TÜCÎB (Benî Tücîb)

(بنو تجيب)

Benî Kinde’ye mensup bir Arap kabilesi.

Yemen asıllı Kinde kabilesinin önemli kollarından Benî Sekûn’a mensup olan Eşres b. Şebîb b. Sekûn’un Adî ve Sa‘d adlı iki oğlunun soyundan gelir. İki kardeşin ahfadı Mezhic kabilesine mensup anneleri Tücîb bint Sevbân b. Süleym’e nisbetle Benî Tücîb diye anılmıştır. Kabile İslâm’dan önce Arabistan’ın güneyinde Hadramut bölgesinde yaşıyordu. Tücîb’den on üç kişilik bir heyet 9 (630) yılında Medine’ye geldi. Rivayete göre heyet, mallarının zekâtını yanlarında getirerek Hz. Peygamber’e vermiş, Hz. Peygamber bu malları geri götürüp kendi kabilelerindeki fakirlere dağıtmalarını isteyince getirdiklerinin fakirlerden artan zekât malları olduğunu söyleyerek Resûlullah’a bırakmıştı. Bu olay onların Medine’ye gelmeden İslâmiyet’i benimsediklerini göstermektedir. Tücîb heyetinin bu davranışından çok memnun kalan Resûl-i Ekrem, “Hidayet yüce Allah’ın elindedir; Allah hayrını dilediği kimsenin kalbini imana açar” diyerek heyet mensupları ile bizzat ilgilenip sohbet etti, daha sonra ağırlanmaları için Bilâl-i Habeşî’yi görevlendirdi. Medine’de bir süre kalan Benî Tücîb heyeti, Resûlullah’a Kur’an ve Sünnet’le ilgili sorular sordular ve cevaplarını yazılı olarak aldılar. Onların İslâm dinine gösterdiği alâka dolayısıyla Hz. Peygamber, Medine’den ayrılmak istediklerinde biraz daha kalmalarını söyledi, vedalaşma sırasında heyettekilerin her birine hediye verip hayır duada bulundu. Bu sırada develerin başında bırakılan genci de huzuruna çağırdı ve kendisinden sadece dua dileyen genç için dua edip hediye verilmesini istedi. Tücîbîler, Vedâ haccı sırasında Mina’da Resûl-i Ekrem’le bir defa daha buluştu.

Hz. Peygamber’in vefatından sonra ortaya çıkan irtidad hareketlerinin Yemen kabileleri arasında yoğun biçimde yayılmasına rağmen Benî Tücîb’den hiç kimsenin bu olaylara karışmadığı bildirilmektedir. Kaynaklarda Tücîbîler’in irtidad hadiseleri esnasındaki bu tutumunda, Medine’ye giden heyetin hayvanlarının başında bırakılan ve Hz. Peygamber’den sadece dua isteyen gencin önemli rol oynadığına dikkat çekilmektedir. Tücîbîler, Hz. Ömer zamanında özellikle Mısır fetihlerinde bulundu. Fetihten sonra Amr b. Âs tarafından Fustat şehrinin kurulması sırasında kabilelere ait mahallelerin belirlenip düzenlenmesi işinde görevlendirilenler arasında Muâviye b. Hudeyc et-Tücîbî de vardı. Mısır’daki Tücîbîler’den Kinâne b. Bişr gibi Hz. Osman’ın öldürülmesine adı karışanlar da oldu. Benî Tücîb’den bazı kişiler Emevîler ve Abbâsîler devrinde Mısır’da valilik, kadılık ve şurta reisliği görevlerine getirildi. Muâviye b. Ebû Süfyân tarafından kadı tayin edilen Süleym b. Itr bu görevini uzun süre devam ettirdi. Süleym, Mısır’da mahkeme kararlarının sicilini tutan ilk kadı olarak tanınmaktadır. Abdülazîz b. Mervân’ın Mısır valiliği sırasında Abdurrahman b. Muâviye et-Tücîbî kadılık ve şurta reisliği yaptığı gibi Ziyâd b. Hanâte et-Tücîbî de sâhibü’ş-şurtalığa tayin edildi. II. Mervân’ın onayı gelmeden askerler tarafından kadılığa getirilen Abdullah b. Abdurrahman et-Tücîbî, Abbâsîler zamanında bu görevini sürdürdü ve 152 (769) yılında Halife Ebû Ca‘fer el-Mansûr tarafından Mısır valiliğine tayin edildi. Onun ölümü üzerine kardeşi Muhammed b. Abdurrahman valiliğe getirilirken diğer kardeşi Abbas şurta reisliğine tayin edildi.

Kuzey Afrika ve Endülüs fetihlerine katılan Benî Tücîb’in Endülüs’te Mısır’da olduğundan daha etkin bir rol oynadığı görülmektedir. Kabilenin liderlerinden bazıları fetihlerden itibaren kumandanlık, kadılık ve valilik görevlerinde bulundular. Mülûkü’t-tavâif döneminde kabilenin iki kolundan Benî Hâşim Sarakusta’da, Benî Sumâdıh Meriye’de emirlik kurdu (bk. TÜCÎBÎLER). Tücîbîler’den pek çok âlim, edip ve şair yetişmiştir. Ömer b. Abdülazîz’in Berberîler arasında İslâm'ı yaymak için görevlendirdiği tebliğ heyetinde yer alan Ebû Mes‘ûd Sa‘d b. Mes‘ûd et-Tücîbî, Trablusgarp’ta isyan eden İbâzî/Hâricî liderlerinden Abdullah b. Mes‘ûd, Kurtuba kadısı İbnü’l-Hâc Muhammed b. Ahmed b. Halef, Endülüs Mâlikî fakihlerinden muhaddis ve edip Ebü’l-Velîd el-Bâcî, Batı İslâm dünyasında yetişen ilk müslüman filozof olarak bilinen İbn Bâcce et-Tücîbî, daha çok sûfîliğiyle tanınan tefsir, kelâm ve fıkıh âlimi Harâllî bunların en meşhurlarıdır.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, I, 323; İbn Abdülhakem, Fütûĥu Mıśr (Torrey), s. 224-235; Vekî‘, Aħbârü’l-ķuđât, III, 221, 225; İbn İzârî, el-Beyânü’l-muġrib, III, 167-169; Ebû Bekir el-Mâlikî, Riyâżü’n-nüfûs (nşr. Beşîr el-Bekkûş), Beyrut 1403/1983, I, 102-106; Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân (Cündî), II, 19; Kindî, el-Vülât ve’l-ķuđât (Guest), s. 10, 34-35, 49, 51, 65, 71, 303-305, 309, 311, 317; Makrîzî, el-Ħıŧaŧ, I, 94, 296-297; İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire, I, 124, 193, 244; Seyyide İsmâil Kâşif, el-Velîd b. ǾAbdilmelik (86-94/705-715), Kahire 1962, s. 173-174; M. Abdullah İnân, Devletü’l-İslâm fi’l-Endelüs: Düvelü’ŧ-ŧa-vâǿif, Kahire 1408/1988, s. 164-173, 264-270; E. Lévi-Provençal, “Tucibîler”, İA, XII/1, s. 479; H. L. Gottschalk, “Dīwān”, EI² (İng.), II, 327; P. Guichard, “Tuғјīb”, a.e., X, 582-584.

Nadir Özkuyumcu