VİKĀYETÜ’r-RİVÂYE

(وقاية الرواية)

Burhânüşşerîa Mahmûd b. Sadrüşşerîa el-Evvel Ubeydullah el-Mahbûbî el-Buhârî’nin (VII-VIII./XIII-XIV. yüzyıl) Hanefî mezhebinin temel metinlerinden biri olan eseri.

Kısaca el-Viķāye olarak bilinen Viķāyetü’r-rivâye fî mesâǿili’l-Hidâye, Hanefî mezhebinde “mütûn-i erbaa” veya “mütûn-i selâse” diye anılan özlü fıkıh metinleri (DİA, XIII, 16) arasında yer alır. Eserin müellifinin kimliği konusu, gerek günümüze ulaşan nüshalarında gerekse biyografik/bibliyografik kaynaklarda farklı bilgilerin yer alması sebebiyle çok tartışılmıştır. el-Viķāye’nin Sadrüşşerîa es-Sânî tarafından yapılan en-Nuķāye adlı muhtasarını şerheden Hanefî fakihi Kuhistânî ile Kâtib Çelebi ve Leknevî müellifin Burhânüşşerîa Mahmûd b. Sadrüşşerîa el-Evvel olduğu kanaatindedir (CâmiǾu’r-rumûz, s. 10; Keşfü’ž-žunûn, II, 2020; ǾUmdetü’r-riǾâye, I, 105-106). Diğer bazıları ise eseri Burhânüşşerîa Mahmûd’un kardeşi, el-Hidâye şârihlerinden Tâcüşşerîa Ömer b. Sadrüşşerîa el-Evvel’e nisbet etmektedir. Bu iki kardeş biyografi eserlerinde genellikle karıştırılmış ve Tâcüşşerîa lakabı Ömer’e değil Mahmûd’a izâfe edilmiştir (Mahmûd b. Süleyman el-Kefevî, vr. 273a-b; Leknevî, I, 97-106). Tâcüşşerîa’nın oğlu Mes‘ûd b. Ömer Burhânüşşerîa’nın kızıyla evlenmiş ve bu evlilikten el-Viķāye’nin kendisi için telif edildiği Sadrüşşerîa es-Sânî Ubeydullah b. Mes‘ûd dünyaya gelmiştir. Dede Burhânüşşerîa el-Viķāye’nin mukaddimesinde, torunu Sadrüşşerîa’nın temel eğitimi için ezberlediği metinlerin yanında fıkıhta da bir metin ezberlemesini arzuladığını, fakat kendisini tatmin edecek bir metin bulamadığından bu eseri kaleme aldığını söyler (Sadrüşşerîa, I, 4). Sadrüşşerîa da Şerĥu’l-Viķāye’nin mukaddimesinde (I, 4) dedesi eseri telif ederken bir yandan da kendisinin onu ezberlediğini, bir anlamda ezberle telifin paralel yürüdüğünü kaydeder. Sadrüşşerîa hem bu eseri hem el-Viķāye’yi özetlediği en-Nuķāye’nin mukaddimesinde el-Viķāye müellifini “dedem Burhânüşşerîa Mahmûd b. Sadrüşşerîa” şeklinde açıkça yazmış, ayrıca baba tarafından dedesinin lakabını Tâcüşşerîa diye kaydetmiştir (Sadrüşşerîa, I, 3-4; Kuhistânî, I, 9-10; Ali el-Kārî, I, 37-38). Bu da el-Viķāye müellifinin, onun anne tarafından dedesi Burhânüşşerîa Mahmûd b. Sadrüşşerîa


olduğunu kesin biçimde ortaya koymaktadır.

Adından da anlaşılacağı üzere eser, Hanefî fıkıh öğretiminde en çok tutulan ders kitaplarından olan el-Hidâye’deki meselelerden (hukukî önermelerden) derlenmiştir. Burhâneddin el-Mergīnânî, el-Hidâye’de sadece şerhettiği kendi eseri Bidâyetü’l-mübtedî’de yer alan meseleleri tahlil etmekle kalmamış, bu metinde geçmeyen, mezhebin kurucu imamlarından sonra gelen ve daha çok meşâyih adı verilen mezhep otoritelerinin fetvalarından seçilmiş pek çok meseleyi de tahliline ilâve etmiştir. Burhânüşşerîa da bu eserde yer alan meselelerden seçme yoluyla -bir anlamda el-Hidâye’nin delillerini değil meseleler kısmını özetleyerek- el-Viķāye’yi yazmıştır.

el-Viķāye, Hanefî hukuk literatüründe “mütûn” adı verilen temel eserler arasında yer alır. Mezhebin ana çatısını oluşturan ve “zâhirü’r-rivâye” denilen mutemet görüşlerin derlendiği bu muhtasarların en önemlileri mütekaddimîn döneminde Şeybânî’nin el-CâmiǾu’ś-śaġīr’i, Muħtaśarü’ŧ-Ŧaĥâvî, Muħtaśarü’l-Kerħî, Hâkim eş-Şehîd’in el-Muħtaśarü’l-Kâfî’si ve Muħtaśarü’l-Ķudûrî’dir; müteahhirîn döneminde bunlara Mevsılî’nin el-Muħtâr’ı, İbnü’s-Sââtî’nin MecmaǾu’l-baĥreyn’i, Burhânüşşerîa’nın el-Viķāye’si ve Ebü’l-Berekât en-Nesefî’nin Kenzü’d-deķāǿiķ’i eklenmiştir. el-Viķāye müteahhirîn döneminde en çok itibar gören üç metinden (mütûn-i selâse) biridir (diğerleri Muħtaśarü’l-Ķudûrî ve Kenzü’d-deķāǿiķ; bk. ǾUmdetü’r-riǾâye, I, 47); ayrıca mütûn-i erbaadan (dört metin) biri olarak da kabul edilmektedir (diğerleri Kenzü’d-deķāǿiķ, el-Muħtâr, MecmaǾu’l-baĥreyn). Bu metinlerin sadece zâhirü’r-rivâyeyi veya mezhep imamına ait görüşleri içerdiğine dair yaygın kanaat söz konusu kitapların ağırlıklı biçimde bu görüşlere dayandığı şeklinde anlaşılmalıdır; zira bunlarda zâhirü’r-rivâye dışındaki görüşler yanında imamın seçkin talebelerinden nakiller de bulunmakta, onlardan sonraki hukukçuların görüşleri de zaman zaman mezhep doktrini olarak vazedilmektedir (a.g.e., I, 48).

Eserde müteahhirîn döneminin özelliği olan karmaşık, dolambaçlı üslûp benimsenmiştir. Bunun sebebi metnin, bir meseleyi açıkça anlatmak amacıyla değil mezhep doktrinini ezberlenebilecek bir üslûpla kaleme almak için yazılmış olmasıdır. Yine müteahhirîn döneminin bir özelliği olarak aynı zamanda edebî bir eser ortaya koyma, hatta çoğu defa ilk okunduğunda anlaşılamayacak bir üslûpta kaleme alma arzusu da bir başka sebep kabul edilebilir. Ayrıca Burhânüşşerîa’nın nesebinin sahâbeden Ubâde b. Sâmit’e dayandığı rivayet edilse de (a.g.e., I, 97) kitapta gündelik hayattan örnekleri Farsça vermesinden hareketle kendi konuşma dilinin Arapça değil Farsça olması ihtimal dahilindedir. Üslûp konusundaki bu olumsuzluğuna rağmen eser yazıldığı dönemden itibaren (muhtemelen VII/XIII. yüzyılın sonları veya VIII/XIV. yüzyılın başları) çok tutulmuş ve Hanefî mezhebinin yayıldığı Hint alt kıtası, Osmanlı coğrafyası ve Orta Asya medreselerinde müellifin torunu Sadrüşşerîa tarafından yazılan şerhle birlikte temel fıkıh öğretimi kitabı haline gelmiştir. Osmanlı medreselerinde öğrenciler ilk yıllarda Sadrüşşerîa’nın kendi adıyla özdeşleşen Şerĥu’l-Viķāye’sini (Sadrüşşerîa) okur ve ardından el-Hidâye ile yüksek öğrenimlerini tamamlarlardı.

el-Viķāye üzerine pek çok çalışma yapılmıştır; bunların arasında en önemlisi sözü edilen şerhtir. Sadrüşşerîa el-Viķāye’yi muhtemelen ezberlemek için uzun bulduğundan en-Nuķāye muħtaśarü’l-Viķāye adıyla özetlemiştir. Şerĥu’l-Viķāye de hem ana metnin hem bu muhtasarının şerhi mahiyetindedir (Şerĥu’l-Viķāye, I, 5). el-Viķāye’ye dair geniş bir şerh yazan (el-Ǿİnâye şerĥu’l-Viķāye, Süleymaniye Ktp., Cârullah Efendi, nr. 765-766) İznik Medresesi müderrisi Kara Hoca lakaplı Alâeddin Ali Esved’den (ö. 800/1397) itibaren Osmanlı âlimleri esere çok rağbet etmiş, gerek el-Viķāye gerekse şerhine yönelik çok sayıda hâşiye ve ta‘lik çalışmaları yapılmıştır. Eser üzerine Sadrüşşerîa’dan başka İbn Melek, Musannifek, Şeyhzâde, Alâeddin et-Trablusî gibi birçok âlim şerh yazmış, Sadrüşşerîa’nın defalarca basılan şerhi üzerine de Hayâlî, Kara Sinan, Yâkub Paşa, Ahîzâde Yûsuf Efendi, Fenârî Hasan Çelebi, Sinan Paşa, Hüsamzâde Mustafa Efendi, Niksârî, Hatibzâde Muhyiddin Mehmed Efendi, Hâfız-ı Acem, Karabâğî, İsâmüddin el-İsferâyînî, Birgivî, Kadızâde Ahmed Şemseddin, Hasan Kâfî Akhisârî ve Abdülhay el-Leknevî’nin de (nşr. Salâh Muhammed Ebü’l-Hâc, ǾUmdetü’r-riǾâye Ǿalâ Şerĥi’l-Viķāye, I-VI, Beyrut 2009; es-SiǾâye fî keşfi mâ fî Şerĥi’l-Viķāye, Lahor 1976) aralarında bulunduğu âlimlere hâşiye kaleme almıştır (Keşfü’ž-žunûn, II, 2020-2024; Leknevî, I, 107-135; Brockelmann, GAL, I, 468-469; Suppl., I, 646-647; Abdullah Muhammed el-Habeşî, III, 2149-2163). Nizâmeddin el-Bircendî, Takıyyüddin eş-Şümünnî, Musannifek, İbn Kutluboğa, Kuhistânî ve Ali el-Kārî gibi bazı âlimler de en-Nuķāye’yi şerhetmiştir (DİA, XXXV, 429). Kemalpaşazâde önce el-Viķāye’nin eksik ve hatalı bulduğu yanlarını tashih eden Iślâĥu’l-Viķāye’yi yazmış, ardından Îżâĥu’l-Iślâĥ adıyla bunun şerhini yapmıştır (nşr. Abdullah Dâvûd Halef el-Muhammedî - Mahmûd Şemseddin Emîr el-Huzâî, I-II, Beyrut 1428/2007). Molla Kasım Niğdevî, Tâceddin İbrâhim b. Abdullah el-Hamîdî, Bahâeddinzâde Molla Muhyiddin Mehmed gibi âlimler el-Viķāye veya bu şerh üzerine yaptıkları çalışmalarda Sadrüşşerîa adına Kemalpaşazâde’yi eleştirmiş, Birgivî ise yazdığı hâşiyede Kemalpaşazâde ile onu eleştirenler arasında hakemlik yapmıştır (Keşfü’ž-žunûn, II, 2022-2023). el-Viķāye’nin Türkçe’ye bir kısmı manzum bazı çevirileri yapılmıştır. Balıkesirli Devletoğlu Yûsuf’un manzum Terceme-i Vikāye (Süleymaniye Ktp., Hacı Mahmud Efendi, nr. 4439; Fâtih, nr. 1533), Şemsi Ahmed Paşa’nın (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 1980/4) ve Tatar Pazarcıklı Kurd Efendi diye bilinen Mehmed b. Ömer’in Terceme-i Vikāyetü’r-rivâye’si (Süleymaniye Ktp., Hacı Mahmud Efendi, nr. 838, 870) bunlardandır. Muhammed b. Hasan el-Kevâkibî de en-Nuķāye’yi el-Ferâǿidü’s-seniyye adıyla manzum hale getirmiş (İstanbul 1329), daha sonra bunu el-Fevâǿidü’s-semiyye ismiyle şerhetmiştir (Menârü’l-envâr’ın yine Kevâkibî tarafından yapılan manzum şekli ve şerhiyle birlikte, Bulak 1322-1324). en-Nuķāye’yi Mirza Kâzım Bey Rusça’ya çevirerek bazı açıklamalarla birlikte yayımlamış, Muhammed Salâh’ın Kazan Türkçesi’yle yaptığı çeviri Arap alfabesiyle basılmıştır (Kazan 1887). el-Viķāye’nin ayrı olarak ve Sadrüşşerîa şerhiyle birlikte binlerce yazma nüshası mevcuttur ve bunlar genellikle ders kitabı olduklarından kenar notları içermektedir. Eserin ayrı bir modern neşri henüz gerçekleştirilmemişse de Sadrüşşerîa’nın Şerĥu’l-Viķāye’si (nşr. Salâh Muhammed Ebü’l-Hâc, I-II, Amman 2006) ve hâşiyeleriyle birlikte birçok defa yayımlanmış (DİA, XXXV, 429), üzerine bir yüksek lisans tezi hazırlanmış, ayrıca Balıkesirli Devletoğlu Yûsuf’un Vikāye Tercümesi Türk dili açısından birkaç yüksek lisans ve doktora çalışmasına konu edilmiş, Latin harflere üç farklı transkripsiyonu yapılmıştır (bk. bibl.).

BİBLİYOGRAFYA:

Sadrüşşerîa, Şerĥu’l-Viķāye (nşr. Salâh Muhammed Ebü’l-Hâc), Amman 2006, I, 3-5;


Kuhistânî, CâmiǾu’r-rumûz, İstanbul 1290, s. 9-10; Mahmûd b. Süleyman el-Kefevî, Ketâǿibü aǾlâmi’l-aħyâr min fuķahâǿi meźhebi’n-NuǾmâni’l-muħtâr, Millet Ktp., Feyzullah Efendi, nr. 1381, vr. 273a-b; Ali el-Kārî, Fetĥu bâbi’l-Ǿinâye (nşr. M. Nizâr Temîm - Heysem Nizâr Temîm), Beyrut 1418/1997, I, 37-38; Keşfü’ž-žunûn, II, 2020-2024; Leknevî, ǾUmdetü’r-riǾâye Ǿalâ Şerĥi’l-Viķāye (nşr. Salâh Muhammed Ebü’l-Hâc), Beyrut 2009, I, 47-48, 97-106, 107-135; Serkîs, MuǾcem, II, 1199-1200; Brockelmann, GAL, I, 468-469; Suppl., I, 646-647; Nimet Altunkaynak, Devletoğlu Yusuf, Vikaye Tercümesi: Transkribe-Metin (yüksek lisans tezi, 1992), EÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü; Mehmet Demir, Devletoğlu Yusuf, Vikaye Tercümesi Metin Dil İncelemesi (doktora tezi, 1999), Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; Orazsahat Orazov, Burhanüşşeria ve Vikaye Adlı Eseri (yüksek lisans tezi, 2001), UÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü; Bilal Aktan, Devletoğlu Yusuf’un Vikaye Tercümesi: İnceleme-Metin-Dizin (doktora tezi, 2002), Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; Abdullah Muhammed el-Habeşî, CâmiǾu’ş-şürûĥ ve’l-ĥavâşî, Ebûzabî 1425/2004, III, 2149-2163; MuǾcemü’l-maħŧûŧâti’l-mevcûde fî mektebâti İstânbûl ve Ânâŧûlî (haz. Ali Rıza Karabulut), [baskı yeri ve tarihi yok], II, 688-689; III, 1508-1509; Şükrü Özen, “Sadrüşşerîa”, DİA, XXXV, 427-431.

Murteza Bedir