delil olarak kullandığını, buna rağmen Ali b. Medînî’nin hocası Yahyâ b. Saîd el-Kattân gibi kendisini zayıf kabul ettiğini, İbn Hazm’ın da onlara uyarak Śaĥîĥayn’da bulunan hadislerini reddetmeye kalktığını belirtmiş, ardından bu iddianın bir değeri olmadığını söylemiş, Sebîî’nin, sağlamlık bakımından Süfyân es-Sevrî ve Şu‘be b. Haccâc seviyesinde olmasa da on yıl boyunca yanından hiç ayrılmadığı dedesinin rivayetleri konusunda bu iki muhaddise yakın bir mertebede bulunduğunu ifade etmiştir (a.g.e., VII, 358). Öte yandan İsrâil’in talebesi olan Abdurrahman b. Mehdî, dedesinin rivayetleri konusunda onun Süfyân es-Sevrî ve Şu‘be b. Haccâc’dan daha güvenilir olduğunu belirtmiş, Şu‘be b. Haccâc da kendisinden Ebû İshak es-Sebîî’nin hadislerini rivayet etmesini isteyenlere İsrâil’i göstermiş ve onun bu konuda kendisinden daha güvenilir sayıldığını söylemiştir.

Dedesi Ebû İshak es-Sebîî İsrâil’in kitaba olan merakından bahsetmiş, evde kitapla doldurmadığı bir çuval bırakmadığını belirtmiştir. Meşhur mutasavvıf Şakīk-ı Belhî huşûu İsrâil’den öğrendiğini, zira onun âhireti tefekkürle meşgul olduğu için yanında kimlerin oturduğuna bile dikkat etmediğini, bu haline bakarak sâlih bir kimse olduğu sonucuna vardığını söylemiştir. Sebîî 160 (777) yılında vefat etmiş olup bu tarih 161 veya 162 (779) olarak da zikredilmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, VI, 374; İbn Ebû Hâtim, el-Cerĥ ve’t-taǾdîl, II, 330; İbn Adî, el-Kâmil fî duǾafâǿi’r-ricâl (nşr. Yahyâ Muhtâr Gazzâvî), Beyrut 1409/1988, I, 421-425; Hatîb, Târîħu Baġdâd, VII, 20-25; Bâcî, et-TaǾdîl ve’t-tecrîĥ li-men ħarrece lehü’l-Buħârî fi’l-CâmiǾi’ś-śaĥîĥ (nşr. Ebû Lübâbe Hüseyin), Riyad 1406/1986, I, 402-403; Mizzî, Tehźîbü’l-Kemâl, II, 515-524; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, VII, 26-27, 355-361; VIII, 489-494; a.mlf., Mîzânü’l-iǾtidâl, I, 208-210; İbnü’l-Cezerî, Ġāyetü’n-Nihâye, I, 159; İbn Hacer, Tehźîbü’t-Tehźîb, I, 261-263; Temîmî, eŧ-Ŧabaķātü’s-seniyye, II, 164.

M. Yaşar Kandemir