SÛZİDİLÂRÂ

(سوزدل آرا)

Türk mûsikisinde bir makam.

Türk mûsikisinin büyük hâmisi ve bestekârı Sultan III. Selim’in buluşu olup rast perdesinde karar eden ve seyir özelliği bakımından çıkıcı veya çıkıcı-inici olarak kullanılabilen bir makamdır. Bu makama “nigâr” adı da verilmiştir. Arel-Ezgi nazariyatına göre makamın dizisi, rast perdesindeki çârgâh dizisine çârgâh perdesindeki çârgâh dizisinin katılmasından meydana gelmiştir. Burada belirtmek gerekir ki bu çârgâh dizileri, klasik devirde çârgâh dizisi veya makamı adıyla anılan çârgâhtaki zirgüleli hicaz dizisi değil TTBT + TTB aralıkları ihtiva eden do majör dizileridir (Arel-Ezgi nazariyatında ana dizi olarak kabul edilmiş bulunan bu çârgâh dizisi Türk mûsikisinde hiçbir zaman makam olarak kullanılmamıştır).

Güçlü perdesi olarak nevâ ve çârgâh perdelerinin kullanılabildiği sûzidilârâ makamı Arel-Ezgi nazariyatına göre biri rastta, diğeri çârgâhta olmak üzere iki majör diziden meydana gelmiştir. Bu duruma göre Batı müziği bakımından do majör ve sol majör olan bu iki dizi yine Batı müziğinde olduğu gibi komşu tonlara geçkiler yapar. Bu komşu tonlar herhangi bir majör veya minörün ilgili majör ve minörü, o majör veya minörün bir değiştirme işareti fazla ve bir işaret eksik yakın komşuları, bu komşuların da ilgili majör ve minörleridir. Bu sebeple Batı müziğinde her tonun (dizi) beş adet komşu tonu vardır. Sûzidilârâ makamı da iki majör diziden meydana geldiğine göre seyir sırasında bu komşu tonlara geçilip asma kararlar yapılır. Aslında makamı teşkil eden iki majör dizi de komşu tondur. Sûzidilârâ makamındaki bütün bu komşuluklar ve böylece meydana gelen asma kararlar şematik olarak şöylece gösterilebilir:

Bu şekil Türk mûsikisi bakımından ifadelendirilirse sûzidilârâ makamının asma kararları şu şekilde sıralanabilir (burada majör dizilerin çârgâh, minör dizilerin bûselik olduğu hatırlanmalıdır): Makamın dizilerinden biri olan çârgâh yani do majörün ilgili minörü la minör Türk mûsikisinde bûseliktir. Bu sebeple dügâh perdesinde bûselikli asma karar yapılır. Do majörün bir indirici işaret fazla komşusu fa majördür ve fa majörün komşu minörü ise re minör, yani nevâ yahut yegâhta bûseliktir. Dolayısıyla nevâ perdesinde de bûselikli kalışlar yapılabilir. Hatta bu makamdaki eserlerde görülen, yerinde hicazlı ve yerinde nikrizli asma kararlar da yegâh perdesindeki re minör, yani ikinci şekil bûselik dizisinin üst bölgesidir. Bu yegâhtaki ikinci şekil bûselik dizisi aynı zamanda makamın pest taraftaki genişlemesini teşkil eder.

Sûzidilârâ makamının diğer dizisi rastta çârgâh yani sol majördür. Bu dizi ile rast perdesinde karar edilecektir. Sol majörün ilgili minörü mi minördür. Bundan dolayı hüseynî perdesinde bûselik çeşnisiyle asma karar yapılır. Yine sol majörün bir işaret fazla komşusu re majördür. Bu sebeple de nevâda çârgâhlı asma karar, bazan da yarım karar yapılır. Re majörün ilgili minörü si minör olduğuna göre bûselik perdesinde bûselikli asma kalış yapılabilir. Bütün bunlar özetlenirse sûzidilârâ makamı seyri sırasında hüseynî, nevâ ve yegâhta bûselikli, nevâ ve çârgâhta çârgâhlı, bûselikte bûselikli, dügâhta bûselikli ve hicazlı, rastta nikrizli (yegâhtaki ikinci şekil bûselik dizisi sebebiyle), hüseynî-aşiranda bûselikli, yegâhta bûselikli ve çârgâhlı asma kararlar yapılabilir.

Sûzidilârâ makamının donanımına hiçbir işaret konmaz. Makamı teşkil eden dizilerin seslerinin pestten tize doğru isimleri şunlardır: Rastta çârgâh dizisi: Rast, dügâh, bûselik, çârgâh, nevâ, hüseynî, mâhur, gerdâniye. Yerinde çârgâh dizisi: Çârgâh, nevâ, hüseynî, acem, gerdâniye, muhayyer, tiz bûselik ve tiz çârgâh. Yerinde hicaz dörtlüsü: Dügâh, dik kürdî, nîm-hicaz ve nevâdır. Portenin birinci aralığındaki küçük mücennep diyezli fa (geveşt) perdesinin yeden olarak kullanıldığı sûzidilârâ makamı pest taraftan iki şekilde genişler. Bu genişlemeler yegâh perdesine çârgâh ve bazan bûselik çeşnisiyle inilerek yapılır.

Sûzidilârâ makamının seyrine rast veya çârgâhtaki dizilerden biriyle başlanabilir. İki dizide karışık gezinildikten sonra güçlüde yarım karar yapılır. Bu arada gerekli yerlerde gereken asma kararlar da gösterilir. Nihayet rasttaki çârgâh dizisiyle rast perdesinde genellikle yedenli tam karar yapılır.

Sûzidilârâ makamı Arel-Ezgi nazariyatında her ne kadar iki çârgâh dizisinden


meydana geldiği şeklinde tarif edilmişse de eldeki eserler bu tarifin doğru olmadığını ve adı geçen iki nazariyatçının makamı doğru anlayamadığını göstermektedir. Nitekim Rauf Yektâ Bey bu makam için, “Rast, bûselik, hüseynî gibi yekdiğerine mübâyeneti muhtâc-ı îzah görülmeyen üç makamın bir sûret-i mâhirânede mezc ve telifinden hâsıl olan sûzidilârâ” ifadesini kullanmıştır (YM, sy. 16 [1917], s. 310). Rauf Yektâ Bey’in bu tarifi eldeki eserlerin yapısına en uygun olanıdır. Belki buna bir de hümâyun makamını eklemek gerekebilir. Zaten III. Selim gibi büyük bir mûsiki bestekârının sadece majör-minör ilişkisine dayanan, Türk mûsikisinin en karakteristik perde ve çeşnilerinin yer almadığı, bu mûsikinin renklerini taşımayan bir makam icat etmesi mantığa aykırıdır.

III. Selim’in Mevlevî âyiniyle ağır düyek usulündeki peşrevi, Tanbûrî Cemil Bey’in saz semâisi; yine III. Selim’in darbeyn usulünde, “Kemân-ı aşkını çekmek o şûhun hayli müşkilmiş” mısraıyla başlayan birinci bestesi, hafif usulünde, “Çîn-i gîsûsuna zencîr-i teselsül dediler” mısraıyla başlayan ikinci bestesi; “A gönül cur‘a mıyız kâr-ı penâh eyleyelim” mısraıyla başlayan ağır semâisi ve “Âb ü tâb ile bu şeb hâneme cânan geliyor” mısraıyla başlayan yürük semâisi; ağır aksak usulünde, “Gülşende yine meclis-i rindâne donansın” mısraıyla başlayan şarkısı; Nûman Ağa’nın düyek usulünde, “Ey padişahım şevketin” mısraıyla başlayan şarkısı; Eyyûbî Zekâi Dede’nin düyek usulünde, “Bârekallah dü cihânın serveri” mısraıyla başlayan tevşihi bu makamın örneklerindendir.

BİBLİYOGRAFYA:

Abdülbâki Nâsır Dede, Tedkîk u Tahkîk (nşr. Yalçın Tura), İstanbul 2006, s. 32; Hâşim Bey, Mûsikî Mecmuası, İstanbul 1280, s. 25-26; Suphi Ezgi, Nazarî-Amelî Türk Musikisi, İstanbul 1933-40, I, 179-180; IV, 254; Hüseyin Sâdeddin Arel, Türk Mûsıkîsi Nazariyatı Dersleri (haz. Onur Akdoğu), Ankara 1991, s. 212-213; İsmail Hakkı Özkan, Türk Mûsikîsi Nazariyatı ve Usûlleri Kudüm Velveleleri, İstanbul 2006, s. 452-456; Rauf Yekta, “Selîm-i Sâlis Mûsikîşinâs”, YM, sy. 16 (1917), s. 310.

İsmail Hakkı Özkan