TEENNÎ

(التأنّي)

Bir işi acele etmeden iyice düşünerek yapma, temkinli ve ihtiyatlı davranma anlamında ahlâk terimi.

Sözlükte “beklemek, gecikmek, sebat etmek, düşünüp taşınmak” anlamlarındaki eny kökünden türeyen teennî ve yine aynı kökten enât “acelecilikten sakınma”; “hilim, vakar, sabır, yumuşaklık ve sebatkârlık” diye tanımlanır (Lisânü’l-ǾArab, “eny” md; Tâcü’l-Ǿarûs, “eny” md.; Kāmus Tercümesi, “eny” md.). Klasik sözlüklerde hilim kelimesinin açıklanmasında teennînin çoğunlukla akılla birlikte en başta zikredilmesi (Pellat, s. 14-16, 18) terimin “akıllı ve ağır başlı hareket etme” mânasını da içerdiğini göstermektedir.

Kur’ân-ı Kerîm’de teennî geçmez. Aynı kökten türeyen kelimeler “bir şeyin vaktinin gelmesi” anlamında kullanılmıştır (M. F. Abdülbâkī, el-MuǾcem, “eny” md.). Bazı âyetlerde eleştiri üslûbuyla insanın aceleci olduğu belirtilmiştir (el-İsrâ 17/11; el-Enbiyâ 21/37). İki âyette Hz. Peygamber’e, kendisine gelen âyetleri unutacağı endişesiyle o sıradaki vahiy henüz tamamlanmadan onları okumakta acele etmemesi, vahyin tamamlanmasını beklemesi öğütlenmiştir (Tâhâ 20/114; el-Kıyâme 75/16). Güvenilir olmayan birinin getirdiği habere inanıp mâsum insanlara zarar vermemek için haberin doğruluğunu araştırmayı emreden âyet de (el-Hucurât 49/6) hüküm vermekte acele edilmemesi ve basîretle davranılması gerektiği şeklinde yorumlanmış, bu âyet indiğinde Resûlullah’ın, “Teennî Allah’tan, acelecilik şeytandandır” buyurduğu (Tirmizî, “Birr”, 65) bildirilmiştir (Taberî, XI, 383-384; Şevkânî, V, 70). Gazzâlî, şeytanın kalbe nüfuz etmesinin yollarını açıklarken anılan hadisi ve acelecilikle ilgili bazı âyetleri kaydedip bu yollardan birinin de davranışlarda acelecilik ve sebatsızlık olduğunu belirtir (İĥyâǿ, III, 33). Bir hadiste aceleciliğin (isti‘câl) karşıtı olarak enât kelimesi geçmektedir (Müsned, I, 314). İftarda acele edilmesini, sahurun geciktirilmesini tavsiye eden hadiste teennî ile aynı kökten “isti’nâ” kullanılmıştır (el-Muvaŧŧaǿ, “Sefer”, 46). Hemen bütün kaynaklarda zikredilen bir rivayete göre, Hz. Peygamber’le görüşmek üzere Mekke’den Medine’ye gelen bir grup doğrudan onun yanına giderken Eşec lakaplı bir sahâbî arkadaşlarından ayrılarak temizlenip güzel bir elbise giydikten sonra Resûlullah’ın huzuruna çıkmış, onun bu davranışını çok beğenen Resûl-i Ekrem şöyle demiştir: “Sende Allah’ın sevdiği iki güzel haslet vardır; bunlardan biri hilim, diğeri teennîdir” (Müsned, III, 23; Müslim, “Îmân”, 25, 26; Ebû Dâvûd, “Edeb”, 149). Başka bir hadiste teennî yerine “sekînet” kelimesi kullanılmıştır (Buhârî, “Ĥac”, 94; Müslim, “Ĥac”, 268). Beklenmedik veya üzücü bir hadise karşısında sabırlı olmanın vurgulandığı hadiste de (Müsned, III, 130, 143, 217; Buhârî, “Cenâǿiz”, 32, 43; Müslim, “Cenâǿiz”, 15) teennîye işaret edilmiştir.

Ebû Hâtim el-Büstî’nin, Ravżatü’l-Ǿuķalâǿ ve nüzhetü’l-fużalâǿ adlı eserinde rıfkın gerekliliği ve aceleciliğin yanlışlığı konusuna ayırdığı bölümde (s. 215-219) rıfk kelimesini “teennî” anlamında kullandığı görülmektedir. Burada aceleciliğin karşıtı olarak rıfk, temkin, teennî, enât, hilim, tesebbüt ve itidal kavramları geçmektedir. Ebû Hâtim’e göre teennî ile hareket eden hedefine erken varır, acele eden ise geç kalır. Aceleci kimse bilmeden konuşur,


anlamadan cevap verir; birini denemeden över, ardından övdüğünü yermek zorunda kalır; düşünmeden karar verdiği için neticede pişman olur. Bir işe başladıktan sonra onu bırakmak yerine teennî ile başlamak daha akıllıca bir davranıştır. Büstî’nin eserinde, Amr b. Âs’ın teennî konusunda Muâviye b. Ebû Süfyân’a gönderdiği bir mektupta düşünüp taşınarak hareket etmenin bir üstünlük sayıldığını, teennîden faydalanmayan kişinin sonunda kaybetmenin acısını çekeceğini, tecrübelerden yararlanmayanın yükselemeyeceğini, ağır başlılığı serkeşliğine, sabrı ihtiraslarına üstün gelmeyen kimsenin yüce fikirlere ulaşamayacağını söylediği belirtilmiştir. Bu mektup hemen hemen aynı ifadelerle İĥyâǿü Ǿulûmi’d-dîn’de (III, 186) teennî konusunda kendisini eleştiren Amr b. Âs’a Muâviye’nin cevabı şeklinde geçer.

BİBLİYOGRAFYA:

Wensinck, el-MuǾcem, “eny” md.; Müsned, I, 314; III, 23, 130, 143, 217; Müslim, “Cenâǿiz”, 1; Taberî, CâmiǾu’l-beyân, Beyrut 1412/1992, XI, 383-384; İbn Hibbân, Ravżatü’l-Ǿuķalâǿ ve nüzhetü’l-fużalâǿ (nşr. M. Muhyiddin Abdülhamîd v.dğr.), Beyrut 1397/1977, s. 215-219; Gazzâlî, İĥyâǿ, III, 33, 185-186; Şevkânî, Fetĥu’l-ķadîr, Beyrut 1412/1991, V, 70; Ch. Pellat, Risâle fi’l-ĥilm Ǿinde’l-ǾArab, Beyrut 1973, s. 14-16, 18.

Mustafa Çağrıcı