TAVÎL

(الطويل)

Aruz sisteminde bir bahir.

Halîl b. Ahmed’in aruz sisteminde “muhtelife” denilen birinci dâirenin ilk bahrini oluşturur. İbn Manzûr buna tavîl (uzun) denilmesinin sebebini şöyle açıklar: “Tavîl bahrinin aslı (sâlim ve sahih şekli) kırk sekiz harften meydana gelir. Arap aruzunda diğer dört dâirede bulunan bahirlerin harf sayısı birinci dâireye göre daha azdır, en fazla olanı kırk iki harften oluşur. Ayrıca tavîl vezninin tef‘ileleri vetedle (üç harfli ses grubu) başlamış ve sebeple (iki harfli ses grubu) devam etmiştir. Veted sebepten daha uzundur” (Lisânü’l-ǾArab, “ŧvl” md.). Eski Arap şairlerinin bu vezinde çokça şiir söylemelerinden dolayı “rekûb” (binek hayvanı) adıyla da anılmıştır. Armonik yapısı ve taşkın hislerin ifadesine elverişli durumuyla hamâse, fahr, medih, kasas, risâ, i‘tizâr ve itâb gibi temalarda en uygun bahir kabul edildiğinden kadîm şiirin yaklaşık üçte biri bu bahirde yazılmış, büyük şairlerin şiirlerinin çoğu tavîl ve basît bahirlerinde şekillendirilmiş, İmruülkays b. Hucr ve Tarafe’nin muallakalarıyla Şenferâ ve Ebü’l-Alâ el-Maarrî’nin lâmiyyeleri tavîl bahrinde nazmedilmiştir. Tavîl iki tef‘ilenin tekrarıyla meydana gelen birleşik bir bahir olup basit bahirlerden mütekāribin “feûlün” tef‘ilesiyle hezecin “mefâîlün” tef‘ilesinden ortaya çıktığı kabul edilir (Celâl el-Hanefî, s. 143).

Tavîl bahri Arap şiirinde müsemmen, müseddes ve murabba nazım şekillerinde görülür. Sekiz tef‘ileli yapı tavîlin aslî biçimini oluşturur. Dört tef‘ilesi birinci, diğer dört tef‘ilesi ikinci mısrada yer alır:

فعولن / مفاعيلن / فعولن / مفاعيلن

فعولن / مفاعيلن / فعولن / مفاعيلن

-˘/-˘/-˘/-˘

-˘/-˘/-˘/-˘

Bu yapıdaki şiirin darblarında (ikinci mısraın son tef‘ileleri) beyitler arası kafiye birliği zorunludur. Müsemmen tavîl, aruzuna (beytin birinci mısraının son tef‘ilesi) bağlı olarak çeşitli şekillerde gelir. Bu yapının bir aruzu ve dört darbı vardır. Aruzu makbûz olarak “مفاعلّن” veznindedir. Sadece musarra‘ beyitte aruz darba vezin ve kafiye bakımından uyar. Şu beyitte aruz darba uygun vezinde sâlim (zihaf ve illetsiz) olarak gelmiştir:

أهلاي كفوا عن ملامي وعن عذلي

فإني عن العذال في أشغل الشغل

فعولن / مفاعيلن / فعولن / مفاعيلن

فعولن / مفاعيلن / فعولن / مفاعيلن

-˘/-˘/-˘/-˘

-˘/-˘/-˘/-˘

(Dostlarım, beni ayıplamaktan ve kınamaktan vazgeçin, çünkü benim kınayanlarla uğraşacak hiç vaktim yok; Cevherî, s. 5). Müsemmen tavîl aruzunun darbı dört farklı biçimde gelir. Birinci darbı sâlim olarak “مفاعيلن” veznindedir; Tarafe’nin şu beytinde görüldüğü gibi:

أبا منذر كانت غرورا صحيفتي

فلم أعطكم في الطوع مالي ولا عرضي

فعولن / مفاعيلن / فعولن / مفاعلن

فعولن / مفاعيلن / فعولن / مفاعيلن

-˘-˘/-˘/-˘/-˘

-˘/-˘/-˘/-˘

(Ey Ebû Münzir! Ben ömür boyu birçok entrikaya tanık oldum. Bu sebeple size malımı ve şerefimi isteyerek vermiş değilim). İkinci darbı kendisi gibi makbûz olarak “مفاعلن” vezninde gelir. Tarafe’nin şu beytinde görüldüğü gibi:

ستبدي لك الأيام ما كانتْ جاهلا

ويأتيك بالأخبار من لم تزود

فعولن / مفاعيلن / فعولن / مفاعلن

فعولن / مفاعيلن / فعولن / مفاعلن

-˘-˘/-˘/-˘/-˘

-˘-˘/-˘/-˘/-˘

(Günler bilmediğin şeyleri sana gösterecek ve yol azığı vermediğin [görevlendirmediğin] kimseler sana haberler getirecek; Zemahşerî, s. 71). Üçüncü darbı mahzuf olarak “فعولن” veznindedir; şu örnekte görüldüğü gibi:

ولا خير في من لا يوطن نفسه

على نائبات الدهر حين تنوب

فعولن / مفاعيلن / فعول / مفاعلن

فعولن / مفاعيلن / فعول / فعولن

-˘-˘/˘-˘/-˘/-˘

-˘/˘-˘/-˘/-˘

(Dönüp dolaşan zamanın belâlarına karşı nefsini alıştırmayan kimsede hayır yoktur). Dördüncü darbı mahzuf-müsebbağ olarak “فعولان” vezninde gelir. İmruülkays’ın şu beytinde görüldüğü gibi:

أحنظل لو حاميتم وصبرتم

لأثنيت خيرا صادقا ولأرضان

فعول / مفاعيلن / فعول / مفاعلن

فعولن / مفاعيلن / فعول / فعولان

-˘-˘/˘-˘/-˘/˘-˘

=-˘/˘-˘/-˘/-˘

(Ey Hanzale ve ailesi! Sizler, bizi himaye etseydiniz ve sabretseydiniz sizi sâdık biri olarak hayırla över ve sizden hoşnut olurdum).

Tavîl bahrinin altı tef‘ileli şekline meczû tavîl denilmektedir. Birinci ve ikinci mısralarda üçer tef‘ile bulunur. Mısralarından


birer tef‘ile düşürüldüğü kabul edildiğinden, “İkinci aruzu ve darbı meczûdur” denilmiştir. Aruz ve darbını mısralarının sonlarından birer tef‘ile düşmesinden dolayı “فعولن” vezni oluşturur. Bir aruzu, iki darbı vardır. Aruzu sâlim olarak “فعولن” tef‘ilesiyle, birinci darbı da aynı tef‘ileyle gelir; şu beyitte olduğu gibi:

فلا خير في الأشجار تعلو / إذا لم يكن فيهن طلّ

فعولن / مفاعيلن / فعولن / فعولن / مفاعيلن / فعولن

-˘/-˘/-˘ -˘/-˘/-˘

(Gölgeleri olmadığı zaman yüksek ağaçlarda hayır yoktur). İkinci darbı maksûr olarak “فعول” veznindedir:

فلا تنكئي جرحا بقلبي / ولا تكيني للزمان

فعولن / مفاعيلن / فعولن / فعول / مفاعيلن / فعول

=˘/-˘/˘-˘ -˘/-˘/-˘

(Kalbimde yara açma ve beni zamanın eline bırakma).

Tavîl bahrinin dört tef‘ileden meydana gelen şeklinde birinci ve ikinci mısralar ikişer tef‘ileden meydana gelir. Aruz ve darbını müsemmeninde olduğu gibi “مفاعيلن” vezni oluşturur. Bu yapının bir aruzu ve bir darbı vardır. Aruz ve darbı sâlim olarak “مفاعيلن” şeklinde gelir; şu örnekte görüldüğü gibi:

أمن كان ذا عدم / كمن كان ذا مال

فعولن / مفاعيلن / فعولن / مفاعيلن

-˘/-˘ -˘/-˘

(Yoksul olan kimse mal sahibi olan gibi midir?).

Tavîl bahrinde yazılan şiirlerin ilk ve ara (haşv) tef‘ilelerinde sâkin olan beşinci harfin düşürülmesi (kabz) uygulaması görülür. Buna göre “فعولن” makbûz olarak “فعول” ve “مفاعيلن” “مفاعلن” şeklinde gelebilir; şu örnekte görüldüğü gibi:

يكون أجاجا دونكم فإذا انتهى

إليكم تلقّي طيبكم فيطيب

فعول / مفاعلن / فعول / مفاعلن

فعول / مفاعلن / فعول / مفاعيلن

-˘-˘/˘-˘/-˘-˘/˘-˘

-˘/˘-˘/-˘-˘/˘-˘

(O arkanızda iken acı ve tuzlu bir su olur. Size yetiştiğinde ise güzel kokunuzla karşılaşır ve güzel olur; Celâl el-Hanefî, s. 162). Bu bahirde yazılan şiirlerde sâkin olan yedinci harfin düşürülmesi (kef) uygulaması ilk ve ara tef‘ilelerde görülebilir. Buna göre “مفاعيلن” mekfûf olarak “مفاعيل” şeklinde gelebilir; şu beyitte görüldüğü gibi:

شاقتك أحداج سليمي بعاقل

فعيناك للبين تجودان بالدمع

فعلن / مفاعيل / فعولن / مفاعلن

فعولن / مفاعيل / فعولن / مفاعيلن

-˘-˘/-˘/˘-˘/-

-˘/-˘/˘-˘/-˘

(Süleymâ’nın Âkil’deki -göçe hazırlanmış- mahfeleri seni heyecanlandırdı ve ayrılıktan dolayı iki gözünden yaşlar boşandı). Tavîl bahrinin tef‘ile sayısına göre sekizli, yedili, altılı ve dörtlü şekilleri olduğu gibi illet ve zihaf kuralları gereği tef‘ilelerindeki yapısal değişikliklere göre birçok vezni tesbit edilmiştir (a.g.e., s. 143-163).

BİBLİYOGRAFYA:

Ahfeş el-Evsat, Kitâbü’l-ǾArûż (nşr. Ahmed M. Abdüddâyim Abdullah), Kahire 1409/1989, s. 139-140; İbn Abdürabbih, el-Ǿİķdü’l-ferîd (nşr. Ahmed Emîn v.dğr.), Kahire 1385, V, 477-479; İsmâil b. Hammâd el-Cevherî, Kitâbü ǾArûżi’l-varaķa (nşr. M. Sadi Çöğenli), Erzurum 1994, s. 5-6; İbn Reşîķ el-Kayrevânî, el-ǾUmde (nşr. M. Muhyiddin Abdülhamîd), Kahire 1353/1934, I, 114-115; Hatîb et-Tebrîzî, el-Vâfî fi’l-Ǿarûż ve’l-ķavâfî (nşr. Ömer Yahyâ - Fahreddin Kabâve), Dımaşk 1399/1979, s. 37-47; Zemahşerî, el-Ķusŧâs (nşr. Fahreddin Kabâve), Beyrut 1410/1989, s. 70-76; Ebû Ya‘kūb es-Sekkâkî, Miftâĥu’l-Ǿulûm (nşr. Naîm Zerzûr), Beyrut 1403/1983, s. 527-530; Ahmed el-Hâşimî, Mîzânü’ź-źeheb, Kahire 1378, s. 31; Celâl el-Hanefî, el-ǾArûż, Bağdad 1398/1978, s. 143-163; Mîşâl Âsî - Emîl Bedî‘ Ya‘kūb, el-MuǾcemü’l-mufaśśal fi’l-luġa, Beyrut 1987, I, 301-302; Emîl Bedî‘ Ya‘kūb, el-MuǾcemü’l-mufaśśal fî Ǿilmi’l-Ǿarûż ve’l-ķāfiye ve fünûni’ş-şiǾr, Beyrut 1411/1991, s. 98-105; Gotthold Weil, “Arûz”, İA, I, 626, 627, 629; a.mlf., “ǾArūđ”, EI² (İng.), I, 669-670.

İbrahim Yılmaz