ZEVÂVÎ

(الزواوي)

Zeynüddîn Abdüsselâm b. Alî b. Ömer ez-Zevâvî el-Mâlikî

(ö. 681/1282)

Kıraat âlimi, Şam Mâlikî kādılkudâtı.

588 (1192) veya 589’da Cezayir’in sahil şehri Bicâye’de doğdu. Zevâvî nisbesi Bicâye’nin yüksek kesimlerinde dağlık bölgelerde yaşayan, zamanla Mısır ve Şam’a yayılan, birçok kolu bulunan Berberî kabilesi Zevâve’den gelmektedir. Kabilenin yaşadığı bölgede Zevâve adıyla anılan tarihî bir beldeden de söz edilir (Yâkūt, III, 155). Çocukluk döneminden sonra 614 (1217) veya 615 yılında (Yûnînî, IV, 173) Mısır’a giden Zevâvî, Kahire’de Ebû Abdullah Muhammed b. Abdülhâlik el-Mısrî’den İsmâil b. Halef es-Sarakustî’nin el-ǾUnvân fi’l-ķırâǿâti’s-sebǾi ile Mekkî b. Ebû Tâlib’in et-Tebśıra fi’l-ķırâǿâti’s-sebǾ adlı eserini okudu. Ardından İskenderiye’de Îsâ b. Abdülazîz el-İskenderânî’den çeşitli kıraat rivayetlerini öğrenerek icâzet aldı (Zehebî, MaǾrifetü’l-ķurrâǿ, III, 1350). 617’de (1220) Dımaşk’a yerleşti ve burada kırâat-i seb‘a-yı bir kere de Alemüddin es-Sehâvî’den okudu. Bu hocasından hadis dersleri aldı ve hadisçi yönüyle de tanındı (Zehebî, el-MuǾîn, I, 217). Zevâvî, Ebü’l-Feth Muhammed b. Ali el-Ensârî’den sonra, Ebû Şâme el-Makdisî gibi bir kıraat otoritesinin varlığına rağmen, vakfiyesinde kıraat ilmini en iyi bilenin göreve getirilmesinin şart koşulduğu (İbnü’l-Cezerî, II, 186) Ümmü Sâlih Türbesi (Türbetü’s-Sâlihiyye) meşihatlığına tayin edildi ve bu görevini yirmi iki yıl sürdürdü. İbrâhim el-İskenderî, Ebû Bekir Muhammed b. Ebû Bekir el-Mevsılî, Şehâbeddin Ahmed b. Nehhâs el-Hanefî, Zeynüddin el-Harîrî el-Mizzî ve Muhammed b. Abdülazîz el-Beyânî onun kıraat okuttuğu talebelerinden bazılarıdır.

Mâlikî fıkhında da derinleşen Zevâvî, zamanla Dımaşk’ta Mâlikî mezhebinin fetva makamına yükseldi. Mâlikîler’in dört medresesinden biri olan, Emeviyye Camii’nin batısındaki Mâlikî Zâviyesi’nde ve Salâhiyye (Nûriyye) Medresesi’nde ders verdi. Bu medreselerde hocası Cemâleddin İbnü’l-Hâcib’den devraldığı tedrîs vazifesini kendisinden sonra damadı Cemâleddin ez-Zevâvî devam ettirdi. Kadılık teşkilâtına yenilikler getirerek önce Kahire’de, bir yıl sonra 664’te (1266) Dımaşk’ta kādılkudâtlık makamının sayısını dörde çıkaran I. Baybars’ın fermanıyla aynı yıl Dımaşk Mâlikî kādılkudâtlığına ilk tayin edilen kadı oldu (İbn Kesîr, XIII, 264). Hanbelî kadısıyla birlikte Zevâvî, başta kadılık görevini kabul etmek istemediyse de görevi reddetmesi durumunda bütün makamlarından azledilip ülkeden sürüleceği tehdidi karşısında evkaf işleriyle ilgilenmeme ve maaş almama şartıyla bu görevi üstlenebileceğini bildirdi ve isteği kabul edildi. Zevâvî, Hanefî kadısı Şemseddin Abdullah b. Muhammed b. Atâ’nın vefat ettiği gün (8 Cemâziyelevvel 673/9 Kasım 1274) kadılık görevini bıraktı. Yerine nâibi ve damadı


Cemâleddin ez-Zevâvî getirildi. Bu görevinden ayrıldıktan sonra Dımaşk’ta 8 Receb 681 (12 Ekim 1282) tarihinde vefatına kadar tedrîs ve iftâ faaliyetlerine devam etti. Cenaze namazına Sultan Kalavun’un Şam nâibi Lâçin’in yanı sıra çeşitli kesimlerden büyük bir kalabalık katıldı. Şam’ın Bâbüssagīr Kabristanı’na defnedilen Zevâvî’nin kabri zamanla ziyaretgâh haline geldi. İbnü’l-Cezerî hocası İbnü’l-Lebbân ile birlikte onun kabrini ziyaret ettiğini söyler (Ġāyetü’n-Nihâye, I, 349). Alçak gönüllülüğü ve zâhidliğiyle bilinen Zevâvî ilmiyle amel eder, emir bi’l-ma‘rûf nehiy ani’l-münker konusunda titiz davranırdı. Muhtaçlara yardım elini uzatır, toplumdaki mevkiine ve saygın kişiliğine rağmen özel işlerini kendisi görmeye çalışır, çarşı alışverişlerini kendi yapar, eşyasını kendi taşırdı.

Zevâvî’nin günümüze ulaşan tek eseri et-Tenbîhât Ǿalâ maǾrifeti mâ yaħfâ mine’l-vuķūfât adını taşır. İbnü’l-Cezerî’nin semâ yoluyla hocası İbnü’s-Sellâr Abdülvehhâb b. Yûsuf’tan, onun da aynı şekilde Ahmed el-Harrânî’den okuduğunu belirttiği eser (a.g.e., I, 348), kaynaklarda Kitâbü’l-Vaķf ve’l-ibtidâǿ adıyla geçen (a.g.e., I, 68) eserle aynı olup (Ömer Yûsuf Abdülganî Hamdân, sy. 5 [1429], s. 406) çeşitli yazma nüshaları mevcuttur (Riyad Merkezü’l-Melik Faysal li’l-buhûs ve’d-dirâsâti’l-İslâmiyye, nr. 2694-4-F; Kahire Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye, nr. 103 [Tefsir M]). Eserin ayrıca iki farklı isimle kaydedilen nüshaları bulunmaktadır: Kitâb fi’l-vuķūfi’l-ġarîbe fi’l-Ķurǿâni’l-Kerîm ve me’ş-tehera fîhi’l-ħilâf beyne muśannifîhâ (el-Fihrisü’ş-şâmil, I, 77 ve Kitâbü’l-Vaķf, Berlin Ktp., 1/217, nr. 11/570). Abdüsselâm Miftâh Muhammed el-Futaysî eser hakkında yüksek lisans tezi hazırlamıştır (et-Tenbîhât Ǿalâ maǾrifeti mâ yaħfâ mine’l-vuķūfât: Taĥķīķu maħŧûŧin li’ş-Şeyħ ǾAbdisselâm b. ǾAlî ez-Zevâvî, 2006, Câmiatü Ömer el-Muhtâr [Beyzâ/Libya]). Eserin Ahmed Receb Ahmed Ebû Sâlim tarafından tahkik edilip neşre hazırlandığı da belirtilmektedir (http://www.ahlalhdeeth. com/vb/showthread.php?t=232880). Zevâvî’nin Kur’an’daki âyetlerin sayısına dair bir eserinden daha söz edilmekteyse de (Zehebî, MaǾrifetü’l-ķurrâǿ, III, 1350) bunun günümüze ulaşıp ulaşmadığı bilinmemektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân, III, 155; İbn Hallikân, Vefeyât, VI, 197; İbnü’s-Sukāî, Tâlî Kitâbi Vefeyâti’l-aǾyân (nşr. ve trc. J. Sublet), Dımaşk 1974, s. 105-106; Yûnînî, Źeylü Mirǿâti’z-zamân, Haydarâbâd 1380/1961, IV, 173-174; Ahmed b. Abdülvehhâb en-Nüveyrî, Nihâyetü’l-ereb (nşr. Müfîd M. Kumeyha v.dğr.), Beyrut 1424/2004, XXX, 79, 139; XXXI, 61-62; Zehebî, MaǾrifetü’l-ķurrâǿ (Altıkulaç), III, 1207-1208, 1350-1352; a.mlf., el-MuǾîn fî ŧabaķāti’l-muĥaddiŝîn (nşr. Hemmâm Abdürrahîm Saîd), Amman 1404/1984, I, 217; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihâye, Beyrut 1982, V, 374; XIII, 264, 300, 305; İbnü’l-Cezerî, Ġāyetü’n-Nihâye, I, 67-68, 348-349, 539; II, 141, 186; el-Fihrisü’ş-şâmil: el-Ķurǿân ve Ǿulûmüh, et-tecvîd, Amman 1405/1985, I, 77; Ömer Yûsuf Abdülganî Hamdân, “İǾlâmü ehli’l-beśâǿir bimâ evredehû İbnü’l-Cezerî mine’l-künûz ve’ź-źeħâǿir (Delîlün müfehresün li-kütübi .ulûmi’l-Kurǿân el-vâride fî Gāyeti’n-Nihâye)”, Mecelletü MaǾhedi’l-İmâmi’ş-Şâŧıbî li’d-dirâsâti’l-Ķurǿâniyye, sy. 5, Cidde 1429/2008, s. 406-407.

Adem Yerinde