YENİCE-i VARDAR

Yunanistan’da tarihî bir kasaba.

Günümüzde Giannitsa adıyla anılır. Büyük Makedonya ovasının (Kampania) kuzey kenarında, Paikon dağlarının güney etekleriyle daha güneyde bulunan ve sığ bir göl


olan Yenice gölü (bugün kısmen kurutulmuştur) arasında yer alır. Burası Gazi Evrenos Bey tarafından XIV. yüzyılın sonlarında kurulmuştur. Kuzey Yunanistan’ın önemli ulaşım eksenlerinden Selânik-Vodina yolu kasabadan geçer. Evliya Çelebi’nin (1668) efsanevî hikâyesine göre Yenice fetihten sonra yıkılan iki küçük Bizans kalesi arasında ortaya çıkmıştır. Evrenos Bey ovanın yüksek tarafına cami, kervansaray, imaret, medrese, hamam ve su yolları inşa ettirmiş, Serez’de kendisine bağlı kişileri ve ailelerini bu yeni şehre yerleştirmiştir. Yer altından ve taş kemerlerle 10 kilometreden daha uzak mesafedeki Paikon dağlarından şehre içme suyu getirtmiştir. Yeni kasabanın civarındaki geniş ovalarda akıncı birliklerinin atlarını otlatmak için uygun yerler vardı. Evrenos Bey’in oğullarıyla halefleri, özellikle İki Yürekli Ali Bey (ö. 864/1460) ve Îsâ Bey (ö. 1470) döneminde bu yeni kasaba önemli bir Osmanlı kültür merkezi haline gelmiş, yeni cami ve mekteplerle süslenmiştir. Gazi Evrenos Bey, Şevval 820’de (Kasım 1417) Yenice-i Vardar’da ölünce Selçuklu tarzında inşa edilen büyük bir türbeye defnedilmiştir. Onun vakıflarına Makedonya’daki pek çok köy tahsis edilmiştir. 925 (1519) yılına ait Tahrir Defteri’nde yarısından fazlasının Türkçe, diğerlerinin Slavca ve Yunanca adlar taşıyan elli dokuz köy kayıtlıdır (BA, TD, nr. 70).

Selânik’in Osmanlılar tarafından fethi üzerine (833/1430) II. Murad, Yenice’den Selânik’e nüfus nakilleri yapmıştı. Buna rağmen Yenice gelişmesini sürdürdü. XV. yüzyılın son çeyreğinde Îsâ Bey’in oğlu Şemseddin Ahmed Bey bir dizi bina yaptırdı. Günümüze ulaşan Arapça vakfiyesinde binalar arasında bir mescid, bir medrese, bir çifte hamam, bir tek hamam, bir imaret, dört tarafındaki dükkânlarıyla birlikte bir bedesten, yine dükkânlarıyla birlikte bir han ve yeniden imar edilmiş su kemerinin de yer aldığı dikkati çeker. Bunlardan bedesten, han ve dükkânlar kasabanın güney tarafında, mescid (daha sonra cami), medrese ve tek hamam ise kuzeybatı tarafında bulunur. Şemseddin Ahmed Bey ayrıca çocuklarını eğitmek için Nakşibendî şeyhi meşhur âlim Abdullah-ı İlâhî’yi Yenice’ye davet etmiştir. Medresenin özellikle Şeyh (Molla) İlâhî için inşa edildiği anlaşılmaktadır. Kasabanın kuzey tarafında bir vadide kurulan medrese kasabanın batısındaki tepede yer alan Ahmed Bey Mescidi’nin aşağısındadır. XX. yüzyılın erken dönemlerine ait posta kartları medresenin on (ya da on iki) öğrenci hücresiyle çevrili, sütunlu avlusu bulunan büyük bir yapı olduğunu gösterir. Abdullah-ı İlâhî 896’da (1491) Yenice’de vefat etmiş, mescidin arkasındaki bir türbede bulunan kabri daha sonra Büyük Tekke adıyla bilinecek olan yapıya dönüşmüştür. Burası Nakşibendî tarikatının Balkanlar’a yayılmasını sağlayan büyük bir ziyaret yeri özelliği taşır. Ahmed Bey vakfının giderleri kazadaki dört köyün vergi gelirleriyle karşılanmaktaydı (müslüman Hisarbeyli köyü, hıristiyan Bulgar ve Eflak köyleri, karışık Obroc köyü). Bunların dışında vakıf Karaferye kazasındaki Agostos (Náousa) köyü de vakfa aitti. Bu köy, Arabitsa nehrinin yukarısında en güzel yerde Abdullah-ı İlâhî için inşa edilen tekke civarında ortaya çıkmıştı. Buraya imtiyazlı bir statü verilmiş, vergi muafiyeti sağlanmıştı. 925’te (1519) 372 hıristiyan ve on bir müslüman hânesinden oluşan nüfusu vardı (BA, TD, nr. 70). İmtiyazlı konumuyla Agostos köyü XX. yüzyılın başlarında büyük bir merkez haline gelmiştir. 5650 kişilik nüfusunun 650’sini müslümanlar teşkil ediyordu. Vakfın kurucusu “Koca” Ahmed Bey 1502 veya 1503’te ölünce Abdullah-ı İlâhî’nin yanına gömüldü.

H. Lowry ve İ. Erünsal tarafından yapılan Evrenos ailesiyle ilgili bir araştırmaya göre (bk. bibl.) XVI. yüzyılın ilk yıllarında Koca Ahmed Bey’in kardeşi Hüseyin’in Gazi Evrenos vakfının mütevellisi olan oğlu İskender Bey dedesinin yıkılan camisinin yerine daha büyük bir bina inşa ettirmişti. Binanın yapım şekli inşasının II. Bayezid zamanında (1481-1512) gerçekleştiğine işaret eder. Yapının, biraz daha eski olan İstanbul’daki Şeyh Vefa Camii ile de benzerliği olduğu düşünülür. Daha önce kabul edildiği gibi binadaki kubbe ya da ahşap kaplamalı portiko, 2005 yılında Mavrokefalidou tarafından basılan çok sayıdaki eski posta kartlarının da gösterdiği gibi hiç var olmamıştır. Söz konusu yapı Büyük Cami ya da İskender Bey Camii adıyla tanınmıştır. Evliya Çelebi camiyi 1668’de tasvir etmiş ve inşa tarihini 916 (1510-11) olarak vermiştir. Dubrovnik kayıtlarında İskender Bey (Schenderbegh Aurenosovich) 1517 ve 1518’de Hersek sancak beyi olarak gösterilir. Şecereye göre 27 Safer 925’te (28 Şubat 1519) İskenderiye (Kuzey Arnavutluk’taki İşkodra) sancak beyi iken vefat etmiştir.

Yenice-i Vardar’ın bugüne ulaşan en eski tahrir defteri 925 (1519) yılına ait olup buna göre kasabada 793 hâne ve 284 mücerretten (bekâr erkek) meydana gelen müslüman nüfusu (4000 dolayında), yirmi beş hâne hıristiyan ve yirmi beş hâne de yahudi bulunmaktaydı (BA, MAD, nr. 170).


Bu rakamlar 4000’i biraz geçen bir nüfus miktarını verir. Nüfusun % 94’ü müslümanlardan oluşmaktaydı. Daha sonraki tahrirler (936 [1530], 957 [1550] ve 1568) nüfusta belirgin bir düşüşe işaret eder; 1540’tan sonra bu düşüşün hızını kestiği anlaşılmaktadır. Âni düşüşe, Belgrad-Sirem ve Slavonya’nın kuzeyinde yeni fethedilen ve elverişli toprakları bulunan bölgelere yapılan göçlerin yol açtığı düşünülebilir. 1521’den sonraki on yıllarda düşüş ya da durağan nüfus olayı Balkanlar’daki pek çok şehirde görülmektedir. İkinci bir ihtimal, Kanûnî Sultan Süleyman’ın ilk yıllarındaki sürgün veya 1520’lerdeki korkunç bir salgın ya da bu üç faktörün bir arada bulunmasıdır. 994 (1586) yazında Yenice-i Vardar’ı ziyaret eden Âşık Mehmed şehri suru olmayan; camileri, hamamları, pek çok pazar yeri ve bir bedesteni bulunan açık bir yerleşim birimi diye tanımlar. Ayrıca Gazi Evrenos Bey ve Abdullah-ı İlâhî’nin türbesinin yanında yolculara yemek verilen Evrenos oğlu Îsâ Bey’in bir imaretinden söz eder. Âşık Mehmed kasabadaki birkaç medresenin varlığını haber verir; kasaba ahalisinin zeki insanlar olduğunu, pek çok ulemâ ve muallimin bulunduğunu söyler. Daha sonra 1668’de şehri gören Evliya Çelebi burası hakkında geniş bilgi verir. Ona göre 1500 evi, on yedi mahallesi vardır. Evler bahçelidir ve taştan yapılmıştır. Sancak beyleri ve ileri gelenler tarafından inşa ettirilen, en büyüğü İskender Bey’e ait on yedi camisi bulunur. Yedi mektebin yanında kasabada üç imaret mevcuttur (Abdullah-ı İlâhî’nin medresesindeki imaret, Receb Çelebi’nin imareti, ve Gazi Evrenos Türbesi imareti). Kasabanın üç hamamı bulunuyordu (bunların ilki Gazi Evrenos tarafından Çarşı bölgesinde, daha küçüğü ise Abdullah-ı İlâhî Tekkesi’nin aşağısındaki vadide Evrenosoğlu Ahmed Bey tarafından inşa ettirilmişti). Pazar yerinde altı kubbeli, demirle kaplanmış, dört kapısı olan bir bedesten yer alıyordu. Pazar kesiminde 740 dükkân vardı. Evliya Çelebi, Yenice’deki insanların nasıl giyindiğini de ayrıntılı biçimde anlatır ve Âşık Mehmed gibi kasabanın ve civar ahalisinin yaz aylarında taşındıkları Yenice yaylasını da anar. Evliya Çelebi’nin ziyaretinden hemen sonra İskender Bey Camii’nin büyük kubbesi yıkıldı, fakat tekrar inşa edilmedi. Ancak vakfın mütevellisi Evrenosoğlu Süleyman Bey tarafından 1081’de (1670) caminin kubbesi yerine ahşap bir çatı yapıldı. Aynı yıllarda IV. Mehmed Yenice’yi ziyaret etti ve Süleyman Bey’in evinde kaldı.

1167’de (1754) Evrenosoğlu Şerif Ahmed kasabaya yüksek bir saat kulesi inşa ettirdi. Bu yapı fazla tanınmayan şair Ferîd’in yazdığı kitâbesiyle günümüzde hâlâ ayaktadır. 1805’te William Martin Leake, Yenice’yi daha önceki önemine dikkat çekercesine pek çok cami harabesinin bulunduğu bir kasaba olarak tasvir eder. 1831 nüfus sayımında Yenice-i Vardar kazasının kadın ve erkek toplam 13.622 kişilik müslüman nüfusu ve 8570 kişi civarında hıristiyan nüfusu vardı. 1848 Eylülünde İngiliz sanatçısı Edmund Lear kasabanın ayrıntılı bir panaromasını çizdi; ona göre burada yüksek minareleri bulunan dördü kubbeli altı cami mevcuttu. En çok dikkat çekeni ise Büyük Evrenosoğlu İskender Bey Camii idi. 1303’te (1885-86) Gazi Evrenos vakfının mütevellisi Mehmed Şefik Paşa, günümüzde mevcut olmayan uzun tamirat kitâbesinde de aktarıldığı gibi (Lowry - Erünsal, s. 36, 91-95) eski Evrenos türbesini XIX. yüzyılın Avrupa üslûbunda yeniden inşa ettirmiştir. Türbenin ön girişinin üzerinde yer alan kitâbeye göre bina 1910 yılında tekrar onarılmıştır.

Kāmûsü’l-a‘lâm’da Yenice-i Vardar 8281 kişilik nüfusu, on camisi, iki medresesi, bir rüşdiyesi, altı ibtidâî mektebi, ayrıca Yunan ve Bulgarlar’a ait mektepleri olan bir kasaba şeklinde tanımlanır. Kasabada 520 dükkân, otuz beş han, üç hamam, iki imaret ve büyük bir kışla bulunur. Yenice-i Vardar’ın eskiden daha müreffeh bir yer olduğu, kasabada yetişmiş pek çok âlim ve şairin varlığı da zikredilir. Karacaâbâd nahiyesiyle birlikte Yenice kazasının seksen dokuz köyü ve çoğunluğunu müslüman Türkler’in, diğerlerini Yunanlılar ile Bulgarlar’ın teşkil ettiği 40.394 kişilik bir nüfusu mevcuttur. Kasaba civarındaki verimli geniş ovada buğday, çavdar, yulaf, arpa, darı, mısır, pirinç, pamuk, tütün ve diğer ürünler yetiştirilir. Yörede ipek böcekçiliği yapılır, yıllık 100.000 okka (128.000 kg.) ipek kozası elde edilir. Ancak 1900 yılında Vasil Kançov’un ayrıntılı istatistiği bunlardan farklı sayılar verir. Buna göre 5100 Türk, 4000 Bulgar-hıristiyan, 300 Çingene, doksan yahudi, yirmi beş Yunanlı ve yirmi dört Eflaklı (Ulah) nüfusu bulunmaktadır. Yenice-i Vardar kazası doksan bir köye sahiptir. Kazada 9485’i Türkçe, 12.170’i Bulgarca konuşan müslüman Pomak, 24.789 Bulgar hıristiyan, 274 hıristiyan Eflak, yirmi dört Yunanlı ve 900 civarında müslüman Çingene’den meydana gelen toplam 48.760 kişilik bir nüfus vardır. Bu nüfusun 26.234’ü hıristiyan ve 22.555’i (% 46) müslümandır. Kāmûsü’l-a‘lâm’da müslümanların sayısı yüksek gösterilirken Kançov, Bulgarlar’ın sayısını yüksek gösterir. Bununla birlikte 1831-1900 yılları arasındaki yetmiş yıl boyunca sayımlar, Slavlar’la Yunanlılar tarafından uygulanan stratejiler doğrultusunda Osmanlı Balkanı’nın çoğu yerinde gözlenen bir durum olarak hıristiyanların


müslümanlardan çok daha hızlı biçimde arttığına işaret eder. 1900 yılı dolayında Makedonya topraklarıyla ilgili geniş bir araştırma yapan Adolf Struck, Yenice’yi 2000 evi olan, 6000’i Türk, 3000’i Slav, 700’ü Yunanlı ve Eflak’tan (Aromun) oluşan toplam 9700 kişilik nüfusa sahip bir yer diye tanıtır. Struck sadece yedi caminin varlığından söz eder. Kasabada bulunan pek çok harabenin eskiden buranın ne kadar çok önem taşıdığına işaret ettiğini belirtir. XIX. yüzyılda kasabada korkunç bir veba salgını çıkar; bu sebeple ahalinin çoğunluğu kasabayı terketmiş, nüfusu da hızlı bir düşüşe geçmiştir. Struck, Evrenosoğlu Ahmed Bey ve Abdullah-ı İlâhî Türbesi’ni görmüştür. Her ikisine karşı müslüman ahali derin bir saygı duymaktadır. Gazi Evrenos’un ve Ahmed Bey’in büyük su kemeri ayaktadır ve hâlâ kasabanın su ihtiyacını karşılamaktadır.

I. Balkan Savaşı’nda Osmanlı ve Yunan orduları arasındaki Yannitsa savaşı esnasında (11 Kasım 1912) Yenice-i Vardar’ın büyük bölümü yakılmış ve tahribata uğramıştır. Lozan Antlaşması’nın ardından Makedonya Türkleri ile Anadolu’daki Yunanlılar mübadele edildi. Yakınlardaki Moglena bölgesinin müslüman Ulahları gibi kasaba ve civarındaki yerlerde kendilerini müslüman ve Türk olarak tanımlayan ve Bulgarca konuşan Pomaklar bölgeyi terke zorlandı. Yunan ordusunun Makedonya’yı ele geçirmesi sırasında Bulgar piskoposluğuna bağlı kalmayı tercih eden Bulgar hıristiyanları kuzeye kaçtılar. Daha önce Yunan kilisesine bağlı kalanlar ise zamanla Grekleşti. II. Dünya Savaşı esnasında 1944 Eylülünde kasaba yeniden tahribata uğradı. Savaş sırasında vadideki Evrenosoğlu Ahmed Bey Camii ile Abdullah-ı İlâhî Türbesi’nin aşağısında yer alan çok kubbeli medresenin de aralarında bulunduğu harabe halindeki Osmanlı binalarının çoğu yıkıldı. 1967’de kasabanın en aşağı kısmında Paleo Pazarou (Eskipazar) diye adlandırılan yerde tarihî bir şadırvanın kalıntılarından olan ince bir mermer yalak hâlâ ayakta idi. II. Dünya Savaşı’ndan önce burada Şadırvanönü Han’ı mevcuttu ve yakınlarında altı kubbeli olan büyük Evrenosoğlu Ahmed Bey Bedesteni’nin kalıntıları vardı. Her iki binayı da Yenice’nin eski sakinleri çok iyi hatırlar. 1988’de İskender Bey Camii’nin yakınında bir apartmanın temelini atmak için yapılan kazıda büyük bir hanın alt katmanları ortaya çıktı. Bu kalıntılar sessizce ortadan kaldırıldı. Yunan ordusuna ait bir askerî kampın içinde bulunan Ahmed Bey Camii topçu atışları için hedef olarak kullanıldı. Portikonun yarısı, kubbenin büyük bir bölümü yıkıldı. 2009’da burası hâlâ aynı biçimdeydi.

Son yıllarda ayakta kalan Osmanlı binaları Yunan arkeolojik hizmetlerinin korumasına alındı. Bunlar Gazi Evrenos ve torunlarının türbeleri, yakınlardaki saat kulesi, Gazi Evrenos Hamamı, yıkık durumdaki Ahmed Bey Camii, Abdullah-ı İlâhî Hamamı, daha önce Evrenosoğlu Ahmed Bey’in mezarı olduğu söylenen XV. yüzyıldan kalma bir kubbeli mektep, İskender Bey Camii’nin harabesi ve 1949’dan itibaren Saint Paraskevi Kilisesi’ne dönüştürülen, daha önceki Şehreküstü mahallesinde yer aldığı bilinen bir türbeden ibarettir. 1916’da çekilen fotoğraflar çatıyla kaplı bir camiyle yanında bir türbenin varlığını göstermektedir. 2005-2006’da uzun bir süre pamuk fabrikasının deposu olan Gazi Evrenos Türbesi, Yunan arkeoloji hizmetlerince restore edilmiştir. Çalışmalar esnasında Evrenos’un mezarı açılmış, kemikleri (ve bulunan tesbihi) Selânik’e götürülmüştür. Kısa bir müddet sonra saat kulesi tamir edilmiştir. Aynı restorasyon planı ayakta kalan diğer Osmanlı binaları için de yürütülmüş, ancak Yunan Devleti’nin karşılaştığı ekonomik kriz sebebiyle bu faaliyetler sekteye uğramıştır.

Yenice-i Vardar aralarında şairler, yazarlar ve tasavvuf erbabının da bulunduğu birçok kişinin memleketidir. Bu çizgi XV. yüzyılın ikinci yarısında Şeyh Abdullah-ı İlâhî ve Haydarî şeyhi Baba Ali Mest-i Acemî ile başlar, bütün XVI. yüzyıl boyunca devam eder. Şair Nesîmî tarzında yazan Usûlî, Hurûfî şiirleri kaleme alan Derûnî, bütün Doğu dillerinde şiir yazan Yûsuf Sîneçâk, talebesi Hasan Sunahî ve kardeşi Hayretî, tarihçi ve şair Âgehî Mansûr Çelebi, divan şairi ve Mevlevî dervişi Garîbî, büyük şair Hayâlî Bey yanında ulemâdan Hâfız Mahmud Vardârî, Vardârî Şeyhzâde Mehmed Efendi ve Abdülkadir Vardârî zikredilebilir.

BİBLİYOGRAFYA:

Evliya Çelebi, Seyahatnâme, VIII, 170-176; Gibb, HOP, II, 373-375; III, 45-46, 58-69; A. Struck, “Die Makedonischen Niederlande”, Zur Kunde der Balkanhalbinsels, Sarajevo 1908, VII, 67-68; L. Schulze-Jena, Makedonien, Landschafts-und Kulturbilder, Jena 1927, s. 128-129; M. Kemal Özergin, “Rumeli Kadılıkları’nda 1078 Düzenlemesi”, İsmail Hakkı Uzunçarşılı’ya Armağan, Ankara 1976, s. 251-309; A. Stojanovski, Gradovite na Makedonija od krajot na XIV do XVII vek, Skopje 1981, s. 27, 36-37, 67-72, 92-95; V. Kravari, Villes et villages de Macédoine occidentale, Paris 1989, tür.yer.; M. Kiel, “Yenice-i Vardar (Vardar Yenicesi-Giannitsa): A Forgotten Turkish Cultural Centre in Macedonia of the 15th and 16th Century”, Studies on the Ottoman Architecture of the Balkans, Aldershot 1990, IV. Makale; E. I. Kanetaki, Othomanika Loutra ston Elliniko Horo, Athens 2004, s. 168-171; E. Mavrokefalidou, Giannitsa: Historical Photographic Album, Giannitsa 2007; F. Karagianni, “Giannitsa in the Ottoman Period”, Ottoman Architecture in Greece (ed. Ersi Brouskari), Athens 2008, s. 290-295; H. W. Lowry, The Shaping of the Ottoman Balkans: 1350-1550, Istanbul 2008, s. 58-64; a.mlf., In the Footsteps of the Ottomans: A Search for Sacred Spaces and Architectural Monuments in Northern Greece, Istanbul 2009, s. 79-81; a.mlf. - İsmail E. Erünsal, The Evrenos Dynasty of Yenice-i Vardar: Notes and Documents, Istanbul 2010; Mehmed Çavuşoğlu, “Hayretî’nin Yenice Şehr-engîzi”, GDAAD, sy. 4-5 (1976), s. 81-100; V. Demetriades, “The Tomb of Gâzi Evrenos Bey at Yenitsa and its Inscription”, BSOAS, XXXIX (1976), s. 328-332; a.mlf., “Problems of Landowning and Population in the Area of Gazi Evrenos Beğ’s Vakf”, Makedonika, XXIII, Thessaloniki 1981, s. 43-57; Kāmûsü’l-a‘lâm, VI, 4803-4804; Semavi Eyice, “Gazi Evrenosoğlu Camii ve Türbesi”, DİA, XIII, 449-450.

Machıel Kıel