USÛLÜ’d-DÎN

(أصول الدين)

Abdülkāhir el-Bağdâdî’nin (ö. 429/1037-38) kelâma dair eseri.

Eserin adı mukaddimede zikredilmemekle birlikte “Bu, usûlü’d-dînden olan on beş aslı anlattığımız kitaptır” şeklindeki ifadede yer almaktadır. Eser Kütübî ve Sübkî


tarafından Kitâbü’l-Îmân ve uśûlüh adıyla kaydedilmiştir (Fevâtü’l-Vefeyât, II, 372; Ŧabaķāt, V, 140). Muhtemelen bunun sebebi müellifin, el-Esmâǿ ve’ś-śıfât’ında “el-Kitâb elleźî efrednâhu fî mesâǿili’l-îmân ve uşûlihî ve ebvâbihî ve fuşûlih” biçiminde bu kitaba atıfta bulunmasıdır (Râşid Efendi Ktp., nr. 497, vr. 177b). Kâtib Çelebi eseri Kitâbü’l-Uśûli’d-dîniyye ismiyle zikretmiş (Keşfü’ž-žunûn, II, 1392), Ziriklî, matbu Uśûlü’d-dîn’i kaydettikten sonra müellife el-Îmân ve uśûlüh adlı başka bir kitap nisbet etmiştir (el-AǾlâm, IV, 48). Brockelmann ise Ritter’in verdiği kayıtlara dayanarak Uśûlü’d-dîn adını kullanmıştır (bk. bibl.). Gerçekten Abdülkāhir el-Bağdâdî’nin günümüze ulaşmayan el-Îmân ve uśûlüh adlı bir eserinin bulunması ihtimal dahilindedir; çünkü Uśûlü’d-dîn’de imanı teşkil eden unsurlar tartışılırken bu konunun sadece imana tahsis edilen bir kitapta ayrıntılı biçimde ele alındığı kaydedilmektedir (s. 251, 270).

Sade bir dille kaleme alınan Uśûlü’d-dîn kısa bir mukaddimenin ardından on beş asla ve her asıl on beş meseleye ayrılmıştır. Mukaddimede müellif on beş aslı sıralamış, ardından re’y ve hadis ehlince iman esaslarının bundan ibaret olduğunu söylemiş, eserinin 225 meseleyi kapsadığını belirtmiştir. Bağdâdî on beş asıldan her birinin başında içerdiği on beş meseleyi de zikretmiştir. Uśûlü’d-dîn’in muhtevasını altı bölüm halinde ele almak mümkündür. İlk bölüm birinci asıldan ibaret olup bilgi ve varlık bahislerine ayrılmıştır. Müellif burada ilmin tarifini yaptıktan sonra Sûfestâiyye’nin varlık hakkındaki olumsuz anlayışını eleştirmiş, ilmin diğer arazlar gibi müstakil bir mâna halinde âlimde bulunduğunu belirtmiş, buna karşı çıkan Dehriyye ve Mu‘tezile mensuplarını tenkit etmiştir. Ardından ilimleri bölümlere ayırıp kısaca anlatmış, bilgi vasıtalarından olan beş duyuya ve akıl yoluyla bilgi edinmeye değinmiş, yine bilgi edinme yollarından birini teşkil eden haber konusunu ele alıp kısımları mütevâtir, âhâd ve ikisi arasında yer alan müstefîz adıyla açıklamıştır. Duyu ve haber dışındaki nazarî ilimler aklî istidlâl, tecrübe ve gelenekler, dinin sunduğu bilgiler ve ilham yoluyla bilinenler şeklinde bölümlenmiş, daha sonra Kitap ve Sünnet, icmâ ve kıyasa temas edilmiş, ilim veya amel gerektirmeleri açısından mütevâtir ile âhâd haberlere dair bilgi verilmiştir. Bölümün sonunda akılla ve sadece şeriat yoluyla bilinebilecek hususlarla bunların doğuracağı dinî sorumluluk üzerinde durulmuş, dolayısıyla fetret ehlinin âhiretteki konumuyla ilgili tartışmalara ışık tutulmuştur.

Uśûlü’d-dîn’in 2-6. asılları kelâm ilminin ulûhiyyet bahislerine dair olup kitabın üçte birini aşan bir hacme sahiptir. Burada önce cevher ve araz yoluyla âlemin yaratılmışlığının ispatına çalışılmış, bu meyanda cevherlerin ve özellikle arazların varlığı, arazların kısımları, süreklilik arzetmeyişleri, cisimlerin arazlardan ayrı bulunamayışı, dolayısıyla fâni oluşu ele alınmış, arzın ve semâvâtın hareket veya sükûn halinde bulunuşuna değinilmiş, bunlardan meydana gelen âlemin de fâni olduğunun kanıtlanmasına çalışılmıştır. Her yaratılmışın bir yaratıcısının bulunacağı tezinden hareketle Allah’ın varlığının ispatına girişilmiş, O’nun kadîm ve kendinden mevcut (kıyâm bi-nefsihî) olduğu belirtilmiş, selbî / tenzihî sıfatları meyanında mekân işgal etmediği, yaratılmışlara özgü acz vb. niteliklerden uzak bulunduğu ispat edilmiştir. Cenâb-ı Hakk’ın sübûtî sıfatları kudret, ilim, hayat, irade, sem‘, basar ve kelâm sıralamasıyla ele alınıp ezelî oldukları belirtilmiştir. Müellif bu arada basar sıfatı münasebetiyle rü’yetullah konusunu da işlemiş, ayrıca zât-ı ilâhiyyeye nisbet edilen “vech, ayn, yed, arş / istivâ” gibi haberî sıfatları te’vil etmiştir. Onun arş / istivânın yorumu için delil şeklinde kullandığı şiirlerin kendisinden bir asır önce yaşayan Mâtürîdî’nin bu bağlamda naklettiği şiirlerle aynı oluşu dikkat çekmektedir (Uśûlü’d-dîn, s. 113-114; Kitâbü’t-Tevĥîd, s. 111-112). Bu kısmın sonunda ilâhî isimler çeşitli yönlerden bölümlenerek incelenmiş, “Allah’ın adl ve hikmeti” başlığı altında kader meselelerine yer verilmiş, bu arada ef‘âl-i ibâd, tevlîd-tevellüd, hidâyet-idlâl, ecel ve rızık konuları ele alınmıştır.

Kitabın 7-10. asıllarından oluşan üçüncü bölümü nübüvvet konularına dairdir. Abdülkāhir el-Bağdâdî burada Hz. Mûsâ, Îsâ ve Hz. Muhammed’in nübüvvetlerine ayrıca yer vermiş, tafdîl bahsini ele almış ve peygamberlerin ismet sıfatı hakkında açıklamalarda bulunmuştur. Daha sonra mûcize ve kerametlere dair bilgi verilmiş, Hz. Mûsâ, Îsâ ve Resûl-i Ekrem’in mûcizelerine değinilmiş, i‘câzü’l-Kur’ân ile evliyanın kerametleri anlatılmıştır. Dokuzuncu asıl İslâm’ın rükünleri hakkında olup önce İslâm’ın şartları sayılmış, ardından kelime-i şehâdetle başlayıp namaz, zekât, oruç ve hac konusunda fıkhî bilgiler verilmiştir. Cihad, muâmelât, rehin vb. meselelere temas edildikten sonra evlenme boşanma konularına, hadlere, haramlara-mubahlara, ölüme ve cenaze hükümlerine değinilmiş, akıl ve şeriat yoluyla bilinebilecek hususlarla kişinin sorumluluğu hakkında açıklamalar yapılmıştır. Bölümün sonlarında mükellefiyetle emir, nehiy ve haber bahisleri ele alınmıştır. Burada mükellefiyetin mânası ve mahiyeti, kısımları, şartları,


mükellefe vâcip olan hususlar, ilâhî emir ve nehyin ifade ettiği sonuçlar, haber ve çeşitleri, mücmel-müfesser, ef‘âl-i nebî ve nesih konuları üzerinde durulmuştur.

Uśûlü’d-dîn’in dördüncü bölümü âhiret hallerine dairdir. Müellif yaratılmışların sona erişi (fenâ) hakkındaki görüşlere değindikten sonra fenânın gerçekleşme şekli, ikinci hayatın teşekkül biçimi, haşrin cismanî veya ruhanî oluşu, cennet ve cehennemin halen bulunup bulunmadığı, ebedî azabın kimlere uygulanacağı, şefaat, havz-ı kevser, sırat, mîzan, kabir hayatı gibi meselelere kısaca temas etmiştir. Ardından iman-küfür, taat-mâsiyet meselelerine yer verilmiştir. İmanın artması-eksilmesi, imanda istisna, taklidî iman, çocukların imanı, erginlik çağına gelmeden ölen müşrik çocukları, fetret ehli gibi konular işlendikten sonra küfrü simgeleyen davranışlara değinilmiş, taat ve mâsiyetin kısımları hakkında bilgi verilmiş, dârü’l-İslâm ile dârü’l-küfrün tanımı yapılmıştır.

İmâmet bahislerine ayrılan beşinci bölümde imâmetin gerekliliği, devlet başkanının taşıması gereken şartlar ve onun belirlenmesi üzerinde durulmuş, Resûlullah’ın vefatından sonra dört halifeye, bu münasebetle müslümanlar arasında ortaya çıkan anlaşmazlıklara temas edilmiştir. Bu arada tafdîl bahsi tekrar ele alınarak peygamberlerden sonra ashabın faziletleri mukayese edilmiş, tâbiîn tabakaları belirtilmiş, erdemli kadınların fazilet karşılaştırması yapılmıştır. Müellif kelâm ilminin önderleri kısmında Ehl-i sünnet’in ilk kelâmcısı olarak Ali b. Ebû Tâlib’in, ardından Abdullah b. Ömer’in ve başkalarının yer aldığını belirtmiş, tâbiîn kelâmcılarının ilki saydığı Ömer b. Abdülazîz’i ve diğerlerini zikretmiş, mezhep sahiplerinden Ebû Hanîfe ile Şâfiî’ye ve diğerlerine değinmiş, “kitaplarının dünyayı doldurduğunu” söylediği Ebü’l-Hasan el-Eş‘arî’yi kaydetmiştir. Ashaptan başlamak üzere Ehl-i sünnet’in fakihlerini, Zührî’den itibaren hadisçileri, İbrâhim b. Edhem’den itibaren tasavvuf ve irşad önderlerini, Kûfiyyûn’dan Mufaddal ed-Dabbî ve Basriyyûn’dan Ebü’l-Esved ed-Düelî’den başlayarak nahiv ve lugat ehlini sıralamıştır. Kitabın beşinci bölümünde, müellif döneminde Azerbaycan, Derbend (Bâbülebvâb), Afrika’nın çeşitli bölgeleri, Endülüs, Mâverâünnehir ve Çin’deki Türkler’le diğer yerlerdeki müslüman toplumların Sünnî, ehl-i hadîs, Şâfiî veya Hanefî mezheplerine bağlılıkları ifade edilmiştir.

Uśûlü’d-dîn’in son bölümü kâfirlerle bid‘at ehline uygulanacak hükümler hakkındadır. Müellif savaş açılabilecek kâfirleri on beş grup halinde sıralamıştır. Bu kısım, müellifin dönemine kadar İslâm dünyasıyla ilişkisi bulunan veya İslâm âlimlerince bilinen gayr-i İslâmî gruplar hakkında özlü bilgi içermesi bakımından önem taşımaktadır. Kendilerinden cizye alınıp can güvenlikleri sağlanacak gruplar arasında Sâbiîler, yahudiler, hıristiyanlar ve Mecûsîler’den söz edilmiş, ardından fetret ehli, mürtedler, Bâtıniyye, gulât-ı Şîa, Hâricîler, Cehmiyye, Neccâriyye, Kaderiyye / Mu‘tezile, Mücessime, Müşebbihe, Bekriyye ve Dırâriyye’den bahsedilmiş, ehl-i bid‘atla evlenme, kestikleri hayvanın etinden yeme, iki taraf arasında miras intikali meseleleri tartışılmış, bid‘at ehlinin çoğunluk halinde yaşadığı bölgelerin dârülharp veya dârülislâm sayılması konusuna temas edilmiştir.

Uśûlü’d-dîn, Sünnî kelâmının Eş‘arî koluna ait literatür içinde Bâkıllânî ve İbn Fûrek’in teliflerinden sonra önem taşıyan bir eserdir. Plan açısından usûl-i selâse ve imâmet konusunun ardından dinler ve mezheplere yer verilmesi de Bâkıllânî’nin et-Temhîd’i ile paralellik arzetmektedir. On beş ana konunun 225 mesele halinde işlendiği kitabın planı ve üslûbu eserin ders kitabı amacıyla kaleme alındığını düşündürmektedir. Bu arada yer yer fıkıh ve fıkıh usulü meselelerine temas edilmesi esere ayrı bir değer kazandırmıştır. Uśûlü’d-dîn’in Süleymaniye Kütüphanesi (Cârullah Efendi, nr. 2076) ve İzmir Millî Kütüphane’de (nr. 1928/5) bulunan iki nüshası tesbit edilmiştir. Basılmış nüshasında görülen “nüsha” işaretli kayıtlar Süleymaniye’deki yazmadan alınmıştır. İstanbul Dârülfünunu İlâhiyat Fakültesi tarafından bu nüsha I. cilt olarak yayımlanmış (İstanbul 1346/1928), cildin kapak sayfasına müellifin hayatı, eserleri, kitabın muhtevası ve fihristleriyle ilgili bir çalışma hazırlanıp II. cilt halinde yayımlanacağı belirtilmişse de bu gerçekleşmemiştir. Eser daha sonra ofset olarak basılmıştır (Beyrut 1401/1981 [Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye]; a.y., aynı tarih [Dârü’l-âfâkı’l-cedîde]). Uśûlü’d-dîn, İslâm İnanç Esasları (Usûlü’d-dîn) adıyla Ömer Aydın tarafından Türkçe’ye tercüme edilmiştir (İstanbul 2001).

BİBLİYOGRAFYA:

Abdülkāhir el-Bağdâdî, Uśûlü’d-dîn, İstanbul 1346/1928; a.mlf., el-Esmâǿ ve’ś-śıfât, Kayseri Râşid Efendi Ktp., nr. 497, vr. 177b; a.mlf., Mezhepler Arasındaki Farklar (trc. Ethem Ruhi Fığlalı), İstanbul 1979, neşredenin önsözü, s. XXIV; Mâtürîdî, Kitâbü’t-Tevĥîd (nşr. Bekir Topaloğlu - Muhammed Aruçi), Ankara 1423/2003, s. 111-112; Kütübî, Fevâtü’l-Vefeyât, II, 372; Sübkî, Ŧabaķāt (Tanâhî), V, 140; Keşfü’ž-žunûn, II, 1392; Brockelmann, GAL Suppl., I, 667; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, I, 606; Ziriklî, el-AǾlâm, IV, 48, 173; Abdurrahman Bedevî, Meźâhibü’l-İslâmiyyîn, Beyrut 1979, I, 637, 638; Abdülvehhâb İbrâhim Ebû Süleyman, Kitâbetü’l-Baĥŝi’l-Ǿilmî, Cidde 1403/ 1983, s. 284; Kays Âl-i Kays, el-Îrâniyyûn, I/1, s. 215; H. Ritter, “Philologika III. Muhammedanische Häresiographen”, Beiträge zur Erschliessung der Arabischen Handschriften in Istanbul und Anatolien (ed. Fuat Sezgin), Frankfurt 1986, II, 29; Muhammed Aruçi, ‘Abdülkāhir el-Bağdâdî ve el-Esmâ’ ve’s-sıfât Adlı Eseri (doktora tezi, 1994), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 38-39; Arapça bölümünün önsözü, s. 47-48; Sâlihiyye, el-MuǾcemü’ş-şâmil, I, 194; M. C. Meşkûr, “Ebû Manśûr ǾAbdülķāhir b. Ŧâhir Baġdâdî”, Neşriyye-i Dânişgede-i Edebiyyât-ı Tebrîz, VI/1, Tebriz, ts., s. 290; Şerafeddin Gölcük, “Abdü’l-Kâhir Bağdâdî”, İİFD, sy. 3 (1979), s. 79-82; Fevkıyye Hüseyin Mahmûd, “Uśûlü’d-dîn li-ǾAbdilķāhir el-Baġdâdî”, Tİ, VI, 292-306; J. van Ess, “Baġdādī ǾAbd-al-Qāher”, EIr., III, 409; Nehle el-Hımsî, “el-Baġdâdî (.Abdülķāhir)”, el-MevsûǾatü’l-ǾArabiyye, Dımaşk 2002, V, 204.

Muhammed Aruçi