YETKİN, Mustafa Saffet

(1866-1950)

Meclis-i Meşâyih reisi, Urfa mebusu.

Urfa’nın Hacıgazi mahallesinde doğdu. Babası aslen Musul’un Erbil kazasından Şeyh Abdülkadir Efendi, annesi Zehra Hanım’dır. İlk öğrenimini Urfa’da yaptı. Daha sonra Mısır’a gidip Ezher Üniversitesi’nde dört yıl Arapça okudu, dönüşünde Urfa müftüsü Hacı Abdüllatif Efendi’den icâzet aldı. Ağustos 1902’de Urfa İdâdîsi Farsça ve ahlâk dersleri muallimliğine tayin edildi. 1908’de Urfa Bidâyet Mahkemesi üyeliğinde bulundu. II. Meşrutiyet döneminde yapılan üç seçimde de (1908, 1912, 1913) Urfa’dan mebus seçildi. Bu yıllarda Kādiriyye tarikatı Hâlisiyye kolunun kurucusu Abdurrahman Hâlis et-Tâlibânî’nin oğlu ve halifesi Şeyh Ali et-Tâlibânî’ye intisap ederek hilâfet aldı. Aksaray Oğlanlar Tekkesi’nde vekâleten şeyhlik görevini sürdürürken Meclis-i Meşâyih reisliğine getirildi. Hazırladığı tâlimatnâmelerle Meclis-i Meşâyih’e yeni bir düzen vermeye çalıştı. Mustafa Sabri Efendi’nin şeyhülislâmlığı sırasında Meclis-i Meşâyih reisliğinden alınıp şeyhülislâmlığa bağlı Tedkīk-i Mesâhif-i Şerîf ve Müellefât-ı Şer‘iyye Meclisi reisliğine tayin edildi. 20 Eylül 1920’de bu görevinden azledildiyse de aynı yılın ekim ayında şeyhülislâm Mehmed Nûri Medenî Efendi zamanında görevine iade edildi. 1922’de Dârü’l-hikmeti’l-İslâmiyye üyeliğine getirildi. Bu kurumun aynı yılın ekim ayında faaliyetine son vermesi üzerine II. dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerine katılıncaya kadar Urfa Halvetî Dergâhı postnişînliğinde bulundu. Temmuz 1923 seçimlerinde Urfa’dan milletvekili seçildi. Umûr-ı Diyâniyye, İrşâd, Şer‘iyye ve Evkaf, Nizamnâme-i Dâhilî, Umûr-ı Tasarrufiyye, Diyanet ve Evkaf ve Me’mûrîn Encümen-i Mahsûsu heyetlerinde görev yaptı. Nizamnâme-i Dâhilî Heyeti başkanlığı ile Evkaf Heyeti sözcülüğünde bulundu. Bu görevleri esnasında çeşitli nizamnâme ve tâlimatnâmelerin hazırlanmasında rol oynadı. 3 Mart 1924 tarihinde elli üç arkadaşıyla birlikte hilâfetin kaldırılması ve Osmanlı hânedanının Türkiye dışına çıkarılması için kanun teklifi verdi. III. Dönem seçimlerinde meclis dışı kalan Saffet Efendi 27 Ekim 1950 tarihinde öldü.

Tedkīk-i Mesâhif-i Şerîf ve Müellefât-ı Şer‘iyye Meclisi reisi Şeyh Mustafa Saffet Efendi ile Dârü’l-hikmeti’l-İslâmiyye reisi İzmirli İsmail Hakkı Bey arasında tasavvuf kitaplarındaki hadislerin sıhhati konusunda başlayan tartışmalar Saffet Efendi’nin Tasavvufun Zaferleri, İzmirli’nin Mustasvife Sözleri mi Tasavvufun Zaferleri mi Hakkın Zaferleri adlı eserlerinin yazılmasına vesile olmuştur. İzmirli, Cerîde-i İlmiyye’de Gazzâlî’ye dair bir makalesinde (sene 5, sy. 53, 15 Cemâziyelevvel 1338) ahlâk ve tasavvuf kitaplarında hadis diye zikredilen sözlerin hadis değil büyüklerin ve mutasavvıfların sözleri olduğunu ileri sürmüş, Gazzâlî’nin bir eserinde geçen, “İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar” şeklindeki rivayeti örnek vermiştir. Şeyh Saffet “İstîzan” başlığıyla başında bulunduğu kurum adına yazdığı cevap tartışmayı başlatmış ve tartışma kurumlar arası resmî yazışmalar şeklinde devam etmiştir. Bu yazışmaların kaydedildiği Ahlâk ve Tasavvuf Kitaplarındaki Ahâdis Hakkında Dârü’l-Hikme ve Tetkîk-i Müellefât Arasındaki Münâkaşât-ı İlmiyye başlığını taşıyan defter (Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 537, 106 varak) yayımlanmıştır (İzmirli İsmail Hakkı-Şeyh Safvet, Ahlâk ve Tasavvuf Kitaplarındaki Hadislerin Sıhhati, nşr. İbrahim Hatiboğlu, İstanbul 2001).

Saffet Efendi 23 Mart - 14 Aralık 1911 tarihleri arasında otuz beş sayı yayımlanan haftalık Tasavvuf dergisinin imtiyaz sahipliği ve başmuharrirliğini yapmıştır. Dergi, Saffet Efendi’nin Cem‘iyyet-i Sûfiyye’nin bir dönem idare heyetinde bulunması ve ikinci reisliğini yapmasından dolayı cemiyetin resmî yayın organı gibi görülmüştür. Dergide daha çok tasavvuf terimleri, tasavvuf edebiyatı, tasavvufî mektuplar, hikmetler, menkıbeler ve hal tercümelerine ağırlık verilmiş, Cem‘iyyet-i Sûfiyye’de düzenlenen konferans ve seminer türü konuşmalar da yayımlanmıştır. Hüseyin Vassâf, Saffet Efendi’yi dinî ilimlerde ve tasavvufta otorite sahibi bir şahsiyet diye tanımlar. Ancak dönemindeki şeyhlerin kendisine yeterince iltifat etmemesine kırıldığını, Cumhuriyet devrinde onların aleyhinde birtakım girişimlerde bulunarak tekkelerin kapatılmasına yol açtığına dair rivayetler olduğunu söyler.

Eserleri. 1. Ulûm-ı Şer’iyye ve Asrî Müceddidlerimiz. Abdullah Cevdet, Milaslı İsmail Hakkı ve özellikle İsmail Hakkı İzmirli’nin Kur’an ve tefsir ilimlerine dair bazı görüşlerini eleştiren bir risâledir (İstanbul 1340). 2. Tasavvufun Zaferleri yahud el-Burhân ve’d-delîl alâ mâ havâhü’ş-şerh ve’t-tahlîl mine’l-ebâtîl. Saffet Efendi, İsmail Hakkı İzmirli ile giriştiği tartışmanın hemen ardından bu eserinde görüşlerini geniş biçimde açıklamıştır (İstanbul 1343/1925). 3. Yeni Zihniyetler ve Bir Müceddid-i Mechûl (İstanbul 1338 r./1340 h.). Saffet Efendi ayrıca Cumhuriyet döneminde Fahreddîn-i Irâkī’nin LemaǾât (Parıltılar, İstanbul 1948;


Ankara 1963), Şehâbeddin es-Sühreverdî’nin Heyâkilü’n-nûr (Nur Heykelleri, İstanbul 1949; Ankara 1963, 1986), İbn Atâullah el-İskenderî’nin el-Ĥikemü’l-ǾAtâǿiyye (İstanbul 1950) adlı eserlerini Türkçe’ye tercüme etmiştir. Ölümünden sonra da iki makalesi yayımlanmıştır (“Muhyi’d-dîn-i Arabî ve Tasavvuf”, AÜİFD, I/1 [1952], s. 22-29; “Tasavvuf Istılahları”, AÜİFD, I/4 [1952], s. 1-13).

BİBLİYOGRAFYA:

İstanbul Müftülüğü Meşihat Arşivi, Sicill-i Ahvâl Dosyası, nr. 1373; Hüseyin Vassâf, Sefîne-i Evliyâ (haz. Mehmet Akkuş - Ali Yılmaz), İstanbul 2006, I, 142; III, 463, 466-467; Türk Parlamento Tarihi: TBMM-II. Dönem: 1923-1927 (haz. Kâzım Öztürk), Ankara 1995, III, 776-777; Sadık Albayrak, Son Devir Osmanlı Ulemâsı, İstanbul 1996, IV, 120-121; İzmirli İsmail Hakkı - Şeyh Safvet, Ahlâk ve Tasavvuf Kitaplarındaki Hadislerin Sıhhati (nşr. İbrahim Hatiboğlu), İstanbul 2001, neşredenin girişi, s. 15-43; Nafiz Danışman, “Tasavvuf Şiirlerinden Düşündürücü Tercümeler”, AÜİFD, V/1-4 (1956), s. 79; Mustafa Birol Ülker - Ömer Faruk Bahadır, “Şeyh Mustafa Safvet (Yetkin) ve Tasavvuf Dergisi”, Müteferrika, sy. 24, İstanbul 2003, s. 145-157; Mustafa Kara, “Cem‘iyyet-i Sûfiyye”, DİA, VII, 335; Bilgin Aydın, “Meclis-i Meşâyih”, a.e., XXVIII, 247-248.

Mustafa Birol Ülker