VALYEVA

Sırbistan’da tarihî bir şehir.

Belgrad’ın 100 km. güneybatısında Sava nehrinin sağdan aldığı kollardan biri olan Kolubara suyu vadisinde, büyük bölümü ormanlarla kaplı dağların bulunduğu bölgede deniz seviyesinden 185 m. yüksekte yer alır. Şehrin aslını teşkil eden küçük yerleşmeye dair ilk bilgiler 1019 yılına kadar iner. O sırada burası aşağısında birkaç ev bulunan küçük bir kale durumunda olup Gradac adıyla kaydedilir. Günümüzdeki Valjevo adı ilk defa 1398’de Dubrovnik yöneticisinin Sırp Prensesi Milica’ya gönderdiği bir mektupta geçer. Bazı filolojik araştırmalara göre Valjevo adı “vadi” anlamındaki Latince “vallis”ten gelir. 1458’de Osmanlı hâkimiyetine girmiştir; ancak kalenin fethi hususunda kaynaklarda bilgi yoktur.

XVI. ve özellikle XVII. yüzyıllarda Valyeva Osmanlı idaresi altında, içerisinde seyyahların ve tüccarların konakladığı büyük bir kervansarayı bulunan, el sanatlarına ve canlı ticarî hayata sahip bir yere dönüştü. 1624’te pek çok bahçesi olan zevkli ve güzel bir yerleşme yeriydi. Burayla ilgili ilk Osmanlı tahrir kayıtları XVI. yüzyılın ilk yarısına aittir. 934 (1528) tarihli tahrire göre Semendire sancağına bağlı Valyeva küçük bir köydü ve çoğunlukla hıristiyanlarca meskûndu. Yirmi yedi hâne müslüman ve yetmiş bir hâne hıristiyan toplam doksan sekiz hânesi (% 27’si müslüman) ve 500 civarında bir nüfusu vardı (BA, TD, nr. 978). 1537 yılına ait tahrir burada İslâmiyet’in giderek yayıldığını gösterir (BA, TD, nr. 187, s. 747-748). Müslümanların hâne sayısı elli dörde çıkarken hıristiyan hâneleri kırk altıya düşmüştü. Bu 100 hânenin halkı da bir önceki gibi 500 civarında bir nüfusa işaret etmektedir. Ekonomisi büyük oranda tarıma bağlıdır (alınan verginin % 48’i tahıl, % 27’si şarap, % 10’u dükkân geliri). Valyeva XVI. yüzyılın ikinci yarısında gelişerek bir kasabaya dönüştü. 967 (1560) tahririnde burası “Nefs-i kasaba-i Valyeva pazardurur” ibaresiyle zikredilmiştir (BA, TD, nr. 316). Müslümanların hâne sayısı 301’e, hıristiyanların hâne sayısı elli bire yükselmişti. Bu da % 86’sı müslüman toplam 352 hânelik bir rakama ulaşır (yaklaşık 1800 kişi).

1572 kayıtları Valyeva’nın daha da büyüdüğünü ve bölgenin en büyük yerleşim merkezi olduğunu ortaya koyar. Bu tarihte 472 müslüman hânesine karşılık (on altısı imam ve müezzinlere ait) elli altı hâneden ibaret hıristiyan cemaati bulunmaktaydı. Bu da % 89’u müslüman 2500-2600 kişi civarında bir nüfusa işaret eder. Kasabanın iki camisi yanında (Mehmed Paşa Eskicamii ve Hacı Hüseyin Camii) sadece Kasım Bey ve Praçalı Mescidi ismen zikredilmiştir. 1537 ve 1572 yılları arasında kasabanın ekonomisi de köklü bir


değişime uğradı ve tarım giderek yerini küçük el sanatlarına bıraktı. Defterlerde yer alan isim listelerindeki kayıtlar burada terzi, debbâğ, haddâd, hallâç, helvacı, çizmeci, ayakkabıcı, semerci, berber gibi mesleklerin ağırlık kazandığını gösterir. Valyeva’nın bu değişimi üzerine bilgi veren en son tahrir defteri 993 (1585) tarihlidir. Artık burası on mahallesi, beş camisi, beş mescidi ve yirmi dört su değirmeni olan orta büyüklükte bir şehir hüviyeti kazanmıştır. Çoğu XIX. yüzyılda ortadan kaldırılan cami ve mescidler şunlardır: Mehmed Paşa Eskicamii, Hacı Hüseyin Camii, Mehmed Bey Camii, Câmi-i Atîk (2), Mehmed Bey Camii (2), Veli Kethüdâ Camii (Gradçe), Praçalı Mescidi, Boşnak Mahallesi Mescidi, Aşağı Gradçe Mescidi, Novosel Mescidi ve Büyük Boşnak Mahallesi Mescidi.

1660 yazında Varad’dan (Grosswardein / Nagyvarad) Saraybosna ve Dalmaçya’ya giden Evliya Çelebi Valyeva’yı da görmüş, burayı bahçeler ve meyvelikler arasında yer alan, Kolubara nehri kıyısında güzel bir yer olarak zikretmiştir. Semendire sancak beyinin hassına dahildir ve bir voyvoda tarafından yönetilmektedir; ayrıca bir kaza merkezidir, kadısının günlük geliri 150 akçedir. Altı mahallesiyle tek ya da çift katlı, kiremit veya tahta (şandıra) çatılara sahip, güzel inşa edilmiş 870 evi mevcuttur. Evler bahçeler veya meyvelikler içindedir. Kasabada on bir cami ve mescid vardır, çarşı içerisinde olanı en büyüğüdür. Bunların yanında iki tekke, üç mektep, iki han, bir hamam, 100 civarında dükkân, pek çok kahvehanesi bulunmaktadır. Evliya Çelebi’nin verdiği bu bilgiler ve rakamlar doğru olup kasabanın gelişiminin XVII. yüzyıldaki durumunu ortaya koymaktadır.

Valyeva Osmanlılar’la Avusturya, Lehistan, Rusya ve Venedik’in oluşturduğu Kutsal İttifak arasında 1683-1699 yıllarında cereyan eden savaşta işgale uğradı ve 1699 Karlofça Antlaşması’yla Habsburglar’ın elinde kaldı. Bu durum kasabanın gerilemesine yol açtı, müslüman ahali ve İslâmî binalar ortadan kalktı. 1739’da Belgrad Antlaşması’ndan sonra Osmanlılar Valyeva ve civarını tekrar ele geçirdi. 1154 (1741) yılına ait yeni tahrir “Valyeva palankası”nda sadece seksen müslüman nefer (yetişkin erkek) ve burayı koruyan otuz altı muhafızdan ibaret bir askerî birliğin bulunduğunu belirtir. Bu 116 kişilik müslüman erkek nüfus yanında on iki nefer hıristiyan erkek de sayılmıştır (TK, TD, nr. 18, s. 261-262). Bu durum Valyeva’nın gerilediğini, 500 kişiye düşen nüfusuyla yeniden bir köy haline dönüştüğünü gösterir. Ekonomisi de büyük ölçüde değişmiş ve ticarî merkez işlevini tamamen yitirmiştir. Ancak Valyeva sonraki altmış yıl içerisinde yeniden toparlandı. 1800’de Türkler’in ve Sırplar’ın yaşadığı 400 eve, 2100-2300 civarında bir nüfusa sahipti. Yirmi sekiz yıl sonra Maximilian Thielen 4500 kişilik bir nüfusla birlikte 1000 evin bulunduğunu kaydeder; Valyeva’nın çeşitli camileri, Ortodoks kiliseleri, iki hamamı ve faal dükkânlarıyla çok büyük bir pazar durumunda olduğunu söyler. Valyeva, tarih boyunca nüfustaki iniş çıkışlardan ve değişimden ötürü seyyahlar tarafından şehir, kasaba, varoş veya köy diye zikredilir.

Osmanlı-Rus-Avusturya savaşları sırasında (1787-1791) Valyeva’nın Sırp sakinleri Obor-Knez Aleksa Nenadović kumandasındaki Sırp bağımsızlığı mücadelesinde, yine 1804 yılında cereyan eden ilk Sırp bağımsızlık ayaklanmasında yer aldı. 1815’te Sırbistan’ın kısmî bağımsızlık kazanmasının ardından Valyeva, Osmanlı hâkimiyetinin sona ermesine rağmen hızlı bir değişim ve büyüme gösterdi. Türk nüfusu şehri terkederken Sırp nüfusu bunların yerini aldı. XIX. yüzyıl boyunca şehirdeki ticaretin ve zanaatkârların gelişmesiyle nüfus oranı Sırplar’ın lehinde arttı. I. Dünya Savaşı esnasında şehir hemen hemen tamamen yerle bir edildi. Alman işgaline uğradığı II. Dünya Savaşı’nın arkasından yeni Yugoslavya’nın silâh sanayi merkezi haline geldi. 1968’de demiryoluyla Belgrat’tan Adriyatik kıyısındaki Bar’a bağlandı. Ayrıca Vojvodina, Mačva, Bosna-Hersek ve Adriyatik kıyısını bağlayan kara yolunun merkezinde yer almaktadır. 1999’da Kosova’daki savaş esnasında Valyeva’nın silâh endüstrisi ağır NATO bombardımanıyla imha edildi, ancak şehrin kendisi çok fazla hasar görmedi. Günümüz Valyeva’sında geç dönem Osmanlı tarzında yapılmış birkaç eski ev hâlâ ayaktadır. En eskisi XVIII. yüzyılın sonundan kalma Müsellim Konağı ile 1813’ten kalma Nenadoviæ ailesinin kulesidir. Kolubara nehrinin güneyindeki Eskiçarşı caddesi de Osmanlı tarzıyla inşa edilen eski konaklarla süslüdür. Şehrin 2002’de nüfusu 61.035, köyleriyle beraber 96.761 idi. Şehirde 58.689 Sırp (% 96,15), 527 Roma (% 0,86), 207 Karadağlı (% 0,33), on dokuz müslüman (% 0,03), altı Boşnak (% 0,00) ve diğerleri mevcuttur.

BİBLİYOGRAFYA:

Evliya Çelebi, Seyahatnâme (Dağlı), V, 221; M. F. Thielen, Die europäische Türkei, ein Handwörterbuch für Zeitungsleser, Wien 1828, s. 295; Hazim Šabanović, Evlija Ćelebija Putopis, Sarajevo 1957, s. 110-111; V. Vinaver, “Tursko stanovništvo u Srbiji za vreme Prvog Srpskog Ustanka”, Istoričeski Glasnik, sy. 2, Beograd 1955, s. 43; V. Stojančević, “Tursko stanovništvo u Srbiji pred Prvi srpski ustanak”, Zbornik Matice srpske za društvene nauke, XIII-XIV, Novi Sad 1956; M. Vas, “Valjevo”, Enciklopedija Jugoslavije, Zagreb 1971, VIII, 453.

Machıel Kıel