VERŞ

(ورش)

Ebû Saîd Osmân b. Saîd b. Abdillâh el-Kıbtî (ö. 197/812)

Kırâat-i seb‘a imamlarından Nâfi‘ b. Abdurrahman’ın meşhur iki râvisinden biri.

Aslen Kayrevanlı olup 110 (728) yılında Mısır’da dünyaya geldi. Muhtemelen doğum yeri olan Yukarı Mısır bölgesindeki Kıft şehrine nisbetle Kıftî, ayrıca Mısrî nisbeleriyle anılmıştır. Ebû Amr ve Ebü’l-Kāsım künyeleriyle de zikredilmiş, dedesinin adı Adî olarak da kaydedilmiştir. Çabuk hareket ettiği için hocası Nâfi‘in onu güvercine benzeyen bir kuşun adıyla “vereşân” diye çağırdığı ve zamanla bu kelimenin “verş” biçimine dönüştüğü belirtilmektedir. Bu ismi kendisine hocasının verdiğini söyleyerek bundan hoşlandığını ifade ederdi. Ayrıca yine hocasının, beyaz tenli olmasından dolayı kendisini verş (sütten yapılan bir yiyecek [peynir]) diye andığı da ileri sürülmüştür.

Verş 155 (772) yılında Nâfi‘ b. Abdurrahman’dan kıraat öğrenmek amacıyla Medine’ye gitti. Kendi ifadesine göre mescide girdiğinde kalabalık yüzünden hocanın yanına varamadı. Bunun üzerine kendisini hoca ile görüştürecek bir zat buldu; Ca‘ferîler’in ileri gelenlerinden olan bu kişi sayesinde Nâfi‘in ilgisini çekmeyi başardı. Nâfi‘, uzak yerden sırf kıraat öğrenmek için Medine’ye gelen bu talebenin derslerine öncelik verdi. Hocası bizzat onunla ilgilendiği gibi diğer talebeler de kendi sürelerinin bir kısmını kullanmasına izin vererek öğrenimini tamamlamasına yardımcı oldular. Zehebî bir yerde Verş’in Nâfi‘den dört hatim okuduğunu söylerken (AǾlâmü’n-nübelâǿ, IX, 296) başka bir yerde pek çok hatim indirdiğini (MaǾrifetü’l-ķurrâǿ, I, 323) belirtir. İbnü’l-Cezerî ise bizzat Verş’ten nakledilen bir rivayete dayanarak onun bir ayda dört hatmi tamamlayıp Nâfi‘in kıraatini iyice öğrendikten sonra Medine’den ayrıldığını kaydeder (Ġāyetü’n-Nihâye, I, 503).

Hayatının ilk dönemlerinde kellecilik yaptığı nakledilen ve bu sebeple “revvâs” diye anılan Verş muhtemelen Medine’den ayrıldıktan sonra bu işi bıraktı; Arapça ve özellikle nahiv konusunda kendini yetiştirdi. Uzun yıllar Kahire’de Nâfi‘in kıraatini tedrîsle meşgul oldu. Daha sonra çalışmalarını Makraü Verş denilen özel bir yerde sürdürdü. Mısır’da reîsülkurrâlık mertebesine yükseldi. Ebû Ya‘kūb el-Ezrak, Ahmed b. Sâlih et-Taberî, Dâvûd b. Ebû Taybe Hârûn el-Mısrî, Yûnus b. Abdüla‘lâ es-Sadefî, Abdüssamed b. Abdurrahman, Süleyman b. Dâvûd el-Mehrî ve Muhammed b. Abdullah el-Kurtubî onun kıraat okuttuğu talebelerindendir. Verş seksen yedi yaşında Kahire’de vefat etti ve Karâfetüssuğrâ Kabristanı’na defnedildi. İbnü’l-Cezerî, Mısır seyahatlerinin birinde arkadaşlarının kendisini kabristana götürdüğünü, burada Verş’in mezarını ziyaret ettiğini kaydeder (a.g.e., a.y.).

Sesinin güzelliği ve okuyuşunun tatlılığı sayesinde zevkle dinlenen Verş kıraat ilminde hüccet ve sika diye nitelendirilir. Hocasına yer yer muhalefet etmiş, ancak bunların makbul ve sahih okuyuşlar olduğu belirtilmiştir. Nâfi‘in kıraati talebeleri vasıtasıyla Kuzey Afrika’ya ve Endülüs’e kadar ulaşmış (Abdülhâdî Hamîtû, I, 115 vd.), bu kıraatin Verş rivayeti Verş’in yetiştirdiği talebeler yoluyla Mısır’da ve daha sonra Kuzey Afrika ülkelerinde yaygınlık kazanmıştır. İbn Mücâhid’in, Kitâbü’s-SebǾa’sında yedi imam için ikişer râvi belirlerken Nâfi‘ için bunlardan biri olarak Verş’i seçmesinin bu yayılışta rolü olmalıdır. Nitekim kırâat-i seb‘a yahut kırâat-i aşere konusunda daha sonra telif edilen ve kıraat imamlarından gelen rivayetler iki ile sınırlandırılan eserlerde bu iki râviden biri olarak hep Verş’in tercih edilmesi, onun bu ilimdeki güvenilirliğini göstermesi yanında rivayetinin yaygınlık kazanmasını da sağlamıştır. Günümüzde yedi imamdan Âsım b. Behdele’nin Hafs rivayetinden sonra en çok okunan kıraatin Nâfi‘ kıraatinin Verş rivayeti olduğunda şüphe yoktur. Bu kıraat zamanımızda Kuzey Afrika ülkelerinde özellikle Tunus, Cezayir, Fas’ta, kısmen de Suudi Arabistan’da okunduğu gibi Âsım’ın Hafs rivayetinin tercih edildiği geniş İslâm coğrafyasında Kur’an’ın farklı bir kıraatle okunuşu sırasında çoğunlukla Verş’in rivayetine öncelik verilir. Bunda, Verş rivayetinin yaygınlığı yanında kendisinden sonra harekeli harf bulunan cemi‘ “mim”lerinin zamme ve sıla ile okunması, aynı kelimede yan yana bulunan harekeli hemzelerden ikincisinde teshîl uygulanması, sâkin hemzelerde ibdâl yapılması, medlerde farklı icralarda bulunulması gibi özellikler taşıması sebebiyle kıraat uygulamalarındaki genişliğe dikkat çekilmek istenmenin rolü vardır.

Nâfi‘in Verş rivayeti üzerine pek çok çalışma yapılmış, bunlardan bazılarında onun diğer talebesi Kālûn’un rivayetiyle Verş’in rivayeti birlikte ele alınmıştır. Mahmûd Halîl el-Husarî’nin Rivâyetü Verş Ǿani’l-İmâm NâfiǾ el-Medenî (Kahire 1975), Ebû Bekir Muhammed Ebü’l-Yümn’ün el-Muħtaśarü’l-müfîd fî maǾrifeti uśûli rivâyeti Ebî SaǾîd el-İmâm Verş (Kahire 1983), Abdülhâdî Hamîtû’nun Ķırâǿetü’l-İmâm NâfiǾ Ǿinde’l-Meġāribe min rivâyeti Ebî SaǾîd Verş (bk. bibl.), Abdülmehdî Kâyed Ebû Eşkīr’in Taĥlîl Ekustîkî li-vücûhi’l-iĥtilâfi’ś-śavtî beyne Verş ve Ķālûn, Ahmed Hâlid Şükrî’nin Ķırâǿetü’l-İmâm NâfiǾ min rivâyetey Ķālûn ve Verş min ŧarîķı’ş-Şâŧıbiyye adlı eserleri bunlar arasında sayılabilir (bu konudaki diğer eserler için bk. el-Fihrisü’ş-şâmil; bibl.; DİA, III, 227; XXIV, 268).

BİBLİYOGRAFYA:

Ebû Ca‘fer İbnü’l-Bâziş, el-İķnâǾ fi’l-ķırâǿâti’s-sebǾ (nşr. Abdülmecîd Katâmiş), Dımaşk 1403, I, 57-58; Yâkūt, MuǾcemü’l-üdebâǿ, XII, 116-121; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, IX, 295-296; a.mlf., MaǾrifetü’l-ķurrâǿ (Altıkulaç), I, 323-326; İbnü’l-Cezerî, Ġāyetü’n-Nihâye, I, 502-503; el-Fihrisü’ş-şâmil: ǾUlûmü’l-Ķurǿân, maħŧûŧâtü’l-ķırâǿât (nşr. el-Mecmau’l-melekî), Amman 1987, I, 89; II, 606, 637, 642, 643, 645, 648, 657; Abdülhâdî Hamîtû, Ķırâǿetü’l-İmâm NâfiǾ Ǿinde’l-Meġāribe min rivâyeti Ebî SaǾîd Verş, Rabat 1424/2003, I, 115 vd.; A. Rippin, “Warsh”, EI² (İng.), XI, 152; Emin Işık, “Antâkî, Ali b. Muhammed”, DİA, III, 227; Tayyar Altıkulaç, “Kālûn”, a.e., XXIV, 268; a.mlf., “Nâfi‘ b. Abdurrahman”, a.e., XXXII, 287-289.

Tayyar Altıkulaç