SÜRÛR

(سرور)

Mîrzâ Receb Alî Beg (ö. 1869)

Urdu edip ve şairi.

Hindistan’ın Leknev şehrinde dünyaya geldi. Doğum tarihi kesin olarak belli değilse de kırk yaşında yazdığı Fesâne-i ǾAcâǿib adlı eserinin dîbâcesinden 1200 (1786) yıllarında doğduğu anlaşılmaktadır. Babasının adı Mirza Asgar Ali Beg’dir. Bazı kaynaklarda Kanpûrlu olduğu ileri sürülmüşse de eserlerinde Leknev’i vatanı olarak anması, sürgün günlerini geçirdiği Kanpûr’u ve halkını eleştirmesi bu görüşü doğrulamamaktadır (Câlibî, III, 606). Eğitimine Leknev’de başlayan Sürûr Arapça ve Farsça öğrendi. Dönemin ünlü hattatı Hâfız İbrâhim’den ders alarak iyi bir hattat olarak yetişti; mûsiki alanında bilgi edindi ve şiirde Âgā Nevâziş’in talebeleri arasında yer aldı.

1824 yılında bir cinayet suçlaması yüzünden Eved (Oudh) Nevvâbı Gāziddin Haydar tarafından Kanpûr’a sürüldü. Bazı kaynaklarda sürgün edilmeyip kaçtığına dair rivayetler vardır. Sokaklarında kanun kaçaklarının dolaştığı, edebiyat ve şiirden anlayan kişilerin bulunmadığı bu şehirdeki hayatından sıkılan Sürûr burada Fesâne-i ǾAcâǿib adlı eserini yazmaya başladı. Sıkıntılarını gidermek için kaleme aldığı bu eseri sonraları ona Urdu edebiyatında şöhret sağladı. Nasîrüddin Haydar’ın (1827-1837) tahta geçmesinin ardından Kanpûr’dan Leknev’e dönmesine izin verildi. Muhammed Ali Şah’ın (1837-1842) tahta oturmasıyla da yeniden saray şairi oldu. Emced Ali Şah’ın zamanında (1842-1847) bu görevine son verildiyse de Vâcid Ali Şah (1847-1856) onu görevine iade etti. 1847’de Tevekkül Beg Hüseynî’nin Târîħ-i Şemşîr Ħânî’sini Sürûr-i Sulŧânî adıyla Urduca’ya tercüme etti. 1847-1851 yılları arasında küçük hikâyeler kaleme aldı. 1856’da Leknev’in İngiliz yönetimine devredilmesinin ardından zor günler geçirdi. 1857 ayaklanmasından sonra ekonomik açıdan çok zor duruma düşen Sürûr, 1859’da Maharaca Eşîrî Parşâd Narâin Singh’in daveti üzerine Benâres’e gitti. Burada Gülzâr-ı Sürûr ve Şebistân-ı Sürûr adlı eserlerini yazdı.

Sürûr’un mektuplarından onun Benâres ve Kanpûr dışında Delhi, Mîrat ve Racpûtana’yı ziyaret ettiği anlaşılmaktadır. 1854’te Delhi’ye gittiğinde ünlü şair Gālib Mirza Esedullah Han ile görüştü. Temmuz 1859’da Râmnagar’a yerleşti. Kanpûr’da yaşayan ilk eşinin 1861’de vefat etmesi üzerine aile fertleri onun yanına gelince geçim sıkıntısı içindeki Sürûr’un yükü daha da ağırlaştı. 1863’te gözlerindeki rahatsızlığı tedavi ettirmek için Kalküta’ya gittiğinde bu şehirde sürgün hayatı yaşayan Vâcid Ali Şah’ı ziyaret etti. Tedavisinden sonuç alamayınca Leknev’e döndü, oradan şöhretini duyduğu bir doktora görünmek için Benâres’e geçti. Benâres’ten Râmnagar’a dönen Sürûr, Zilhicce 1285’te (Mart-Nisan 1869) vefat etti.

Akıcı bir dille yazılmış şiirlerinin bulunmasına rağmen Sürûr şairliğinden ziyade iyi bir nesir yazarı olarak şöhret kazanmıştır. Eserlerinde Arapça ve Farsça ibarelerle dolu uzun cümlelerden oluşan klasik dönem üslûbunu takip etmiştir. Urduca’nın Leknev ekolünün temsilciliğini yapan tarzı ile Urdu edebiyatında çağdaşları arasında seçkin bir yere sahipse de şiirlerinde Leknev’den çok Delhi ekolüne mensuptur.

Eserleri. 1. Fesâne-i ǾAcâǿib. Sürûr’un şaheseri sayılan ve secili bir üslûpla kaleme alınan eserde Cân-ı Âlem adlı bir şehzade ile Encümeniârâ isimli prensesin aşk hikâyesi anlatılır. Çeşitli neşirleri yapılan eser (Allahâbâd 1941; Leknev 1977, 1981) Rusça’ya çevrilmiştir (Moskva 1983). 2. Sürûr-i Sulŧânî. Vâcid Ali Şah’ın isteği üzerine Firdevsî’nin Şâhnâmesi’nin Tevekkül Beg Hüseynî tarafından yapılan ve Târîħ-i Dilgüşâ-yi Şemşîr Ħan (Târîħ-i Şemşîr Ħânî) adıyla tanınan özetinin Urduca tercümesidir (Lahor 1975). 3. Şükûfe-i Maĥabbet. Sürûr’un geçim sıkıntısı çektiği günlerde Sandela bölgesinin yöneticisi Emced Ali Han Belûç’un talebiyle kaleme alınmış olup Mihr Çend Kehtrî’nin Nev Âyîn-i Hindî adlı eserinin bir adaptasyonudur (Leknev 1309). 4. Fesâne-i Ǿİbret. 20 Ekim 1827’de Nevvâb hânedanından Nasîrüddin Haydar’ın tahta çıkışından Vâcid Ali Şah’ın 7 Şubat 1856’da tahttan indirilmesine kadar geçen süreçte cereyan eden siyasal ve kültürel olayların anlatıldığı bir eserdir (Leknev 1957). 5. Gülzâr-ı Sürûr. Molla Muhammed Rızâ Tebrîzî b. Şefî‘in Ĥadâǿiķu’l-Ǿuşşâķ adlı Farsça eserinin Urduca’ya adaptasyonudur. 6. Şebistân-ı Sürûr. Binbir gece masallarından bazı hikâyelerin Urduca’ya tercümesi olup hâmilerinden Münşî Şîv Narâin’in isteği üzerine kaleme alınmıştır. 7. Şerâr-ı ǾIşķ. Bopal nevvâbı İskender Begüm’ün talebiyle yazılan bir aşk hikâyesidir. 8. İnşâ-yı Sürûr. Sürûr’un mektuplarını içeren eser vefatından sonra evlâtlığı Mîr Ahmed Ali tarafından derlenmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

M. Mustafa Han Şîfte, Teźkire-i Gülşen-i Bîħâr (haz. Kelb-i Alî Han Fâik), Lahor 1973, s. 240; M. Sadiq, A History of Urdu Literature, London 1964, s. 143-144; Mahmûd Birelvî, Muħtaśar Târîħ-i Edeb-i Urdû, Lahor 1985, s. 372; Selîm Ahter, Urdû Edeb kî Muħtaśar Terîn Târîħ, Lahor 1986, s. 105-108; R. B. Saksena, A History of Urdu Literature, Lahore 1996, s. 284-290; Athar Raz, A Short History of Urdu Literature, London 1999, s. 137; Tebessüm Kâşmîrî, Urdû Edeb kî Târîħ-i İbtidâǿ sê 1857 tak, Lahor 2003, s. 532-550; Abdülhalîm Şerer, Güzeşte-yi Leknev (nşr. M. İkrâm Çağatâyî), Lahor 2006, s. 126-127; Cemîl Câlibî, Târîħ-i Edeb-i Urdû, Lahor 2006, III, 606-643; J. A. Haywood, “Surūr”, EI² (İng.), IX, 895; Vakār Azîm, “Sürûr”, UDMİ, X, 835-838.

Halil Toker