SEYF b. ÖMER

(سيف بن عمر)

Seyf b. Ömer et-Temîmî (ö. 180/796)

Hulefâ-yi Râşidîn devri tarihçisi.

Kûfe asıllıdır, Esedî (Üseydî), Dabbî, Bürcimî, Sa‘dî, Bağdâdî ve Kûfî gibi nisbelerle anılır. Hârûnürreşîd zamanında Bağdat’a gelmiş ve orada 180 (796) yılında vefat etmiştir (200/815-16 yılında öldüğü de rivayet edilir). Hayatı hakkındaki bilgi hemen hemen bundan ibarettir. Bazı araştırmalarda yer alan, çocukluğunu Medine’de geçirdiği ve orada eğitim gördüğü şeklindeki bilgi (Şâkir Mustafa, I, 180; Şeşen, s. 34) bir tahminden ibaret olmalıdır. Irak tarih ekolünün üç önemli temsilcisinden biri olan Seyf (diğerleri Avâne b. Hakem ve Ebû Mihnef) ridde hadiseleri, fetihler, iç karışıklıklar ve Hz. Osman’ın şehid edilmesiyle Cemel Vak‘ası’nın sonuna kadar Hulefâ-yi Râşidîn döneminin en önemli olaylarıyla ilgili haberleri aktaran önemli bir tarihçidir. Muhaddislerle cerh ve ta‘dîl âlimleri, ilk tarihçilerden Vâkıdî’ye benzettikleri Seyf’i de ağır biçimde eleştirmişler, onu hadis alanında zayıflık, yalancılık ve uydurmacılıkla itham ederek rivayetlerinin büyük çoğunluğuna itibar edilemeyeceğini ileri sürmüşlerdir (İbn Ebû Hâtim, II, 278; Zehebî, II, 255-256; İbn Hacer, Tehźîb, IV, 295-296). Ancak bunlardan tarih ve hadis rivayeti arasındaki farkı dikkate alanlar Seyf’in tarih konusunda imam ve otorite olduğunu söylemişlerdir (Zehebî, II, 255; İbn Hacer, Taķrîbü’t-Tehźîb, I, 344).

Seyf b. Ömer, çok tartışılan kabilesi Temîm eksenli rivayetlerinin büyük çoğunluğunu her birinden 100’er ayrı haber olmak üzere Talha b. A‘lem ile Muhammed b. Abdullah’tan almıştır. Bunun yanında Abdullah b. Amr el-Ömerî, Ebû Züheyr, İbn Cerîh, Muhammed b. Sâib el-Kelbî ve Câbir el-Cu‘fî’nin rivayetlerini nakletmiş; Hişâm b Urve, Mûsâ b. Ukbe ve İbn İshak gibi Medine tarih ekolünün temsilcilerinin rivayetlerini de kullanmıştır. Hatta onun, Übülle’nin fethi konusunda yaptığı gibi Irak geleneğine ait bir haberin arkasından Medine ekolüne ait bir haberi verip bunlar arasındaki farkı açıklamaktan çekinmeyerek rivayet ve râvi tenkidine yönelebildiğine işaret edilmiştir (Taberî, I, 2025). Seyf’in rivayetlerini aktaran râvilerin en meşhurları Nadr b. Hammâd el-Atekî,


Ya‘kūb b. İbrâhim b. Sa‘d, Abdurrahman b. Muhammed el-Muhâribî, Cebbâre b. Mugalles, Şuayb b. İbrâhim ve Serî b. Yahyâ’dır. Muhammed b. Cerîr et-Taberî başta olmak üzere Halîfe b. Hayyât, Fesevî, Belâzürî, İbn Abdülber en-Nemerî, Ebü’l-Kāsım İbn Asâkir, Yâkūt el-Hamevî, İzzeddin İbnü’l-Esîr, Ahmed b. Abdülvehhâb en-Nüveyrî, Zehebî, Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr ve İbn Hacer el-Askalânî gibi önemli tarihçiler Seyf’in eserlerinden yararlanmışlar ve rivayetlerinin pek çoğunu eserlerine almışlardır. Taberî’nin, eserini yazarken Seyf’in iki kitabından aldığı rivayetlere çok geniş bir yer vermesi, onun rivayetlerini Ebû Mihnef, Medâinî, İbn İshak ve Vâkıdî’nin rivayetlerine tercih ederek Hulefâ-yi Râşidîn dönemi tarihini büyük ölçüde onun rivayetlerine dayandırması Seyf b. Ömer’e büyük bir önem kazandırmıştır. Özellikle ilk fitne olayları ve Cemel Vak‘ası konularında Ebû Mihnef ve Vâkıdî rivayetleriyle Seyf’in rivayetleri arasındaki ciddi farklılık bu önemi daha da arttırmıştır.

Seyf b. Ömer’in tarihçiliği hakkındaki çağdaş değerlendirmeler daha çok Taberî’nin eserinde yer alan rivayetlerine dayanılarak yapılmıştır. Seyf’in kabilesi Temîm eksenli, çok ayrıntılı ve oldukça zengin ve renkli rivayetleri bilhassa şarkiyatçılar tarafından değerlendirilmiş ve hakkında pek çok yayın gerçekleştirilmiştir. Bunlar arasında Suriye fetihleriyle ilgili olarak Michael Jan de Goeje, onu izleyen Julius Wellhausen ve Leone Caetani, Seyf’in özellikle fetihlerin tarihini diğer râvilerden birkaç yıl önce gösteren rivayetleri nakletmesini eleştirmişler ve onun haberlerine güvenilemeyeceğini ileri sürmüşlerdir. Sir Hamilton Alexander Roskeen Gibb ve E. Landau-Tasseron gibi şarkiyatçılar ise Irak tarih ekolünün temsilcileri Ebû Mihnef ve Avâne b. Hakem’le birlikte Seyf’in eyyâm edebiyatındaki anlatış tarzıyla ayniyet arzeden, şiir malzemeleriyle süslenmiş ve fetihleri roman tarzında yazan, canlı, ayrıntı ve hadiseleri cesaretle ele alan rivayetlerinin kabilevî tarafgirliğine rağmen bilhassa ilk devir İslâm tarihinin iç âmillerine dair sağladığı bilgiden dolayı asla ihmal edilmemesi gerektiğini ve onların rivayetlerinde isnadı kullanmalarının da hadis geleneğine bağlı kaldıklarını gösterdiğini, tenkit edilecek bazı hususların Seyf’ten daha çok onun râvilerine ait olduğunu söyleyerek fetihlerle ilgili rivayetlerine yapılan eleştirilere cevap vermişlerdir (Landau-Tasseron, LXVII [1990], s. 1-26; İA, XI, 785-786).

Diğer taraftan Seyf b. Ömer’in hem tenkit edildiği hem de meşhur olduğu bir başka rivayetler silsilesi de İslâm dünyasında ilk fitnenin ve Şiîliğin ortaya çıkışında önemli bir rol oynadığı ileri sürülen Abdullah b. Sebe ve Sebeiyye hakkındaki haberleridir. Abdullah b. Sebe’nin bu olaylarla alâkası hakkındaki bilgilerin tek kaynağı olan ve yine Taberî tarihinde yer alan bu haberlerde Seyf b. Ömer, Hz. Osman’a karşı gerçekleştirilen isyan ve Cemel Vak‘ası’nın baş aktörü olarak bir yahudi dönmesi olan Abdullah b. Sebe ve arkadaşlarını göstermektedir. Bazı araştırmacılar, zayıf ve metrûk bir râvi olan Seyf’in kendi içinde de tutarsız olan bu haberleri, kaynaklarda adı hiç geçmeyen Yezîd el-Faka’sî gibi râvilerin ağzından uydurduğunu ileri sürmüşlerdir (Korkmaz, s. 12-15; DİA, I, 133-134). İbn Sebe’nin Seyf tarafından uydurulan hurafî bir şahıs olduğuna dair bir eser yazan Şiî araştırmacı Seyyid Murtazâ el-Askerî onun uydurduğunu iddia ettiği, adı diğer kaynaklarda geçmeyen sahâbîler konusunda da bir kitap hazırlamıştır. Ancak Seyf’in ilk fitneyle ilgili rivayetlerinin, aynı zamanda olaya şahit olanlara ulaşan ve güvenilir râviler yoluyla aktarılan en eski üç rivayetle büyük ölçüde uyum gösterdiği tesbit edilmiştir (Yûsuf el-Iş, s. 34-35, 65).

Eserleri. Kaynaklarda Seyf’in iki kitabından söz edilmekte ve bu kitapların uzun süre tarihçiler tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Zamanla kaybolan bu kitapların bazı bölümleri, 1995’te Riyad İmam Muhammed Üniversitesi Kütüphanesi’ne hediye edilen yazma eserler arasında bulunmuştur. Kāsım es-Sâmerrâî oldukça eksik olan ve Kitâbü’r-Ridde ve’l-fütûĥ, Kitâbü’l-Cemel ve mesîru ǾÂǿişe ve ǾAlî isimlerini taşıyan bu iki kitabı bir arada yayımlamıştır (Leiden 1415/1995). Birinci kitap 1-230, ikinci kitap 231-363 sayfaları arasında yer almaktadır. Birinci kitapta mevcut 196 haberden 89’unun, ikinci kitaptaki 108 haberden 33’ünün Taberî’de bulunmadığı düşünüldüğünde yayımlanan metnin önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Seyf b. Ömer’in Şark İslâm dünyasında olduğu gibi Endülüs’te de tanınan bir tarihçi olduğunu gösteren uzun bir mukaddime yazan nâşir (neşredenin girişi, s. 5-32) metnin indeksini yapmış, dipnotlarında Taberî tarihinde yer alan rivayetlerin yerini göstermiş, Taberî tarihinin M. J. de Goeje ve Ebü’l-Fazl İbrâhim neşirlerindeki bazı yanlışları düzeltmiştir. Ayrıca iki eserin yazma nüshalarının tıpkıbasımı ile hazırladığı Arapça mukaddimenin İngilizce tercümesini de ayrı bir kitap halinde bastırmıştır (aynı yer, aynı tarih). Seyf’in Taberî’de yer alan, iç karışıklıklar ve Cemel Vak‘ası hakkındaki rivayetleri de Ahmed Râtib Armûş tarafından el-Fitne ve vaķǾatü’l-Cemel adıyla yayımlanmıştır (Beyrut 1391/1972, 1406/1986).

BİBLİYOGRAFYA:

Seyf b. Ömer, Kitâbü’r-Ridde ve’l-fütûĥ ve Kitâbü’l-Cemel ve mesîru ǾÂǿişe ve ǾAlî (nşr. Kāsım es-Sâmerrâî), Leyden 1415/1995, neşredenin girişi, s. 5-32; Taberî, Târîħ (de Goeje), I, 1749-3255; İbn Ebû Hâtim, el-Cerĥ ve’t-taǾdîl, II, 278; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist, s. 143; Zehebî, Mîzânü’l-iǾtidâl, Kahire 1325, II, 255-256; İbn Hacer, Tehźîbü’t-Tehźîb, IV, 295-296; a.mlf., Taķrîbü’t-Tehźîb, I, 344; M. J. de Goeje, Mémoire sur la conquête de la Syrie, Leiden 1900, tür.yer.; J. Wellhausen, İslâmın En Eski Tarihine Giriş (trc. Fikret Işıltan), İstanbul 1960, s. 1-6, 8-22, ayrıca bk. İndeks; Abdülazîz ed-Dûrî, Baĥŝ fî neşǿeti Ǿilmi’t-târîħ Ǿinde’l-ǾArab, Beyrut 1960, s. 37, 121, 124, 132-133; Sezgin, GAS (Ar.), II/2, s. 133-134; Şâkir Mustafa, et-Târîħu’l-ǾArabî ve’l-müǿerriħûn, Beyrut 1983, I, 180-184; Yûsuf el-Iş, ed-Devletü’l-Ümeviyye, Dımaşk 1988, s. 32-100; Murtazâ el-Askerî, Ħamsûn ve miǿe śaĥâbî muħteliķ, Beyrut 1412/1991, tür.yer.; M. Emahzûn, Taĥķīķu mevâķıfi’ś-śaĥâbe fi’l-fitne, Riyad 1415/ 1994, I, 229-237; M. Hinds, Studies in Early Islamic History (ed. J. Bacharach v.dğr.), Princeton 1996, s. 143-159; Ramazan Şeşen, Müslümanlarda Tarih-Coğrafya Yazıcılığı, İstanbul 1998, s. 34-35, 54-55; Sıddık Korkmaz, Tarihin Tahrifi: İbn Sebe Meselesi, Ankara 2005, s. 12-15, ayrıca bk. İndeks; Mahmut Kelpetin, Seyf b. Ömer ve Tarihçiliği (doktora tezi, 2008), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü; E. Landau-Tasseron, “Sayf Ibn ǾUmar in Medieval and Modern Scholarship”, Isl., LXVII (1990), s. 1-26; Fikret Işıltan, “Seyf b. Ömer”, İA, X, 531-532; H. A. R. Gibb, “Tarih”, a.e., XI, 785-786; F. M. Donner, “Sayf b. ǾUmar”, EI² (Fr.), IX, 106-107; Ethem Ruhi Fığlalı, “Abdullah b. Sebe”, DİA, I, 133-134.

Mustafa Fayda