TEMELLÜK ve TESÂHÜB KAYDI

Yazma veya basma eserlerin herhangi bir yerinde kime ait olduğunu belirten kayıt.

Temellük ve tesâhüb kayıtlarının ne zamandan beri kitaplara konulduğu bilinmemektedir, ancak bu kayıtların kitap tarihi kadar eski olduğu söylenebilir. Matbaanın icadından önceki dönemlerde kitaplar büyük emek ve masraflarla elde edildiğinden çok değerliydi ve bir kitaba sahip bulunmak bir imtiyaz sayılırdı. Bu sebeple kitapların başkasına intikal etmesini önlemek amacıyla bazı tedbirlere başvurulmuştur. Ortaçağ Avrupası’nda belirli sayıdaki kitaplar sadece önemli merkezlerin kütüphanelerinde yer alır ve çalınmaması için zincirlerle raflara bağlanırdı. İslâm dünyasında daha ilk asırlardan itibaren başta Kur’ân-ı Kerîm olmak üzere çeşitli alanlarla ilgili kitapların yazılmasından sonra bunların sahipleri, kitaplarına değişik dillerde ve farklı ifadelerle bazı kayıtlar yazma ve işaretler koyma ihtiyacı duymuşlardır. Bu tür kayıtların İslâm coğrafyasının değişik yörelerinde birçok şekli bulunmaktadır. Bunların belli başlılarını şöylece sıralamak mümkündür:

تملّك الفقير... دخل في نوبة...، دخل بملك الفقير، كتبه الفقير الحقير... في سنة، انتقل إلى الفقير، ثم انتقل إلى، إستصحبه العبد الفير, استصحبت، من كتب الفقير الحقير، من متمّلكات العبد الفقير، مما ساقه سائق التقدير إلى سلك ملك الفقير، في نوبه كاتبه... في سنة، مما دخل في نوبه العبد الفقير، من جملة كتب الفقير، برسم... صاحبه ومالكه صاحب هذا الكتاب، مالك اين كتاب، صاحب اين كتابك، اين كتاب مال... است، خريدم اين كتاب را، اين مجموعه از آن... است، بو كتابك صاحبي.

Temellük ve tesâhüb kayıtları önemli tarihî ve biyografik bilgiler içermesinin yanında kitabın macerasını da ortaya koyabilir. Meselâ Konya Mevlânâ Müzesi Kütüphanesi’nde 2105 numarada kayıtlı Dîvân-ı Kebîr yazmasının başında, “Sâhibühû es-Sultân Bâyezîd b. Muhammed Han hullide mülkühû” kaydı bulunmakta ve hemen altında “Bâyezîd b. Muhammed el-muzaffer dâimâ” ibaresini taşıyan mühür yer almaktadır. Bu kayıtlar, eserin Yıldırım Bayezid’in kitapları arasında olduğunu ve oradan Mevlânâ Müzesi Kütüphanesi’ne intikal ettiğini göstermektedir. Aynı kütüphanede 1692 numarada kayıtlı Yâr Alî-i Şîrâzî’nin (ö. 812/1409) Lemeĥât adlı Farsça eserinin başında birkaç temellük kaydından başka Konya Âsitânesi postnişini II. Bostan Çelebi’nin (ö. 1117/1705) “Min kütübi’l-abdi’l-fakīr Bostân b. Abdülhalîm el-Mevlevî” kaydı mevcuttur. Yine bu tür kayıtlar kitap sahibinin sosyal durumunu, mesleğini, meşrebini ve kimliğini gösterebilir. Bunun bir örneği, yine Mevlânâ Müzesi Kütüphanesi’nde 85 numarada kayıtlı CâmiǾu’l-esrâr adlı tamamlanmamış Arapça tefsirin başında yer alan, “Temellekehû el-fakīr ileyhi sübhânehû ve teâlâ eş-Şeyh Halîl Baba b. eş-Şeyh Kāsım Baba min Hulefâ-yi Hacı Bayrâm-ı Velî kaddese’llāhu sırrehü’l-âlî” şeklindeki kayıttır. Yazma bir kitap hükümdar veya şehzadenin kütüphanesine intikal ettiğinde üzerine genelde başkası tarafından temellük kaydı yazılır. Bu kayıtlar bazan siyasî tarih, edebiyat tarihi ve kültür tarihi açısından bazı ipuçları verebilir. Meselâ Süleymaniye Kütüphanesi’nde kayıtlı (Fâtih, nr. 2888) Maķālât-ı Şems-i Tebrîzî’yi 789 (1387) yılında temellük eden Müstencid b. Sâtı‘ b. Hasan el-Mevlevî, bu yazmanın Sultan Veled’in halifesi Hüsâmeddin Hüseyin oğlu Muhammed Müneccim tarafından Gevher Şad adlı bir hattata yazdırıldığını, Hüsâmeddin Hüseyin ve oğlu Muhammed Müneccim’in kendisinin üstadı olduğunu temellük kaydında belirtmektedir. Müstencid ise 805’te (1402) Timur’un ölümüyle yerine geçen oğlu Halil Sultan’ın Anadolu’ya gitmesine izin verdiği kimsedir.


Vakıf Kaydı. Yazma veya basma bir kitabın şahsî mülkiyetten çıkarılıp herkesin kullanabilmesini sağlamak amacıyla konulan kayıttır. İslâm dünyasında eski dönemlerden beri cami, medrese, dergâh ve umumi kütüphanelere kitaplar vakfedilir, bunlara ayrı ayrı kayıt konulurdu. Bazan çok sayıda kitabın vakfedilmesi durumunda vakıf kaydı bir mühür halinde kitaplara basılırdı. Hükümdar veya devlet ricâlinin vakfettiği kitaplardaki kayıtlar böyledir. Vakıf kayıtları, temellük kayıtları gibi istinsah tarihi taşımayan yazmaların hangi tarihte istinsah edildiği hakkında bir fikir verir. Bu kayıt eserin 1a yüzünde mutlaka bulunur, ayrıca çeşitli sayfalara yazılırdı. Vakfiyelerde kitapların korunması, dışarıya çıkarılmaması ve başkasına verilmemesi gibi hususlar ayrıntılı biçimde belirtilir, bu şartlara uyulması gerektiği ayrıca ifade edilirdi. Bazan hiçbir açıklayıcı bilgi verilmeden sadece “وقف” kelimesi yazılırdı. Bazan da vakfiye oldukça uzun bir metin halinde yazılıp şartları açıklanırdı. Bunun örneklerinden biri, Mevlânâ Müzesi Kütüphanesi’nde 2069 numarada kayıtlı Şem‘î’nin Şerh-i Mesnevî’sidir. Yazmanın 1a yüzünde yirmi dört satırlık bir vakfiyede bütün şartlar sıralanmıştır. Bilhassa cami ve medrese gibi umuma açık yerlere vakfedilen kitapların hemen her sayfasına “vakıf” kelimesi yazılırdı. Bu şekilde vakfedilen değerli birçok yazma kitap belli dönemlerde cami, medrese, dergâh ve kütüphanelerden çıkarılmış, başkalarının eline geçmiş, hatta yabancı ülke kütüphanelerine intikal etmiştir. Bazı kitap vakfiyelerinde hem vakfedenin hem şahitlerin adları kayıtlıdır.

BİBLİYOGRAFYA:

Maķālât-ı Şems-i Tebrîzî, Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 2888; Mevlânâ, Dîvân-ı Kebîr, Konya Mevlânâ Müzesi Ktp., nr. 2105, vr. 1a; Yâr Alî-i Şîrâzî, Lemeĥât, Konya Mevlânâ Müzesi Ktp., nr. 1692, vr. 1a; Şem‘î, Şerh-i Mesnevî, Konya Mevlânâ Müzesi Ktp., TY, nr. 2069, vr. 1a; Muhsin b. Süleyman el-Gürânî, CâmiǾu’l-esrâr, Konya Mevlânâ Müzesi Ktp., nr. 85, vr. 1a.

Orhan Bilgin