UKBE b. NÂFİ‘

(عقبة بن نافع)

Ukbe b. Nâfi‘ b. Abdilkays el-Fihrî el-Kureşî (ö. 62/682)

Emevî valisi.

621’de doğdu. Babası Nâfi‘, Âs b. Vâil’in anne bir kardeşidir. Annesi Benî Lahm kabilesine mensuptur. Hakkındaki ilk bilgiler Amr b. Âs’ın yanında Mısır, Nûbe, Berka ve Trablusgarp fetihlerine katılmasıyla ilgilidir. Bu fetihler sırasında Amr tarafından Nûbe bölgesine gönderildi. Orada ok atıcılığında mahir olan ve çatışmalar sırasında müslümanları gözlerinden vurdukları için “rumâtü’l-hadek” denilen Nûbeliler’in şiddetli direnişiyle karşılaşınca bir anlaşma yaparak geri dönmek zorunda


kaldı (20/641). Ertesi yıl Trablusgarp’ın fethine çıkan Amr onu Berka’da vekil olarak bıraktı ve ardından Zevîle’nin fethiyle görevlendirdi. Ukbe bu seferinde Berberî Levâte, Nefûse, Hevvâre kabilelerinin yaşadığı bölgeyi barış yoluyla ele geçirdi (21/ 642) ve Berkalılar’ın ayaklanmasını bastırdı. 27 (647) yılında Mısır’ın yeni valisi Abdullah b. Sa‘d b. Ebû Serh’in İfrîkıye seferine katıldı.

Muâviye b. Ebû Süfyân’ın iktidarı ele geçirmesi ve Amr b. Âs’ın yeniden Mısır valiliğine getirilmesiyle birlikte tekrar tarih sahnesine çıkan Ukbe b. Nâfi‘, 41 (661) yılında Berka’nın güneyinde kalan iç bölgelere ve İfrîkıye’nin doğu sınırındaki merkezlere seferler düzenledi. 42’de (662) batıya yönelerek Trablusgarp’ın güneyinde kalan Gadâmis (Gudâmis) üzerine yürüdü, şehri ele geçirip çok miktarda ganimet ve esir aldı. Kaynaklarda buralarda yaşayan Berberîler’in Ukbe’nin bu seferinden sonra İslâm’ı kabul ettikleri bildirilmektedir. Ancak Berberî kabilelerinden bazıları onun bölgeden ayrılmasıyla irtidad edip ayaklandılar. Bunların üzerine giden Ukbe isyanları bastırdığı gibi Berberîler’le meskûn Veddan’ı ve diğer bazı yerleri fethetti. Berka ile Trablusgarp’ın güneyinde iç kesimlerin fetihlerini tamamladığı bu günlerde Amr b. Âs’ın hasta olduğunu duyunca Fustat’a gitti. 666’dan itibaren fetihlerine tekrar başladı. Antlaşmayı bozan Veddanlılar’a karşı yürüdü ve onları itaat altına aldı. Ardından Fizan (Fezzân) bölgesindeki Cerme’yi, buranın doğusunda Fevre’deki pek çok kaleyi ele geçirdi. İfrîkıye’nin iç kesimlerine yönelerek Hâvâr’ı itaat altına aldı. Buradan Zevîle’ye geçip batıya doğru bütün kaleleri, Tunus sınırları içinde kalan Kafsa ve Kastilya’yı (Cerîd) fethetti. 50 (670) yılına kadar bugünkü Tunus’u ve Libya’nın batı kesimini içine alan İfrîkıye bölgesinin fethini tamamladı ve aynı yıl İfrîkıye valiliğine tayin edildi.

Ukbe b. Nâfi‘ çoğunluğu Berberî olan bölge halkını iyi tanıyordu. İfrîkıye’de devamlı bir ordu bulundurulması gerektiğini düşünüp karargâh vazifesi görecek bir şehir kurmaya karar verdi. Çünkü İslâm orduları beldelerine girdiğinde Müslümanlığı kabul ettiklerini söyleyen Berberîler onların ayrılmasından sonra isyan ediyorlardı. Kurulacak ordugâh şehri, fetihlerin kalıcılığını sağlamanın yanı sıra İslâm ordularının Mağrib seferlerine çıkışlarında üs vazifesi görecekti. Ukbe, şehir için Bizans donanmasının saldırılarına hedef olmayan iç kesimlerde bugünkü Kayrevan’ın yerini seçti. 50 (670) yılında Mısır’ı Mağrib’e bağlayan yol üzerinde bir cami (Sîdî Ukbe Camii) ve hükümet konağı yaptırarak başlattığı şehrin kuruluşunu beş yıl içinde tamamladı. Kayrevan’a Teym, Evs, Hazrec, Ezd, Tenûh, Kinde, Kinâne gibi Arap kabileleleri mensupları ve Horasan’dan gelen göçmenlerle yerli halk iskân edildi. Ukbe, müslüman Berberî kabilelerinin iskânını teşvik ettiği gibi Berberîler’in İslâm’ı kabul etmeleri için büyük gayret gösterdi, onlardan aldığı askerlerle ordusunu takviye etti. Mağrib fetihleri için bir karargâh durumuna gelen Kayrevan’dan sahildeki Bizanslılar ve iç kısımlardaki Berberîler üzerine seferler düzenledi; ardından Atlas Okyanusu’na kadar uzanan Mağrib’in fethine başladı. Ancak Mısır Valisi Mesleme b. Muhalled tarafından görevinden azledildi (55/675).

Yeni İfrîkıye valisi Ebü’l-Muhâcir Dînâr el-Ensârî, Ukbe’yi tutuklatıp zincire vurdurdu. Kayrevan’ı tahrip ederek yeni bir şehrin inşasını başlattı. Kaynaklarda daha sonra Ukbe’nin Halife Muâviye’nin tâlimatıyla serbest bırakıldığı ve onun huzuruna çıkıp görevine iade sözü aldığı zikredilmektedir. Ancak Ukbe’nin ikinci defa İfrîkıye valiliğine getirilmesi I. Yezîd zamanında gerçekleşti. Yezîd, 62 (681-82) yılında Mısır’dan ayırarak müstakil bir vilâyet haline getirdiği İfrîkıye’nin valiliğine Ukbe’yi tayin etti. Bu sırada Dımaşk’tan ayrılan Ukbe’nin Mısır Valisi Mesleme b. Muhalled ile valilikten azledilmesi konusunu görüştüğü, valinin Ebü’l-Muhâcir’in yaptıklarından dolayı özür dilediği ve ardından İfrîkıye’ye geçtiği zikredilir. Ukbe, İfrîkıye’ye dönünce Ebü’l-Muhâcir ile Küseyle b. Lemzem’i zincire vurdurdu. Ebü’l-Muhâcir’in terkettiği Kayrevan’ı tamir ve tahkim ettirdi. Ardından Mağrib seferine çıktı. Hareketinden önce oğullarına bazı hususlarda tavsiyelerde bulundu ve tek arzusunun şehadet olduğunu söyledi. Züheyr b. Kays el-Belevî’yi 6000 kişilik bir kuvvetle Kayrevan’da bırakarak 15.000 kişilik ordusuyla yola çıktı. Orta Mağrib’e doğru ilerlerken bölgenin en büyük sahil şehirlerinden Münestîr’i aldı ve Zâb bölgesine hareket etti. Bölge hâkiminin oturduğu Erebe şehrini fethedip Zâb bölgesinin tamamını hâkimiyeti altına aldı. Böylece Mağrib-i Aksâ seferi için yol açılmış oluyordu. Buradan Tâhert’e (Tingartia) yürüdü, karşılaştığı Berberî ve Bizans kuvvetlerini mağlûp etti. Ardından Tanca’ya doğru gitti, Atlaslar’ı geçerek şehre ulaştı. Tanca’nın valisi Julianos kendisine bağlılığını bildirdi. Sûsülednâ bölgesine geçen Ukbe bölgeyi ele geçirdikten sonra kaçan Berberîler’i takip ederek Sûsülaksâ’ya ulaştı ve burada toplanan Berberîler’i yenilgiye uğrattı. Böylece güneyde Anti Atlaslar, batıda okyanusa kadar olan sahada başta Masmûde ve Lemtûne kabileleri olmak üzere bütün Berberîler’i hâkimiyet altına aldı. Onun Atlas Okyanusu kıyısına giderek, “Rabbim! Eğer deniz engel olmasaydı küfür ehliyle savaşmak için Zülkarneyn’in yaptığı gibi nice ülkeler fethederdim” dediği rivayet edilir (İbnü’l-Esîr, IV, 106).

Ukbe b. Nâfi‘ bu sırada Kayrevan’dan epeyce uzaklaşmıştı. Yanındaki kuvvetler ise fethettiği ülkeleri itaat altında tutabilecek güçte değildi. Ayrıca hapsettiği Küseyle kaçmış ve kabilesiyle Ukbe’ye karşı harekete geçmişti. Sonuçta Ukbe Kayrevan’a dönmeye karar verdi. Kayrevan’a sekiz günlük mesafede bulunan Tubne’de bir süre kaldıktan sonra ordusunu gruplar halinde Kayrevan’a gönderdi. Kendisi güneydeki çöl yolunu takip ediyordu ve yanında sadece 300 kadar atlı vardı. Bugünkü Biskre’nin yakınında Tehûde denilen yerde Küseyle tarafından önü kesildi ve yapılan savaşta şehid düştü. Cezayir’de kendi adıyla anılan Sîdî Ukbe kasabasındaki kabri önemli bir ziyaret yeridir. Ukbe cesur, kararlı, dindar bir kumandan olarak tanınır. Kayrevan şehrini bir ribât


olarak inşa ettirmişti. Âsafî’deki Şâkir Ribâtı da ona nisbet edilir. Ukbe’nin ölümünün ardından Kayrevan’daki vekili Züheyr b. Kays el-Belevî yanında az sayıdaki kuvvetle Berka’ya çekildi. Küseyle, Kayrevan şehrini kolayca ele geçirdi; böylece İfrîkıye’de beş yıl sürecek Küseyle’nin hâkimiyeti başlamış oldu. İbn Ebû Hacele’nin Civârü’l-aħyâr fî dâri’l-ķarâr adlı eseri Ukbe’nin menkıbelerine dairdir (DİA, XIX, 432).

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķātü’l-kübrâ (nşr. Ali M. Ömer), Kahire 1421/2001, VI, 139-143; Halîfe b. Hayyât, et-Târîħ (Zekkâr), I, 164, 235-238, 247, 265-266, 314; İbn Abdülhakem, Fütûĥu Mıśr (Torrey), s. 183, 193-200; Belâzürî, Fütûĥ (Rıdvân), s. 226-232; Taberî, Târîħ (Ebü’l-Fazl), bk. İndeks; Kindî, el-Vülât ve’l-ķuđât (Guest), s. 32-33, 51; Ebû Bekir el-Mâlikî, Riyâżü’n-nüfûs (nşr. Beşîr el-Bekkûş - Muhammed el-Arûsî el-Matvî), Beyrut 1403/1983, I, 18-45; İdrîsî, Śıfatü’l-Maġrib, s. 57, 91-92, 103-104, 122, 133; İbn Asâkir, Târîħu Dımaşķ (Amrî), XL, 525-536; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, III, 419, 465-466; IV, 105-108; İbn İzârî, el-Beyânü’l-Muġrib, I, 9-32, 197; Selâvî, el-İstiķśâ, I, 78-79, 116-118; W. Roth, Oqba Ibn Nafi el-Fihrî, der Eroberer Nord-Africas, Göttingen 1859; Hüseyin Mûnis, Fetĥu’l-ǾArab li’l-Maġrib, Kahire 1366/1947, s. 54-55, 178-207; Mahmûd Şît Hattâb, ǾUķbe b. NâfiǾ, Kahire 1971; Muhammed Altuncî, ǾUķbe b. NâfiǾ: Fâtiĥu Libyâ ve’l-Maġrib, Bingazi 1975, s. 158, 203-207, 248-253; Abdülazîz Sâlim, el-Maġribü’l-kebîr, İskenderiye 1981, II, 191-229; Abdullah Zekre, ǾUkbe b. NâfiǾ, Dımaşk 1401/1981; Abdülalîm Abdurrahman Hıdır, el-İslâm ve’l-müslimûn fî İfrîķıyyeti’ş-Şimâliyye, Cidde 1406/1986, s. 132-133, 301-318; Bessâm el-Aselî, ǾUķbe b. NâfiǾ, Beyrut 1987; Tâhir Ahmed ez-Zâvî, Târîħu’l-fetĥi’l-ǾArabî fî Libyâ, Libya, ts., s. 45-47, 104-119; M. Receb el-Beyyûmî, “ǾUķbe b. NâfiǾ”, ME, XXVI/15-16 (1955), s. 877-881; E. Lévi-Provençal, “‘Ukbe b. Nâfi‘”, İA, XIII, 20-21; V. Christides, “ǾUķba b. NāfiǾ”, EI² (İng.), X, 789-790; Rıza Kurtuluş, “İbn Ebû Hacele”, DİA, XIX, 432.

Nadir Özkuyumcu