ZEYD b. SÂBİT

(زيد بن ثابت)

Ebû Hârice (Ebû Saîd) Zeyd b. Sâbit b. Dahhâk el-Hazrecî en-Neccârî

(ö. 45/665 [?])

Sahâbî.

Hicretten on bir yıl önce (m. 611) Medine’de doğdu. Hazrec kabilesinin Neccâroğulları kolundandır. Babası Sâbit, Buâs savaşında öldüğünde Zeyd altı yaşındaydı. Annesi Nevvâr bint Mâlik’tir. Çok akıllı ve hâfızası güçlü bir çocuk olan Zeyd, Hz. Peygamber Medine’ye gelmeden önce on yedi sûreyi ezberlemişti. Hicretten hemen sonra akrabaları tarafından Resûl-i Ekrem’e tanıtıldı, ezberlediği sûreleri ona okudu ve onun takdirini kazandı. Resûlullah, yahudilerle yaptığı görüşmeler ve yazışmalar sırasında kendisine yardımcı olması için Zeyd’in İbrânîce (veya Süryânîce) yazmayı öğrenmesini istedi; o da kısa sürede bu yazıyı öğrendi. Bedir Gazvesi’nde esir düşen müşriklerin okur yazarlarından okuma yazma öğrenenler arasında Zeyd de vardı (DİA, XXIX, 5). Zeyd b. Sâbit’in ayrıca Farsça, Rumca, Kıptîce ve Habeşçe bildiği, Farsça’yı kisrânın elçisinden, Rumca’yı Resûlullah’ın hâcibinden, Habeşçe’-yi ve Kıptîce’yi de yine Resûlullah’ın hizmetçilerinden öğrendiği rivayet edilmektedir (DİA, XL, 489). Yaşı küçük olduğundan Uhud Gazvesi’ne katılmasına izin verilmedi ve şehirde kalanları korumakla görevlendirildi. Hendek Gazvesi’nde hendek kazılırken çıkan toprağı taşımaya yardım etti. Resûl-i Ekrem onun bu gayretini görünce, “Ne kadar iyi bir çocuk!” diye takdirlerini bildirdi. Hayber’in fethi sırasında kendisine müslümanların sayısını tesbit etme görevi verildi. Vahiy inmeye başladığında Hz. Peygamber’in kendilerine haber gönderdiği kâtipler arasında Zeyd de vardı. Aynı zamanda Resûl-i Ekrem zamanında Kur’ân-ı Kerîm’in tamamını ezberleyen ensara mensup dört kişiden biriydi (Tirmizî, “Menâķıb”, 32; İbn Sa‘d, II, 355).

Hz. Ebû Bekir döneminde de kâtiplik yapan Zeyd’in bu dönemde üstlendiği ilk önemli görev Kur’ân-ı Kerîm’in cem‘idir. Yemâme Savaşı ile diğer bazı savaşlarda hâfız sahâbîlerden bir kısmının şehid olması üzerine Kur’an’ın toplanması fikrini Halife Ebû Bekir’e açan Hz. Ömer bu hususta onu ikna etti. Ebû Bekir’in emriyle Zeyd b. Sâbit’in başkanlığında kurulan heyet Kur’an âyetlerinin yazılı olduğu sayfaları bir araya getirip Kur’an’ı cemetmekle


görevlendirildi. Yanlarında yazılı Kur’an metinleri bulunanların bunların âyet olduğuna şâhitlik edecek iki kişiyle birlikte heyete başvurmaları ilân edildi. Heyet üyeleri ashabın getirdiği yazılı metinleri kontrol edip yazıyordu. Böylece Kur’an yazılı malzeme ve ezber yardımıyla eksiksiz olarak toplandı ve Hz. Ebû Bekir’e teslim edildi. Cemedilen Kur’an başta Hz. Ömer ve Ali olmak üzere bütün sahâbenin onayını aldı. Abdullah b. Mes‘ûd’un tavsiyesine uyularak derlenen metne “el-mushaf” adı verildi.

Yermük Savaşı günü Zeyd’e ganimetleri taksim etme görevi verildi. Hz. Ömer, Zeyd’i kendisine danışman tayin etti. Hem bazı nasların anlaşılması ve uygulanmasında hem de hakkında nas olmayan yeni meselelerin çözümünde ona danışırdı. Yine Ömer döneminde Medine’de davalara Zeyd bakar, halife şehirde bulunmadığı zaman ona vekâlet ederdi. Hz. Osman döneminde halifeye vekâletin yanı sıra beytülmâle bakmakla görevlendirildi. Aynı dönemde, Ebû Bekir zamanında cemedilen mushafı çeşitli şehirlere gönderilmek üzere istinsah eden heyetin başkanlığını yaptı. Hz. Osman’ın evi kuşatıldığında halifenin evine girdi, dışarıdaki muhasaracıları teskin etmeye çalıştı ve ensardan bazılarını muhasaradan vazgeçirdi. Zeyd’in 45, 51 veya 55 yılında vefat ettiğine dair rivayetler vardır. Bunların içinde en çok 45 yılıyla ilgili rivayet tercih edilmektedir. Cenaze namazını Hicaz Valisi Mervân b. Hakem kıldırmış, Medine’de birçok kişi onun için üç gün yas tutmuştur. Zeyd birkaç evlilik yapmıştır. İlk eşi Ümmü Cemîl bint Mücellil’den bir, Ümmü Sa‘d Cemîle bint Sa‘d b. Rebî‘den on üç, Amre/Umeyre bint Muâz b. Enes’ten dört; adı bilinmeyen bir hanımdan dört; bir diğerinden ise yedi olmak üzere yirmi dokuz çocuğu dünyaya gelmiştir.

İslâm tarihi boyunca Zeyd b. Sâbit’in adı Hz. Ömer, Ali, İbn Mes‘ûd, Übey b. Kâ‘b ve Ebû Mûsâ el-Eş‘arî’yle birlikte ilim ve fetva ehli olan sahâbîler arasında zikredilmiştir. Zeyd fıkhî konularda vuku bulmuş olaylar üzerine görüş bildirir, kendisine sorulan bir olayın vuku bulup bulmadığını sorar, gerçekleşmeyen olaylar hakkında cevap vermezdi. Ahmed b. Hanbel el-Müsned’de Zeyd b. Sâbit’ten doksan beş hadis nakletmiştir. Kendisinden Ebû Hüreyre, İbn Abbas, İbn Ömer, Ebû Saîd el-Hudrî, Enes b. Mâlik, Sehl b. Sa‘d, Ebû Ümâme b. Sehl gibi sahâbîlerin yanı sıra Mervân b. Hakem, Saîd b. Müseyyeb, Kabîsa b. Züeyb, Ebân b. Osman, Atâ b. Yesâr, Süleyman b. Yesâr, Urve b. Zübeyr, Tâvûs b. Keysân, Büsr b. Saîd ve çocukları Hârice ile Süleyman gibi birçok tâbiî hadis rivayet etmiştir. Zeyd’in verdiği hükümleri en iyi bilen Kabîsa b. Züeyb onun fıkıh alanında iyi bir takipçisiydi (DİA, XXIV, 39). Tâbiîn neslinin kıraat âlimlerinden Ebû Abdurrahman es-Sülemî de Zeyd’in talebesi olup on üç yıl boyunca kendisine Kur’an’ı baştan sona okumuştur (DİA, X, 87).

Zeyd b. Sâbit, hadisleri anlama ve sünnetleri tesbit etme hususunda uzman bir sahâbîydi. Hadis konusundaki bilgisine güvenilir ve, “Allah Âişe’yi bağışlasın, biz Resûlullah’ı ondan daha iyi biliyoruz” derdi. Yanlış anlatılan hadis ve uygulamaları farkettiğinde hemen düzeltirdi. Tarlaların kiraya verilmemesi gerektiğine dair Râfi‘ b. Hadîc’in Resûl-i Ekrem’e izâfe ederek naklettiği bir sözü duyan Zeyd onun hadisi eksik duyduğunu söylemiş ve şu açıklamayı yapmıştır: “Allah, Râfi‘ b. Hadîc’e mağfiret etsin. Ben bu hadisi ondan daha iyi biliyorum. Ensardan iki kişi kavga edip Hz. Peygamber’in yanına gelmiş, o da kendilerini dinledikten sonra, ‘Eğer durumunuz böyle ise tarlaları kiraya vermeyin’ demişti; Râfi‘ b. Hadîc de onun sadece, ‘Tarlaları kiraya vermeyin’ sözünü işitmiştir.” Bu haberde Zeyd sözün hangi bağlamda kullanıldığını bildiğini, Râfi‘in söz-bağlam ilişkisini kuramadığı için bunu bir yasaklama zannettiğini ve hadislerin sebep-ortam bütünlüğü içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.

Zeyd b. Sâbit ayrıca geniş ferâiz bilgisine sahipti. Bu husus onu bi‘set döneminde ön plana çıkaran önemli özelliklerdir. Sonraki yıllarda fıkıh alanında belli başlı isimler arasında yer alması Zeyd’in bütün dinî alanlarda kendisini yetiştirdiğini göstermektedir. Ferâiz konusundaki derin bilgisini bizzat Hz. Peygamber, “Ümmetim içinde ferâizi en iyi bilen Zeyd’dir” sözüyle dile getirmiştir (Tirmizî, “Menâķıb”, 32). Tâbiîn âlimlerinden Mesrûk b. Ecda‘, Zeyd’in ferâiz bilgisini değerlendirirken Âl-i İmrân sûresinin 7. âyetindeki “râsihûn” kelimesine telmihte bulunarak onun ilimde derinlik sahiplerinden olduğunu söylemiş ve ferâize dair bazı görüşlerini hocası Abdullah b. Mes‘ûd’un görüşlerine tercih etmiştir (Dârimî, “Ferâǿiż”, 8). Şâfiî’nin ferâiz hakkındaki görüşlerinde Zeyd’in etkisi büyük olmuş (DİA, XXXII, 248), Hâkim en-Nîsâbûrî, onun ferâiz konusundaki görüşlerinin bütün sahâbe tarafından hüccet kabul edildiğini bildirmiştir (el-Müstedrek, IV, 371). Bazı çağdaş kaynaklarda Zeyd’in ferâiz konusunda eser verenlerin ilki olduğu belirtilir (M. Mustafa el-A‘zamî, s. 65; DİA, XII, 363). Resûl-i Ekrem döneminde fetva veren sahâbîler arasında da zikredilen Zeyd’in bu fetvaları muhtemelen daha çok ferâize dairdir.

Zeyd b. Sâbit hakkında yapılan çalışmalar arasında Safvân Adnân Dâvûdî’nin Zeyd b. Ŝâbit kâtibü’l-vaĥy ve câmiǾu’l-Ķurǿân’ı (Dımaşk 1990), İbrahim Taşcı’nın Zeyd b. Sâbit ve Kur’an-ı Kerim’e Hizmeti (doktora tezi, 1999, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü), Durak Pusmaz’ın Zeyd b. Sâbit ve Kur’an İlimlerindeki Yeri (yüksek lisans tezi, 1986, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü), Fâiz Hâmid Muhammed Kureşî’nin Zeyd b. Ŝâbit ve merviyyâtühû fî Müsnedi’l-İmâm Aĥmed (yüksek lisans tezi, 1981, Ümmü’l-Kurâ Üniversitesi [Mekke]), Muhammed Revvâs Kal‘acî’nin MevsûǾatü fıķhi Zeyd b. Ŝâbit (Beyrut 1993) adlı çalışmaları sayılabilir.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, II, 355, 358-362; İbn Kuteybe, el-MaǾârif (Ukkâşe), s. 154, 284, 342; Hâkim, el-Müstedrek, II, 225; IV, 371; İbn Abdülber, el-İstîǾâb, I, 551-554; İbn Asâkir, Târîħu Dımaşķ (Amrî), XIX, 295-341; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe (Bennâ), II, 278-279; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, II, 426-441; İbn Hadîde, el-Miśbâĥu’l-muđî fî küttâbi’n-nebiyyi’l-ümmî (nşr. Muhammed Azîmüddin), Beyrut 1405/1985, I, 93-95; İbn Hacer, el-İśâbe, I, 561-562; M. Mustafa el-A‘zamî, Küttâbü’n-nebî, Riyad 1401/1981, s. 65-67; M. Lecker, “Zayd b. Thābit”, EI² (İng.), XI, 476; Muhsin Demirci, “Ebû Abdurrahman es-Sülemî”, DİA, X, 87; Ali Bardakoğlu, “Ferâiz”, a.e., XII, 363; Mehmet Efendioğlu, “Kabîsa b. Züeyb”, a.e., XXIV, 39; Nebi Bozkurt, “Mektep”, a.e., XXIX, 5; a.mlf., “Tercüman”, a.e., XL, 489; Şükrü Özen, “Müzenî”, a.e., XXXII, 248.

Bünyamin Erul