UMEYR b. SA‘D

(عمير بن سعد)

Umeyr b. Sa‘d b. Ubeyd el-Ensârî

Sahâbî.

Medine’nin iki büyük kabilesinden biri olan Evs’e mensuptur. Babası Ebû Zeyd Sa‘d ilk müslümanlardan olup Bedir Gazvesi’ne katılmıştır. Ebû Zeyd’in ensarın meşhur hâfızlarından Ebû Zeyd ile karıştırıldığı anlaşılmaktadır (İbn Sa‘d, IV, 374-375). Enes b. Mâlik’in ifadesine göre hâfız Ebû Zeyd Hazrec kabilesindendir (İbnü’l-Esîr, IV, 293). Umeyr, babasının vefatından sonra annesinin evlendiği Cülâs b. Süveyd’in evinde büyüdü. Cülâs münafıklardan olmakla birlikte Umeyr’e iyi davranıyordu. Hz. Peygamber’in Tebük Gazvesi’nde bulunduğu sırada münafıklar hakkında inen bazı âyetler üzerine Cülâs, “Muhammed’in dedikleri doğru ise biz eşeklerden beter durumdayız” deyince Umeyr, “Ben Resûlullah’ın doğru söylediğine, senin de eşekten beter olduğuna şahitlik ederim” diye karşılık verdi. Cülâs bu sözlerini Hz. Muhammed’e bildirmemesi için Umeyr’i uyardıysa da Umeyr, Resûl-i Ekrem’e haber vermediği takdirde vahiy gelip durumun açığa çıkacağını, böylece kendisinin de suçlu kabul edileceğini düşünerek olayı Resûlullah’a anlattı. Bunun üzerine Resûlullah, Cülâs’ı çağırıp olayın iç yüzünü sordu, fakat Cülâs söylediklerini inkâr etti. Zor durumda kalan Umeyr kendisinin doğru söylediğini tekrarlayınca, “Din ve peygamber aleyhinde olumsuz bir şey söylemedik diye Allah’a yemin ediyorlar; halbuki dinden çıkmalarına sebep olan o kelimeyi söylediler, İslâm’a girdikten sonra tekrar tekrar kâfir oldular ve ellerinin erişemeyeceği şeye yeltendiler. Onlar, Allah ve resulü müminleri Allah’ın lutfuyla maddî-mânevî zenginliğe eriştirdiği için intikam almaya kalktılar. Eğer tövbe ederlerse haklarında hayırlı olur; etmezlerse Allah onları dünyada da âhirette de acı bir azaba uğratır” meâlindeki âyet indi (et-Tevbe 9/74). Cülâs hemen tövbe ederek iman etti. Resûl-i Ekrem doğruluğu vahiyle teyit edilen Umeyr’in kulağını tutarak, “Doğru duymuşsun yavrum, rabbin seni tasdik etti” şeklinde iltifatta bulundu (İbn Abdülber, III, 1216). Bu olayın ardından kavmi içinde itibarı artan Umeyr yaşı küçük olduğundan herhangi bir gazveye katılamadı. Medine’de duyduklarını Hz. Peygamber’e haber verdiği için münafıklar ona “kulak” diyerek alay ederlerdi. Bunun üzerine şu âyet nâzil oldu: “Onlardan bazıları ‘O her söylenene kulak veriyor’ diyerek Peygamber’i incitirler. De ki: O sizin iyiliğinize olanları dinleyen hayırlı bir kulaktır. O Allah’a inanır, müminlerin sözlerine güvenir. İman edenleriniz için bir rahmettir” (et-Tevbe 9/61).

Umeyr, Hz. Ömer döneminde önce Filistin bölgesine, daha sonra Humus’a yerleşti. Umeyr Humus’a gelen ilk sahâbîlerdendir. Bu sırada Suriye bölgesindeki fetihlere katıldı. Bizans’a karşı yaz aylarında yapılan seferlerin (savâif) ilkinde ve Sincar’ın fethi gibi bazı seferlerde kumandanlık yaptı; Dımaşk ve Humus valiliği görevlerinde bulundu. Hz. Ömer, onu sınamak amacıyla valilik yaptığı dönemlerde zaman zaman kendisine hediyeler gönderir, Umeyr de bunları ihtiyaç sahiplerine dağıtırdı. Âdil bir yönetici olan Umeyr’in idareciliğini çok beğenen Hz. Ömer kendisini “nesîcü vahdihî” (eşi benzeri bulunmaz kişi) diye nitelendirir ve onun gibi yöneticilerin çok olmasını temenni ederdi. Umeyr, Hz. Osman zamanında valilikten alındı, yerine Muâviye b. Ebû Süfyân getirildi. Aynı dönemde bir süre el-Cezîre valiliği de yaptı (DİA, XXVIII, 44). Umeyr, zühd ve takvaları ile tanınan Ebü’d-Derdâ ve Şeddâd b. Evs ile birlikte ensarın üç meşhur zâhidinden biridir. Umeyr Hz. Ömer zamanındaki Humus valiliği sırasında bu şehirde (Mizzî, XXII, 374), diğer bir rivayete göre ise Hz. Osman döneminde (İbn Hacer, el-İśâbe, III, 32) vefat etti. Abdullah b. Ömer Umeyr’in vefatı sırasında oğlu Abdurrahman’a, “Resûlullah’ın Dımaşk’taki ashabı içinde senin babandan daha faziletlisi yoktur” demiştir. Umeyr’den oğulları Abdurrahman ve Mahmûd ile Kesîr b. Mürre, Habîb b. Ubeyd er-Rehabî, Râşid b. Sa‘d, Züheyr b. Sâlim el-Ansî, Saîd b. Süveyd, Ebû İdrîs el-Havlânî ve Ebû Talha el-Havlânî hadis rivayet etmiştir.


BİBLİYOGRAFYA:

İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, IV, 374-375; İbn Abdülber, el-İstîǾâb (Bicâvî), III, 1215-1217; İbn Asâkir, Târîħu Dımaşķ (Amrî), XLVI, 478-494; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe, IV, 292-293; Mizzî, Tehźîbü’l-Kemâl, XXII, 371-376; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, II, 103-105, 557-562; İbn Hacer, el-İśâbe, III, 32; a.mlf., Tehźîbü’t-Tehźîb, VIII, 144-145; Mehmet Taştemir, “Mardin”, DİA, XXVIII, 44; Mustafa Sabri Küçükaşcı, “Savâif”, a.e., XXXVI, 185.

Ayhan Tekineş