YÂFİÎ

(اليافعي)

Ebû Muhammed Afîfüddîn Abdullāh b. Es‘ad b. Alî b. Süleymân el-Yâfiî el-Yemenî (ö. 768/1367)

Kādiriyye tarikatının Yâfiiyye kolunun kurucusu.

Yemen’de doğdu. Yemenli Himyer kabilesinin Yâfiî koluna mensuptur. İmam Yâfiî olarak tanınır. Babası oğlunun üstün yeteneklerini farkederek tahsil için onu Aden’e gönderdi. Aden’de Bassâl diye meşhur Cemâleddin Muhammed b. Ahmed ez-Züheybî ve Aden Kadısı Şerefeddin Ahmed b. Ali el-Harrâzî’den ders aldı. Bassâl’in şeyhi Ömer İbnü’s-Saffâr ile görüştü. 712’de (1313) hacca gitti. Aden’e döndükten sonra dağlarda inzivâya çekildiği sırada aynı zamanda bir fakih olan Şeyh Mes‘ûd el-Câvî onu kendisine intisap etmeye davet etti. Ardından Şeyh Ali b. Abdullah el-Yemenî et-Tavâşî’nin çevresine dahil oldu. Bu dönemde ilim tahsiliyle riyâzet hayatı arasında tercih konusunda tereddütte kaldı. Ancak okuduğu bir şiir sayesinde ilme yöneldi. 718’de (1318) tekrar Mekke’ye gitti. Şeyh Radıyyüddin et-Taberî’den hadis ve tasavvuf, Mekke Kadısı Necmeddin et-Taberî’den fıkıh ve Kur’an ilimlerini öğrendi. Zeccâcî’nin Arap gramerine dair el-Cümelü’l-kübrâ’sını ezberledi. Dinî ilimlerin çeşitli sahalarında derin bilgi sahibi oldu. Daha sonra gönlünde inzivâ arzusu doğdu. Ailesini terkedip on-on iki yıl kadar uzlet hayatı yaşadı. 734’te (1334) Şam’a ve Kudüs’e seyahat etti. Üç ay kadar el-Halîl’de kaldı ve aynı yılın sonlarında Mısır’a geçti. Genellikle Karâfe’de Zünnûn el-Mısrî’nin türbesinde ikamet etti. Birçok sûfî ile görüştü, birçok şeyhten hırka giydi. Mısır’da şöhreti yayılınca Hicaz’a geçti. 738’de (1337) Yemen’e yaptığı ziyaretin ardından Medine’ye döndü, daha sonra Mekke’ye yerleşti. Bundan sonraki hayatı eser yazmak ve hadis okutmakla geçti. “Mekke’nin kutbu” olarak tanınan Yâfiî’nin mânevî rehberliğini talep edenler arasında Ni‘metullāhiyye tarikatının pîri Ni‘metullāh-ı Velî de bulunmaktaydı. 20 Cemâziyelâhir 768 (21 Şubat 1367) tarihinde Mekke’de vefat etti. Cenaze masrafları elbiseleri satılarak karşılandı ve Muallâ Mezarlığı’nda Fudayl b. İyâz’ın yakınına defnedildi. Ebû Bekir Ahmed b. Muhammed b. Selâme es-Sülemî, el-Meslekü’l-erşed fî menâķıbi’ş-Şeyħ ǾAbdillāh b. EsǾad adıyla bir eser kaleme almıştır.


Yâfiî’nin tarikat silsilesi Radıyyüddin et-Taberî ve Necmeddin Abdullah b. Muhammed el-İsfahânî, İzzeddin Ahmed el-Vâsıtî el-Fârisî, Muhyiddin İbnü’l-Arabî, Cemâleddin Yûnus el-Kassâr vasıtasıyla Abdülkādir-i Geylânî’ye ulaşır. Pîri olduğu Yâfiiyye tarikatı Kādiriyye, Medyeniyye, Ekberiyye, Sühreverdiyye, Rifâiyye ve Şâzeliyye’nin bir terkibi olarak görülür (Harîrîzâde, III, vr. 263b-265a). Yâfiiyye günümüzde Yemen’de varlığını sürdürmektedir. Yâfiî’nin müridi olmasına rağmen Ni‘metullāh-ı Velî’ye nisbet edilen Ni‘metullāhiyye tarikatı Yâfiiyye’nin şubesi sayılmamıştır.

Hadis, fıkıh, tasavvuf, tarih, edebiyat, coğrafya ve astroloji gibi ilimlerle ilgilenen Yâfiî daha çok sûfî kişiliğiyle tanınır. İmam Gazzâlî’nin görüşlerine bağlılığı, Eş‘arîliği müdafaası ve İbn Teymiyye’ye muhalefetiyle Sünnî akîdenin gelişmesindeki katkısı dinî ilimler sahasında otoritesinin bir kanıtı sayılabilir. Yâfiî, İbnü’l-Arabî’nin velâyetini ve büyüklüğünü kabul etmek suretiyle tasavvufî düşüncede yeni yorumlara açık olduğunu göstermiştir. Onun tasavvuf anlayışı, zühd ve fakr gibi kavramların ötesinde bir tasavvuf tanımı geliştiren İbnü’l-Arabî sonrası tasavvufun olgunlaşmış bir ürünüdür. Bu anlayışa göre zâhid ve fakir kendi iradesiyle dünyevî hazları terkederken sûfî kendi iradesiyle değil Allah’ın iradesiyle eşyada kāim olur. Sûfî fakirlik sûreti ile zenginlik sûreti arasında bir üstünlük görmez; üstünlüğü hakka uygun şeyde görür. Bu açıdan Yâfiî tasavvufu üst bir makam ve varlık biçimi olarak değerlendirir. Ona göre mârifet ilimleri ancak olağanın ötesine (harku’l-âde) geçilerek elde edilebilir. Velîler de nebîler gibi kendilerine ait bir nitelikle değil Allah’ın bildirmesiyle bilirler. Mârifet ilimleri kesbî olmayıp vehbîdir. Kerameti mûcizeden ayırmaya özen gösteren yaygın anlayışı benimsemeyen Yâfiî’ye göre keramet mûcizede olduğu gibi meydan okuma dışında mûcizeyle aynı şeydir. Mûcize peygamberin peygamberliğinin doğruluğunu gösterdiği gibi keramet de velînin halinin doğruluğunu gösterir. Nübüvvet davasında bulunmamak kaydıyla velînin kerameti câizdir, ancak izharı câiz değildir. Yâfiî şeriatla hakikat ilimleri arasında ihtilâf görmez; şeriatı hakikat ilimleri içinde sayar. Şer‘î ilimler hakikat ilimlerinin kesbî olan kısmındadır. Bunlar amel ve azîmetlerdir. Hakikat ilimlerinin bir kısmı bunlara devam etmekle kazanılır. Şeriatla hakikat arasında rubûbiyyet sırlarının müşahedesinde farklar bulunsa da ubûdiyyet ahkâmının icrasında bir ihtilâf yoktur.

Eserleri. 1. ed-Dürrü’n-nažîm fî ħavâśśi’l-Ķurǿâni’l-Ǿažîm ve’l-âyât ve’ź-źikri’l-ĥakîm (Kahire 1282, 1315, 1322, 1349, 1390; Beyrut 1420/2000). Eserde Kur’an’ın ve Kur’an okumanın, besmelenin fazileti gibi konulardan sonra sırasıyla bütün sûrelerin havas ve faziletlerine dair bilgi verilmiştir. Kâtib Çelebi, Yâfiî’nin bu eseri İbnü’l-Haşşâb’ın (ö. 567/1172) ed-Dürrü’n-nažîm fî feżâǿili’l-Ķurǿâni’l-Ǿažîm adlı kitabından özetlediğini ve her iki müellif de eserlerini Ebû Bekir el-Gassânî’nin Berķu’l-lâmiǾ ile Gazzâlî’ye nisbet edilen Ħavâśśü’l-Ķurǿân’ı bir araya getirerek yazdıklarını söyler. Eser Hâmi Erin tarafından Türkçe’ye tercüme edilmiştir (Kur’ân-ı Kerîm’in Havas ve Esrârı, İstanbul, ts.). 2. Ravżü’r-reyâĥîn fî ĥikâyâti’ś-śâliĥîn (Kahire 1286, 1301, 1302, 1307, 1970; Beyrut 1421/2000). Bir adı da Nüzhetü’l-Ǿuyûni’n-nevâžir ve tuĥfetü’l-ķulûbi’l-ħavâŧır fî ĥikâyâti’ś-śâliĥîn ve’l-evliyâǿi’l-ekâbir olan eser Nasr el-Hûrînî tarafından Muħtaśaru min kitâbi Ravżi’r-reyâĥîn fî menâķıbi’ś-śâliĥîn adıyla özetlenmiştir (Kahire 1281, 1310, 1315, 1321). Eseri Gelibolulu Mustafa Muslihuddin Sürûrî (Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 850) ve Müezzinzâde Ahmed Çelebi (Süleymaniye Ktp., Hacı Mahmud Efendi, nr. 4534) Türkçe’ye çevirmiş, Evliyalardan Dinî Hikayeler ismiyle yayımlanmıştır (İstanbul 2008). Ayrıca İtalyanca’ya da çevrilmiştir (Roma 1965). Kitabın sonunda Yâfiî’nin müstakil eserleri arasında sayılan “Mehîcetü’l-eşcân fî źikri’l-aĥbâb ve’l-evŧân” adlı kasidesi yer almaktadır. 3. Neşrü’l-meĥâsini’l-ġāliye fî fażli meşâyiħi’ś-śûfiyye aśĥâbi’l-maķāmâti’l-âliye (Kifâyetü’l-muǾteķıd ve nikâyetü’l-münteķıd). Kitabın ilk bölümleri kerameti inkâr edenlere bir cevap teşkil eder. Eserde Ehl-i sünnet ulemâsının kerametin vukuu ve cevazına dair görüşleri yer alır. Eser Muhammed Zehrâ el-Gamrâvî (Kahire 1324), İbrâhim Atve İvaz (Yûsuf en-Nebhânî’nin CâmiǾu kerâmâti’l-evliyâǿın hâmişinde, I-II, Kahire 1329; Beyrut 1960; Kahire 1961) ve Abdünnâsır Sa‘dî Ahmed Abdullah (I-II, Kahire 1424/2004) tarafından yayımlanmıştır. 4. el-İrşâd ve’t-taŧrîz fî fażli źikrillâh ve tilâveti kitâbihi’l-Ǿazîz (ve fażli’l-evliyâǿi ve’n-nâsikîn ve’l-fuķarâǿi ve’l-mesâkîn; nşr. Muhammed b. Halîl, Kahire 1378; nşr. Muhammed Edîb el-Câdir, Beyrut 1424/2003). Günün belli saatlerinde yapılan tesbih ve zikrin, salavatın ve duanın faziletini; İmam Gazzâlî, Ebû İshak eş-Şîrâzî, İmam Nevevî, Muhyiddin İbnü’l-Arabî gibi âlimlerin ilimde üstünlükleriyle sâlihlerin methini ihtiva eder. Kaynaklarda Yâfiî’nin müstakil eserleriymiş gibi kaydedilen bazı kasideleri de bu eserde yer almaktadır. 5. Merhemü’l-Ǿileli’l-muǾđıle fî defǾi’ş-şübhe ve’r-red Ǿale’l-MuǾtezile (nşr. E. Denison Ross, Kalküta 1910-1911; nşr. Mahmûd Muhammed Mahmûd Hasan Nessâr, Merhemü’l-Ǿileli’l-muǾđıle fi’r-reddi Ǿalâ eǿimmeti’l-MuǾtezile adıyla, Beyrut 1412/1992). Yâfiî eseri, hocalarından Necmeddin Abdurrahman b. Yûsuf el-İsfahânî’nin isteği üzerine kaleme aldığını söyler. Müellif Mu‘tezile’ye karşı Ehl-i sünnet akaidini genelde Gazzâlî’nin görüşleriyle savunur; yer yer kendi görüşlerini de ifade eder. Eserde Gazzâlî hakkındaki bir kasidesi de bulunmaktadır. 6. Mirǿâtü’l-cenân ve Ǿibretü’l-yaķžân fî maǾrifeti ĥavâdiŝi’z-zamân (I-IV, Haydarâbâd 1337/1918-1919; Kahire 1386/1967; Beyrut 1390/1970; nşr. Abdullah el-Cübûrî, Beyrut 1405/1984). Târîħu’l-YâfiǾî olarak da bilinir. İbnü’l-Ehdel eseri Ġırbâlü’z-zamân adıyla ihtisar etmiştir (Köprülü Ktp., nr. 1144). Hicretin birinci yılından başlayıp 750 yılına kadar (622-1349) gelen eserde Hz. Peygamber’in siyerinden başlayarak ashap, tâbiîn ve ümmetin ileri gelenlerinin biyografileriyle Yemen’e dair bilgiler verilir. Müellif anlatımda eleştirici bir yöntem kullanmış, haberlerle ilgili şüpheleri ortaya koyduktan sonra kendi kanaatini açıklamış ve İbnü’l-Esîr, Zehebî, İbn Hallikân’ın eserlerinden faydalandığını belirtmiştir. Yâfiî’nin eserleri arasında zikredilen, Yemen’deki meşâyihi anlattığı “Bâhiyetü’l-maĥyâ fî medĥi şüyûħi’l-Yemeni’l-aśfiyâ” adlı kasidesi de Mirǿâtü’l-cenân’da yer almaktadır (IV, 339). 7. Źikrü meźâhibi’l-fıraķi’ŝneteyn ve sebǾîne’l-muħâlefeti li’s-sünneti ve’l-mübtediǾîn. Aynı konuyla ilgili farklı müelliflere ait beş risâle ile birlikte yayımlanmıştır (nşr. Ahmed Ferîd el-Mezîdî, Beyrut 1425/2004). Müellif ümmetin yetmiş üç fırkaya ayrılacağına dair hadisi esas alarak Hâricîler, Şîa, Mu‘tezile ve Mürcie gibi bid‘atçı fırkaların Ehl-i sünnet’e muhalif görüşlerini açıklamıştır. 8. Ħulâśatü’l-mefâħir fî menâķıbi’ş-Şeyħ ǾAbdilķādir (nşr. Ahmed Ferîd el-Mezîdî, Sri Lanka 1427/2006). Eserin yazma nüshaları Eŧrâfü Ǿacâǿibi’l-âyât ve’l-berâhîn, Ħulâśatü’l-mefâħir fî aħbâri’ş-Şeyħ ǾAbdilķādir, Esne’l-mefâħir fî menâķıbi’ş-Şeyħ ǾAbdilķādir gibi isimlerle çeşitli kütüphanelerde mevcuttur (Mektebetü’l-evkāfi’l-âmme, nr. 9703/1, 10133/2, 18016; TSMK, III. Ahmed, nr. 1434; Mektebetü’l-bihâr [Kalküta], nr. 275). Kitap, müellifin Kādiriyye’nin Yâfiiyye şubesinin


kurucusu olduğuna dair bir belge niteliğinde kabul edilmiştir. 9. et-Terġīb ve’t-terhîb. Faślü mine’l-eĥâdîŝi’ś-śaĥîĥi’l-mütemmime li-ebvâbi’t-terġīb ve’t-terhîb adlı eserle birlikte neşredilmiştir (nşr. Ebû Abdurrahman el-Mısrî el-Eserî, Tanta 1414/1994). 10. ed-DuǾâǿ âdâbühû ve esbâbühû. Aynı muhtevada farklı müelliflere ait üç risâle ile birlikte yayımlanmıştır (nşr. Saîd Abdülhamîd Muhammed es-Sa‘dînî, Beyrut 1415/1995).

Yâfiî’nin bunların dışında Neşrü’l-meĥâsini’l-Yemâniyye fî ħaśâǿiśi’l-Yemen ve nisebi’l-Ķahŧâniyye, Ķaśîde fi’l-eşhüri’r-Rûmiyye (Ürcûze fî maǾrifeti şuhûri’r-Rûm), el-Vesîletü ilallāhi bi-esmâǿihi’l-ĥüsne’l-celîle (Dîvânü şiǾr), Hiźbü (evrâdü)’l-bir, Menâķıbü’l-İmâmi’ş-ŞâfiǾî (Mirǿâtü’l-cenân’daki Menâķıbü’ş-ŞâfiǾî bölümü), Eşrefü’l-mefâħiri’l-Ǿaliyye fî menâķıbi’l-eǾimmeti’l-EşǾariyye (İbn Asâkir’in Tebyînü keźibi’l-müfterî adlı kitabının özeti), Ķaśîdetü’r-râǿiyye, er-Risâletü’l-Mekkiyye fî ŧarîķi’s-sâdâti’ś-śûfiyye, Cevâb Ǿan suǿâl eŧ-ŧavâf ve’l-Ǿumre eyyühümâ efđal, el-Envârü’l-lâǿiĥa min esrâri’l-Fâtiĥa, Risâle müştemile Ǿalâ nebze min aķvali’l-meşâyiħ ve âdâbihim, EdǾiyetü’ś-śabâĥ ve’l-mesâǿ, Nûrü’l-yaķīn ve işârâtü ehli’t-temkîn adlı kitap ve risâleleri de bulunmaktadır. Müellifin kaynaklarda adı geçen Neşrü’r-reyĥân fî fażli’l-müteĥâbbîn fi’llâhi mine’l-iħvân (Mirǿâtü’l-cenân, IV, 328), Bülbülü’l-eŧrâb ve ĥalâvetü’l-ĥilâb fî źikri’l-firâķ ve’l-medĥi li’l-evliyâǿi’l-aĥbâb (a.g.e., IV, 339), Ravżü’l-beśâǿir ve riyâżü’l-ebśâr fî meǾâlimi’l-aķŧâr ve’l-enhâri’l-kibâr, Eŧrâfü’t-tevârîħ, Neşrü’r-ravżi’l-Ǿıŧr fî ĥayâti seyyidinâ Ebi’l-ǾAbbâs el-Hıżr gibi eserleri günümüze ulaşmamıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

Yâfiî, Mirǿâtü’l-cenân, IV, 308-366; Sübkî, Ŧabaķāt, VI, 103; İsnevî, Ŧabaķātü’ş-ŞâfiǾiyye, II, 579-583; İbn Râfi‘, el-Vefeyât (nşr. Sâlih Mehdî Abbas - Beşşâr Avvâd Ma‘rûf), Beyrut 1402/1982, II, 313-315; Fâsî, el-Ǿİķdü’ŝ-ŝemîn, V, 104-115; İbn Hacer, ed-Dürerü’l-kâmine, II, 247-249; İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire, Kahire 1929, XI, 93-94; Ahmed b. Ahmed ez-Zebîdî, Ŧabaķātü’l-ħavâś, Beyrut 1406/1986, s. 172-176; Taşköprizâde, Miftâĥu’s-saǾâde, I, 217; Keşfü’ž-žunûn, I, 736; İbnü’l-İmâd, Şeźerât (Arnaût), VIII, 362-363; Şevkânî, el-Bedrü’ŧ-ŧâliǾ, I, 378; Harîrîzâde, Tibyân, III, vr. 263b-265a; Hânsârî, Ravżâtü’l-cennât (nşr. Esedullah İsmâiliyyân), Kum 1392, V, 142-145; Serkîs, MuǾcem, II, 1952-1953; Brockelmann, GAL, II, 227-228; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, I, 465-466; Ziriklî, el-AǾlâm, IV, 198; Nüveyhiz, MuǾcemü’l-müfessirîn, I, 305; Abdülcebbâr Abdurrahman, Zeħâǿirü’t-türâŝi’l-ǾArabiyyi’l-İslâmî, [baskı yeri yok] 1403/1983, II, 909-910; Abdülvehhâb es-Sâbûnî, ǾUyûnü’l-müǿellefât (nşr. Mahmûd Fâhûrî), Halep 1413/1992, I, 91; Şâkir Mustafa, et-Târîħu’l-ǾArabî ve’l-müǿerriħûn, Beyrut 1993, IV, 245; M. Habîb el-Hîle, et-Târîħ ve’l-müǿerriħûn bi-Mekke, Mekke 1994, s. 66-70; Sâlihiyye, el-MuǾcemü’ş-şâmil, V, 350-352; E. S. Ohlonder, “ǾAbd Allāh Asad al-Yafi’ī’s Defense of Saintly Marvels”, Tales of God’s Friends: Islamic Hagiography in Translation (ed. J. Renard), Berkeley 2009, s. 47-62; F. Krenkow, “Yâfiî”, İA, XIII, 333-335; E. Geoffroy, “al-Yāfiī”, EI² (İng.), XI, 236; Nihat Azamat, “Kādiriyye”, DİA, XXIV, 131-135; Mahmut Erol Kılıç, “Ni‘metullāh-ı Velî”, a.e., XXXIII, 133-135.

Derya Baş