ZEYİL

(الذيل)

Bir kitabı içerik veya kronoloji açısından tamamlamak, eksiklerini gidermek ve ilâveler yapmak amacıyla yazılan eser türü.

Sözlükte zeyl (çoğulu züyûl, ezyâl) “kuyruk, elbise eteği, bir şeyin devamı, bir yazıya ek olarak yazılan yazı” gibi anlamlara gelir. Aynı kökten tezyîl “kitaba yazılan ek” demektir. Batı dillerinde zeyil “supplement, appendice, excursus” gibi terimlerle karşılanır. Telif edebiyatında zeyil bir asıl metnin veya eserin içeriğini tamamlamak için ona ek olarak yazılan eserdir. İslâm telif geleneğinde zeyille eş anlamlı veya yakın anlamda birçok terim kullanılmıştır. Bunlar “sıla, tekmîl, tekmile, ikmal, tetimme, tamam, itmam, fâit, fevât, istidrâk, müstedrek, ziyâde, ziyâdât, zevâid” ve daha az kullanılan “tehzîb, teznîb, tatrîz, vâfî, muktefî, vişâh, tevşîh, mâ ağfelehû, medd, sebt” gibi kelimelerdir. Sılada bir eserin devamı, tamamlayıcısı ve eki olma; ikmal-tekmil-tekmile ile itmam-tetimme-tamamda asıl metnin eksiklerini telâfi etme niteliği; fâit-fevât, istidrâk-müstedrekte gözden kaçan, unutulan, ihmale uğrayan bilgileri telâfi etme, hataları düzeltme özelliği esastır. Fâit-fevât, istidrâk-müstedrek, ziyâde-ziyâdât-zevâid türü zeyillerde temel metne nisbetle bilgi kopukluğu ve kesikliğinin giderilmesi, diğer tür zeyillerde ise zamanla ortaya çıkan yeni bilgilerle temel metnin devamının sağlanması amaçlanır. Nitelikten çok niceliği belirten


ziyâde-ziyâdât-zevâid başlıklı eklerde fıkıh fürûu ile hadislerdeki bilgi kopukluğunun ve kesintinin telâfisi hedeflenir. Bununla birlikte bu terimlerin kullanım nüansları zamanla kaybolmuş, eş anlamlı veya yakın anlamlı kelimeler haline gelmiş, aynı zeylin adında “sılatü’t-tekmile, tekmiletü’s-sıla, ez-zeyl ve’t-tekmile ve’s-sıla ...” şeklinde birleşmiştir.

İslâm telif geleneğinde bilinen en kadîm zeyil eserleri Halîl b. Ahmed’in (ö. 175/791) Arapça ilk sözlük olan Kitâbü’l-ǾAyn’ı etrafında oluşmuştur. Bizzat kendisinin, sözlükteki yanlışları düzeltmek ve eksiklikleri gidermek için kaleme aldığı Fâǿitü Kitâbi’l-ǾAyn’ı ile bilinen ilk zeyil terimi de fâit olmuştur. Daha sonra Gulâmü Sa‘leb bu terimi Fâǿitü’l-Faśîĥ ve Fâǿitü’l-Cemhere adlı eserlerinde kullanmış, Muhammed b. Kâmil de atlarla ilgili kelime ve tabirleri topladığı el-Ĥalbe’sine zeyil olarak Fâǿitü’l-Ĥalbe’yi yazmıştır. Yine Kitâbü’l-ǾAyn’ın hatalarını tashih etmek ve eksiklerini tamamlamak üzere II. (VIII.) yüzyılın sonlarından itibaren başlayan ve IV. (X.) yüzyılda devam eden zeyillerle de istidrâk ve müstedrek terimleri ilk defa kullanılmıştır. Kitâbü’l-ǾAyn’a bu başlıklarla zeyil yazanlar Nadr b. Şümeyl, Nasr b. Ali el-Cehzamî, Müerric es-Sedûsî, Mufaddal b. Seleme, İbn Düreyd, Ebû Ali el-Kālî, Ebû Bekir ez-Zübeydî ve Ebü’l-Feth Muhammed b. Ca‘fer İbnü’l-Merâgī’dir. Özellikle fıkıh ve hadis ilimlerinde yaygın olarak geçen ve nitelikten çok nicelik değeri taşıyan en kadîm zeyil terimleri arasında ziyâde, ziyâdât, zevâid görülür. Halîl b. Ahmed’in hemen ardından Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî, II. (VIII.) yüzyılın ikinci diliminde, Hanefî fıkhının fürûuna dair Ebû Yûsuf’un yazdırdığı (imlâ) meselelere kendisinin ilâvelerini yahut daha önce kaleme aldığı zâhirü’r-rivâye eserlerinde bulunmayan meseleleri kapsayan ez-Ziyâdât’ını yazmış, bunda eksik bıraktıklarını Ziyâdâtü’z-Ziyâdât adıyla belki de ilk defa zeyil üzerine zeyil yazma geleneğini başlatmıştır. Sıla terimi, muhtemelen IV. (X.) yüzyılın ortalarına doğru Ebû Muhammed Abdullah b. Ahmed el-Fergānî’nin Taberî tarihine yazdığı Śılatü’ŧ-Ŧaberî ile başlamıştır. Aynı asırda Ebû Mansûr el-Fergānî babasının Śıla’sına bir sıla yazmıştır. Daha sonra Endülüs muhitinde Arîb b. Sa‘d el-Kurtubî Śılatü Târîħi’ŧ-Ŧaberî’yi kaleme almış ve özellikle İbnü’l-Faradî’nin Târîħu Ǿulemâǿi’l-Endelüs’üne İbn Beşküvâl’in yazdığı eś-Śıla adlı meşhur zeylinden itibaren anılan çevrede sıla başlıklı zeyiller yaygın biçimde telif edilmiştir. Rûdânî’nin Śılatü’l-ħalef bi-mevśûli’s-selef’inde (rivayetine icâzet aldığı eserlerin fihristi) olduğu gibi bazı eser başlıklarında yer alan sıla kelimesi zeyil değil “ödül, hediye, bağış” anlamındadır (başka örnekler için bk. Brockelmann, GAL, I, 360; Suppl., I, 612; Sezgin, VIII, 84; Îżâĥu’l-Meķnûn, II, 70).

İslâm telif geleneğinde zamanla biriken ya da ihmal edilen, fark edilmeyen bilgilerin kesintiye uğramadan akışını, sürekliliğini ve tekâmülünü sağlayan zeyiller köklü tarihi, gelenekleri ve sayılarının çokluğu bakımından başka uygarlıklarda eşine rastlanmayan bir medeniyet olgusuna işaret eder. Zeyillerin temel özellikleri şöylece sıralanabilir: Zeyil ana metne bağlı bir eser olmakla birlikte ondan bağımsız bir varlığa sahiptir; asıl metni hariçten tamamlar, genellikle onun içeriğine müdahale etmez. Ana fonksiyonu asıl metnin tekâmülünü ve devamını sağlamaktır. Asıl ile zeylin telif yöntemi genelde aynı olur. Bilhassa tarih ve biyografi eserlerinde tarihî bir olgu olarak asıl metnin sona erme noktasıyla zeylinin başlama noktası belirli olur (Kemâl Arafât Nebhân [1423/2002], s. 141-143). Asıl metnin sona erme tarihi umumiyetle biyografileri ele alınan kişilerin veya metin yazarının vefat tarihidir. Bazı zeyillerde asıl metnin sona eriş ve dolayısıyla zeylin başlama noktası/tarihi açıkça belirtilirken bazılarında bu husus açık değildir. Teorik olarak zeylin asıl metnin içeriğine temas etmemesi, müdahalede bulunmaması ve bilgilerin tekrarlanmaması bir ilke ise de zeyillerin birçoğu asıl metnin eksiklerini tamamlayan (istidrâk) bir nitelik taşır. Kimi zaman bir ana metnin muhtasarı zeyil unsurları içermesiyle muhtasar-zeyil karışımı görülür. Meselâ Şâfiî fıkhı fürûuna dair İbnü’l-Kās et-Taberî’nin el-Miftâĥ’ına Ebû Ali Hasan b. Muhammed ez-Zücâcî et-Taberî’nin yazdığı et-Tehźîb adlı muhtasar böyledir. Bu muhtasar, asıl metinde yer almayan fer‘î meseleleri de kapsadığı için Zevâǿidü’l-Miftâĥ olarak da adlandırılmıştır (Keşfü’ž-žunûn, I, 517; II, 1769). Umumiyetle zeyiller asıl metnin cüzi bilgiler içeren önemsiz bir eki gibi telakki edilirse de bazı zeyiller gerek telif yöntemi gerekse içerik bakımından asıl metinlerin düzeyinin üstüne çıkar. Bazı zeyil adlarında onun zeyil olduğunu belirten terminolojiye rastlanmaz. Dümyetü’l-ķaśr’ın (Bâharzî) zeyli el-Vişâĥ (Ali b. Zeyd el-Beyhakī), bunun da zeyli Dürretü’l-Vişâĥ (Beyhakī), Ebü Mervân İbn Zühr’ün et-Teysîr’inin zeyli el-CâmiǾ (İbn Zühr), İmâmü’l-Haremeyn el-Cüveynî’nin el-ǾUmed ve el-Esâlîb’inin zeyli ed-Dürretü’l-muđıyye’si ve Arapça sözlüklere zeyil olarak yazılan MuǾcemü Dozy (Supplément aux dictionnaires arabes) gibi.

Niteliklerine göre zeyil çeşitleri şu şekilde sıralanabilir: 1. Kâmil-mübâşir zeyil. Adında zeyil olduğuna dair bir terim geçen, temel işlevi nasların tekâmül ve devamını sağlamak olan, ana metnin sonuyla zeylin başlama noktası belirli olan tam bağımsız zeyiller bu kategoriye dahildir. 2. İstidrâk zeyli. En çok hadis ve lugat kitaplarında görülen bu türde asıl eserin metninin doğru olarak tesbiti, daha düzgün bir ifade ile inşası, hata ve noksanlarının telâfisi hedeflenir. Bir eserin hâlis zeyil ve hâlis istidrâk olduğunun tesbiti güçtür. Zeyil ve istidrâki ilgilendiren bilgilerin birbiri içine girmesi daima mümkündür. İbn Hacer’in RefǾu’l-iśr’ına Şemseddin es-Sehâvî’nin yazdığı Buġyetü’l-Ǿulemâǿ ile adından da açıkça anlaşıldığı üzere İbn Abdülmelik el-Merrâküşî’nin eź-Źeyl ve’t-tekmile li-Kitâbeyi’l-Mevśûl ve’ś-Śıla adlı eserleri bu kategoridendir. 3. Terkîm zeyli. Genellikle edebiyat ve antolojilerde görülen bu kategoride daha fazla seçilmiş metnin eklenmesi hedeflenir. 4. Zeylimsi zeyil. Beyhakī’nin Vişâĥu’d-Dümye’sinde görüldüğü üzere (Bâharzî) maksadı açıkça belirtilmemiş, “Şu esere zeyil gibidir” ifadesine yer verilmiş olanlardır. 5. Terâcim/biyografi zeyilleri. İslâm telif geleneğinde IV. (X.) yüzyıldan VIII. (XIV.) yüzyıla kadar kesintiye uğramadan çeşitli âlimlerce asır asır yazılmış biyografi eserleri açıkça birbirinin zeyli olduğu belirtilmese de bu konuma sahip zeyil dizini niteliğindedir. 6. Mütemmim kitap niteliğinde zeyil. Keşfü’ž-žunûn’a bazı eserler ekleyen Riyâzîzâde’nin Esmâǿü’l-kütübi’l-Mütemmime li-Keşfi’ž-žunûn’u böyledir. 7. Eser ikmali. Müellifin tamamlayamadan vefat ettiği eserin tamamlanması zeyilden çok ikmal işlemidir. Moğultay’ın İkmâlü Tehźîbi’l-Kemâl’i (Mizzî) ve Süyûtî’nin Tekmiletü Tefsîri’l-Celâl el-Maĥallî’si, İbn Asker el-Gassânî’nin el-İkmâl ve’l-itmâm’ı bu tür eserlerdendir.

Genellikle zeyillerin asıl metnin hemen ardından fazla zaman geçmeden yazılmasına karşılık bazıları böyle değildir. İbnü’l-Kādî Dürretü’l-ĥicâl’ini Vefeyâtü’l-aǾyân’dan (İbn Hallikân) üç asır sonra kaleme almıştır. Müellifleri bakımından zeyiller bir müellifin bir veya birden fazla eserine yazdığı tek zeyil, baba-oğul ve torunların dedeye zeyli (Zehebî’nin el-Ǿİber’ine


torunu Şemseddin’in Źeyl’i, Irâkī’nin eź-Źeyl Ǿale’l-Ǿİber’ine oğlu Ahmed’in Źeyl’i gibi), aile zeyli (el-Muġrib fî ĥule’l-Maġrib’i, Abdullah b. İbrâhim el-Hicârî ile birlikte Benî Saîd ailesinden beş kişi yazmıştır), Târîħu Baġdâd (Hatîb), ed-Dîbâcü’l-müźheb (İbn Ferhûn), el-Mevśûl (İbnü’l-Faradî), eś-Śıla (İbn Beşküvâl) gibi tarih ve biyografi eserlerine zeylin zeylinin zeyli şeklinde zeyil üstüne zeyiller yazılmıştır.

Zeyil terminolojisinde fâit, istidrâk, müstedrek kelimeleri Kitâbü’l-ǾAyn (Halîl b. Ahmed) üzerine yazılan zeyillerle ilk defa ortaya konulduğu gibi Muhammed b. Abdullah el-Verrâk el-Kirmânî, Kitâbü Mâ aġfelehü’l-Ħalîl fî Kitâbi’l-ǾAyn’ı ile (el-CâmiǾ) zeyil tabiri olarak “mâ ağfele”yi ilk kullananlardandır. Müellif bu zeylinde Halîl’in “kullanılmıyor/mühmel, kullanılıyor/müsta‘mel” dediği bazı köklerin aksini kanıtlayan örneklere yer vermiştir. Aynı tabir, Sâbit b. Hazm’ın ed-Delâǿil fî şerĥi mâ aġfelehû Ebû ǾUbeyd ve’bnü Ķuteybe fî Ġarîbi’l-ĥadîŝ adlı eserinde de geçmektedir. Bu ifade, anılan iki Ġarîbü’l-ĥadîŝ’te farkına varılmadığından yer verilmemiş garîb kelimelerin bir zeyilde toplanarak şerhedildiğini anlatmaktadır. Kutrub’un bir hareke değişimiyle üç türlü okunabilen formlara ilişkin Kitâbü’l-Müŝelleŝ’ine Ebû Habîb Temmâm b. Abdüsselâm el-Lahmî’nin yazdığı zeyil belki de et-Tekmile adını ilk taşıyan zeyillerdendir. Daha sonra Ebû Hâmid el-Hârzencî el-Büştî Tekmiletü Kitâbi’l-ǾAyn’ını kaleme almıştır. Ebû Ubeyd Kāsım b. Sellâm’ın el-Ġarîbü’l-muśannef’i üzerine Şemir b. Hamdeveyh ile Ebü’l-Fazl Muhammed b. Ebû Ca‘fer el-Münzirî “ez-Ziyâdât” adıyla zeyil yazmışlardır; ayrıca Münzirî, Ebû Ubeyd’in el-Emŝâl’i ile Ġarîbü’l-ĥadîŝ’i ve Ferrâ’nın MeǾâni’l-Ķurǿân’ına dair aynı adla zeyiller telif etmiştir. İbnü’s-Sikkît’in hatalı kullanılan kelime ve ifadelerin tashihine dair Iślâĥu’l-manŧıķ’ına Mevhûb b. Ahmed el-Cevâlîkī et-Tekmile adıyla zeyil yazdığı gibi aydınların yanlış kullanımlarına ilişkin olan Harîrî’nin Dürretü’l-ġavvâś fî evhâmi’l-ħavâśś’ına “Tekmile/Tetimme” adıyla zeyil kaleme almış, Ebü’l-Kāsım ez-Zeccâcî de Iślâĥu’l-manŧıķ’a el-İstidrâk adıyla zeyil yazmıştır. Sa‘leb’in halk dilindeki yanlış kullanımların doğrularına yer verdiği el-Faśîĥ adlı sözlüğü için de birçok zeyil telif edilmiştir. Ebü’l-Fevâid Muhammed b. Ali el-Gaznevî ile Abdüllatîf el-Bağdâdî “Zeyl”, Gulâmu Sa‘leb “Fâit”, Ebû Bekir Muhammed b. Osman el-Ca‘d eş-Şeybânî “Ziyâdât”, İbn Fâris “Temâm” adıyla zeyiller kaleme almıştır. Cevherî’nin eś-Śıĥâĥ’ı üzerine Radıyyüddin es-Sâgānî’nin yazdığı zeyil en önemli ve en hacimli sözlük zeyillerinin başında gelir. Eserin tam adı et-Tekmile ve’ź-źeyl ve’ś-śıla li-Kitâbi Tâci’l-luġa ve Śıĥâĥi’l-ǾArabiyye olup 1000 kadar kaynaktan derlenen zeyilde es-Śıĥâĥ’taki hataların düzeltilmesi, yer verilmemiş madde/kök ve lugatlarla unutulmuş mâna ve kullanımların telâfisi amaçlanmıştır. İbn Berrî’nin es-Śıĥâĥ hâşiyesine Bestî Tekmiletü Ĥâşiyeti İbn Berrî adıyla zeyil yazmıştır. Fîrûzâbâdî’nin el-Ķāmûsü’l-muĥîŧ adlı sözlüğü için Murtazâ ez-Zebîdî’nin kaleme aldığı et-Tekmile ve’ź-źeyl ve’ś-śıla li-mâ fâte sâĥibü’l-Ķāmûs mine’l-luġa adlı zeyli de önemli zeyillerdendir; onun hacimli Ķāmûs şerhi Tâcü’l-Ǿarûs’ta yer almayan birçok kelime, bilhassa özel isimlerle kabile ve yer adları, ayrıca Mısır lehçesine ilişkin zengin mâlûmat içerir. Abdurrahman es-Süheylî’nin Kur’an’da haklarında âyet nâzil olan kişilere dair eserine İbn Asker el-Gassânî’nin yazdığı et-Tekmîl ve’l-itmâm li-Kitâbi’t-TaǾrîf ve’l-iǾlâm adlı zeyilde asıl ile zeyil bir kitapta toplanmıştır. Asbağ b. Ali’nin Mâleka tarihine dair el-İǾlâm bi-meĥâsini/mecâlisi’l-aǾlâm adlı eseri için İbn Asker el-Gassânî, el-İkmâl ve’l-itmâm fî śılâti’l-İǾlâm’ı telif etmiştir. Dozy’nin Supplément aux dictionnaires arabes (Tekmiletü’l-MeǾâcimi’l-ǾArabiyye) adlı zeyli bütün Arapça sözlüklere ve özellikle Batı’da yazılanlara zeyil olarak kaleme alınmıştır. Ebû Ali el-Fârisî’nin nahve dair el-Îżâĥ’ına yazdığı et-Tekmile’si nahiv mevzularının bir zeyli olarak sarf konularını kapsamaktadır. Tetimme adlı zeyillere örnek olarak Ali b. Zeyd el-Beyhakī’nin Tetimmetü Śıvâni’l-ĥikme’si anılabilir. Nevâcî’nin ed-Dürrü’n-nefîs fîmâ zâde Ǿalâ Cinâni’l-cinâs ve Ecnâsi’t-tecnîs’i de tetimme niteliğinde bir zeyildir. Arap edebiyatında Ebû Ali el-Kālî’nin kendi eseri olan el-Emâlî’ye yazdığı Źeylü’l-Emâlî ilk zeyillerdendir.

Edip ve şairlerin hayatından, haber ve anekdotlarından kesitlerle şiir ve eserlerinden geniş ölçüde iktibaslara yer verilen zeyil birer antoloji niteliği arzeden ve coğrafî bölgelere göre düzenlenen eserler dizini, her yazarın kendi yaşadığı asırdakilerle ondan az önce yaşamış olan edip ve şairleri ele almasıyla asır asır birbirinin zeyli olan ya da zeyli konumunda ortaya konan eserler dizisi özgün bir eser türü teşkil eder. Bu tür eserler III. (IX.) yüzyıldan XII. (XVIII.) yüzyıla kadar birbirinin zeyli şeklinde kesintisiz devam etmiştir. Söz konusu eserler, Ebû Abdullah Hârûn b. Ali b. Yahyâ İbnü’l-Müneccim’in (ö. 288/901) el-BâriǾ fî aħbâri’ş-şuǾarâǿi’l-müvelledîn’i ile başlamıştır. Bu eserlerin telifinde asıl etkiyi ve örnekliği, ondan az sonra kaleme alınan Ebû Mansûr es-Seâlibî’nin Yetîmetü’d-dehr fî meĥâsini ehli’l-Ǿaśr’ı ile buna zeyil olarak yazdığı Tetimmetü’l-Yetîme’si yapmıştır. Bunun ardından asır asır birbirinin zeyli konumunda yazılan eserler şu şekilde sıralanabilir: Bâharzî, Dümyetü’l-ķaśr; Ebü’s-Salt ed-Dânî, el-Ĥadîķa Ǿalâ üslûbi’l-Yetîme; İbn Bessâm eş-Şenterînî, eź-Źaħîre fî meĥâsini ehli’l-Cezîre; Ali b. Zeyd el-Beyhakī, Vişâĥu’d-Dümye; Dellâlülkütüb el-Hazîrî, Zînetü’d-dehr; İmâdüddin el-İsfahânî, Ħarîdeŧü’l-ķaśr. Aşağıdaki eserlerde de Yetîmetü’d-dehr yöntemi sürdürülmüştür: İbn Saîd v.dğr., el-Muġrib fî ĥule’l-Maġrib; İbnü’n-Neccâr el-Bağdâdî, Kitâbü’z-Zehr fî meĥâsini şuǾarâǿi’l-Ǿaśr; İbnü’l-Ahmer, Neŝîrü’l-cümân ve Neŝîru ferâǿidi’l-cümân; Muhammed el-Artûkī, Sâniĥâtü düme’l-ķaśr; Hafâcî, Reyĥânetü’l-elibbâǿ; Muhammed Emîn el-Muhibbî, Nefĥatü’r-Reyĥâne; a.mlf.-Muhammed el-Suâlâtî, Źeylü Nefĥati’r-Reyĥâne; Muhammed İbnü’s-Semmâk, Źeyl Ǿalâ Źeyli Nefĥati’r-Reyĥâne; İbn Ma‘sûm, Sülâfetü’l-Ǿaśr; Kāsım b. Hasan el-Cürmûzî, Śafvetü’l-Ǿâśır; Ahmed b. Muhammed el-Haymî, Ŧîbü’s-semer; M. Ali Beşşâre, Neşvetü’s-Sülâfe; Muhammed b. Mustafa el-Gulâmî, Şemmâmetü’l-Ǿanber fî terâcimi muǾâśırihî min şuǾarâǿi’l-Mevśıl ve Baġdâd.

Hadis alanında eksikleri tamamlama, hataları düzeltme amaçlı “müstedrek”, bilgi ekleme amaçlı “ziyâdât, zevâid, ikmâl” başlıklı zeyiller görülür. Hâkim en-Nîsâbûrî’nin Buhârî ve Müslim’in eserlerine yazdığı el-Müstedrek (Ǿale’ś-Śaĥîĥayn), Buhârî ve Müslim’in tesbit ettikleri sıhhat şartlarını taşıyıp da onların eserlerinde yer almayan hadisleri kapsamaktadır. Zehebî ikmal, tashih ve tahkik için el-Müstedrek Ǿale’l-Müstedrek’i yazmıştır. Yine İbnü’s-Semmâk el-Müstedrek Ǿale’ś-Śaĥîĥayn’ı, Ebû Nuaym el-İsfahânî de el-Müstaħrec Ǿalâ Śâĥîĥi Müslim’i kaleme almıştır. Müslim’in el-CâmiǾu’ś-śaĥîĥ’inin ilk şerhi olan Mâzerî’nin el-MuǾlim bi-fevâǿidi Müslim’i Kādî İyâz tarafından İkmâlü’l-MuǾlim, bu eser de Übbî tarafından İkmâlü İkmâli’l-MuǾlim adıyla şerh ve ikmal edilmiştir. Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’ine oğlu Abdullah Ziyâdât (Zevâǿid) el-Müsned’i ve yine babasının Kitâbü’z-Zühd’üne Zevâǿidü’z-Zühd’ü


yazmıştır. Hadis literatüründeki zevâid türünü de bir anlamda zeyil saymak mümkündür. Zevâidler genellikle Ahmed b. Hanbel, Ebû Ya‘lâ el-Mevsılî gibi ünlü muhaddislerin el-Müsned’lerinde yer alıp da Kütüb-i Sitte’de yer almayan yahut İbn Hibbân’ın el-Müsnedü’ś-śaĥîĥ’inde olup da Śaĥîĥayn’da bulunmayan hadisleri bir araya getiren çalışmalardır. Nûreddin el-Heysemî ile Ahmed b. Ebû Bekir el-Bûsîrî zevâidleriyle ünlü iki muhaddistir.

BİBLİYOGRAFYA:

R. Dozy, Supplément aux dictionnaires arabes, Beyrouth 1968, I, s. VII-XXIX, 419; II, 489, 813; Seâlibî, Yetîmetü’d-dehr, neşredenin girişi, I, 3-8; İbn Bessâm eş-Şenterînî, eź-Źaħîre, neşredenin girişi, I, 5-7; İmâdüddin el-İsfahânî, Ħarîdetü’l-ķaśr: el-Ķısmü’l-ǾIrâķī (nşr. M. Behcet el-Eserî-Cemîl Saîd), Bağdad 1375/1955, neşredenin girişi, I, 84-104; İbn Asker el-Gassânî, et-Tekmîl (nşr. Hasan İsmâil Merve), Beyrut 1418/1997, neşredenin girişi, s. 21; Radıyyüddin es-Sâgānî, et-Tekmile (nşr. Abdülalîm et-Tahâvî), Kahire 1970, neşredenin girişi, I, 7-8; İbn Saîd el-Mağribî, el-Muġrib, neşredenin girişi, s. 1-30; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, XI, 75; XVII, 462; XVIII, 559; Abdüllatîf b. Muhammed Riyâzîzâde, Esmâǿü’l-kütübi’l-mütemmim li-Keşfi’ž-žunûn (nşr. Muhammed Altuncî), Kahire 1978, neşredenin girişi, s. 3-11; Keşfü’ž-žunûn, I, 9-10, 517, 906-907, 908; II, 944, 962-964, 993, 1509-1510, 1769, 2011, 2049; Hafâcî, Reyĥânetü’l-elibbâ, neşredenin girişi, I, 32-37; Muhibbî, Nefĥatü’r-Reyĥâne, neşredenin girişi, I, 25-28; Flügel, Keşfü’ž-žunûn İndeks, tür.yer.; Brockelmann, GAL, I, 347, 353, 360; Suppl., I, 612; II, 82; III, 1164; Îżâĥu’l-meknûn, II, 70; O. Spies-E. Pritsch, “Klassisches Islamische Recht”, Orientalisches Recht, Leiden 1964, s. 240-241; Sezgin, GAS, I, 170-171, 422-423, 493, 922-923; VIII, 55, 83, 84, 111, 142-143, 175, 195-196, 212; Abdülhay el-Kettânî, Fihrisü’l-fehâris, I, 454; Kemâl Arafât Nebhân, “et-Tevâśul ve’ś-śıla: Aħlâķıyyât ve âliyyât fi’t-teǿlîf ve’n-nuśûś”, Maķālât ve dirâsât mühdât ile’d-Duktûr Śalâĥaddîn el-Müneccid, London 1423/2002, s. 139-191; Yakup Civelek, “Keşfü’z-zunûn’un Pek Tanınmayan Zeyilleri”, Doğumunun 400. Yıl Dönümünde Kâtip Çelebi (ed. Bekir Karlığa-Mustafa Kaçar), Ankara 2009, s. 206-213; J. Kraemer, “Studien zur altarabischen Lexikographie”, Oriens, VI/2 (1953), s. 201-238; Abdüssettâr el-Halvecî, “Neşǿetü Ǿilmi’l-bibliyoġrâfiyâ Ǿinde’l-müslimîn”, ed-Dâre, II/3-4, Riyad 1976, s. 176-183; Cl. Gilliot, “Śıla”, EI² (Fr.), IX, 627-630.

İsmail Durmuş




İslâm Tarihi ve Medeniyeti. İslâm tarih kaynakları içinde umumi ve hususi tarihlere, çeşitli biyografi eserlerine zeyiller yazılmıştır. Muhammed b. Cerîr et-Taberî Târîħu’l-ümem ve’l-mülûk adlı eserine kendisi bir zeyil yazmış, zeylin günümüze ulaşan kısmı adı geçen eserin sonunda el-Münteħab min Źeyli’l-Müźeyyel adıyla yayımlanmıştır (XI, 491-705). Bu zeyilde 8-161 (629-778) yılları arasında vefat eden bazı sahâbî ve tâbiîn hakkında bilgi verilmektedir. Ebû Muhammed Abdullah b. Ahmed el-Fergānî, Taberî’nin eserine bir zeyil yazmış, oğlu Ebû Mansûr el-Fergānî de babasının zeyli için bir zeyil kaleme almıştır. Taberî’nin tarihine ayrıca Arîb b. Sa‘d el-Kurtubî 291-320 (904-932) yıllarını içeren Śılatü Târîħi’ŧ-Ŧaberî (Taberî, XI, 9-184) ve Muhammed b. Abdülmelik el-Hemedânî 295-487 (908-1094) yıllarına ait Tekmiletü Târîħi’ŧ-Ŧaberî (Taberî, XI, 185-489) adıyla birer zeyil yazmıştır. Öte yandan Sâbit b. Sinân aynı esere 295-365 (908-976) yıllarını kapsayan bir zeyil kaleme almış, zeylin günümüze ulaşan Karmatîler’e dair bölümü Süheyl Zekkâr tarafından Târîħu Aħbâri’l-Ķarâmiŧa içinde yayımlanmıştır (Beyrut 1391/1971, s. 1-68). Hilâl b. Muhassin es-Sâbî, Sâbit b. Sinân’ın zeyline 360-447 (970-1055) yıllarına ait bir zeyil yazmış, ancak eserin sadece 389-393 (999-1003) yıllarına ait kısmı zamanımıza intikal etmiştir. Bu eseri, Henry F. Amedroz ve David S. Margoliouth, İbn Miskeveyh’in Tecâribü’l-ümem’i ile birlikte neşretmiştir (Kahire 1337, IV, 334-460). Hilâl b. Muhassin’in oğlu Garsünni‘me es-Sâbî’nin 448-479 (1056-1086) yıllarını kapsayan ǾUyûnü’t-tevârîħ’i bu eserin zeylidir. Muhammed b. Abdülmelik el-Hemedânî ǾUyûnü’t-tevârîħ’e 512 (1118) yılına kadar gelen bir zeyil yazmıştır. İbnü’l-Kalânisî’nin 555 (1160) yılına kadar gelen Źeylü Târîħi Dımaşķ adlı eserinin Sâbî’nin tarihine zeyil olarak kaleme alındığı kabul edilmektedir.

İslâm dünyasında bir hıristiyan tarafından Arapça kaleme alınan ilk tarih kitabı olan Saîd b. Bıtrîķ’ın et-Târîħu’l-mecmûǾ Ǿale’t-taĥķīķ ve’t-taśdîķ’a (Nažmü’l-cevher) yeğeni Yahyâ b. Saîd el-Antâkî 326-458 (938-1066) yıllarını ihtiva eden bir zeyil yazmıştır. Mısırlı tarihçi İbn Zûlâk, Muhammed b. Yûsuf el-Kindî’nin Aħbâru Ķuđâti Mıśr ve Kitâbü’l-Vülât’ı için Tetimmetü Kitâbi Ümerâǿi Mıśr li’l-Kindî (Źeylü’l-Vülât ve’l-ķuđât) adıyla bir zeyil kaleme almıştır. Endülüslü tarihçi İbn Hayyân’ın 399-463 (1008-1071) yıllarını içeren el-Metîn adlı tarihine Beyyâsî’nin zeyil olarak yazdığı, müellifin zamanına kadar gelen olayları ihtiva eden eseri günümüze ulaşmamıştır. Rûzrâverî, İbn Miskeveyh’in Tecâribü’l-ümem’ine 369-389 (980-999) yıllarına ait bir zeyil yazmış ve eser, Henry Frederick Amedroz ve David Samuel Margoliouth tarafından Tecâribü’l-ümem’le birlikte neşredilmiştir (Kahire 1334, III, 1-332; Bağdat 1969). Muhammed b. Abdülmelik el-Hemedânî’nin bu eser için kaleme aldığı eź-Źeyl Ǿalâ Târîħi’l-Vezîr Ebî ŞücâǾ er-Rûzrâverî adlı eser de bugüne kadar gelmemiştir. Muhammed b. Abdülmelik el-Hemedânî’nin Aħbârü’l-vüzerâǿı Hilâl es-Sâbî’nin Kitâbü’l-Vüzerâǿının zeylidir.

İmâdüddin el-İsfahânî, Eyyûbî tarihinin temel kaynaklarından olan el-Berķu’ş-Şâmî’sine Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin ölümünden (589/1193) kendi ölümüne kadar (597/1201) geçen zamana ait hâtıralarını ve Eyyûbîler tarihiyle ilgili bazı olayları ihtiva eden ǾUtbe’z-zamân fî Ǿuķbe’l-ĥadeŝân, Niĥletü’r-riĥle ve Ħatfetü’l-bâriķ ve Ǿaŧfetü’ş-şâriķ adıyla üç zeyil kaleme almıştır. İzzeddin İbnü’l-Esîr’in el-Kâmil fi’t-târîħ adlı eserine de zeyiller yazılmıştır. İzzeddin İbn Şeddâd bu eser için bir zeyil kaleme aldığını ifade etmektedir (el-AǾlâķu’l-ħaŧîre, III/1, s. 136). İbnü’s-Sâî ve İbn Fehd el-Halebî de el-Kâmil için zeyil yazmıştır (bk. el-KÂMİL). Sıbt İbnü’l-Cevzî’nin yaratılıştan kendi ölümüne kadar (654/1256) geçen olayları kapsayan Mirǿâtü’z-zamân adlı eserine Kutbüddin el-Yûnînî 711 (1311-12) yılına kadar gelen bir zeyil telif etmiştir. Eser için başka zeyiller de kaleme alınmıştır (Keşfü’ž-žunûn, II, 1647-1648). Ebû Şâme el-Makdisî’nin, Terâcimü ricâli’l-ķarneyni’s-sâdis ve’s-sâbiǾ adıyla da bilinen ve 590-665 (1194-1267) yıllarını ihtiva eden eź-Źeyl Ǿale’r-Ravżateyn’i aynı müellifin Kitâbü’r-Ravżateyn adlı eserine zeyildir. Alemüddin el-Birzâlî bu esere, Ebû Şâme’nin öldüğü ve kendisinin doğduğu 665’ten (1267) vefat ettiği 739 (1339) yılına kadar geçen olayları içeren el-Muķtefâ (Târîħu’l-Birzâlî) adıyla bir zeyil yazmıştır. İbn Râfi‘in 737-774 (1336-1373) yıllarına ait el-Vefeyât’ı hocası Birzâlî’nin eserine zeyil olarak kaleme alınmıştır. Eyyûbî dönemi tarihçisi İbn Vâsıl’ın Müferricü’l-kürûb’una Hama hâkimi II. el-Melikü’l-Mansûr Muhammed’in inşâ kâtibi Ali b. Abdürrahim tarafından 695 (1296) yılına kadar gelen bir zeyil kaleme alınmıştır.

Ebü’l-Fidâ’nın el-Muħtaśar fî aħbâri’l-beşer’ini ihtisar eden Zeynüddin İbnü’l-Verdî, 729-749 (1329-1349) yıllarına ait olayları da ilâve ederek Tetimmetü’l-Muħtaśar fî aħbâri’l-beşer (Târîħu İbni’l-Verdî) adlı eserini telif etmiştir. Ebü’l-Velîd İbnü’ş-Şıhne de er-Ravżu’l-menâžır fî Ǿilmi’l-evâǿil ve’l-evâħir adlı eserini Ebü’l-Fidâ’nın el-Muħtaśar’ını özetlemek ve 806 (1403) yılına kadar meydana gelen olayları ilâve etmek suretiyle


yazmıştır. Ebü’l-Velîd İbnü’ş-Şıhne’nin oğlu Ebü’l-Fazl İbnü’ş-Şıhne babasının eseri için Nüzhetü’n-nevâžır fî Ravżi’l-menâžır ve İķtiŧâfü’l-ezâhir fî źeyli Ravżi’l-menâžır adıyla iki zeyil kaleme almıştır. İbn Kesîr’in 767 (1365-66) yılına kadar gelen el-Bidâye ve’n-nihâye adlı umumi tarihi için de zeyiller kaleme alınmıştır. İbn Hiccî’nin kısmen günümüze ulaşan eź-Źeyl Ǿalâ Târîħi İbn Keŝîr’i (Târîħu İbn Hiccî) ve İbn Hacer el-Askalânî’nin İnbâǿü’l-ġumr bi-ebnâǿi’l-Ǿumr’u bunlar arasındadır. İbn Hacer’in eserine Süyûtî Târîħu’l-Ǿumr adıyla bir zeyil yazmıştır. Ahmed b. Ebû Bekir et-Taberânî de el-Bidâye için bir zeyil kaleme almıştır. Takıyyüddin İbn Kādî Şühbe’nin 741-810 (1340-1407) yıllarını kapsayan beş ciltlik eseri İbn Kesîr’in el-Bidâye ve’n-nihâye, Zehebî’nin Târîħu’l-İslâm ve Birzâlî’nin el-Muķtefâ adlı eserlerine zeyil olarak hazırlanmış, daha sonra iki cilt halinde ihtisar edilmiştir. Makrîzî’nin Eyyûbîler ve Memlükler dönemi Mısır tarihine dair es-Sülûk fî maǾrifeti düveli’l-mülûk’üne İbn Tağrîberdî 844-860 (1440-1456) yıllarını ihtiva eden Ĥavâdiŝü’d-dühûr fî međa’l-eyyâm ve’ş-şühûr adıyla bir zeyil yazmıştır. Şemseddin es-Sehâvî’nin et-Tibrü’l-mesbûk’ü de es-Sülûk’ün zeylidir.

Şehir tarihleri ve biyografik eserler için de birçok zeyil telif edilmiştir. Hatîb el-Bağdâdî’nin Târîħu Baġdâd’ına Abdülkerîm b. Muhammed es-Sem‘ânî 463-562 (1070-1167) yıllarını kapsayan ve kısmen günümüze ulaşan eź-Źeyl Ǿalâ Târîħi’l-Ħaŧîb, Ahmed b. Sâlih el-Cîlî Târîħu Baġdâd, İbnü’d-Dübeysî 562-621 (1167-1224) yıllarını ihtiva eden Źeylü Târîħi Medîneti’s-selâm Baġdâd ve İbnü’n-Neccâr el-Bağdâdî kısmen bugüne kadar gelen Źeylü Târîħi Baġdâd (Târîħu Baġdâd’ın zeyilleri arasında, XV-XVII. ciltler) adıyla zeyil kaleme almışlardır. Ebü’l-Kāsım İbn Asâkir’in Târîħu Medîneti Dımaşķ adlı eserine de pek çok zeyil yazılmıştır. Müellifin oğlu Kāsım’ın (Ebû Muhammed İbn Asâkir) kaleme aldığı, ancak tamamlayamadığı zeyil (Keşfü’ž-žunûn, I, 294), Sadreddin el-Bekrî’nin zeyli, Ebû Hafs Ömer b. Muhammed b. Mansûr el-Emînî’ye ait Źeyl Ǿalâ Târîħi Dımaşķ (yanlışlıkla İbnü’l-Hâcib’e nisbet edilir) ve Alemüddin el-Birzâlî’nin zeyilleri bunlar arasındadır. İbnü’l-Kalânisî’nin Źeylü Târîħi Dımaşķ’ının Târîħu Medîneti Dımaşķ’ın zeyli olduğunu ileri sürenler varsa da bu doğru değildir. İbnü’l-Adîm’in Halep tarihine ve meşhurlarına dair Buġyetü’ŧ-ŧaleb fî târîħi Ĥaleb’ine İbn Hatîb en-Nâsıriyye ed-Dürrü’l-münteħab fî târîħi Ĥaleb, Ebû Zer el-Halebî Künûzü’ź-źeheb ve Radıyyüddin İbnü’l-Hanbelî Dürrü’l-ĥabeb fî târîħi aǾyâni Ĥaleb adıyla zeyiller kaleme almışlardır (Keşfü’ž-žunûn, I, 249). Mekke tarihi hakkındaki eserleriyle tanınan Takıyyüddin el-Fâsî’nin el-Ǿİķdü’s-semîn fî târiħi’l-beledi’l-emîn’ine Fâsî’nin öğrencilerinden Necmeddin İbn Fehd ed-Dürrü’l-kemîn bi-źeyli’l-Ǿİķdi’s-semîn ismiyle bir zeyil yazmıştır. Necmeddin İbn Fehd’in Mekke tarihine dair en önemli kitaplardan biri olan İtĥâfü’l-verâ bi-aħbâri Ümmi’l-ķurâ adlı eseri için oğlu İzzeddin b. Fehd Buġyetü’l-verâ adıyla bir zeyil kaleme almış, torunu Muhibbüddin İbn Fehd de bu zeyle Neylü’l-münâ adlı bir zeyil yazmıştır.

Muhaddis Rabaî’nin hicretin 1. (622) yılı ile 338 (949) yılları arasında yaşayan âlimlerin doğum ve ölüm tarihleri yanında bazı önemli hadiseleri yıllara göre sıralayan Târîħu mevlidi’l-Ǿulemâǿ ve vefeyâtihim (Vefeyâtü’n-naķale Ǿale’s-sinîn) adlı eserine Ebû Muhammed Abdülazîz b. Ahmed b. Muhammed el-Kettânî 338-462 (949-1070) yıllarıyla ilgili bir zeyil kaleme almış, onun talebesi Ebû Muhammed İbnü’l-Ekfânî Hibetullah b. Ahmed de 463-483 (1071-1090) yıllarına ait Źeylü Źeyli Târîħi mevlidi’l-Ǿulemâǿ ve vefeyâtihim (CâmiǾu’l-vefeyât) adlı kitabını yazmıştır. İbnü’l-Mufaddal’ın Vefeyâtü’n-naķale’si (Ŧabaķātü’l-erbaǾîn) CâmiǾu’l-vefeyât’ın zeyli olup 581 (1185) yılına kadar gelmektedir. Münzirî bu eser için 581-642 (1185-1244) yıllarını kapsayan et-Tekmile li-Vefeyâti’n-naķale adıyla bir zeyil kaleme almıştır (Keşfü’ž-žunûn, II, 2019-2020). Endülüs tarihçilerinden İbnü’l-Faradî’nin Târîħu Ǿulemâǿi’l-Endelüs adlı eserine yazılan zeyiller arasında Muhammed b. Fütûh el-Humeydî’nin Endülüs’ün fethinden 450 (1058) yılına kadar gelen Ceźvetü’l-Muķtebis’i ve İbn Beşküvâl’in Kitâbü’ś-Śıla fî târîħi eǿimmeti’l-Endelüs’ü başta gelir. Humeydî’nin Ceźvetü’l-Muķtebis’ine Ahmed b. Yahyâ ed-Dabbî Buġyetü’l-mültemis adıyla bir zeyil yazmıştır. İbn Beşküvâl’in eseri için kaleme alınan zeyiller arasında İbnü’l-Ebbâr’ın Kitâbü’t-Tekmile li-Kitâbi’ś-Śıla’sı, İbn Abdülmelik el-Merrâküşî’nin hem İbnü’l-Faradî hem de İbn Beşküvâl’in eserlerine yazdığı, kısmen günümüze ulaşan eź-Źeyl ve’t-tekmile li-Kitâbeyi’l-Mevśûl ve’ś-Śıla’sı ve İbnü’z-Zübeyr es-Sekafî’nin Śılatü’ś-Śıla’sı zikredilebilir. İbn Hallikân’ın Vefeyâtü’l-aǾyân’ı için de birçok zeyil kaleme alınmıştır. Hıristiyan tarihçi ve kâtip İbnü’s-Sukāî’nin 658-725 (1260-1325) yılları arasında vefat eden kişilerin biyografilerini içeren Tâlî Kitâbi Vefeyâti’l-aǾyân (Fransızca çevirisiyle nşr. Jacqueline Sublet, Dımaşk 1974), İbn Şâkir el-Kütübî’nin Fevâtü’l-Vefeyât ve’ź-źeyl Ǿaleyhâ, İbnü’l-Kādî’nin Dürretü’l-ĥicâl fî (ġurreti) esmâǿi’r-ricâl (Źeylü Vefeyâti’l-aǾyân) ve Bedreddin ez-Zerkeşî’nin ǾUķūdü’l-cümân adlı eserleri bunlar arasındadır. Zeynüddin el-Irâkī’nin Źeylü’ź-Źeyl li-Vefeyâti’l-aǾyân’ı ve Abdülbâkī b. Abdülmecîd el-Yemenî’nin Vefeyâtü’l-aǾyân’a otuz kadar biyografi eklemek suretiyle telif ettiği Źeylü Vefeyâti’l-aǾyân’ı da burada kaydedilmelidir. Endülüs, Mağrib ve Mısır’la ilgili temel tarih ve biyografi kaynaklarından olan, İbn Saîd el-Mağribî’ye nisbet edilmekle birlikte Ebû Muhammed Abdullah b. İbrâhim el-Hicârî’nin el-Müshib fî ġarâǿibi’l-Maġrib’ine dayanan el-Muġrib fî ĥule’l-Maġrib adlı eser, Hicârî’den sonra Benî Saîd ailesinden beş kişinin birbirini tamamlayıcı nitelikte yazdıkları ortak bir çalışmadır; ancak en büyük katkıyı İbn Saîd yaptığı için eser ona nisbet edilir.

Tarihçi, muhaddis ve kıraat âlimi Zehebî hicretin 1. (622) yılından 700 (1300) yılına kadar meydana gelen olayları içeren, aynı zamanda 40.000 civarında biyografiye yer veren Târîħu’l-İslâm’ına kendisi 701-746 (1301-1345) yıllarının olay ve vefeyâtını içeren bir zeyil yazmıştır. Bu zeyil Târîħu’l-İslâm’ın Ömer Abdüsselâm Tedmürî tarafından gerçekleştirilen elli üç ciltlik neşrinde (Beyrut 1407-1424/1987-2004) Źeylü Târîħi’l-İslâm ve vefeyâti’l-meşâhîr ve’l-aǾlâm adıyla yer almıştır. Zehebî, Târîħu’l-İslâm’ı ihtisar ederek kaleme aldığı, 700 (1300) yılına kadar gelen Düvelü’l-İslâm’ına 744 (1343) yılına kadar ulaşan bir zeyil telif etmiştir. Şemseddin es-Sehâvî, Düvelü’l-İslâm ve zeyli için 745-898 (1344-1493) yıllarına ait olaylarla vefeyâtı içeren eź-Źeylü’t-tâm (Vecîzü’l-kelâm fi’ź-źeyl) Ǿalâ Düveli’l-İslâm adıyla bir zeyil kaleme almıştır. Yine Zehebî, Târîħu’l-İslâm’ın diğer bir muhtasarı olan el-Ǿİber fî ħaberi men ġaber’ine zeyil olarak 701-740 (1301-1340) yıllarını içeren Źeylü’l-Ǿİber’i yazmıştır. Ebü’l-Mehâsin el-Hüseynî bu eser için 741-764 (1340-1363) yıllarını kapsayan bir zeyil kaleme almış ve Ebû Hacer Muhammed Saîd b. Besyûnî Zağlûl her iki zeyli el-Ǿİber’le birlikte yayımlamıştır (I-IV, Beyrut 1405/1985). Ebü’l-Mehâsin el-Hüseynî’nin oğlu Muhammed esere 785 (1383) yılına kadar gelen,


İbn Sened el-Lahmî de 763-780 (1361-1379) yıllarını içeren birer zeyil yazmıştır. el-Ǿİber için Zeynüddin el-Irâkī 741-763 (1340-1362), oğlu Veliyyüddin el-Irâkī 762-786 (1361-1384) yıllarına dair zeyiller kaleme almıştır.

Safedî’nin meşhur eseri el-Vâfî bi’l-vefeyât’ına İbn Tağrîberdî el-Menhelü’ś-śâfî ve’l-müstevfî baǾde’l-Vâfî adıyla Memlükler’in kuruluşundan 862 (1458) yılına kadar gelen bir zeyil yazmıştır. İbn Hacer el-Askalânî’nin RefǾu’l-iśr Ǿan ķuđâti Mıśr’ına Şemseddin es-Sehâvî zeyil olarak eź-Źeyl Ǿalâ RefǾi’l-iśr adıyla yayımlanan Buġyetü’l-Ǿulemâǿ ve’r-ruvât’ı yazmıştır. Yemen ve özellikle Zebîd tarihi konusunda kitap telif eden tarihçilerin en önemlilerinden olan İbnü’d-Deyba‘, 900 (1495) yılına kadar gelen Buġyetü’l-müstefîd fî aħbâri medîneti Zebîd adlı eseri için 923 (1517) yılına kadar gelen el-Fażlü’l-mezîd Ǿalâ Buġyeti’l-müstefîd ve 924 (1518) yılına kadar gelen Ķurretü’l-Ǿuyûn fî aħbâri’l-Yemeni’l-meymûn adlı zeyilleri kaleme almıştır. İbnü’l-İmâd’ın X. (XVI.) yüzyıla kadar gelen meşhur biyografik eseri Şeźerâtü’ź-źeheb’ine Ekrem Hasan el-Ulebî, XI. (XVII.) yüzyılda yaşayan kişilerin biyografilerini içeren Tekmiletü Şeźerâti’ź-źeheb adıyla bir zeyil yazmıştır.

Belirli bir mezhebe mensup âlimlere dair biyografi (tabakat) kitapları için de zeyiller kaleme alınmış, Hanefî âlimlerine dair ilk kitap olarak kabul edilen Abdülkādir el-Kureşî’nin el-Cevâhirü’l-muđıyye fî ŧabaķāti’l-Ĥanefiyye’si üzerine zeyiller yazılmıştır (DİA, XVI, 26). Mâlikî âlimlerine dair eserlerin başında gelen Kādî İyâz’ın Tertîbü’l-medârik ve taķrîbü’l-mesâlik li-maǾrifeti aǾlâmi meźhebi Mâlik’e ilk zeyil Kādî İyâz’ın sağlığında öğrencisi İbn Hammâd (Hamâduh) el-Burnusî es-Sebtî tarafından yazılmıştır. İbn Ferhûn’un ed-Dîbâcü’l-müźheb, Bedreddin el-Karâfî’nin Tevşîĥu’d-Dîbâc, Ahmed Bâbâ et-Tinbüktî’nin Neylü’l-ibtihâc ve Kifâyetü’l-muĥtâc, Muhammed b. Tayyib el-Kādirî’nin el-İklîl ve’t-tâc fî teźyîli Kifâyeti’l-muĥtâc ve Muhammed Mahlûf’un Şeceretü’n-nûri’z-zekiyye fî ŧabaķāti’l-Mâlikiyye’si de Kādî İyâz’ın kitabına zeyil olarak telif edilmiştir. Şâfiî âlimlerinin biyografilerine dair İbnü’s-Salâh eş-Şehrezûrî, Ŧabaķātü’l-fuķahâǿi’ş-ŞâfiǾiyye adıyla bir eser yazmaya başlamışsa da tamamlamaya ömrü yetmemiş, Nevevî ve ardından Yûsuf b. Abdurrahman el-Mizzî bu eseri tamamlamıştır. Ebû Âsım el-Abbâdî Ŧabaķātü’l-fuķahâǿi’ş-ŞâfiǾiyye için bir zeyil kaleme almıştır. Hanbelî fakihi ve biyografi yazarı İbn Ebû Ya‘lâ’ya ait olup klasik anlamda Hanbelî tabakatına dair ilk kitap sayılan Ŧabaķātü’l-Ĥanâbile’ye İbn Receb’in yazdığı, 750 (1349) yılına kadar vefat eden Hanbelî fakihlerinin biyografilerini ihtiva eden eź-Źeyl Ǿalâ Ŧabaķāti’l-Ĥanâbile meşhurdur. İbn Receb’in eseri üzerine İbnü’l-Mibred, Ebü’l-Yümn el-Uleymî, Kemâleddin Muhammed b. Muhammed Şerîf el-Gazzî, İbn Humeyd ve Abdullah b. İbrâhim en-Necdî ez-Zübeyrî tarafından zeyiller yazılmıştır.

Belli bir asırda yaşayan âlimlerin biyografilerini içeren eserler, müellifleri tarafından açıkça belirtilmese de önceki yüzyıllara dair eserlerin devamı niteliğinde olduğundan bunlar da zeyil geleneği içerisinde değerlendirilmektedir (Kemâl Arafât Nebhân, s. 156-158). Örnek olarak VI (XII) ve VII. (XIII.) yüzyıllara ait, Ebû Şâme el-Makdisî’nin Kitâbü’r-Ravżateyn’ine zeyil olarak kaleme aldığı Terâcimü ricâli’l-ķarneyni’s-sâdis ve’s-sâbiǾi (eź-Źeyl Ǿale’r-Ravżateyn), VIII. (XIV.) yüzyılda İbn Hacer el-Askalânî’nin ed-Dürerü’l-kâmine fî aǾyâni’l-miǿeti’s-sâmine’si, IX. (XV.) yüzyılda İbn Hacer’in Źeylü’d-Düreri’l-kâmine’si (Terâcimü aǾyâni’l-miǿeti’t-tâsiǾa), Muhammed b. Abdurrahman es-Sehâvî’nin eđ-Đavǿü’l-lâmiǾ li-ehli’l-ķarni’t-tâsiǾı ve Süyûtî’nin Nažmü’l-Ǿiķyân fî aǾyâni’l-aǾyân’ı, X. (XVI.) yüzyılda Necmeddin el-Gazzî’nin el-Kevâkibü’s-sâǿire bi-menâķıbi aǾyâni’l-miǿeti’l-Ǿâşire’si, XI. (XVII.) yüzyılda Necmeddin el-Gazzî’nin Luŧfü’s-semer ve ķaŧfü’ŝ-ŝemer min terâcimi aǾyâni’ŧ-ŧabaķāti’l-ûlâ mine’l-ķarni’l-hâdî Ǿaşer’i ve Muhammed Emîn el-Muhibbî’nin Ħulâśatü’l-eŝer fî aǾyâni’l-ķarni’l-hâdî Ǿaşer’i, Şillî’nin Ǿİķdü’l-cevâhir ve’d-dürer fî aħbâri’l-hâdî Ǿaşer’i, XII. (XVIII.) yüzyılda Muhammed Halîl el-Murâdî’nin Silkü’d-dürer fî aǾyâni’l-ķarni’ŝ-ŝânî Ǿaşer’i ve Ahmed b. Nu‘mân el-Âlûsî’nin ed-Dürrü’l-müntesir fî ricâli’l-ķarni’ŝ-ŝânî Ǿaşer ve’ŝ-ŝâliŝ Ǿaşer’i, XIII. (XIX.) yüzyılda Baytâr’ın Ĥilyetü’l-beşer fî târîħi’l-ķarni’ŝ-ŝâliŝ Ǿaşer’i, Halîl Merdem Bek’in AǾyânü’l-ķarni’ŝ-ŝâliŝ Ǿaşer fi’l-fikr ve’s-siyâse ve’l-ictimâǾı ve Mısırlı Ahmed Teymur Paşa’nın Terâcimü aǾyâni’l-ķarni’ŝ-ŝâliŝ Ǿaşer ve evâǿili’l-ķarni’r-râbiǾ Ǿaşer, Muhammed Cemîl eş-Şattî’nin AǾyânü Dımaşķ fi’l-ķarni’ŝ-ŝâliŝ Ǿaşer ve nısfi’l-ķarni’r-râbiǾ Ǿaşer min 1201-1350 h. ve XIV. (XX.) yüzyıl için Enver el-Cündî’nin AǾlâmü’l-ķarni’r-râbiǾ Ǿaşer el-hicrî, Zekî Muhammed Mücâhid’in el-AǾlâmü’ş-şarķıyye fi’l-miǿeti’r-râbiǾati’l-Ǿaşereti’l-hicriyye adlı kitapları zikredilebilir.

Hadis râvilerine dair eserlere de zeyiller yazılmıştır. Cemmâîlî’nin Kütüb-i Sitte’de adı geçen râvilerin hemen hepsini ihtiva eden ve ilk çalışma olarak bilinen el-Kemâl’i (el-Kemâl fî esmâǿi [maǾrifeti]’r-ricâl) üzerine zeyil ve ikmal mahiyetinde birçok çalışma yapılmıştır. Yûsuf b. Abdurrahman el-Mizzî’nin Tehźîbü’l-Kemâl, Moğultay b. Kılıç’ın İkmâlü Tehźîbi’l-Kemâl ve İbn Hacer el-Askalânî’nin Tehźîbü’t-Tehźîb’i bunlar arasındadır. Zehebî’nin Teźkiretü’l-ĥuffâž’ı için birçok müellif zeyil kaleme almıştır. Bu bağlamda Ebü’l-Mehâsin el-Hüseynî’nin Źeylü Teźkireti’l-ĥuffâž, Takıyyüddin İbn Fehd’in Laĥžü’l-elĥâž bi-źeyli Ŧabaķāti’l-ĥuffâž, Süyûtî’nin Źeylü Ŧabaķāti’l-ĥuffâž, bazı ilâvelerden sonra eseri manzum hale getiren İbn Nâsırüddin’in BedîǾatü’l-beyân Ǿan mevti’l-aǾyân adlı eserleri zikredilebilir. Necmeddin İbn Fehd Teźkiretü’l-ĥuffâž’ı zeyilleriyle birlikte yeniden düzenlemiştir. İbn Nâsırüddin’in çalışmasına İbn Hacer el-Askalânî bazı biyografiler eklemiş, Sıbt İbn Hacer diye tanınan Yûsuf b. Şâhîn, dedesinin bu çalışması üzerine Revnaķu’l-elfâž bi-muǾcemi’l-ĥuffâž ismiyle bir başka zeyil kaleme almış, Şemseddin es-Sehâvî de buna ilâvelerde bulunmuştur (el-İǾlân bi’t-tevbîħ, s. 127). Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî, Ebû Nuaym el-İsfahânî’nin zâhid ve sûfîlere dair 688 biyografi içeren Ĥilyetü’l-evliyâǿ adlı eserindeki bir kısım bilgi ve rivayetleri özetlemek veya çıkarmak, bazı kişileri eklemek suretiyle 1031 biyografiyi kapsayan Śıfatü’ś-śafve adlı eserini telif etmiştir. Şa‘rânî, kendi dönemine kadar yaşamış 420’nin üzerinde kişinin biyografisine yer verdiği eŧ-Ŧabaķātü’l-kübrâ’sına çağdaşı âlim ve sûfîleri içeren ve eŧ-Ŧabaķātü’ś-śuġrâ diye bilinen bir zeyil yazmıştır.

Şahıs isimlerinin, künye, lakap ve nisbelerin doğru okunmasını sağlamak üzere kaleme alınan eserler için de zeyiller kaleme alınmıştır. Hatîb el-Bağdâdî, karıştırılması muhtemel râvi adlarının doğru okunuşuna dair yazdığı Telħîśü’l-müteşâbih adlı eseri için Tâlî Telħîśi’l-müteşâbih adıyla bir zeyil kaleme almıştır. Aynı müellif Dârekutnî’nin isim, künye, lakap ve nisbeleri yazılışta aynı, okunuşta farklı olan kimselere dair el-Müǿtelif ve’l-muħtelif adlı kitabına Abdülganî el-Ezdî’nin el-Müǿtelif ve’l-muħtelif adlı eserini dikkate alarak bazı ilâvelerde bulunmuş ve el-Müǿtenif fî tekmileti’l-Muħtelif ve’l-müǿtelif’i


yazmıştır. İbn Mâkûlâ bu çalışmaları esas alıp onların eksiklerini tamamlamak ve hatalarını düzeltmek amacıyla el-İkmâl adlı meşhur eserini telif etmiştir. İbn Mâkûlâ’nın bu eserine yazılan zeyiller arasında İbn Nukta’nın Tekmiletü’l-İkmâl’i ve İbnü’s-Sâbûnî’nin Kitâbü Tekmileti İkmâli’l-İkmâl’i zikredilebilir. Tekmiletü’l-ikmâl’e İbnü’s-Sâbûnî ve Mansûr b. Selîm’in yazdığı zeyiller için de Moğultay b. Kılıç bir zeyil kaleme almıştır. İbn Râfi‘in Źeylü Müştebihi’n-nisbe’si, Zehebî’nin el-Müştebih fi’r-ricâl esmâǿühüm ve ensâbühüm adlı eserinin kısa bir zeylidir.

BİBLİYOGRAFYA:

Taberî, Târîħ (Ebü’l-Fazl), XI, 9, 185, 491; ayrıca bk. neşredenin girişi, I, 26; İbnü’l-Faradî, Târîħu Ǿulemâǿi’l-Endelüs (nşr. Rûhiyye Abdurrahman es-Süveyfî), Beyrut 1417/1997, neşredenin girişi, s. 4-5; İzzeddin İbn Şeddâd, el-AǾlâķu’l-ħaŧîre fî źikri ümerâǿi’ş-Şâm ve’l-Cezîre (nşr. Yahyâ Zekeriyyâ Abbâre), Dımaşk 1978, III/1, s. 136; Sehâvî, el-İǾlân bi’t-tevbîħ, s. 127; Keşfü’ž-žunûn, I, 249, 250, 288, 294; II, 1123-1124, 1510, 1647-1648, 2018-2020; Sezgin, GAS (Ar.), I/2, s. 164-165; Ramazan Şeşen, Müslümanlarda Tarih-Coğrafya Yazıcılığı, İstanbul 1998, s. 79, 144, 208, 212, 225, 229; Kemâl Arafât Nebhân, “et-Tevâśul ve’ś-śıla: Aħlâķıyyât ve âliyât fi’t-teǿlîf ve’n-nuśûś”, Maķālât ve dirâsât mühdât ile’d-Duktûr Śalâĥaddîn el-Müneccid, London 1423/2002, s. 139-191; Cl. Gilliot, “Śila”, EI² (İng.), IX, 604-606; Ali Yardım, “Birzâlî”, DİA, VI, 216; Mehmet Aykaç, “Cîlî, Ahmed b. Sâlih”, a.e., VII, 551; Ferhat Koca, “Hanbelî Mezhebi”, a.e., XV, 544; Ahmet Özel, “Hanefî Mezhebi (Literatür)”, a.e., XVI, 26; a.mlf., “Muhammed Mahlûf”, a.e., XXX, 552; Hulûsi Kılıç, “İbnü’l-Hâcib”, a.e., XXI, 58; Sâmî es-Sakkār, “İbnü’n-Neccâr el-Bağdâdî”, a.e., XXI, 169; Şükrü Özen, “İbnü’ş-Şıhne, Ebü’l-Velîd”, a.e., XXI, 223; Abdülkerim Özaydın, “el-Kâmil”, a.e., XXIV, 282; M. Yaşar Kandemir, “el-Kemâl”, a.e., XXV, 223-224; a.mlf., “Rabaî”, a.e., XXXIV, 374; Eyyüp Said Kaya, “Mâlikî Mezhebi”, a.e., XXVII, 533; Mehmet Efendioğlu, “Sem‘ânî, Abdülkerîm b. Muhammed”, a.e., XXXVI, 461; Bilal Aybakan, “Şâfiî Mezhebi”, a.e., XXXVIII, 245; Ali Hakan Çavuşoğlu, “Tertîbü’l-medârik”, a.e., XL, 519; Mehmet Emin Özafşar, “Tezkiretü’l-huffâz”, a.e., XLI, 76.

Casim Avcı




Osmanlılar. Osmanlılar’da en çok terâcim ve tarih kitaplarına zeyil yazılmıştır. Zeyiller genellikle eserin kaleme alındığı dilde olur ve eserin bittiği yerden başlar. Ancak Mecdî Mehmed Efendi’nin eş-Şekāik tercümesinde görüldüğü gibi metnin içinde genişletme biçiminde yapılmış olanlar da vardır. Osmanlı literatüründe ilk zeyiller XVI. yüzyıldan itibaren ortaya çıkmıştır. Nitekim Molla Câmî’nin bazı eserlerini genişleterek Türkçe’ye çeviren Lâmiî Çelebi Nefeĥâtü’l-üns’ü önce tercüme etmiş, ardından esere Anadolu’da yaşamış bulunan meşâyihin biyografilerini de eklemiştir. Bu ilk eserin daha sonraki çalışmalar için örnek olduğu söylenebilir.

Osmanlılar’da zeyil yapılan eserler arasında ilk akla geleni Taşköprizâde Ahmed Efendi’nin eş-Şeķāǿiķu’n-nuǾmâniyye fî Ǿulemâǿi’d-devleti’l-ǾOŝmâniyye’sidir. Devletin kuruluş yıllarından başlayıp müellifin ölümüne kadar (1030/1621) gelen Osmanlı ulemâsı ve meşâyihinin tercüme-i hallerini ihtiva eden eser şair tezkireleri hariç alanında ilk çalışma olmuş ve daha müellifinin sağlığında tercüme ve zeyilleri yapılmıştır. İlk zeyli, eseri Türkçe’ye çevirirken eklemelerde bulunan Âşık Çelebi yapmış, onu Manık, Mınık, Hısım sıfatlarıyla anılan Ali Çelebi’nin 1583 yılına kadar gelen zeyli takip etmiştir. Bunun yanı sıra eser için daha birçok zeyil yazılmıştır. Mecdî Mehmed Efendi’nin Türkçe tercümesi ise biyografileri verilen kişiler için mütercimin eklediği bilgiler dolayısıyla önemlidir. Nev‘`îzâde Atâî de Zeyl-i Şekāik olarak bilinen, asıl adı Hadâiku’l-hakāik fî tekmileti’ş-Şekāik olan ünlü zeylini Mecdî tercümesi için yapmıştır. Atâî’nin eserine önce Uşşâkîzâde İbrâhim Efendi Zeyl-i Şekāik adıyla bir zeyil kaleme almış, bunu yeterli bulmayan Şeyhî Mehmed Efendi Vekāyiu’l-fuzalâ ismiyle yazdığı zeyli ölüm yılı olan 1731’e kadar getirmiştir. Bu klasik silsilenin son zeylini Fındıklılı İsmet Efendi kaleme almıştır (ayrıca bk. eş-ŞEKĀİKU’n-NU‘MÂNİYYE). Âkifzâde Abdürrahim’in 1737-1806 yılları arasında yaşamış ulemâ ve meşâyihten söz eden el-MecmûǾ fi’l-meşhûd ve’l-mesmûǾ adlı Arapça eseri doğrudan bir Şeķāǿiķ zeyli sayılmasa da Şeyhî’nin bıraktığı yerden başladığından bu seriye dahil edilebilir. Aynı şekilde isminde zeyil kelimesi bulunmamakla birlikte Sadık Albayrak’ın hazırladığı Son Devir Osmanlı Uleması adlı eser de muhteva bakımından bir Şeķāǿiķ zeyli sayılabilir.

Osmanlı edebiyatında ilk biyografik eser telifi İran geleneğine bağlı olarak tezkire türünde görülür. Bu eserlerde başta şairler ve evliya olmak üzere çeşitli gruplara mensup kişiler hakkında bilgiler yer alır (bk. TEZKİRE). Zamanla biyografiler geliştikçe vefeyât, ravza, riyâz, gülzâr, gülşen, hadîka ve tuhfe gibi adlandırmalar ortaya çıkmış, bunların devamı olarak birçok zeyil kaleme alınmıştır. XVI. yüzyılda yaşayan Ahdî’nin Gülşen-i Şuarâ’sı, Latîfî’nin Tezkiretü’ş-şuarâ’sını tamamlaması bakımından onun zeyli kabul edilebilir. Kınalızâde Hasan Çelebi’nin Tezkire’sini ihtisar edip orada bulunmayan kişileri esere ekleyen Cârullahzâde Beyânî Mustafa’nın Tezkire’si de Kınalızâde Hasan Çelebi’ye ait tezkirenin zeylidir. Seyyid Mehmed Rızâ’nın Tezkire’si Kınalızâde Hasan Çelebi’nin zeyli durumundadır. Safâyî Mustafa Efendi’nin kendi adıyla anılan tezkiresi Rızâ’nın Tezkire’sinin, Seyrekzâde Mehmed Âsım’ın Tezkire’si de Kafzâde Fâizî’nin Zübdetü’l-eş‘âr’ının zeylidir. Bu esere Vişnezâde İzzetî Mehmed Efendi de bir zeyil yazmıştır (Osmanlı Müellifleri, II, 480). İsmâil Belîğ’in Nuhbetü’l-âsâr’ı Fâizî’ye ait eserin zeylidir. Hüseyin Râmiz’in Âdâb-ı Zurefâ adlı şairler tezkiresi Sâlim’in Tezkiretü’ş-şuarâ’sının zeyli olup onun bıraktığı yerden başlar ve 1784 yılına kadar gelen altmış beş yıllık bir dönemi kapsar. Sahaflar Şeyhizâde Mehmed Esad Efendi’nin Bâğçe-i Safâ-endûz’u da Sâlim’in zeylidir ve 1835 yılına kadar gelir. Fatîn Efendi Hâtimetü’l-eş‘âr’ını Sâlim ve Safâyî tezkirelerine zeyil olarak kaleme almıştır. Klasik şuarâ tezkireciliğinin son örneği olan bu esere İbnülemin Mahmud Kemal


Son Asır Türk Şairleri adıyla bir zeyil yazmıştır. Son dönem şair ve vezirlerinden Zîver Paşa’nın divanının da bulunduğu Âsâr-ı Zîver Paşa’nın zeyli durumunda olan eser Yûsuf Bahâeddin tarafından Zeyl-i Âsâr-ı Zîver Paşa adıyla neşredilmiştir (İstanbul 1314). Hâfız İshak Efendi’nin Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’den yaptığı seçmelerden oluşan Zeyl-i İntibâh daha önce derlediği İntibâh’ın devamıdır (ayrıca bk. TEZKİRE).

Osmanzâde Ahmed Tâib’in Osmanlı padişahlarının biyografilerine dair Hadîkatü’l-mülûk’üne (Mustafa Hâşim zeyliyle birlikte, İstanbul 1299) Mustafa Hâşim tarafından Nuhbetü’l-mülûk adıyla muhtasar bir zeyil yazılmıştır. Hadîkatü’l-mülûk’ün bir başka versiyonu olan İcmâl-i Tevârîh-i Âl-i Osmân için Şehrîzâde Mehmed Said Gülşen-i Mülûk ismiyle kısa bir zeyil kaleme almış ve sadece III. Ahmed dönemi hakkında bilgi vermiştir. Osmanzâde’nin asıl önemli eseri Hadîkatü’l-vüzerâ olup birkaçı müstesna II. Mustafa devrinin sonuna kadar (1703) gelen sadrazamların biyografilerini kapsar. eş-Şeķāǿiķ ve tercümesi gibi çok rağbet gören bu esere imparatorluğun sonuna kadar zeyiller yazılmıştır (bk. HADÎKATÜ’l-VÜZERÂ).

Şeyhülislâmların biyografilerini ilk defa Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin Efendi, Devhatü’l-meşâyih (Devha-i Meşâyih-ı Kibâr) adlı eserinde bir araya getirmiştir. İlk şeyhülislâm kabul edilen Molla Fenârî’den Feyzullah Efendizâde Mustafa Efendi’ye (ö. 1745) kadar gelen ve büyük ilgi gören bu çalışması için daha sonra bizzat müellifi iki zeyil kaleme almıştır. Bunlardan ilki 1762’ye, ikincisi 1788’e kadar gelir. Ayıntâbî Mehmed Münîb Efendi’nin de esere iki zeyli vardır. Bu zeyilleri Süleyman Fâik Efendi devam ettirmiş, ardından Rifat Ahmed Efendi (Topal) Devhatü’l-meşâyih ve zeyillerini bir araya getirmiş, son zeyli Mektubîzâde Abdülaziz Efendi kaleme almıştır. Hüseyin Râmiz’e izâfe edilen Devha zeyli hakkında ise bilgi yoktur. Devhatü’l-meşâyih ve zeyilleri Barbara Kellner-Heinkele tarafından yayımlanmıştır (Wiesbaden 2005) (ayrıca bk. DEVHATÜ’l-MEŞÂYİH).

Osmanlı tarihinde çeşitli devlet adamlarıyla ilgili grup biyografileri hazırlanmış ve bunlara yazılan zeyillerle gelenek sürdürülmüştür. Hafîd Efendi’nin kaptan-ı deryâlar için yazdığı ve ilk derya kaptanı Baltaoğlu Süleyman Bey’den 1792 yılına kadar getirdiği Sefînetü’l-vüzerâ’ya İsmet Parmaksızoğlu 1865 yılına kadar gelen bir zeyil yazmış ve eseri yayımlanmıştır (İstanbul 1952). Reîsülküttâblarla ilgili olarak Ahmed Resmî tarafından kaleme alınan ve Celâlzâde Mustafa Çelebi ile başlayıp 1744 yılına kadar gelen Halîkatü’r-rüesâ da (yanlışlıkla Halîfetü’r-rüesâ adıyla basılmıştır) zeyillerle genişletilmiştir. Sefînetü’r-rüesâ adıyla da bilinen ve alanında ilk çalışma olan bu eser için Süleyman Fâik Efendi iki zeyil kaleme almıştır. İlkinde 1754-1804 yılları arasında bu görevde bulunan otuz iki, ikincisinde ise on beş reîsülküttâbdan söz edilmiştir. İbrâhim Nâilî Halîka’yı Hadîkatü’r-rüesâ adıyla özetlemiş, ayrıca esere zeyil yazmıştır. Ayıntâbî Râşid Mehmed Ali ile Hüseyin Râmiz efendilerin zeyilleri hakkında ise bilgi yoktur. Dârüssaâde ağalarına dair Ahmed Resmî’nin Hamîletü’l-küberâ’sı için de (nşr. Ahmet Nezihi Turan, İstanbul 2000) zeyiller kaleme alınmış, Müstakimzâde de esere bir zeyil yazmıştır (aslıyla birlikte nşr. Z. Aycibin, TTK Belgeler [XXII/26], Ankara 2001, s. 183-226). Hüseyin Râmiz’e izâfe edilen zeylin varlığı ve mahiyeti ise meçhuldür.

Bunların dışında, Kâtib Çelebi’nin Süllemü’l-vüśûl ilâ ŧabaķāti’l-fuĥûl adlı Arapça biyografik eserine XVIII. yüzyılda Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin Efendi Mecelletü’n-nisâb adıyla bir zeyil yazmıştır (tıpkıbasım, Ankara 2000). Suyolcuzâde Mehmed Necîb’in (ö. 1758) Osmanlı hattatlarına dair Devhatü’l-küttâb’ı, Nefeszâde İbrâhim’in (ö. 1650) Gülzâr-ı Savâb’ını tamamlaması bakımından onun zeyli kabul edilebilir. İbnülemin’in Son Hattatlar’ı Tuhfe-i Hattâtîn’in zeyli olup onun kaldığı yerden başlar ve 1953 yılına kadar gelir. Şeyhülislâm Ebûishakzâde Mehmed Esad Efendi’nin (ö. 1753) kaleme aldığı ve türünde ilk olan, Osmanlı mûsikişinaslarına dair Atrabü’l-âsâr adlı biyografik eseri için İbnülemin tarafından Hoş Sadâ adıyla zeyil kaleme alınmıştır. Fındıklılı İsmet Efendi’nin de Atrabü’l-âsâr’a bir zeyil yazdığı belirtilir. Murâdî’nin XII. (XVIII.) yüzyıla ait Arapça Silkü’d-dürer’i, Muhibbî’nin 1592-1688 yılları arasında yaşamış ünlü şahsiyetlerin biyografilerini içeren Ħulâśatü’l-eŝer’inin zeylidir. Halim Giray’ın Kırım hanlarının biyografileriyle ilgili Gülbün-i Hânân adlı eseri, Ârifzâde Hilmi’nin önsözü ve Osman Cûdî’nin ilâveleriyle birlikte Gülbün-i Hânân yahud Kırım Tarihi adıyla yeniden basılmış (İstanbul 1327), bunun tıpkıbasımı ise konu fihristiyle yazar, yer ve kitap isimleri indeksi eklenerek M. Sadi Çöğenli ve Recep Toparlı tarafından yapılmıştır (Erzurum 1990). Mehmed Şem`‘î Molla’nın Osmanlı padişahlarına ve devlet ricâline dair muhtasar Esmârü’t-tevârîh’i (Esmârü’l-hadâik) İlâveli Esmârü’t-tevârîh maa zeyl adıyla basılmış (1295), son neşri ise İlâveli Esmârü’l-hadâik adıyla yapılmıştır (1311). Beyzâde Mehmed Bahâeddin Efendi, Esmârü’t-tevârîh’i Eser-i Bahâî adıyla 1298 (1880) yılına kadar getirmiştir (TTK Ktp., nr. 50).

Sicill-i Osmânî’ye müellifi Mehmed Süreyyâ Bey’in yazdığı tekmile ve zeyillerin Cihangir yangınında yandığını ailesi bildirmiştir. Bizzat müellifinin “Tezyîl” başlığı altında kaleme aldığı bölümde Osmanlı padişahları ile akrabalık kuran ailelerin, padişah hocalarının ve imamlarının, hekimbaşılar, dârüssaâde ağaları, silâhdar ve mîrâhur ağaları, vezir ve kazaskerler, şeyhülislâmlar, Mekke-i Mükerreme emîrleri, seraskerler, topçubaşılar, kaptan-ı deryâlar, nişancılar, reîsülküttâblar ve Hariciye nâzırlarının, sadâret kethüdâları ve Dahiliye nâzırlarının, çavuşbaşılar, defterdarlar ve Maliye nâzırlarının, Darphâne emini ve nâzırlarının, Tanzimat sonrası devlet ricâlinin, Kırım hanlarının, Mısır valileri ve Budin valilerinin, yeniçeri ağalarının


listeleri verilmiştir. Mehmet Zeki Pakalın’ın kaleme aldığı, 1958 Temmuzuna kadar gelen kapsamlı çalışması, Sicill-i Osmânî Zeyli (Son Osmanlı Büyükleri) adıyla on cilt halinde basılmıştır (Ankara 2008).

Hz. Peygamber’in hayatını konu alan siyer kitapları Osmanlı kültüründe daha çok edebiyatçıların ilgisini çekmiş görünmektedir. Tarih dilinden çok edebî hüviyete sahip bu eserler hemen her dönemde rağbet görmüş, bu alanda pek çok eser kaleme alınmış, bunlara daha sonra çok sayıda zeyil yazılmıştır. Osmanlı edebiyatında Veysî’nin Dürretü’t-tâc adlı ilk telif Türkçe siyer kitabı ifadesinin ağırlığına ve anlaşılmasının güçlüğüne rağmen hayli rağbet görmüş, Nev`‘îzâde Atâî, Seyyid Mehmed Rızâ, Nâbî, Nazmîzâde Murtaza, Tıflî Ahmed Çelebi, Süleyman Tâlib, Râgıb Mehmed Paşa eser için zeyiller kaleme almış, bunlardan Atâî zeyli müellifinin vefatı üzerine tamamlanamamıştır. Nâbî Dürretü’t-tâc’a iki zeyil yazmış, bunlardan ilki aslıyla birlikte (Bulak 1248), ayrıca müstakil olarak (Bulak 1284) basılmıştır. Henüz yazma halinde bulunan Nazmîzâde Murtaza’nın zeyli Nâbî zeylinin devamıdır. Tıflî Ahmed Çelebi, zeyline Nâbî ve Nazmîzâde zeyillerinde yer almayan veya eksik olan konuları eklemiştir. Süleyman Tâlib’in eseri Nâbî’nin ilk zeylinin zeylidir. Tezkire müellifi Rızâ ve Bosnalı Abdülkerim Sâmi Efendi’nin zeyilleri hakkında ise bilgi yoktur.

Resmî ve gayri resmî Osmanlı kronikleri için de çok sayıda zeyil kaleme alınmıştır. Taberî’nin Târîħ’ini Türkçe’ye çeviren Matrakçı Nasuh bunu ilâveler ve tashihler yaparak Kanûnî Sultan Süleyman devrine kadar getirmiştir. Ancak Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan Kanûnî Sultan Süleyman devrine kadar gelen kısmın tam bir nüshası henüz bilinmemektedir. Bu zeylin devamı olan 1520-1551 yılları arası olaylarını içeren Süleymannâme ise günümüze ulaşmıştır. Ebülfazl Mehmed Efendi, babası İdrîs-i Bitlisî’ye ait Selimşâhnâme’nin müsveddelerini temize çekip düzenlemiş, esere mukaddime ve hâtime eklemiştir. Hoca Sâdeddin Efendi’nin Yavuz Sultan Selim devrine kadar gelen Tâcü’t-tevârîh’inin hâtime kısmı (II, 402-602) fihristte zeyil diye gösterilmiştir. Tâcü’t-tevârîh’e daha sonra Sâdeddin Efendi’nin oğlu Hocazâde Mehmed Efendi İbtihâcü’t-tevârîh adıyla bir zeyil yazmış, fakat eser tamamlanamamıştır. Hasanbeyzâde Ahmed Paşa Tâcü’t-tevârîh’i önce telhis etmiş, ardından eserin Kanûnî devrinden IV. Murad dönemi ortalarına kadar gelen bir zeylini kaleme almıştır. Peçuylu Tarihi’ne de birkaç zeyil yazılmıştır. Bunlardan ilki Tımışvar Defterdarı Belgradî Mustafa Efendi’ye aittir. Mustafa Efendi zeylinde 1045-1061 (1635-1651) yılları olaylarını kaydeder. Bir başka zeyilde ise 1050-1058 (1640-1648) yılları arası anlatılır. Karaçelebizâde Abdülaziz Efendi, yaratılıştan 1648 yılına kadar gelen umumi tarihi Ravzatü’l-ebrâr’a bizzat kendisi on yıllık bir zeyil yazmıştır. Nasuhpaşazâde Hüseyin Paşa’nın oğlu Mehmed Çelebi tarafından telif edilen ve 1639-1670 yılları olaylarını kapsayan Osmanlı kroniği Babinger tarafından Zeyl-i Tevârîh-i Âl-i Osmân diye anılır. Kâtib Çelebi de eserleri için en çok sayıda zeyil yazılan Osmanlı müelliflerindendir. Tarih alanındaki Fezleke’si için XVII. yüzyılın sonlarında Fındıklılı Mehmed Ağa bir zeyil kaleme almış, Zeyl-i Fezleke adıyla anılan bu eser Silâhdar Tarihi ismiyle basılmıştır (nşr. Ahmed Refik, I-II, İstanbul 1928). Fezleke’nin sona erdiği 1065 (1654) yılından başlatılan Îsâzâde Târihi’nin de bu eserin zeyli olabileceği öne sürülmüştür (Yılmazer, s. XXVIII). Kâtib Çelebi’nin kronolojik Takvîmü’t-tevârîh’ine önce Hezarfen Hüseyin Efendi 1079’da (1668) bir zeyil yazmıştır. Aynı eseri İbrâhim Müteferrika 1144 (1731-32), Şeyhî Mehmed Efendi 1146 (1733) yılına kadar getirmiş ve zeyillerdeki ilâveler metinle birlikte neşredilmiştir (İstanbul 1146, s. 135-136). Mür’i’t-tevârîh adlı eserini Kâtib Çelebi’nin Takvîmü’t-tevârîh’ini esas alarak hazırlayan Şem‘dânîzâde Süleyman Efendi önce eseri genişletmiş, ardından 1191 (1777) yılına kadar getirmiştir. Ali Suâvi, Şem‘dânîzâde zeylini dikkate almayıp İbrâhim Müteferrika’nın bıraktığı yerden başlayarak 1291 (1874) yılına kadar yaptığı eklemelerle Takvîmü’t-tevârîh’i Fransa’da kısmen neşretmiştir (Paris 1291). İbrâhim Müteferrika, Kâtib Çelebi’nin coğrafyaya dair Cihânnümâ’sını yaptığı ilâveler ve eklediği haritalarla yayımlamıştır (İstanbul 1145). Aynı esere daha sonra Şehrîzâde Mehmed Said Ravzatü’l-enfüs adıyla bir zeyil yazmıştır. Bartınlı İbrâhim Hamdi, Atlas adlı iki ciltlik zeylini 1750’de kaleme almıştır.

Tayyarzâde Atâ Bey’in kendisinin, babasının ve bazı kişilerin biyografilerine dair İntibâhnâme-i Atâ adlı mecmuası (Millet Ktp., Ali Emîrî Efendi, nr. 81-82) Râgıb Paşa Mecmuası’nın (Murad Molla Ktp., nr. 1468) zeyli kabul edilmiştir. Hayrullah Efendi’nin daha ziyade kendi adıyla anılan Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye Târihi için Ali Şevki bir zeyil kaleme alarak eseri 1648 yılına kadar getirmiş ve iki cüz halinde yayımlanmıştır (İstanbul 1290, 1292). Ali Rıza Seyfi (Seyfioğlu), Süleyman Nutkī’nin Muhârebât-ı Bahriyye-i Osmâniyye adlı eserine ilâvelerde bulunmuş ve Zeyl-i Muhârebât-ı Bahriyye-i Osmâniyye adıyla neşretmiştir (İstanbul 1316).

Osmanlı resmî tarih yazıcıları olan vak‘a-nüvislerin kaleme aldığı eserlerin hemen tamamı birbirinin devamı mahiyetinde olup bir zeyiller silsilesi oluşturur niteliktedir (bk. VAK‘ANÜVİS). Bunlardan bazılarının başlıklarında “Zeyl” kelimesi yer alır. Çelebizâde Âsım Tarihi, Târîh-i Râşid Zeyli, Ahmed Vâsıf Efendi’nin Mehâsinü’l-âsâr’ına yaptığı eklemeler bu arada zikredilebilir. Abdurrahman Hibrî’nin Edirne şehrine dair Enîsü’l-müsâmirîn adlı eserine Ahmed Bâdî Efendi Riyâz-ı Belde-i Edirne adıyla bir zeyil yazmıştır. Hüseyin Ayvansarâyî’nin Hadîkatü’l-cevâmi‘i de çok okunmuş ve zeyillerle devam ettirilmiştir. Ali Satı Bey eseri genişletip 1253 (1838) yılına kadar getirmiştir. Hadîkatü’l-cevâmi‘ daha sonra Süleyman Besim


tarafından 1276 (1859-60) yılına kadar devam ettirilmiş, fakat bu kısım henüz yayımlanmamıştır. Şeyhülislâm Ahmed Reşid Efendi Hadîkatü’l-cevâmi‘i özetleyip muhtevasına bazı ilâvelerde bulunmuştur.

Bibliyografya türünde Kâtib Çelebi’nin Keşfü’ž-žunûn’u çok rağbet görmüş ve esere birçok zeyil yazılmıştır. Bunlardan Halepli Hüseyin el-Abbâsî en-Nebhânî, Vişnezâde İzzetî Mehmed, Arabacılar Şeyhi İbrâhim ve Riyâzîzâde Abdüllatif, Kâtib Çelebi ile aynı yüzyılda veya bir sonraki yüzyılda yaşamıştır. Âŝâr-ı Nev adını taşıyan Hanîfzâde Ahmed Tâhir Efendi’nin zeyli Gustav Flügel tarafından Latince’ye çevrilerek asıl metniyle birlikte yayımlanmıştır (London 1835-1858). Fakat Keşfü’ž-žunûn’un en meşhur ve en kapsamlı zeyli Bağdatlı İsmâil Paşa’nın kaleme aldığı Îzâĥu’l-meknûn’dur. Şeyhülislâm Ârif Hikmet Bey Keşfü’ž-žunûn’a cîm harfine kadar bir zeyil yazmış, İsmâil Saib (Sencer) Efendi ise eserin tamamını kitap adları ekleyerek genişletmiştir. Eserin 1941’de basım çalışmaları yapılırken Sencer’in zeyillerinin dikkate alındığı söylenmişse de bunun tam yapılmadığı anlaşılmaktadır (DİA, XXIII, 123). Hüseyin Râmiz’in de Keşfü’ž-žunûn için bir zeyil kaleme aldığından söz edilir (Osmanlı Müellifleri, III, 48).

Bunların dışında çeşitli alanlarda zeyiller yazılmıştır. Meselâ Ahmed Midhat Efendi, Hasan Mellâh adlı romanı için daha sonra Zeyl-i Hasan Mellâh adıyla bir zeyil kaleme almış, Köse Mihalzâde Yûsuf Râgıb İstiâde-i Sıhhat (İstanbul 1320) adlı çalışmasını Zeyl-i İstiâde-i Sıhhat (İstanbul 1322) adıyla devam ettirmiştir. Bazı kanun kitapları da Zeyl-i Kānûn-ı Ticâret (İstanbul 1336), Zeyl-i Lâhika-i Kavânîn (I-III, 1311-1315) adları altında basılmıştır. Muhyiddin tarafından yazılan Zeyl-i Nizâmnâme-i Me’mûrîn ile (İstanbul 1305), Zeyl-i Münşeât ve Muâmelât-ı Askeriyye (nşr. Kitapçı Hasan Âdil, İstanbul 1307) bu tarzın iki farklı örneğidir. Hasan Tahsin, Punt yani Mevki-i Sefîne Tayini (İstanbul 1306) adlı eseri için Zeyl-i Punt-ı Sefîne adıyla bir de zeyil kaleme almıştır (İstanbul 1307). Sâdık Rifat Paşa’nın defalarca basılan Risâle-i Ahlâk’ının devamı olarak Zeyl-i Risâle-i Ahlâk yazılmıştır (İstanbul 1273, 1288, 1290). Abdurrahman Talat’ın Zeyl-i Sakk’i (I-III, İstanbul 1302) hukuk ve kanuna dair bir eserdir. Tatbîkāt-ı Cezâiyye’nin devamı Zeyl-i Tatbîkāt-ı Cezâiyye adıyla basılmıştır (İstanbul 1328). Matematik öğretmeni Tâhir Paşa’nın Usûl-i Cebir’inin ikinci baskısının sonunda yer alan zeyil (s. 234-409) Vidinli Tevfik Paşa’ya aittir. Ca‘fer-i Tayyâr, Sa‘dî-i Şîrâzî’nin Gülistân’ını Zeyl-i Zübde-i Gülistân adıyla özetleyip (İstanbul 1299, 1306) esere bazı ilâvelerde bulunmuştur (Özege, V, 2121, 2130). Salâhî Abdullah Efendi eşyanın mahiyeti ve zuhuruna dair Arapça eserine daha sonra Źeylü’l-kitâb bi-aĥseni’l-ħiŧâb adıyla ilâvelerde bulunmuş ve zeylinde hakîkat-i Muhammediyye konusunu işlemiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

İdrîs-i Bitlisî, Selimşahnâme (haz. Hicabi Kırlangıç), Ankara 2001, hazırlayanın girişi, s. 25; Matrakçı Nasuh, Sefer-i Irâkeyn, neşredenin girişi, s. 3-6; Hoca Sâdeddin, Tâcü’t-tevârîh, İstanbul 1280, II, 402 vd.; Hasanbeyzâde Ahmed, Târih (haz. Şevki Nezihi Aykut), Ankara 2004, hazırlayanın girişi, s. XLVII-XLIX; Kâtib Çelebi, Fezleke (haz. Zeynep Aycibin, doktora tezi, 2007), Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, hazırlayanın girişi, s. XLII; Karaçelebizâde Abdülaziz Efendi, Ravzatü’l-ebrâr Zeyli (haz. Nevzat Kaya), Ankara 2003, hazırlayanın girişi, s. XXX; Îsâzâde Târihi (haz. Ziya Yılmazer), İstanbul 1996, hazırlayanın girişi, s. XXVIII; Şem‘dânîzâde, Mür’i’t-tevârîh (Aktepe), neşredenin girişi, s. XIX vd.; Osmanlı Müellifleri, II, 154, 230, 480; III, 33, 36, 48, 60, 80, 160, 259; Ahmed Remzi, Miftâhü’l-kütüb ve Esâmî-i Müellifîn Fihristi (a.e. sonunda), İstanbul 1346/1938, s. 60-61; TCYK, s. 417, 579, 663-666, 701-704, ayrıca bk. tür.yer.; Karatay, Türkçe Yazmalar, I, 389-391, 414; II, 307; Agâh Sırrı Levend, Türk Edebiyatı Tarihi, Ankara 1973, tür.yer.; Özege, Katalog, V, 2121, 2130; Babinger (Üçok), tür.yer.; Behcet Gönül, “İstanbul Kütüphânelerinde al-Şaķāǿiķ al-NuǾmāniya Tercüme ve Zeyilleri”, TM, VII-VIII/2 (1945), s. 136-168; el-Ķāmûsü’l-İslâmî, II, 456; Azmi Bilgin, “İsmail Saib Sencer”, DİA, XXIII, 122-123.

Abdülkadir Özcan




FIKIH. İslâm ilimlerinin farklı alanlarında olduğu gibi fıkıh alanında da bir eserin içeriğini tamamlamak, o alanın benzer eserleriyle mukayesesini yapmak veya zamanla ortaya çıkan yeni bilgilerle zenginleştirerek devamlılığını sağlamak gibi amaçlarla yazılan ve farklı adlarla anılan bir zeyil literatürü ortaya çıkmıştır. Bu tür eserlerin zeyil niteliğini göstermek için isimlerinde genellikle “ziyâdât, zevâid, tekmile, tetimme/tetmîm” terimleri kullanılmıştır. Bu terimler zaman zaman birbirinin yerine kullanılmakla birlikte ziyâdât türü zeyillerde bir fıkıh kitabına yeni meseleler veya aynı meseleler hakkında yeni görüşler ilâve etme, zevâid türünde başka eserlerle mukayese ederek farklılık ve fazlalıkları gösterme özelliği ağır basar. Tekmile ve tetimme ise genellikle yarım kalmış bir fıkıh kitabının eksik bölümlerini tamamlama ya da müellifi tarafından tamamlanmış bir kitaba yeni bölümler ekleme şeklinde ortaya çıkar. Fıkıh kitapları üzerine zeyil yazan müelliflerin eserlerini adlandırırken zeyil ve tezyîl kelimelerini fazla tercih etmedikleri anlaşılmaktadır. Bu kelimeler daha ziyade fetva kitapları ya da küçük risâleler üzerine yazılan zeyillerde kullanılmıştır.

Fıkıh literatürü içerisinde kronolojik sıraya göre önce ziyâdât ve zevâid türü zeyillerin yazıldığını söylemek mümkündür. Bu türün ve genel anlamda fıkıh zeyillerinin ilk örneği olarak Ebû Hanîfe’nin öğrencilerinden Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî’nin (ö. 189/805) ez-Ziyâdât’ı kabul edilebilir. Şeybânî, niteliği hakkında farklı rivayetler bulunan ve sistematik bir fıkıh kitabı olmadığı anlaşılan bu eserinde Hanefî fıkhının fürûuna dair Ebû Yûsuf’un görüş ve rivayetlerini içeren el-Emâlî’deki meselelere bazı ilâveler yapmış ya da kendisinin daha önce kaleme aldığı “zâhirü’r-rivâye” eserlerinde bulunmayan fer‘î meseleleri düzensiz biçimde derlemiştir. Daha sonra ortaya çıkan, ez-Ziyâdât’ta yer vermediği meselelere dair görüşlerini Ziyâdâtü’z-Ziyâdât adıyla kitaplaştıran Şeybânî’nin aynı zamanda zeyil üzerine zeyil yazma geleneğini başlattığı söylenebilir. İmam Mâlik’in öğrencilerinden Abdullah b. Abdülhakem’in


el-Muħtaśarü’ś-śaġīr’ine yazılan zeyiller de ziyâdât türünün ilk örnekleri arasındadır. İbn Abdülhakem’in İmam Mâlik’in fıkhî görüşlerini derlediği bu eserine oğlu Ebû Abdullah İbn Abdülhakem, Ebû Hanîfe ile Şâfiî’nin, öğrencisi Muhammed b. Abdullah b. Abdürrahîm el-Berkî veya oğlu Ubeydullah b. Muhammed el-Berkî de Süfyân es-Sevrî, İbn Râhûye, Evzâî ve Nehaî’nin görüşlerini ilâve ederek birer ziyâdât kaleme almışlardır. el-Muħtaśarü’ś-śaġīr üzerine Ebü’l-Hasan Ali b. Ya‘kūb ez-Zeyyât (İbn Ramazan) ve Ubeydullah b. Ömer el-Bağdâdî tarafından da ziyâdât çalışmaları yapılmıştır. İmam Şâfiî’nin öğrencilerinden Müzenî’nin el-Muħtaśar’ı üzerine İbn Ziyâd en-Nîsâbûrî’nin kaleme aldığı Ziyâdât Ǿalâ Muħtaśari’l-Müzenî ve İbnü’l-Kâs et-Taberî’nin Şâfiî fürû-i fıkhına dair el-Miftâĥ’ı üzerine öğrencisi Ebû Ali Hasan b. Muhammed ez-Zücâcî’nin yazdığı Ziyâdâtü’l-Miftâĥ (Zevâǿidü’l-Miftâĥ veya et-Tehźîb adlarıyla da bilinir) erken dönemde yazılan ziyâdât türü zeyillerdendir. Ebû Âsım el-Abbâdî’nin Şâfiî fıkhının fürûuna dair ez-Ziyâdât’ı ve ona zeyil olarak kaleme aldığı Ziyâdâtü’z-Ziyâdât’ı ile Ebû Ali İmâdüddin Hüseyin b. Ali el-Lâmişî’nin Hanefî fıkhına dair ez-Ziyâdât fi’l-fürûǾu da ziyâdât türü zeyillerin örnekleri arasındadır. Ebû Bekir el-Hallâl’in Ahmed b. Hanbel’in fıkhî görüşlerini derlediği Kitâbü’l-CâmiǾde eksik bıraktığı meseleleri tamamlamak için öğrencisi Gulâmü’l-Hallâl’in kaleme aldığı Zâdü’l-müsâfir’de olduğu gibi ziyâdât/zeyil niteliği taşımakla birlikte bu özelliği adında belirtilmeyen eserler de vardır.

İbn Ebû Zeyd el-Kayrevânî’nin en-Nevâdir ve’z-ziyâdât Ǿalâ mâ fi’l-Müdevvene’si ziyâdât adını taşımakla birlikte, Mâlikî mezhebinin temel kaynağı kabul edilen el-Müdevvenetü’l-kübrâ’da yer almayıp mezhebin oluşum döneminde farklı Mâlikî çevrelerince Mâlik b. Enes ve öğrencilerinin fıkhî görüşlerini derlemek amacıyla yazılan ve “ümmehât” adıyla anılan diğer eserlerde bulunan rivayetleri derlemesi yönüyle zevâid özelliği daha belirgin bir zeyil çalışmasıdır. İbn Ebû Zeyd’in Muħtaśarü’l-Müdevvene adlı eserinde yer verdiği, ancak el-Müdevvene’de yer almayan görüşler İbnü’t-Tallâ‘ tarafından Zevâǿidü Ebî Muĥammed fi’l-Muħtaśar adıyla kitap haline getirilmiştir. Şâfiî mezhebi literatüründeki zevâid türü zeyillerin ilk örneği, Yahyâ b. Ebü’l-Hayr el-İmrânî’nin (ö. 558/1163) Şîrâzî’nin el-Müheźźeb’i üzerine yazdığı ez-Zevâǿid gibi görünmektedir. İsnevî tarafından Beyzâvî’nin el-Minhâc’ı üzerine kaleme alınan Zevâǿidü’l-uśûl Ǿalâ Minhâci’l-vüśûl, Necmeddin İbn Kādî Aclûn’un Nevevî’ye ait Ravżatü’ŧ-ŧâlibîn ve Minhâcü’ŧ-ŧâlibîn’i karşılaştırarak ilkinde bulunup ikincisinde bulunmayan meseleleri derlediği et-Tâc fî zevâǿidi’r-Ravża Ǿale’l-Minhâc ile Ebü’l-Hafs el-Fetâ’nın eś-Śıfâde ilâ zevâǿidi’l-ǾUcâle’si (İbnü’l-Mülakkın’a ait ǾUcâletü’l-muĥtâc adlı Minhâcü’ŧ-ŧâlibîn şerhi üzerine), Taķrîbü’l-muĥtâc ilâ zevâǿidi Şerĥi’l-Minhâc’ı (İbnü’l-Mülakkın’a ait el-ǾUmde adlı Minhâcü’ŧ-ŧâlibîn şerhi üzerine) ve Envârü’l-Envâr’ı (Yûsuf b. İbrâhim el-Erdebîlî’nin el-Envâr’ı üzerine) bu literatürün diğer örnekleridir. Hanbelî mezhebi literatürü içindeki zevâid türü zeyiller arasında, Muvaffakuddin İbn Kudâme tarafından Hırakī’nin el-Muħtaśar’ı üzerine kaleme alınan iki ayrı zevâid (el-Hâdî adıyla da bilinen ǾUmdetü’l-hâzim fi’l-mesâǿili’z-zevâǿid Ǿan Muħtaśari Ebi’l-Ķāsım ve Zevâǿidü’l-Kâfî Ǿale’l-Ħıraķī), Abdurrahman b. Mahmûd b. Ubeydân el-Ba‘lî’nin İbn Kudâme’nin el-Kâfî’si ve İbn Teymiyye’nin el-Muĥarrer’i ile İbn Kudâme’nin el-MuķniǾini karşılaştırıp el-MuķniǾde olmayıp diğerlerinde bulunan meseleleri derlediği Zevâǿidü’l-Kâfî ve’l-Muĥarrer Ǿale’l-MuķniǾ ve İbnü’n-Neccâr el-Fütûhî tarafından İbn Kudâme’nin el-MuķniǾi ile Ali b. Süleyman el-Merdâvî’nin et-Tenķīĥu’l-müşbiǾi üzerine kaleme alınan Müntehe’l-irâdât fî cemǾi’l-MuķniǾ maǾa’t-Tenķīĥ ve ziyâdât sayılabilir. Hanefî literatüründe zevâid türü zeyillerin nâdir örneklerinden biri Nûreddin Ali b. Nasr b. Ömer İbnü’s-Sûsî’nin Zevâǿidü’l-Hidâye Ǿale’l-Ķudûrî’sidir.

Fıkıh tarihinde tekmile veya tetimme adını taşıyan zeyil türü eserlerin ilk örnekleri arasında, Kudûrî’nin Hanefî fıkhının temel metinlerinden biri olan el-Muħtaśar’ı ile aynı müellifin et-Tecrîd adlı hilâf eseri üzerine yazılan tekmileler sayılabilir. Bunlardan Kudûrî’nin öğrencisi Ebû Bekir Abdurrahman b. Muhammed es-Serahsî’ye (ö. 439/1048) ait olan Tekmiletü’t-Tecrîd’in niteliği hakkında yeterli bilgi yoktur. Hüsâmeddin er-Râzî (ö. 598/1201), el-Muħtaśar üzerine kaleme aldığı, Tekmiletü’l-Ķudûrî veya et-Tekmile diye bilinen eserinde el-Muħtaśar’da bulunmayıp mütekaddimîn dönemi Hanefî çevrelerinde meşhur olan diğer dört muhtasarda (el-CâmiǾu’ś-śaġīr, Muħtaśarü’ŧ-Ŧaĥâvî, el-İrşâd ve Mûcezü’l-Ferġānî) yer alan meseleleri bir araya getirmiş ve yaptığı çalışmayı tekmile diye adlandırmıştır (Tekmiletü’l-Ķudûrî, vr. 1b-2a). Ancak Hüsâmeddin er-Râzî’nin eseri yaygın biçimde kullanılan anlamıyla bir tekmile olmayıp zevâid türü bir zeyil olarak değerlendirilebilir. Abdullah b. Mahmûd el-Mevsılî’nin el-Fevâǿidü’l-müştemile Ǿalâ mesâǿili’l-Muħtaśar ve’t-Tekmile’si ile Ahmed b. Muhammed b. Hasan el-Abbâsî’nin el-ǾUķūdü’l-mufaśśale fi’l-cemǾ beyne’l-Ķudûrî ve’t-Tekmile’si de el-Muħtaśar ve et-Tekmile üzerine yapılmış ziyâdât türü çalışmalardır.

Yaygın kullanılan anlamıyla, yarım kalmış bir fıkıh kitabının eksik bölümlerini tamamlama ya da müellifi tarafından tamamlanmış bir kitaba yeni bölümler ekleme niteliği taşıyan tekmile/tetimme türü zeyillere en çok Hanefî fıkıh literatüründe rastlanır. Siğnâkī’nin (ö. 714/1314), en-Nihâye fî şerĥi’l-Hidâye adlı eserinin sonuna el-Hidâye’de bulunmayan ferâiz bölümünü ilâve ederek yazdığı tekmile bu türün ilk örneği sayılabilir. Benzer bir tekmile Kâkî tarafından MiǾrâcü’d-dirâye ilâ şerĥi’l-Hidâye adlı şerhin sonunda yapılmıştır (Kitâbü’l-Ferâǿiż min źeyli’l-Hidâye adıyla müstakil bir eser olarak da bilinir). Habbâzî’nin el-Kifâye fî şerĥi’l-Hidâye’si üzerine İbnü’r-Rabve’nin yazdığı Tekmiletü’l-fevâǿid, Cemâleddin İbnü’t-Türkmânî’nin babası Alâeddin İbnü’t-Türkmânî’nin eksik bıraktığı Şerĥu’l-Hidâye’yi tamamlayarak yaptığı tekmile, Serûcî’nin eksik kalan el-Ġāye adlı el-Hidâye şerhi (Kitâbü’l-Eymân’dan sonrası eksiktir) üzerine İbnü’d-Deyrî tarafından yazılan hacimli tekmile, İbnü’l-Hümâm’ın meşhur el-Hidâye şerhi Fetĥu’l-ķadîr’in eksik kalan kısımlarını (Kitâbü’l-Vekâle’den sonrası) tamamlamak üzere Kadızâde Ahmed Şemseddin’in yazdığı, Netâǿicü’l-efkâr adıyla da bilinen Tekmiletü Fetĥi’l-ķadîr ve Sinâneddin Yûsuf el-Muhaşşî’nin el-Hidâye şerhi üzerine yeğeni Muhammed b. Mustafa’nın kaleme aldığı tekmile Hanefî literatüründe el-Hidâye çevresinde yazılmış diğer zeyillerdir. Hanefî literatürüne ait tanınmış tekmileler arasında şunlar da sayılabilir: Ebû Hâmid İbnü’z-Ziyâ el-Mekkî’nin Kenzü’d-deķāǿiķ şerhi üzerine oğlu Cemâleddin İbnü’z-Ziyâ el-Mekkî’nin yazdığı tekmile, Nûreddin Mahmûd b. Berekât el-Bâkânî ve Muhammed b. Hüseyin b. Ali et-Tûrî’nin el-Baĥrü’r-râǿiķ (“el-İcâretü’l-fâside” bölümünden sonrası eksiktir) tekmileleri, Lisânüddin İbnü’ş-Şıhne’nin Lisânü’l-ĥükkâm’ı üzerine Burhâneddin İbrâhim el-Hâliî el-Adevî tarafından kaleme alınan Ġāyetü’l-merâm fî tetimmeti Lisâni’l-ĥükkâm (Tekmiletü Lisâni’l-ĥükkâm)


diye bilinen tekmile (Kerâhiyye’den sonraki dokuz fasıl), Şürünbülâlî’nin tahâret, namaz ve oruç konularını içeren Nûrü’l-îżâĥ adlı muhtasar eseri üzerine yine kendisinin yazdığı Merâķı’l-felâĥ adlı şerhin sonuna zekât ve hac konularını ekleyerek yaptığı tekmile (Nûrü’l-îżâĥ üzerine çağdaş âlimlerden Ebû Zeyd Şelebî’nin yazdığı el-Miftâĥ ve Muhammed Muhyiddin Abdülhamid’in yazdığı Sebîlü’l-felâĥ adlı şerhlerin sonunda da zekât ve hac konularına dair tekmileler bulunmaktadır), İbnü’l-Hümâm’ın et-Taĥrîr’i üzerine Molla Nizâmeddin’in kaleme alıp eksik bıraktığı şerhin oğlu Bahrülulûm el-Leknevî tarafından yapılan tekmilesi ve İbn Âbidîn’in tamamlayamadan vefat ettiği meşhur eseri Reddü’l-muĥtâr Ǿale’d-Dürri’l-muĥtâr üzerine oğlu İbn Âbidinzâde’nin babasının müsveddelerini esas alarak yazmış olduğu Ķurretü Ǿuyûni’l-aħyâr li-tekmileti Reddi’l-muĥtâr adlı tekmile (Reddü’l-muĥtâr ile birlikte yayımlanmıştır).

Şâfiî mezhebi literatüründe tekmile türü zeyillerin en tanınmış örneği, Şîrâzî’nin el-Müheźźeb’i üzerine Nevevî’nin yazmaya başlayıp tamamlayamadığı el-MecmûǾ adlı şerhin (Kitâbü’l-Bey.in “Bâbü’r-ribâ” kısmına kadar) tekmileleridir. Takıyyüddin es-Sübkî’nin “Bâbü BeyǾi’l-mürâbaĥa”ya kadar getirebildiği şerh çağdaş Şâfiî âlimi Muhammed Necîb el-Mutîî tarafından tamamlanmıştır. Şâfiî literatüründeki tekmile türü zeyiller arasında şunlar da sayılabilir: İbnü’r-Rif‘a’nın el-Maŧlab fî şerĥi’l-Vasîŧ adlı şerhi Ebü’l-Abbas Necmeddin Ahmed b. Muhammed el-Kamûlî tarafından, Takıyyüddin es-Sübkî’nin Beyzâvî’nin el-Minhâc’ı üzerine yazmaya başladığı şerh (el-İbhâc) oğlu Tâceddin es-Sübkî, Nevevî’nin Minhâcü’ŧ-ŧâlibin’i üzerine başlayıp tamamlayamadığı şerh ise (el-İbtihâc) oğlu Bahâeddin es-Sübkî tarafından tamamlanmıştır. el-İbtihâc üzerine İbn Hatîbüddehşe de bir tekmile kaleme almıştır. Abdürrahîm b. Muhammed el-Mevsılî’nin kendi eseri et-TaǾcîz fi’ħtiśâri’l-Vecîz üzerine yazmaya başladığı et-Taŧrîz adlı şerh, öğrencisi Burhâneddin el-Ca‘berî tarafından Tetimmetü’t-Taŧrîz adıyla tamamlanmış, İsnevî’nin tamamlayamadığı Kâfi’l-muĥtâc adlı Minhâcü’ŧ-ŧâlibîn şerhi üzerine Bedreddin ez-Zerkeşî ve Ömer b. Reslân el-Bulkīnî’nin et-Tedrîb fi’l-fürûǾu (Kitâbü’r-Radâ.a kadar) üzerine oğlu Sâlih b. Ömer el-Bulkīnî Tetimmetü’t-Tedrîb adıyla birer tekmile yazmıştır.

Bisâtî’nin Muħtaśaru Ħalîl üzerine kaleme almaya başladığı Şifâǿü’l-ġalîl adlı şerhin, öğrencisi Ebü’l-Kāsım Muhammed b. Muhammed en-Nüveyrî tarafından yapılan tekmilesi (Tekmiletü’n-Nüveyrî Ǿalâ Şerĥi’l-Bisâŧî), Berâziî’nin et-Tehźîb fi’ħtiśâri’l-Müdevvene’si üzerine Ebû Mehdî Îsâ b. Sâlih el-Vânnûgī’nin eksik bıraktığı hâşiyeye Muhammed b. Ebü’l-Kāsım el-Bicâî el-Meşezzâlî’nin tekmilesi, Derdîr’in kendi eseri Aķrebü’l-mesâlik üzerine başlayıp bitiremediği eş-Şerĥu’ś-śaġīr adlı şerhin öğrencisi Şeyh Mustafa el-Ukbâvî tarafından yapılan tekmilesi ve Behrâm ed-Demîrî’nin eş-Şâmil’i üzerine Abdurrahman b. Muhammed el-Yâzigī’nin tamamlayamadığı şerhin Tüsûlî tarafından yapılan tekmilesi Mâlikî fürû literatürü içinde tanınmış tekmile türü zeyillerdir.

Tamamlanmış ya da eksik kalmış bir fıkıh kitabına ilâveler yapmak amacıyla kaleme alınan ve farklı adlarla anılan zeyillerin yanı sıra bir asıl metni esas alarak yapılan şerh, hâşiye, tehzip, telhîs ve ihtisar türü çalışmalarda da asıl metinde yer almayan yeni meselelerin ya da asıl metinde yer alan meselelere dair farklı ya da yeni görüşlerin ilâve edilmesi, böylece üzerinde çalışma yapılan asıl metne ziyâde, zeyil ya da ikmal yapılması söz konusu olabilmektedir. Nitekim Sıddîk Hasan Han, şerh ve hâşiye türü eserlerin dört temel amacından birinin asıl metinde eksik bırakılan ya da ihmal edilen hususların tamamlanması olduğunu belirtir (Ebcedü’l-Ǿulûm, I, 221 vd.). Bu tür eserlerden bazıları aslında birer şerh olmalarına rağmen ziyâdât, tekmile, tetimme gibi isimlerle anılır. Meselâ Abdurrahman b. Me’mûn el-Mütevellî’nin hocası Ebü’l-Kāsım el-Fûrânî’nin Şâfiî fıkhına dair el-İbâne’si üzerine yazdığı Tetimmetü’l-İbâne adlı şerh (Mütevellî’nin eksik bıraktığı eser Ebü’l-Fütûh Es‘ad b. Mahmûd el-İclî el-İsfahânî tarafından Tetimmetü’t-Tetimme adıyla tamamlanmıştır), Ebü’l-Berekât en-Nesefî’nin Hanefî usulüne dair eseri Menârü’l-envâr’a Abdürrahîm b. Îsâ el-Bağdâdî el-Mindelâvî’nin yazdığı İżâǿetü’l-envâr adlı şerh üzerine Emînüddin Îsâ b. İsmâil b. Hüsrevşah el-Aksarâyî tarafından kaleme alınan Envârü’l-efkâr fî tekmileti İżâǿeti’l-envâr adlı şerh/hâşiye ve Mâlikî fürû fıkıh metinlerinden Muħtaśaru Ħalîl üzerine Hulûlû’nun yazdığı el-Beyân ve’t-tekmîl fî şerĥi Muħtaśari Ħalîl böyledir.

BİBLİYOGRAFYA:

Kādî İyâz, Tertîbü’l-medârik (nşr. Muhammed b. Tâvît et-Tancî v.dğr.), Rabat 1981-83, III, 366-367; IV, 181, 183; Hüsâmeddin er-Râzî, Tekmiletü’l-Ķudûrî, Süleymaniye Ktp., Cârullah Efendi, nr. 602, vr. 1b-2a; Sübkî, Ŧabaķāt (Tanâhî), IV, 104, 331; VII, 336-337; İsnevî, Ŧabaķātü’ş-ŞâfiǾiyye, I, 385-386, 607; Kureşî, el-Cevâhirü’l-muđıyye, II, 400, 619-620; a.mlf., Tehźîbü’l-esmâǿi’l-vâķıǾa fi’l-Hidâye ve’l-Ħulâśa (nşr. Eymen Sâlih Şa‘bân), Beyrut 1998, s. 51; İbn Ferhûn, ed-Dîbâcü’l-müźheb, II, 243; Behrâm ed-Demîrî, eş-Şâmil (nşr. Ahmed b. Abdülkerîm Necîb), Kahire 2008, neşredenin girişi, s. 23-26; İbn Kādî Şühbe, Ŧabaķātü’ş-ŞâfiǾiyye, I, 111, 140, 249; II, 212; III, 41, 106, 168; Ahmed Bâbâ et-Tinbüktî, Neylü’l-ibtihâc (nşr. Abdülhamîd Abdullah el-Herâme), Trablus 1408/1989, s. 538; Keşfü’ž-žunûn, I, 1, 346, 382; II, 1633, 1635, 1769, 1826, 1873, 1874, 2032-2036; Abdülganî b. Tâlib el-Meydânî, el-Lübâb fî şerĥi’l-Kitâb (Dirâse Ǿani’l-Lübâb ve Muħtaśarü’l-Ķudûrî ile birlikte, nşr. Sâid Bekdâş), Medine 2010, neşredenin girişi, I, 395-401; Sıddîk Hasan Han, Ebcedü’l-Ǿulûm, Beyrut 1978, I, 221 vd.; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, I, 312, 565-566, 809; II, 211, 414; Mahlûf, Şeceretü’n-nûr, s. 241, 361; M. İbrâhim Ali, Iśŧılâĥu’l-meźheb Ǿinde’l-Mâlikiyye, Dübey 1421/2000, s. 477; J. E. Brockopp, Early Maliki Law: Ibn ‘Abd al-Hakam and His Major Compendium of Jurisprudence, Leiden 2000, s. 54-65; Ferhat Koca, İslam Hukuk Tarihinde Selefî Söylem: Hanbelî Mezhebi, Ankara 2002, s. 62, 225; Abdullah Muhammed el-Habeşî, CâmiǾu’ş-şürûĥ ve’l-ĥavâşî, Ebûzabî 1425/2004, I, 212; II, 1078; III, 1911, 1912, 1916; Ahmet Özel, Hanefî Fıkıh Alimleri, Ankara 2006, s. 42, 59, 105, 108, 130, 132, 159-160 (ayrıca bk. DİA’daki ilgili maddeler).

Ali Hakan Çavuşoğlu