TOMANBAY

Ebü’n-Nasr el-Melikü’l-Eşref Tomanbay (ö. 923/1517)

Son Mısır Memlük sultanı (1516-1517).

879 (1474-75) yılında doğduğu kabul edilir. Kendisini amcası Kansu (Kansav) Gavri satın aldığı için nisbesinde “min Kansav el-Gavrî” ifadesi geçer. Çerkez asıllı olan Tomanbay (Tumanbay) satın alınmasının ardından dönemin sultanı Kayıtbay’a sunuldu ve onun memlükleri arasına girdi. Kayıtbay’ın 1496’da ölümüne kadar Kitâbiye memlükleri arasında yer buldu. Daha sonra Kayıtbay’ın yerine geçen oğlu el-Melikü’n-Nâsır Nâsırüddin Muhammed kendisini âzat etti; önce câmedâr, ardından sultanın muhafız kıtasında haseki sıfatıyla görevlendirildi. Amcası Kansu Gavri’nin sultan olduğu 906 (1501) yılına kadar bu görevde kaldı ve onun sultanlığıyla birlikte “onlar” emirliğine yükseltildi. 910’da (1504) Kansu Gavri’nin oğlu Muhammed ölünce sultan yeğenini tablhâne emirliğine getirdi ve oğlunun yerine şâd eş-şarabhâne görevini verdi. 913 (1507) yılına kadar bu görevde kalan Tomanbay aynı yıl ed-devâdâr el-kebîr olan Emîr Özdemir vefat ettiğinden onun yerine tayin edildi. Bunun yanı sıra kâşifü’l-küşşâf ve el-üstâdâriyyetü’l-âliye görevlerini de üstlendi. 922’de (1516) Osmanlı Hükümdarı Yavuz Sultan Selim’e karşı Suriye seferine çıkan Kansu Gavri onu nâibü’l-gaybe olarak bıraktı ve yokluğunda ülkeyi yönetmekle yükümlü kıldı. Tomanbay bu görevi esnasında güvenliğe çok önem verdi, disiplinli davrandı, bundan dolayı halk ve asker tarafından çok sevildi. Bir süre sonra Kansu Gavri’nin Mercidâbık Savaşı’nda yenilip savaş alanında ölmesi üzerine kimin sultan olacağı konusu gündeme geldi. Bu sırada ülke çok olumsuz şartlar içinde bulunuyordu. Osmanlı Devleti’ne karşı önemli bir savaş kaybedilmiş, Suriye toprakları elden çıkmıştı; Kansu Gavri’nin yanında bulunan halife ve pek çok emîr Osmanlı Devleti’ne esir düşmüştü. Mağlûp ordu ve emîrler bozgun yüzünden perişan bir halde yaklaşık iki ay sonra Mısır’a dönebildi. Memlük Devleti bu süreçte sultansız kalmış ve hutbe halife adına okunmuştu.

Kahire’ye gelen emîrlerin ilk işi, sultanın yokluğunda ülkeyi güzel bir şekilde idare eden Tomanbay’a sultanlık teklif etmek oldu. Ancak Tomanbay bu sırada sultanlığın ne anlama geldiğini iyi bildiğinden bu öneriyi kabul etmek istemedi. Fakat devrin şeyhlerinden Ebüssuûd Efendi’nin araya girmesi ve Memlük emîrlerine isyan ve ihanet etmeyeceklerine dair yemin ettirmesiyle sultanlığa razı oldu. Halifenin o sırada Kahire’de bulunan yaşlı babası vasıtasıyla 13 Ramazan 922’de (10 Ekim 1516) Cuma günü gerekli törenler yapılarak saltanat kendisine bırakıldı. Tomanbay bu şartlarda sultanlık görevini kabul etmekle


büyük bir cesaret göstermişti. Öte yandan Osmanlı ordusu fazla bir güçlükle karşılaşmadan Dımaşk’a kadar ilerledi. Yavuz Sultan Selim önce Tomanbay’a bir mektup yollayarak onu kendisine itaat etmeye çağırdı. Suriye’den gelen bilgiler Kahire’de büyük bir paniğe yol açmıştı. Tomanbay durumu yatıştırmak için büyük gayret gösterdi. Yavuz’un gönderdiği mektubun üzerinden bir ay geçmişti; bu defa on beş kişilik bir Osmanlı elçilik heyeti 10 Aralık 1516’da Kahire’ye geldi. Heyetin getirdiği ikinci mektupta Tomanbay’a barış teklif ediliyor ve şartları kabulü halinde Gazze’den Mısır’a kadar uzanan yerlerde Osmanlı sultanının nâibi olabileceği, aksi takdirde Osmanlı ordusunun Mısır’a yürüyeceği bildiriliyordu. Tomanbay teklifi kabul etmeyi düşünüyordu; ancak Suriye’de yenilen emîrlerin intikam hırsı ve Osmanlı hükümdarının mektuplarındaki ağır ifadeler onu bundan alıkoydu ve Osmanlı elçilerinin öldürülmesini emretti. Bu esnada, daha önce Tomanbay’ın Gazze’ye yardım için gönderdiği Canbirdi Gazâlî kumandasındaki Memlük ordusu, Vezîriâzam Sinan Paşa’nın emrindeki Osmanlı ordusuna yenildiğinden Canbirdi yanında az sayıdaki askerle birlikte Kahire’ye döndü. Artık Osmanlılar’ın Mısır’a hücum edeceği açıktı. Tomanbay büyük bir gayret göstererek bozgunlardan artakalan Memlük ordusunu derleyip toparlamaya çalıştı. Başlangıçta Osmanlı ordusunu çölün bittiği yer olan Sâlihiye mevkiinde karşılamak düşüncesindeydi. Çünkü Osmanlılar çölü geçerken çok yorgun düşeceklerdi ve bu da iyi bir fırsat demekti. Fakat Memlük emîrleri onunla aynı fikirde değildi. Sonunda savaşın Kahire dışındaki Ridâniye’de yapılması kararlaştırıldı. Bunun üzerine bölgede derin siperler kazıldı ve İskenderiye ile Kahire Kalesi’ndeki bazı toplar getirilip buralara yerleştirildi.

Tomanbay bu hazırlıkları yaparken Osmanlı ordusu Dımaşk’tan hareket etti. Bir süre sonra Gazze’de bütün ordu bir araya geldi ve çölü geçmek üzere yola çıktı. 22 Ocak 1517’de Ridâniye’ye ulaştı ve Memlük ordusunun karşısında mevzi tuttu. Yavuz Sultan Selim ordusunu ikiye bölerek bir grubun Memlükler’in beklediği yönden, diğer grubu Mukattam dağının çevresinden dolaştırıp yandan hücum etmesini sağladı. Osmanlılar’ın elindeki hafif toplar ve piyadelerin kullandığı tüfekler savaşın kaderini belirledi. Bir ara Tomanbay yanındaki birliklerle cesurca bir hücuma kalkıp Osmanlı ordusunun merkezine yüklendi. Ancak başarısız olunca Hadım Sinan Paşa’nın kumanda ettiği sağ kanat üzerine yürüdü, bu harekât sırasında Sinan Paşa öldürüldü. Bununla beraber Memlük ordusu tam anlamıyla dağılmıştı. Tomanbay dağılan birlikleri toplamak için Saîd tarafına doğru geri çekildi. Savaştan bir gün sonra Osmanlı ordusu Kahire’ye girdi. Fakat 28 Ocak gecesi Tomanbay etrafına topladığı 10.000 (veya 7000) kadar askerle âniden şehre geri döndü. Yapılan sokak savaşları neticesinde Kahire’nin büyük bir kısmını ele geçirdiyse de bu başarısı uzun sürmedi ve şehirde sadece üç gün tutunabildi; Osmanlılar’ın ağır baskısı karşısında şehri terketmek zorunda kaldı. Nil’i gemiyle geçip Saîd taraflarına gitti. Fakat Tomanbay’ın mücadeleden vazgeçmeye niyeti yoktu. Bu sebeple yine asker toplamak amacıyla hazırlıklara girişti; bir taraftan da Yavuz Sultan Selim’e elçi yollayıp barış teklifinde bulundu. Osmanlı sultanı bir antlaşma metni hazırlatıp Tomanbay’a gönderdi, ancak elçiler yolda öldürüldü. Muhtemelen Tomanbay bu manevralarla etrafına daha fazla kuvvet toplanması için zaman kazanmak istiyordu. Yapılan üçüncü savaşı da Osmanlılar kazandı. Tomanbay kendisi için güvenli olduğunu düşündüğü Terrûce bölgesine kaçtı. Burada ihanete uğrayarak yakalandı ve zincirlerle bağlandıktan sonra kendisini almaya gelen Osmanlı birliklerine teslim edildi (30 Mart 1517). Yavuz Sultan Selim’in huzuruna getirildiğinde bir hükümdar gibi karşılandı. Cesaretinden dolayı Tomanbay’ın bağışlanacağı düşünülürken artık halkının ondan ümidini kesmesi ve yeni bir isyan ihtimalinin ortadan kaldırılması gibi gerekçelerle, özellikle de Canbirdi ve Hayır Bey’in tavsiyeleriyle yakalandıktan on dört gün sonra 21 Rebîülevvel 923 (13 Nisan 1517) tarihinde Kahire kapılarından Bâbüzüveyle’de asıldı. Cesedi üç gün asılı kaldıktan sonra törenle amcası Kansu Gavri’nin kendisi için yaptırdığı medreseye defnedildi. Kaynaklarda Tomanbay’ın son derece cesur, mücadele azmi kuvvetli, hayır sahibi, edepli, dindar olduğu ve bazı haksız vergileri kaldırdığı belirtilir.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn İyâs, BedâǿiǾu’z-zühûr, V, 102-177; Şükrî-i Bitlisî, Selîmnâme (nşr. Mustafa Argunşah), Kayseri 1997, s. 263-286; Hadîdî, Tevârîh-i Âl-i Osmân (nşr. Necdet Öztürk), İstanbul 1991, s. 410-416; İbn Zünbül, Âħiretü’l-Memâlîk (nşr. Abdülmün‘im Âmir), Kahire 1962, s. 22-145; Celâlzâde Mustafa Çelebi, Selîmnâme (nşr. Ahmet Uğur-Mustafa Çuhadar), Ankara 1990, s. 196-202; S. Lane-Poole, History of Egypt in the Middle Ages, London 1924, VI, 352-355; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, II, 287-291; İbrâhim Ali Tarhan, Mıśr fî Ǿaśri devleti’l-Memâlîki’l-Çerâkise, Kahire 1960, s. 180-199; Selâhattin Tansel, Yavuz Sultan Selim, Ankara 1969, s. 135-141, 152-190; N. İvanof, el-Fetĥu’l-ǾOŝmânî li’l-aķŧâri’l-ǾArabiyye (trc. Yûsuf Atâullah), Beyrut 1988, s. 67-70; Kâzım Yaşar Kopraman, “Memlûkler”, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, İstanbul 1989, VI, 528-540; Ahmed Abdürrahîm Mustafa, “el-ǾArab fî žılli’r-râbıŧati’l-ǾOŝmâniyye”, el-ǾAlâķātü’l-ǾArabiyyetü’t-Türkiyye, [baskı yeri yok] 1991, I, 120-121; Saîd Abdülfettâh Âşûr, el-ǾAśrü’l-Memâlîkî fî Mıśr ve’ş-Şâm, Kahire 1994, s. 199-206, 272; Enver Zakleme, el-Memâlîk fî Mıśr, Kahire 1995, s. 89-92; D. Ayalon, “The End of the Mamlûk Sultanate”, St.I, LXV (1987), s. 125-148; Feridun Emecen, Zamanın İskenderi, Şarkın Fatihi: Yavuz Sultan Selim, İstanbul 2010, s. 251-298; a.mlf., “Ridâniye Savaşı”, DİA, XXXV, 87-88; M. C. Şehabeddin Tekindağ, “Tumanbay”, İA, XII/2, s. 54-57; P. M. Holt, “Ŧūmān Bāy”, EI² (İng.), X, 621-622.

Cüneyt Kanat