TOKADÎZÂDE ŞEKİB BEY

(1871-1932)

Daha çok dinî ve tasavvufî şiirleriyle tanınan II. Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemi şairi.

24 Haziran 1871’de İzmir’de doğdu. Tokadîzâde Mehmed Nûri Efendi’nin oğludur. Rüşdiye tahsilini tamamladıktan sonra İzmir’de Müftü Mehmed Said Efendi, Şeyhzâde Hâfız Ali Haydar, Leblebicizâde Tevfik ve Kıbrıslı Kâmil efendilerden Arapça, Farsça ve edebiyat, hıristiyan bir hocadan felsefe, kimya ve coğrafya dersleri aldı. Mektûbî Kalemi’nde müsevvitlik, İzmir Ticaret Mahkemesi’nde zabıt kâtipliği yaptı. Babasının edebiyat ve şiirle ilgilenmesi dolayısıyla küçük yaşta şiir yazmaya başladı. İzmir’de kendi çevresinde kısa zamanda oluşturduğu edebiyat ortamında Şu‘le-i Edeb (6 Şubat 1897-30 Ekim 1897, 17 sayı) ve Zılâl (1898) adlarıyla iki dergi yayımladı. Hakkında verilen bir jurnal üzerine 1899’da İzmir Mevlevî Dergâhı şeyhi Nûreddin Efendi, Hizmet gazetesi başyazarı Tevfik Nevzad, şair Abdülhalim Memduh, Doktor Taşçıoğlu Edhem Bey ve kardeşi Avukat Hasan beylerle birlikte Bitlis’e sürgün edildi. Haksızlığa uğradıklarını ileri sürerek saraya başvurmaları üzerine bir yıl kadar sonra Nûreddin Efendi dışında diğer arkadaşlarıyla birlikte affedilip İzmir’e döndü (Nisan 1900). II. Meşrutiyet’in ilânından önce Binbaşı Hüseyin Bey aracılığıyla İttihat ve Terakkî Cemiyeti’ne girdi ve bir süre İzmir teşkilâtının umumi kâtipliğini yaptı.

1908’de II. Meşrutiyet’in ilânının ardından yapılan seçimlerde Manisa’dan mebus seçildi. Ancak Otuzbir Mart Vak‘ası’n-dan sonra İttihatçılar içinde ortaya çıkan muhaliflerle birlikte İttihat ve Terakkî Cemiyeti’nden istifa etti. 18 Ocak 1912’de meclis feshedilince İzmir’e döndü ve siyaseti bırakarak ticaret hayatına atıldı. 15 Mayıs 1919’da İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali üzerine İstanbul’a gitti. 1920’de tekrar İzmir’e döndü ve kız lisesinde edebiyat muallimliği yapmaya başladı. Bir ara İzmir Belediye Meclisi üyeliğine seçildi. 1931’de kurulan İzmir Edebiyat Cemiyeti’nin ilk başkanı oldu. İlk çocuğunu küçük yaşta kaybettikten sonra tifoya tutulup 6 Ekim 1932 tarihinde ölen ikinci çocuğu Nâsır’ın acısına dayanamayarak aynı gün tabanca ile kendini vurmak suretiyle hayatına son verdi. Ertesi gün oğlu ile birlikte İzmir’de Soğukkuyu Mezarlığı’na defnedildi.

Şiire Ziyâ Paşa ve Muallim Nâci’nin etkisi altında klasik tarzda şiirler yazarak başlayan Tokadîzâde Şekib, 1890’lı yıllarda İzmir’de kendi etrafında bir edebiyat muhiti kuracak kadar sanatı önemsemiş, Türkçü Necib’le beraber çevresinde üstat olarak tanınmıştır. Şiirde daha ziyade klasik tarzı devam ettirmeye çalışmakla beraber Abdülhak Hâmid ve Servet-i Fünûn tarzında başarılı sayılabilecek şiirleri de vardır. Hayatının bir döneminde Mevlevî tarikatına girip tasavvufa yönelen şairin na‘t, münâcât, ilâhi, nefes, gazel ve kaside tarzındaki şiirlerinde tasavvufî bir neşve ve heyecanın hâkim olduğu, dikkati çeker. Ahmed Hâşim’in ifadesiyle “nâsût âleminde yaşadığımızı düşünemeyen” ve devamlı şekilde “bir âlem-i melekût arayan” Tokadîzâde Şekib’in II. Meşrutiyet’ten sonraki yıllarda olayların da etkisiyle hayattan şikâyet ettiği ve ölümle neticelenecek karamsar bir psikoloji içine girdiği görülür. Böyle bir ruh haliyle hayatının son yıllarında yazdığı şiirlerde Abdülhak Hâmid’in Makber’indeki isyankâr hava hissedilir.

Kendi çıkardığı dergiler dışında Ma‘lûmât (1891-1894), Hizmet (1908-1932),


Âhenk (1908-1923), Hıyâbân (1914), Muallim (1916-1917), Servet-i Fünûn (1910-1927), Peyâm-ı Edebî (1920), Mahfil (1922-1923), İctihad (1923-1925), Sadâ-yı Hak (1924), Yanık Yurd (1925-1926), Güneş (1927) gibi gazete ve dergilerde şiirleri yayımlanan Tokadîzâde Şekib’in nesirleri genellikle dönemin edebiyat meseleleriyle ilgilidir. Edebiyat dergilerinde bir ara “Tahliller ve Tatbikler” başlığı altında şiir tahlilleri yaparak gençlere yol göstermiş, bir kısım yazılarında hürriyet ve istibdat gibi siyasî konuları ele almıştır. Arapça ve Farsça kelime ve tamlamaların yoğun biçimde yer aldığı dili devrine göre ağır ve külfetlidir. Yayımlanmış manzum eserleri şunlardır: Neşîde-i Vicdan (1909, manzum-mensur), Reşehât (1923), Derviş Sözleri (1924), Huzûr-ı Hilkatte (1925). Hayat hikâyesiyle ilgili olarak İbnülemin M. Kemal İnal’a gönderdiği mektupta yayımlanmamış şu beş eserinin adını verir: Reşehât (II, III), Kalender Sözleri, Yürek Yâreleri, Tahliller-Tatbikler, Al Birini Vur Ötekine (iki perdelik komedi).

BİBLİYOGRAFYA:

Hüseyin Avni [Ozan], Tokâdîzade Şekip: Hayatı, Felsefesi, Eserleri, İzmir 1933; İbnülemin, Son Asır Türk Şairleri, s. 1747-1754; Bezmi Nusret Kaygusuz, Bir Roman Gibi, İzmir 1955, tür.yer.; Sabahattin Çağın, Tokadîzade Şekip, İzmir 1998; a.mlf.-Mustafa Kutlu, “Şekîb (Tokadîzâde)”, TDEA, VIII, 125-126; Ö. Faruk Huyugüzel, İzmir Fikir ve Sanat Adamları, Ankara 2000, s. 556-561; Cenab Şahabeddin, “Huzûr-ı Hilkatte ve Tokadîzâde Şekib”, SF, sy. 1520-46 (1341/1925), s. 372-374; a.mlf., “Tokadîzâde’nin Felsefesi”, a.e., sy. 1524-50 (1341/1925), s. 306-307; Ahmed Hâşim, “Huzûr-ı Hilkatte”, Akşam, sy. 2746, 4 Haziran 1926; Abdullah Uçman, “Tokâdîzâde Şekib’in Bir Mektubu”, KAM, XIV/3 (1985), s. 68-76.

Abdullah Uçman