URVE b. MES‘ÛD

(عروة بن مسعود)

Ebû Mes‘ûd (Ebû Ya‘fur) Urve b. Mes‘ûd b. Muattib es-Sekafî (ö. 9/630)

Sahâbî.

Babası Ficâr savaşlarında Sakīf kabilesinin kumandanlarındandı. Annesi Sübey‘a bint Abdüşems b. Abdümenâf Kureyş kabilesine mensuptur. Dolayısıyla Urve, Hz. Peygamber’le akraba olduğu gibi Ebû Süfyân’ın kızı Âmine ile evliliği dolayısıyla da onun bacanağıdır (İbn Hişâm, IV, 126). Sakīf kabilesinin reislerinden biri olan Urve Mekke’de çok iyi tanınıyordu. Hz. Muhammed’e vahiy gelmesi üzerine Mekkeli müşriklerin, vahyin ona değil Mekke’nin veya Tâif’in zenginlerinden birine indirilmesi gerektiğini söylerken (ez-Zuhruf 43/31) Urve’yi kastettikleri nakledilmiştir (İbn Abdülber, III, 1067). Urve b. Mes‘ûd’un Hz. Peygamber’le ve müslümanlarla ilk teması Hudeybiye Antlaşması sırasında gerçekleşti; o, Kureyş’in Resûlullah’a yolladığı elçilerden biriydi. Kendisinden önce Resûlullah’a temsilci olarak gönderilen Büdeyl b. Verkā, bir sonuç alamadan dönünce Urve bu defa kendisinin Hz. Muhammed’e gönderilmesini istedi; ancak Hz. Muhammed’le barış yapılmasına karşı çıkan bazı Kureyşliler müslümanların tarafını tutacağı endişesiyle onun bu isteğine rıza göstermedi. Fakat Urve gönderilen elçilerin temsil gücünün bulunmadığını, ayrıca kendisinin de annesi vasıtasıyla Kureyşli olduğunu söyleyerek onları ikna etti.

Urve, Resûlullah’ın yanına gidince onu umre yapma düşüncesinden vazgeçirmek için, Mekkeliler’in müslümanları şehre sokmamaya yemin ettiklerini ve kendileriyle savaşmaya kararlı olduklarını bildirdi. Ayrıca yanında bulunan kimselerin Mekkeliler’le karşı duramayacaklarını ve ilk vuruşmada kendisini terkedip gideceklerini iddia etti. Buna öfkelenen Hz. Ebû Bekir ona ağır bir söz söyleyince Urve zor durumda kaldı. Urve, Hz. Peygamber’le konuşurken Arap geleneğine göre ona iltifat amacıyla arada bir sakalını tuttukça Resûl-i Ekrem’in yanında duran bir sahâbînin her defasında kılıcının kınıyla eline vurarak bu davranışına devam ettiği takdirde elini koparacağı tehdidinde bulunması ve bu kişinin de kendisinin yeğeninin oğlu Mugīre b. Şu‘be olduğunu öğrenmesi canını çok sıktı. Müslümanların Resûlullah’a gösterdikleri sevgi ve saygıdan son derece etkilenen Urve, Mekkeliler’in yanına dönünce bunu dile getirdi. Elçi sıfatıyla birçok kralın yanına gittiğini, krallarına bu derece sevgi ve saygı gösteren başka bir topluluk görmediğini söyledi (Buhârî, “Şürûŧ”, 15). Mekkeliler’e Resûl-i Ekrem’le iyi geçinmelerini, onun ve arkadaşlarının Kâbe’yi ziyaret etmelerine izin vermelerini, aksi halde kendilerinin zararlı çıkacağını belirtti. Mekkeliler’in onun tavsiyelerine önem vermemesi üzerine oradan ayrılıp Tâif’e gitti.

8 (629) yılında Hz. Peygamber’in Tâif’i kuşatması esnasında Urve b. Mes‘ûd, müslümanlara karşı kullanmak üzere mancınık yapmayı öğrenmek için Yemen taraflarındaki Cüreş’te bulunuyordu. Resûl-i Ekrem kuşatmayı kaldırıp Medine’ye döndükten sonra memleketine gelen Urve’nin gönlüne İslâm sevgisi düştü ve Resûlullah daha Medine’ye ulaşmadan ona yetişip İslâmiyet’i kabul etti. Hz. Peygamber, Urve’nin itibarlı bir kişiliğe sahip olması, aralarında akrabalık bulunması, Hudeybiye görüşmeleri sırasında insaflı bir tutum sergilemesi dolayısıyla onun Müslümanlığı benimsemesine çok sevindi. Bu arada Urve, kabilesine dönüp halkı İslâmiyet’e davet etmek için izin istediyse de Resûl-i Ekrem, Tâifliler’in kendisine kötülük yapmasından, hatta onu öldürmesinden endişe ettiğini söyleyerek buna izin vermek istemedi. Ancak Urve hemşehrilerinin kendisini çok sevdiğini anlatınca Tâif’e dönmesine müsaade etti. Urve Tâif’e gidip ziyaretine gelenlere müslüman olduğunu bildirdi, İslâmiyet’in mükemmel bir din olduğunu anlattı. Fakat Tâifliler onu dinlemediler. Ertesi gün sabah namazı vaktinde evinin üstüne çıkıp ezan okudu ve kavmini İslâm’a davet etti. Ancak buna öfkelenen halk ok atarak Urve’yi ağır şekilde yaraladı. Urve’nin akrabaları kendisini yaralayan kimseden intikam almak isteyince Urve buna izin vermedi, şehitliği ilâhî bir ikram kabul ederek kendisini yaralayanın kanını bağışladığını belirtti. Hz. Peygamber, Urve’nin şehadetine çok üzüldü ve onun Yâsîn sûresinde kendisinden bahsedilen, kavmini hidayete çağırdığı sırada onlar tarafından öldürülen kimseye benzediğini söyledi (İbn Sa‘d, I, 312; Hâkim, III, 713). Urve b. Mes‘ûd’un vefatından sonra oğlu Ebü’l-Melîh Medine’ye gelerek müslüman oldu. Resûl-i Ekrem, İsrâ hadisesini anlatırken Beytülmakdis’te gördüğü peygamberlerden Hz. Îsâ’ya en çok benzeyen kimsenin Urve b. Mes‘ûd olduğunu bildirmiştir (Müslim, “Îmân”, 271). Urve az sayıda hadis rivayet etmiştir (Wensinck, VIII, 190).

BİBLİYOGRAFYA:

Vâkıdî, el-Meġāzî, II, 594-599; İbn Hişâm, es-Sîre, III, 328; IV, 93, 95, 121, 126, 182-184, 187, 219; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, I, 215, 312; V, 503-505; Hâkim, el-Müstedrek, III, 713; İbn Abdülber, el-İstîǾâb (Bicâvî), III, 1066-1067; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe, IV, 31-33; VI, 299; İbn Hacer, el-İśâbe (Bicâvî), IV, 492-494; Köksal, İslâm Tarihi (Medine), XIII, 159-170; XVI, 61-70; Wensinck, el-MuǾcem, VIII, 190; C. E. Bosworth, “ǾUrwa b. MasǾūd”, EI² (İng.), X, 909.

Habil Nazlıgül