TÜMEN

Ortaçağ Türk ve Moğol devletlerinde bir askerî birliği ifade eden, idarî ve malî teşkilâtta da kullanılan terim.

Türk ve Moğol devletlerinin askerî, idarî ve malî teşkilâtlarında çeşitli tanımlamalar için yaygın biçimde kullanılmıştır. Kelimenin kökenini bazı araştırmacılar Toharca (tman, tmane, tumane) veya Eski Çince’ye (wán, man, tíman, *tman) bağlamaya çalışsa da bu filolojik açıdan pek mümkün görünmez (Doerfer, II, 641-642). Türkçe metinlerde ilk defa VIII. yüzyılın ilk yarısına ait Tonyukuk ve Kültigin kitâbelerinde “on bin kişiden oluşan askerî birlik” mânasında geçer. VIII. yüzyılın ortalarına ait Şine-Usu kitâbesi ve Göktürk harfleriyle yazılmış bir fal kitabı olan Irk Bitig’de yalnızca sayı (10.000) anlamında kullanılmıştır. Eski Türkler’de askerî sistemin daha Asya Hun Hükümdarı Mao-tun (m.ö. 209-174) devrinden itibaren onlu sistem


üzerine kurulduğu ve en büyük askerî birliğin 10.000 askerden oluştuğu bilinmektedir. Bu durumda tümen kelimesinin askerî mânada kullanılışının Asya Hun Devleti’ne kadar uzanması ihtimali vardır (Ögel, I, 211; Kafesoğlu, s. 282, 345). Tümenin karşılığı Kâşgarlı Mahmud tarafından “çok” (kesîr) şeklinde verilmiş, örnek olarak, “Tümen türlüg sözledi” (Bir yığın söz söyledi) cümlesi zikredilmiştir (Dîvânü lugāti’t-Türk Tercümesi, I, 233-234, 402). Kelime Codex Cumanicus ile Mısır coğrafyasında kaleme alınan Kıpçak Türkçesi sözlüklerinde de “on bin, binlerce” anlamında geçer.

Çok eski tarihlerde Moğolca’ya geçtiği anlaşılan tümen kelimesine 1240’ta yazılan Moğollar’ın Gizli Tarihi’nde “tumed” (on bin kişilik askerî birlik) ve “tumed un noyat” (tümen kumandanları) şeklinde rastlanır. Tümen Moğol coğrafyasında zamanla askerî mânasının yanında idarî-içtimaî bir mâna da kazanmıştır. Büyük Moğol İmparatorluğu’nda bütün Moğol milleti ulus-tümenlere taksim edilmiş ve bu taksimatta tümen tıpkı ulus gibi birkaç “otok”un dahil olduğu büyük kabile grubunu ifade etmiştir. Bu dönemde her büyük kabile grubu kendi adıyla anılan bir tümen meydana getirmiştir. Bu birlikler sabit değildi; zaman zaman parçalara ayrılarak değişikliğe uğramış, bazan eski tümenler kaybolurken yenileri ortaya çıkmıştır (Vladimirtsov, s. 195, 197-198).

Tümen kelimesi Büyük Moğol İmparatorluğu’ndan doğan Çağatay, Altın Orda ve İlhanlı devletlerine de geçmiştir. Özellikle XIII. yüzyıldan itibaren üç farklı anlamda kullanıldığı görülmektedir. 1. Askerî birlik olarak tümen İlhanlı, Çağatay ve Altın Orda devletleri teşkilâtında “on bin kişiden oluşan askerî birlik” demektir. Bununla birlikte kelimenin gerçekten 10.000 kişilik askerî birliğe tekabül edip etmediği tartışmalıdır. İlhanlı, Karakoyunlu ve Akkoyunlu devletlerinde tümen kumandanlarına emîr-i tümen denilmiştir (Reşîdüddin, I, 172; II, 1479; Ebû Bekr-i Tihrânî, II, 428). İran coğrafyasında tümenin “askerî birlik” anlamında kullanımı her ne kadar Safevîler ve Afşarlar devrinde kesintiye uğramış görünse de sistem Kaçarlar zamanında 1852 yılında “tümen-bendî” adıyla yeniden düzenlenmiştir. Bu düzenlemede İran ordusu her biri 10.000 askerden oluşan toplam on tümene ayrılmıştır. Bu sistem 1890-1891 yıllarında lağvedilinceye kadar devam etmiştir. 2. Malî-idarî birim olarak tümen İlhanlı ve Çağatay devletlerinde eyaletin alt birimini meydana getiren nahiyeler için kullanılmıştır (Cüveynî, II, 255; Müstevfî, s. 53, 55). Bu taksimatta devlete bağlı bütün eyaletlerin değil sadece bazı eyaletlerin tümenlere ayrıldığı anlaşılmaktadır. Meselâ İlhanlı Devleti’nde yaklaşık kırk şehrin bulunduğu Irâk-ı Acem ve Azerbaycan eyaletleri toplam dokuzar tümenden oluşmaktaydı (Müstevfî, s. 47, 75). G. le Strange ve G. Vernardsky gibi araştırmacılar tümenin bölgenin çıkardığı asker sayısıyla (10.000) ilgili bulunduğunu kabul ederken V. V. Barthold ve B. Spuler gibi araştırmacılar kelimenin bölgede yaşayan 10.000 kişilik nüfusla ilişkili olması gerektiğini düşünmüştür. Öte yandan bazı sözlüklerde tümenin yüz köyden meydana gelen idarî birim için kullanıldığı kaydedilmiştir. Kelimeyle ilgili bütün metinleri gözden geçiren G. Doerfer geç Moğol devrinde bundan artık sayısal bir anlam çıkarılmaması gerektiği görüşündedir (TMEN, II, 637). Tümen kelimesinin İlhanlılar döneminde Farsça kurallara göre “tümenhâ”, Arapça kurallara göre “tümânât” şeklinde çoğulu yapılmıştır (Cüveynî, II, 255; Vassâf, s. 126, 284). 3. Para birimi olarak tümen İlhanlılar devrinde yaygındır. Para hesaplarında zaman zaman dirhem, dinar, zer, akçe ve bâliş için “on bin” anlamında kelimenin kullanıldığı görülür: “On tümen râyiç altın ki yüz bin dinar eder” (Şems-i Münşî, II, 12). Buradan hareketle kelime İlhanlılar döneminde büyük paraların hesabında kullanılmıştır. Bu durum, tümenin İran coğrafyasında muhtemelen Akkoyunlular devrinden itibaren yavaş yavaş “para birimi” mânasını kazanmasına yol açmıştır. Kaynaklarda daha Akkoyunlular döneminden itibaren “tümen-i Tebrîzî” tabirine rastlanır (Ebû Bekr-i Tihrânî, II, 341, 363, 454). Şah İsmâil’in tahta geçmesiyle birlikte Tebriz’de kesilen ilk sikkeye de tümen adı verilmiştir. Bu yaklaşık 10.000 gümüş dinar değerindeydi. İran’da resmen tümen adını taşıyan sikkeler Feth Ali Şah zamanında da (1797-1834) bastırılmış, bunu Nâsırüddin Şah döneminde (1848-1896) bastırılan 10 tümenlik para takip etmiştir. 1929’da para sisteminin yeniden düzenlenmesinin ardından 1 tümen 10 riyale, 1 riyal 100 dinara eşdeğer kabul edilmiştir. Kelime İran’da bugün de konuşma dilinde 10 riyale tekabül eden para birimidir. Tümen XIV. yüzyıldan itibaren Anadolu coğrafyasında “on bin, pek çok” ve “fırka” anlamlarında yaygın biçimde geçer. Kelime bugün Türkiye Türkçesi’nde “büyük küme, yığın” ve “tugayla kolordu arasındaki askerî birlik” mânasında kullanılmaktadır. Halk ağzında ise “yığın, küme, sürü; toptan, hepsi birden” anlamlarını kazandığı anlaşılmaktadır. Tümen kelimesi, XIII. yüzyıldan itibaren Türkler ve Moğollar’la temasta bulunan pek çok milletin diline geçmiştir. Bu diller arasında Farsça, Arapça, Urduca, Ermenice, Gürcüce, Süryânîce, Macarca, Bulgarca ve Rusça’yı saymak mümkündür (Doerfer, II, 641-642).

BİBLİYOGRAFYA:

Dîvânü lugāti’t-Türk Tercümesi, I, 233-234, 402; IV, 670; Doerfer, TMEN, II, 632-642; Clauson, Dictionary, s. 507-508; K. Grönbech, Kuman Lehçesi Sözlüğü (trc. Kemal Aytaç), Ankara 1992, s. 202; Recep Toparlı v.dğr., Kıpçak Türkçesi Sözlüğü, Ankara 2003, s. 287; Moğolların Gizli Tarihi (trc. Ahmet Temir), Ankara 1986, s. 114, 149, 150, 151; Cüveynî, Târîħ-i Cihângüşâ, I, 70, 169; II, 255; III, 53, 70; Reşîdüddin Fazlullāh-ı Hemedânî, CâmiǾu’t-tevârîħ (nşr. M. Rûşen-Mustafa Mûsevî), Tahran 1373/1994, tür.yer.; Vassâf, Târîħ (nşr. M. İsfahânî), Tahran 1338, s. 126, 284, 416, 506, 672; Müstevfî, Nüzhetü’l-ķulûb (Strange), s. 47, 53, 55, 67, 75; Şems-i Münşî, Destûrü’l-kâtib (nşr. Abdülkerim Alioğlu Alizâde), Moskva 1964-76, tür.yer.; Ebû Bekr-i Tihrânî, Kitāb-ı Diyārbakriyye (nşr. Necati Lugal-Faruk Sümer), Ankara 1993, II, 341, 356, 363, 427, 428, 454; W. Hinz, “The Value of the Tuman in the Middle Ages”, Yâdnâme-yi Îrânî-yi Minorskî (nşr. Müctebâ Mînovî-Îrec Efşâr), Tahran 1348 hş., s. 90-95; Mirkamal Nabipour, Die beiden persischen Leitfäden des Falak ǾAlāye Tabrīzī über das staatliche Rechnungswesen im 14. Jahrhundert, Göttingen 1973, s. 18, 138, 141, 143; Bahaeddin Ögel, Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi, Ankara 1981, I, 211, 217; B. Spuler, Die Mongolen in Iran, Leiden 1985, s. 255, 330, 333, 336; B. Y. Vladimirtsov, Moğolların İçtimaî Teşkilâtı (trc. Abdülkadir İnan), Ankara 1987, s. 157-159, 191-199, 224, 226, 229; J. M. Smith, “Mongol Nomadism and Middle Eastern Geography: Qīshlāqs and Tümens”, The Mongol Empire and its Legacy (ed. R. Amitai-Preiss-D. O. Morgan), Leiden-Boston 2000, s. 39-56; İbrahim Kafesoğlu, Türk Millî Kültürü, İstanbul 2002, s. 282, 345; Osman G. Özgüdenli, Moğol İranında Gelenek ve Değişim: Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), İstanbul 2009, tür.yer.; W. Barthold, “Tümen”, İA, XII/2, s. 139-140; R. Amitai, “Tūmān”, EI² (İng.), X, 619; R. E. Darley-Doran, “Tūmān”, a.e., X, 619-621; Nâdiâ Bergnîsî, “Tûmân”, Dânişnâme-yi Cihân-ı İslâm, Tahran 1383/2004, VIII, 622-625; Ali Ekber Diyânet, “Tūmān”, DMBİ, XVI, 404-406.

Osman Gazi Özgüdenli