TUTUŞ

(ö. 488/1095)

Suriye Selçuklu Devleti’nin kurucusu ve ilk hükümdarı (1079-1095).

Ramazan 458’de (Ağustos 1066) doğdu (İbn Hallikân, I, 295); 454 (1062) yılında doğduğu da rivayet edilir (İA, XII/2, s. 134). Sultan Alparslan’ın oğlu ve Melikşah’ın kardeşidir. Melikşah, büyük emîrlerinden Atsız b. Uvak’ın Fâtımîler karşısında Kahire’de bozguna uğradığı ve öldürüldüğü haberini alınca o sırada Gence’de bulunan Tutuş’u bölgedeki fetihleri tamamlaması için Suriye’ye gönderdi; bölgeyi 470 veya 471’de (1077 veya 1078) ona iktâ etti. Ayrıca Ukaylîler’den Musul Hükümdarı Şerefüddevle Müslim b. Kureyş’i yardımcı olarak görevlendirdi. Tutuş, Diyarbekir bölgesine geldiğinde birçok emîr kendisine katıldı. Burada Atsız’ın öldürülmeyip Suriye’ye döndüğünü öğrenen Tutuş durumu Melikşah’a bildirdi. Melikşah, Suriye bölgesinin Atsız’ın hâkimiyetinde kalmasını ve kendisinin Mirdâsîler’e ait Halep’e yönelmesini emretti. Tutuş, Menbic’i alarak Halep’e kadar gitti ve şehri kuşattı, fakat ele geçiremedi. 470 (1077-78) ve 471 (1078-79) yıllarında sürekli Fâtımî baskısıyla karşılaşan Atsız, Dımaşk’ı Fâtımîler’e karşı savunamayacağını anlayınca hizmetine gireceğini bildirerek Tutuş’tan yardım istedi. Tutuş’un Atsız’a yardıma geldiğini öğrenen Fâtımî ordusu kumandanı Nasrüddevle el-Cüyûşî, Mısır’a dönmek zorunda kaldı. Tutuş, kendisini şehir dışında değil surlar önünde karşılayan Atsız’ı mâzeret bildirmesine rağmen yayının kirişiyle boğdurdu, kardeşini de öldürttü. 471’de (1079) Dımaşk’a giren Tutuş, Atsız’ın hâkimiyetindeki Kudüs, Dımaşk, Akkâ, Sûr, Trablusşam, Yafa, Arîş, Taberiye gibi şehirleri ele geçirip Suriye Selçuklu Devleti’nin temellerini attı; İbn Asâkir ise Dımaşk’a 472’de (1079) girdiğini kaydeder. Ardından Tartûs’u ve Sayda’yı zaptetti.


Tutuş, Kuzey Suriye’de geniş bir alana yayılma istidadı gösteren Şerefüddevle Müslim b. Kureyş karşısında başarılı olamadı; Halep ve diğer bazı şehirleri ona bırakmak zorunda kaldı. Bu sırada Anadolu Selçuklu Sultanı I. Süleyman Şah’ın Antakya’yı zaptetmesi Müslim ve Tutuş’u endişeye sevketti. Müslim, Antakya’dan aldığı yıllık 30.000 dinar vergiyi Süleyman Şah’tan da almak isteyince çıkan savaşta yenilerek öldürüldü. Süleyman Şah’ın Halep’i ele geçirmeye kalkışması üzerine şehrin hâkimi Şerîf Ebû Ali Hasan b. Hibetullah el-Huteytî, Tutuş’u Halep’e davet etti ve şehri ona teslim edeceğini söyledi. Bunu kabul eden Tutuş ile Süleyman Şah arasındaki savaşı Artuk Bey’in yardımıyla Tutuş kazandı. Süleyman Şah esir düşmek istemediğinden intihar etti; diğer bir rivayete göre ise savaş meydanında öldürüldü. Böylece Tutuş, Kuzey Suriye’nin tek hâkimi oldu. Ardından kendisini davet eden İbnü’l-Huteytî’nin sözünde durmadığını görünce şehri bir müddet kuşattıktan sonra ele geçirdi (11 Temmuz 1086); fakat iç kaleyi alamadı. Bir süre sonra Artuk Bey ile birlikte Dımaşk’a çekildi. Sultan Melikşah, Süleyman Şah’ın ölümünden dolayı üzülen Tutuş’a bir mektup göndererek kızgınlığını bildirdi. Tutuş, İbnü’l-Huteytî’nin davetiyle Halep’i teslim almak için gelen Melikşah’ın ordusunun yorgun olduğunu ve hücum edildiği takdirde galip gelineceğini söyleyen Artuk Bey’in teklifini kabul etmedi, böylece Melikşah’a bağlılığını ortaya koydu. Melikşah, Kasîmüddevle Aksungur’u Halep’e, Yağısıyan’ı Antakya’ya, Bozan’ı da Urfa’ya vali tayin edip idarelerini merkeze bağladı; böylece Tutuş’un buralara hâkim olmasını engelledi.

Tutuş, Fâtımîler’in Filistin ve Suriye’deki bazı şehir ve kaleleri işgal etmesi üzerine Melikşah’tan yardım istedi (482/1089). Ertesi yıl Afşin, Yağısıyan ve Bozan’ın yardımıyla Humus’u ele geçirdikten sonra Ammâroğulları’nın elindeki Trablusşam’ı kuşattı. Bu sırada şehrin hâkimi olan İbn Ammâr, Tutuş’un kumandanlarını çeşitli vaadlerle kendi tarafına çekmek istedi, aynı teklifi Aksungur’a da yaptı. Tutuş, Aksungur’un kuşatma aleyhindeki sözlerini işitince oğullarından birini Melikşah’a göndererek onu şikâyet etti ve kuşatmaya son verip Dımaşk’a dönmek zorunda kaldı. Melikşah’ın 24 Ramazan 485’te (28 Ekim 1092) Bağdat’ı ziyareti vesilesiyle Süleyman Şah’ın ölümünden dolayı aralarındaki dargınlığı ortadan kaldırmak için Bağdat’a hareket etti. Hît kasabasına ulaştığında Melikşah’ın ölüm haberini alınca hükümdarlığını ilân etti (Kasım 1092) ve Selçuklu tahtını ele geçirmek amacıyla Dımaşk’a döndü. Dımaşk’ta büyük bir ordu hazırlayıp Aksungur’un vali olduğu Halep’e yürüdü. Tek başına Tutuş’la başa çıkamayacağını bilen Aksungur onunla anlaşmayı tercih etti. Ayrıca Antakya hâkimi Yağısıyan ile Urfa ve Harran hâkimi Bozan’a haber gönderip Melikşah’ın oğulları arasındaki mücadele sonuçlanıncaya kadar Tutuş’a itaat etmelerini istedi; onlar da beldelerinde hutbeyi Tutuş adına okuttular. Bu katılmalarla güçlenen Tutuş, Rahbe üzerine yürüdü ve 486 Muharreminde (Şubat 1093) halka eman verip şehre girdi; Büyük Selçuklu sultanı sıfatıyla adına hutbe okuttu. Rakka ve Habur yörelerini aynı şekilde aldı; buralara kendi muhafızlarını tayin ederek yoluna devam etti. Nusaybin surlarının bir kısmını tahrip ettirdi ve içeri girmeyi başardı. Bazı Arap emîrleriyle 2000 kişiyi öldürttü; halkı ağır cezalara çarptırdı ve her tarafı yağmalattı (Safer 486/Mart 1093).

Nusaybin’i Muhammed b. Şerefüddevle Müslim b. Kureyş’e teslim eden Tutuş Musul’a yöneldi; ancak bir süre sonra halası Safiyye Hatun’un yeni kocası İbrâhim b. Kureyş şehri ele geçirdi. Tutuş, ona yazdığı mektupta Bağdat’a geçebilmesi için yol vermesini ve hutbeyi kendi adına okutmasını istedi. İbrâhim bunu kabul etmeyince Tutuş Musul’a doğru harekete geçti. İki ordu 2 Rebîülevvel 486’da (2 Nisan 1093) Musul’a bağlı Mudayye mevkiinde karşılaştı. İbrâhim’in ordusu 30.000, Tutuş’un ordusu 10.000 askerden oluşuyordu. Her iki taraftan toplam 10.000 kişinin öldüğü bu savaştan galip çıkan Selçuklu ordusu büyük ganimet ele geçirdi. İbrâhim ve ileri gelen Arap emîrleri öldürüldü. Ardından Tutuş Musul’a girdi; Halası Safiyye Hatun ile oğlu Ali’yi buraya vekil tayin etti. Sultan Melikşah’tan sonra saltanat davasında Aksungur, Bozan, Tuğtegin ve Yağısıyan’ın desteğiyle Tutuş, Büyük Selçuklu sultanı sıfatıyla Bağdat’ta adına hutbe okunması için Halife Muktedî-Biemrillâh’a elçi gönderdi. Halife Muktedî elçiye Bağdat’ta Tutuş adına hutbe okutulması için gerekli şartların henüz gerçekleşmediğini, Tutuş’un İsfahan’daki hazineleri ele geçirerek bütün İslâm dünyasına hükümran olması ve Melikşah’ın oğullarından muhalefet edecek hiç kimsenin kalmaması halinde teklifini yerine getirebileceğini bildirdi ve kulluk sınırını aşmaması konusunda kendisini sert biçimde uyardı. Tutuş’un buna tepki göstermediği anlaşılmaktadır.

Tutuş, Benî Cehîr’den Ebü’l-Hasan İbnü’l-Kâfî’nin hâkimiyetindeki el-Cezîre ile Mervânîler’in elindeki Diyarbekir bölgesine yöneldi. Diyarbekir, Sultan Melikşah devrinde Büyük Selçuklu Devleti topraklarına katılmış ve çeşitli Türk emîrlerine iktâ edilmişti. Melikşah’ın ölümünün ardından Meyyâfârikīn (Silvan) şehri ileri gelenleri oğlu Berkyaruk’a haber göndererek kendisinden başka kimseyi istemediklerini bildirdiler. Ancak Berkyaruk saltanat mücadeleleri yüzünden fırsat bulup gidemedi. Meyyâfârikīn ileri gelenleri Berkyaruk’un gelmemesi üzerine o sırada Nusaybin’de bulunan Tutuş’a bir heyet yolladılar. Heyet üyeleri Tutuş’a Berkyaruk adına kimse gelmediği için Melikşah’ın kardeşi olarak kendisini beklediklerini söylediler. Bu davetin ardından Diyarbekir’e yönelen Tutuş, Cehîroğulları’ndan Ebü’l-Hasan’ın elindeki el-Cezîre ile Âmid’i işgal etti; Ebü’l-Hasan’a da Nusaybin’i verdi. Daha sonra Meyyâfârikīn üzerine yürüdü ve şehrin hâkimi Nâsırüddevle Mansûr’a haber göndererek şehrin teslim edilmesini istedi. Nâsırüddevle Mansûr, Meyyâfârikīn’i terketmek zorunda kaldı (12 Rebîülevvel 486/12 Nisan 1093). Tutuş şehrin idaresini eski Mervânî vezirlerinden Ebû Tâhir İbnü’l-Enbârî’ye verdi. Sincar ve Musul’a yeni valiler tayin etti.

Azerbaycan’a doğru ilerlemeye devam eden Tutuş’un geçtiği yerlerde halkın yol boyunca itaat arzetmesi saltanat hırsını daha da arttırdı. Bu arada Berkyaruk, Rey ve Hemedan ile bu ikisi arasındaki bölgeleri işgal etmişti. Tutuş’un Büyük Selçuklu tahtına göz diktiğini ve başşehir İsfahan’a gitmek amacıyla hareket edip Tebriz’e kadar geldiğini öğrenince amcasına engel olmak için Rey yakınlarına ulaştı. İki ordu birbirine yaklaştığı sırada Aksungur, Tutuş’un halka zulmettiğini söyleyip Berkyaruk tarafına geçti; Bozan’ın da ona katılmasını sağladı. Bu hareket Tutuş’u çok zor durumda bıraktı. Aksungur ve Bozan, Tutuş’a karşı Berkyaruk’u harekete geçmeye teşvik ediyorlar, ayrıca Halep ve Urfa’ya gidebilmeleri için bir miktar kuvvet verilmesini istiyorlardı. Berkyaruk, askerle beraber Ali b. Şerefüddevle Müslim b. Kureyş ile Ukaylîler’den bir grubu onlarla birlikte gönderdi.

Ordusunu güçlendirmek amacıyla Diyarbekir’e dönen Tutuş adamlarının bir kısmını burada bırakıp Yağısıyan’la beraber


Antakya’ya gitti. Eski Mirdâsî emîrlerinden Vessâb b. Mahmûd, Benî Kilâb ve Araplar’dan derlediği kuvvetlerle Dımaşk’a geri döndü. Aksungur ve Bozan’ın Halep ve Urfa’da hutbeyi Berkyaruk adına okuttuklarını öğrenince Dımaşk’tan ayrıldı. Hama yakınlarında Yağısıyan da birlikleriyle ona katıldı. Âsi ırmağını geçip Maarretünnu‘mân civarındaki Tel Mennes Kalesi önüne ulaştı. Aksungur, Tutuş’un yaklaşması üzerine Bağdat’ta bulunan Berkyaruk’tan yardım isteyince Berkyaruk, Kürboğa ile Urfa hâkimi Bozan’a Aksungur’a yardıma gitmelerini emretti. Aynı maksatla Yûsuf b. Abak 2500 kişilik bir süvari birliğiyle Halep’e geldi. Aksungur’a katılan birliklerden haberdar olan Tutuş, Hânûte’ye ve oradan Halep’in güneydoğusundaki Nâûre’ye ulaştı. Buradan Antakya’ya geçmek için Bizâa vadisine yöneldi. Bu esnada Benî Kilâb kabilesinden Şibl b. Câmi‘, Mübârek b. Şibl ve Muhammed b. Zâide, Aksungur’un ordusuna katıldı. Aksungur 6000 kişilik mükemmel teçhizatlı bir orduya sahip oldu; Tutuş’un kuvveti de o kadardı. Yalnız ordudaki Araplar’ın sayısı Türkler’den daha fazlaydı. İki ordu 9 Cemâziyelevvel 487 (27 Mayıs 1094) tarihinde Halep’e yaklaşık 36 km. mesafedeki Tel Sultan’a (Rûyân köyü) yakın bir mevkide Nehriseb‘în denilen yerde karşılaştı. Savaş devam ederken Arap askerlerinin Tutuş’a meyletmesinden korkan Aksungur onları sağ cenahtan sola, ardından merkeze nakletti, fakat başarılı olamadı. Yûsuf b. Abak’ın Tutuş’un yanına geçmesi, Bozan ve Kürboğa’nın savaşa bilfiil katılamamaları muharebenin kaderini tayin etti. Tutuş, Aksungur’a bağlı birlikleri bozguna uğrattı; Aksungur esir düştü. Tutuş huzuruna getirttiği Aksungur’un kumandanlarıyla birlikte öldürülmesini emretti (Cemâziyelevvel 487/Mayıs 1094).

Bozan ve Kürboğa Halep’e sığınmak zorunda kaldı. Halk tarafından desteklenen iki emîr şehri Tutuş’a karşı savunabilmek için Berkyaruk’tan yardım istedi. Berkyaruk’tan gelen mektupta gönderilen kuvvetlerin Musul’a ulaştığı haber veriliyordu. Tutuş da onların ardından Halep’e gelmiş ve kuşatmaya başlamıştı. Halep’teki birliklerin bir kısmı şehrin Tutuş’a teslim edilmesine karşı çıkarken bir kısmı teslim edilmesinden yanaydı. İkinci grubun desteğiyle eski Halep hâkimi Vessâb b. Mahmûd, Antakya Kapısı’ndan içeri girdi ve daha sonra şehri Tutuş’a teslim etti. Büyük kaleye hâkim olan Emîr Nûh da güvence aldıktan sonra huzura çıktı. Tutuş esir düşen Bozan’ın boynunun vurulmasını emretti; Kürboğa ise Emîr Üner’in ricasıyla ölümden kurtuldu. Kardeşi Altuntaş ile birlikte önce Halep’te hapsedildi, ardından Humus’a götürüldü. Maarretünnu‘mân ve Lazkiye’yi Yağısıyan’a iktâ eden Tutuş, Ebü’l-Kāsım b. Bedî‘i Halep’i yönetmekle görevlendirdi ve buradan ayrıldı. Harran ve Serûc’u (Surûc) teslim aldıktan sonra Urfa’ya yöneldi ve şehrin teslim edilmesini istedi. Bozan’ın hapiste olduğunu zanneden halk Tutuş’un teklifini kabul etmediyse de Bozan’ın mızrağa takılı başı kendilerine gönderilince şehri teslim ettiler. Aksungur ve Bozan gibi güçlü muhaliflerini bertaraf eden Tutuş Harran, Urfa, el-Cezîre, Diyarbekir, Ahlat, Azerbaycan ve Hemedan’a hâkim oldu. Halife Müstazhir-Billâh’a haber gönderip hutbeyi Büyük Selçuklu sultanı sıfatıyla kendi adına okutmasını istedi. Bu sırada Bağdat şahnesi olan Aytekin Ceb’in ısrarı ve Berkyaruk’un Tutuş karşısında yenilgiye uğradığının duyulması üzerine hutbe Tutuş adına okundu (Şevval 487/Ekim-Kasım 1094).

Tutuş daha sonra Diyarbekir ve Meyyâfârikīn’e gitti. Ardından Bağdat’ta olduğunu zannettiği Berkyaruk’u bertaraf etmek için buradan ayrıldı. Ancak yolda onun Musul’da bulunduğunu öğrendi. Oğlu Mahmud adına mücadele eden Terken Hatun daha önce Tutuş’a bir mektup yollayarak ülkeyi birlikte yönetmeyi teklif etmiş, ülkeyi Tutuş’la birlikte yönetme konusunda anlaşmaya varmıştı. Berkyaruk’tan önce İsfahan’a ulaşmak isteyen Tutuş, Diyarbekir’den Ahlat ve Azerbaycan istikametinde yola çıktı ve Hemedan’a kadar gitti. Hemedan’da Terken Hatun ile birleşip Berkyaruk’a karşı ortak bir mücadele başlatacaktı. Ancak İsfahan’dan Hemedan’a gitmek üzere yola çıkan Terken Hatun yolda hastalanınca geri döndü ve bir süre sonra öldü. Ona bağlı emîrlerin bir kısmı Berkyaruk tarafına geçerken büyük çoğunluğu Tutuş’a katıldı.

Nusaybin’de bulunan Berkyaruk, Tutuş’un ileri harekâtını önleyebilmek için Dicle’yi geçti. Önce Erbil’e, oradan Sürhab b. Bedr’in beldesine yürüdü. Tutuş’un yanındaki 50.000 kişilik kuvvete karşılık Berkyaruk’un yanında sadece 1000 kişi vardı. Tutuş’un emîrlerinden Ya‘kūb b. Abak, Berkyaruk’a saldırdı ve onu mağlûp ederek ordugâhını yağmaladı. Berkyaruk yanında Porsuk, Gümüştegin el-Candar ve Emîr Yaruk’la Mahmûd b. Melikşah’ın hâkimiyetindeki İsfahan’a kaçmak zorunda kaldı. Terken Hatun’un ve ondan bir ay sonra da oğlu Mahmud’un ölümüyle iki hasmından kurtulan Berkyaruk kendisine muhalefet eden emîrlerin büyük bir kısmının, Tutuş’a düşman olanların tamamının desteğiyle İsfahan’a hâkim olmayı başardı. Hemedan istikametinde ilerleyen Tutuş burada Emîr-i Âhûr’un direnişiyle karşılaşınca geri döndü. Emîr-i Âhûr, Tutuş’un ağırlıklarını yağmalamak için saldırıya geçtiyse de mağlûp olarak eman dilemek zorunda kaldı ve hayatını şehri teslim etmek suretiyle kurtarabildi.

Tutuş, daha sonra Berkyaruk’un hastalığını fırsat bilerek İsfahan’a yürümek üzere hazırlıklara başladı. Emîrler, Berkyaruk’un iyileştiğinden emin olmadıkları için Tutuş’a olan düşmanlıklarını belli etmediler ve kendisini destekleyeceklerine söz verdiler. Emîr-i Âhûr, Tutuş’a erzak temin etmek için Hemedan ile İsfahan arasındaki Cerbâzekān’a gitti. Ancak Tutuş, onun Cerbâzekān’dan İsfahan’a gidişi esnasında Berkyaruk’a kendi ordusu hakkında bilgi vereceğini öğrenince Cerbâzekān’ı yağmaladı; İsfahan’a gideceği yerde güneydoğuya döndü ve Rey’i işgal etti. Tutuş’un planını muhtemelen kış ortasında erzak sağlamanın zorluğu sebebiyle değiştirmesi Berkyaruk için iyi bir fırsat oldu. Daha önce Tutuş’a destek veren emîrler bu defa Berkyaruk’un yanında yer aldılar. Berkyaruk, İsfahan’daki emîrler ve yanındaki az bir kuvvetle Tutuş üzerine yürüdü. Cerbâzekān’a ulaştığında çevredeki şehirlerden gelen askerlerle ordusunun sayısı 30.000’e ulaştı. Tutuş’un sert mizacı ve şehirleri acımasızca yağmalatması bütün taraftarlarını aleyhine çevirmişti. Tutuş, Rey halkının ihanetinden çekinerek 15.000 kişilik ordusuyla şehir dışına çıktı ve Rey’den 72 km. uzaklıktaki Dâşilû’da karargâh kurdu; Berkyaruk da ordusuyla buraya geldi. Bazı çarpışmalardan sonra esas savaş 17 Safer 488’de (26 Şubat 1095) başladı. Savaş devam ederken Sultan Melikşah’ın Berkyaruk’un ordusunda bulunan sancağı açılınca Tutuş’un adamları Berkyaruk’un yanına geçtiler. Pusuda bekleyen Emîr Yağısıyan savaşa girmekten vazgeçti. Tutuş daha önce öldürttüğü bir gencin babası tarafından yaralanarak yere düştü, Sungurca adlı bir emîr kılıcıyla başını kesti. Berkyaruk savaşın ardından Tutuş’un adamlarına eman verildiğini duyurdu ve mağlûp orduyu cezalandırma yoluna gitmedi. Ancak ordugâhtaki bütün mallar yağmalandı, esirler daha sonra serbest bırakıldı. Tutuş’un ölümü üzerine oğlu Rıdvan, Suriye Selçukluları’nın


Halep şubesini kurdu (1095-1113). Rey savaşında babasının yanında olan diğer oğlu Dukak, Halep’e dönerek bir süre orada kaldı, daha sonra Emîr Savtegin el-Hâdim’in davetiyle Dımaşk’a gidip Suriye Selçukluları’nın Dımaşk şubesini tesis etti (1095-1104).

Sert mizacı Tutuş’u emîrlerin ve halkın desteğinden mahrum bırakmış, Aksungur ve Bozan ondan bu sebeple ayrılmıştır. Nusaybin, Musul ve Rey gibi şehirlerde zulme varan cezalar uygulaması işgal edilen belde halkının nefretine yol açmıştır. Ayrıca taht kavgaları sırasında eline geçen fırsatları iyi kullanamamıştır. Emîrlerin çıkarcı politikaları da onun başarısızlığının sebeplerindendir. Tutuş Suriye, Filistin, Diyarbekir, el-Cezîre ve Azerbaycan’da hâkimiyet kurduktan sonra huzuru sağlamak için büyük gayret göstermiş, hem tarımsal üretimi arttırmak hem ticarî faaliyetleri geliştirmek için çalışmış, imar işleriyle ilgilenmiştir. Dımaşk’ta bir mescid (Mescidü Tutuş) yaptırmış, Sümeylâtiyye Hankahı adıyla bilinen bir hankahı tamir ettirmiştir. Bağdat’ta Dicle’nin doğu yakasındaki bir medrese ile kendisi tarafından yaptırıldığına dair bilgi bulunmayan bir hastahane (Bîmâristanü’t-Tutuşî) onun adını taşımaktadır (DİA, VI, 168, 172). Tutuş ulemâya büyük saygı gösterirdi. Hanbelî fakihi Ebü’l-Ferec eş-Şîrâzî ondan saygı gören âlimler arasında yer alıyordu.

BİBLİYOGRAFYA:

İbnü’l-Kalânisî, Târîħu Dımaşķ (Zekkâr), bk. İndeks; Azimî Tarihi: Selçuklular Dönemiyle İlgili Bölümler: H. 430-538 (nşr. ve trc. Ali Sevim), Ankara 1988, metin s. 23, trc. s. 29, ayrıca bk. İndeks; Urfalı Mateos Vekayinâmesi (952-1136) ve Papaz Grigor’un Zeyli (1136-1162) (nşr. ve trc. H. D. Andreasyan), Ankara 1962, s. 181, 183-184; Ebü’l-Kāsım İbn Asâkir, Vülâtü Dımaşķ fi’l-Ǿahdi’s-Selcûķī (nşr. Selâhaddin el-Müneccid), Beyrut 1981, s. 18-19; İbnü’l-Ezrak el-Fârikī, Târîħu Meyyâfâriķīn ve Âmid (nşr. Bedevî Abdüllatîf Avad), Kahire 1959, s. 232-235; İbnü’l-Cevzî, el-Muntažam, IX, 76-77, 84-85; Ahbârü’d-devleti’s-Selcûkıyye (Lugal), s. 53; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, bk. İndeks; Bündârî, Zübdetü’n-Nusra (Burslan), bk. İndeks; İbnü’l-Adîm, Zübdetü’l-ĥaleb min târîħi Ĥaleb (nşr. Süheyl Zekkâr), Dımaşk 1418/1997, I-II, bk. İndeks; İbn Hallikân, Vefeyât, I, 295-297; İzzeddin İbn Şeddâd, el-AǾlâķu’l-ħaŧîre fî źikri ümerâǿi’ş-Şâm ve’l-Cezîre (nşr. Sâmî ed-Dehhân), Dımaşk 1375/1956, s. 159; Reşîdüddin Fazlullāh-ı Hemedânî, CâmiǾu’t-tevârîħ (nşr. Ahmed Ateş), Ankara 1960; Müneccimbaşı, Câmiu’d-düvel: Selçuklular Tarihi (nşr. ve trc. Ali Öngül), İzmir 2000, I, 72-73, 75-76; İbrahim Kafesoğlu, Sultan Melikşah Devrinde Büyük Selçuklu İmparatorluğu, İstanbul 1953, bk. İndeks; C. E. Bosworth, “The Political and Dynastic History of Iranian World”, CHIr., V, bk. İndeks; a.mlf., “Tutuѕћ”, EI² (İng.), X, 756-757; Ali Sevim, Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi, Ankara 1983, bk. İndeks; a.mlf., “Tutuş”, İA, XII/2, s. 134-137; Nuaymî, ed-Dâris fî târîħi’l-medâris (nşr. Ca‘fer el-Hasenî), Kahire 1988, I, 12; II, 65-66, 153, 356; Taef Kamal el-Azhari, The Saljuqs of Syria: During the Crusades, 463-549 A. H./1070-1154 A. D., Berlin 1997, s. 24-82; Abdülkerim Özaydın, Sultan Berkyaruk Devri Selçuklu Tarihi (485-498/1092-1104), İstanbul 2001, s. 28-46; a.mlf., “Büyük Selçuklu Emîri Kürboğa”, TD, sy. 36 (2000), s. 405-422; Erdoğan Merçil, Büyük Selçuklu Devleti, Ankara 2005, s. 86-87; Coşkun Alptekin, “Aksungur”, DİA, II, 206; Rızâ Nâzımiyân, “Tutuş”, DMBİ, XIV, 504-506.

Abdülkerim Özaydın