ŞEREFÜ ASHÂBİ’l-HADÎS

(شرف أصحاب الحديث)

Hatîb el-Bağdâdî’nin (ö. 463/1071) hadis ve hadis ehlinin değeri hakkındaki eseri.

Hadis ehlinin dinin öğretilmesindeki rolü konusunda telif edilmiş ilk ve en meşhur eser olup müellifin 444’te (1053) gerçekleştirdiği hac seyahatinden önce yazılmış olmalıdır (bk. s. 23-24); zira bu tarihten sonra yaptığı ilim yolculuklarında faydalandığı hocalarının rivayetleri bu eserde yer almamaktadır. Ayrıca eser el-Kifâye’den sonra ve el-CâmiǾ li-aħlâķı’r-râvî ve âdâbi’s-sâmiǾden önce kaleme alınmıştır (Şerefü aśĥâbi’l-ĥadîŝ, s. 140). Şerefü aśĥâbi’l-ĥadîŝ’in yazılmasının sebebi dönemin Mu‘tezile kelâmcılarının Hâriciyye’ye ve Revâfız’a mensup birtakım grupların hadise ve hadis ehline karşı tavırlarıdır. Bu gruplara mensup olanlar dinî meseleleri Kur’an ve Sünnet yerine akılla çözme yoluna gitmiş ve hadis ehlini hafife almıştır. Bağdâdî’ye göre Ehl-i sünnet karşıtları hadislerde kendi görüşlerine aykırı unsurları görünce hadislerin değersizliği fikrini yaymaya çalışmışlardır. Müellif eserinde hadislerin İslâm dinini öğrenmenin yegâne kaynağı olduğunu ve hadislerde hakkında hüküm beyan edilmeyen hususların din açısından bir değer taşımadığını belirtmiş, hadis âlimlerinin ulemânın başında geldiğini söylemiştir. Hatîb el-Bağdâdî’den yaklaşık iki asır önce İbn Kuteybe aynı endişelerle Teǿvîlü muħtelifi’l-ĥadîŝ’ini kaleme almıştır.

Şerefü aśĥâbi’l-ĥadîŝ üç bölüm ve elli sekiz kısımdan meydana gelmekte, eserde on iki âyet, kırk iki merfû hadis, 250 civarında mevkuf ve maktû rivayet yer almaktadır. Birinci bölümde dini öğrenme ve tebliğ konusu ele alınmış, Hz. Peygamber’in hadis ehline ikramda bulunmaya teşvik ettiği belirtilmiş, hadis ehlinin Peygamber’e en yakın ve en güvenilir kimseler olduğu, sünnetin öğretilmesinde Resûlullah’ın mirasçıları sayıldığı ifade edilmiş, isnadın fazileti anlatılmış, bu arada müellif kendi değerlendirmelerini de zikretmiştir. İkinci bölümde gerçeğin hadis ehliyle birlikte bulunduğu, hadis ehlinin âhirette kurtuluşa en lâyık kimseler olacağı, hadis öğrenmek için yapılan yolculukların (rihle) fazileti, hadis rivayeti yanında hadisin fıkhı ile de meşgul olunması gerektiği, hadis ehlini sevmenin Ehl-i sünnet’in ayırt edici özelliği sayıldığı, hadislerin müzakeresi ve yayılmasının teşvik edilmesi gibi konular ele alınmıştır. Üçüncü bölümde hadis ehlinin mânevî dereceleri hakkında sâlih kimselerin gördüğü rüyalar kaydedilmekte, hadis naklinin üstün bir ibadet olduğu belirtilmekte ve hadis ehlinin faziletiyle ilgili rivayetler sıralanmaktadır. Eserde zayıf hadisler de vardır; ancak rivayetlerin isnadlarıyla birlikte zikredilmesi onların değerlendirilmesine imkân vermektedir.

İlk defa Delhi’de (1345), daha sonra oldukça hatalı bir şekilde Lahor’da (nşr. Mirza Muhammed Sâdık, 1384/1964) yayımlanan Şerefü aśĥâbi’l-ĥadîŝ’in Mehmed Said Hatiboğlu tarafından beş nüshaya dayanılarak önemli bir neşri gerçekleştirilmiştir (Ankara 1971, 1991). Kitabı ayrıca Amr Abdülmün‘im Selîm neşretmiş (Kahire 1417), Ebû Abdurrahman Mahmûd Tehźîbü Şerefi aśĥâbi’l-ĥadîŝ adıyla ihtisar etmiştir (Beyrut-Riyad 1414/1993).

BİBLİYOGRAFYA:

Hatîb el-Bağdâdî, Şerefü aśĥâbi’l-ĥadîŝ (nşr. Mehmed Said Hatiboğlu), Ankara 1972, neşredenin girişi, s. 20-21, 23-25, 36-37, 140; Keşfü’ž-žunûn, II, 1044; Kettânî, er-Risâletü’l-müstetrafe (Özbek), s. 80, 315; Ali Yardım, Hadis, İzmir 1984, I, 56, 88; M. Yaşar Kandemir, “Hatîb el-Bağdâdî”, DİA, XVI, 455, 456.

İbrahim Hatiboğlu