YALIM, Mehmet Hayrullah Tâcettin

(1885-1954)

Rifâî şeyhi, dinî eserler bestekârı ve şair.

Kendi ifadesine göre 8 Safer 1303 (16 Kasım 1885) tarihinde İstanbul Üsküdar’da doğdu ve orada yaşadı. Üsküdar’da Çarşamba Tekkesi de denilen Kurban Nasuh Rifâî Tekkesi şeyhi Nûriefendizâde Tevfik Efendi’nin oğludur, “Şeyhoğlu” diye tanınır. Üsküdar’da başladığı öğrenimini Ravza-i Terakkî Mektebi, Toptaşı Askerî Rüşdiyesi ve Üsküdar Mülkî İdâdîsi’nde devam ettirerek idâdîden mezun oldu. 1899’da Rüsûmat Emaneti Muhâsebe-i Tahrîrât Kalemi’nde göreve başladı. 1897’de İstanbul’a gelen Medine meşâyihinden Rifâîzâde Seyyid İbrâhim Efendi’ye intisap etti ve 1904’te seyrüsülûkünü tamamlayarak Rifâî hilâfeti aldı; taç ve hırka giydi. 1899’da babasının vefatı üzerine aynı yıl Meclis-i Meşâyih tarafından Kurban Nasuh Rifâî Tekkesi şeyhliğine vekâleten getirilmesinin ardından imtihanla bu tekkeye şeyh tayin edildi (1909); tekkenin imâmet ve hitâbetiyle de görevlendirildi, bu vazifeleri tekkelerin kapatılmasına kadar devam etti (1925).

Dayısı Seyyid Nûrizâde Mehmed Hulûsi Efendi’nin yanı sıra 17 Kasım 1914 tarihinde Ahmediye ve Süleyman Paşa camilerindeki derslerine devam ettiği Hoca Sâlih Nâzım Efendi’den icâzet alan Mehmet Hayrullah, Hoca Hicrî Efendi’den Farsça, Zarîfî Ahmed ve Üsküdarlı şair Talat beylerden aruz ve edebiyat dersleri aldı. İbnülemin Mahmud Kemal ve Cemâleddin Server Revnakoğlu onun Aziz Mahmud Hüdâyî Âsitânesi’nde zâkirbaşılık yaptığını kaydetmişlerse de Sadettin Nüzhet Ergun, bir süre Hüdâyî Âsitânesi’nde zâkirbaşılık yapan Nazifbeyzâde Hayrullah Zekâi Efendi ile Hayrullah Tâcettin Efendi’nin İbnülemin tarafından karıştırıldığını söyler. Hayrullah Efendi sonraları Rüsûmat Dairesi’nden Defter-i Hâkānî’ye geçti ve Defterhâne Kuyûd-ı Kadîme Kalemi’n-den emekliye ayrıldı. Kendi mezun olduğu Ravza-i Terakkî Mektebi’nde ve Üsküdar’daki bazı okullarda yıllarca muallimlik yaptı. 7 Ekim 1954 tarihinde Üsküdar’da vefat etti.

Şiirleri, ahlâk ve tasavvufa dair eserleri, dinî besteleriyle de bilinen Mehmet Hayrullah tarih, edebiyat ve mûsikide geniş bilgi sahibiydi. Şiirlerinde “Tâcî” mahlasını kullanmış, bahar aylarında bahâriyyeler ve nevrûziyyeler yazıp dostlarına dağıtmayı âdet haline getirmiştir. Dinî


mûsikideki asıl hocası Malak Hâfız lakabıyla tanınan Debbâğlar Mescidi imamı ve zâkirbaşı Hüseyin Efendi’dir. Ayrıca Bedevî şeyhi Ali Baba’dan mevlid meşketmiş, bu hususta kendini yetiştirerek tekke mûsikisinin önde gelenleri arasında yer almıştır. Kendi güftelerine yaptığı dinî bestelerinin yanı sıra bazı şiirleri ilâhi ve şarkı formlarında bestelenmiştir.

Nezaketi, hoş sohbeti ve nüktedanlığı ile tanınan Hayrullah Tâcettin Efendi eski temaşa sanatıyla da ilgilenmiş, meşhur tulûat sanatçısı İsmâil Dümbüllü ile karşı karşıya pîşekâr oynamıştır. Tulûat tiyatroları için bir piyes yazdığı söylenir. Yayımlanan eserleri Zübdetü’l-ahlâk (mensur, İstanbul 1320), Ramazân-ı Şerîf’e Mahsus Mecmûa-i İlâhiyyât (manzum, İstanbul 1326), Güldeste-i Dervîşân (manzum, İstanbul 1338/1340) ve Gülgonca-i Âşıkān’dır (manzum, İstanbul 1339-1341). Ayrıca ünlü mutasavvıf Osman Şems Efendi’nin elli bent ve 250 beyitten oluşan muhammes mersiyesini Mersiye-i Cenâb-ı Seyyidü’ş-şühedâ adıyla neşretmiştir (İstanbul 1327).

BİBLİYOGRAFYA:

Hüseyin Vassâf, Sefîne-i Evliyâ (haz. Mehmet Akkuş - Ali Yılmaz), İstanbul 2006, I, 252-254; İbnülemin, Son Asır Türk Şairleri, IV, 1851-1852; Sadettin Nüzhet Ergun, Türk Musikisi Antolojisi, İstanbul 1943, II, 470, 652-653, 709-710; Sadık Albayrak, Son Devir Osmanlı Ulemâsı, İstanbul 1996, V, 104-106 (113-114 nolu belgeler); Ahmed Yüksel Özemre, Üsküdar’da Bir Attâr Dükkânı, İstanbul 1997, s. 23, 51-52; Hür Mahmut Yücer, Osmanlı Toplumunda Tasavvuf (19. Yüzyıl), İstanbul 2004, s. 403; Cemaleddin Server Revnakoğlu, “Tarikat Mensuplarına Ait Zarif Fıkralar ve Enteresan Olaylar”, Tarih Konuşuyor, sy. 57, İstanbul 1968, s. 3924-3926; Öztuna, BTMA, II, 488-489.

Nuri Özcan