ZEYNEB bint HÂRİS

(زينب بنت الحارث)

Zeyneb bint el-Hâris b. Selâm el-Yehûdiyye

(ö. 7/628’den sonra)

Hayber Gazvesi’nin ardından Resûl-i Ekrem’i zehirlemeye kalkışan yahudi kadın.

Hayber Gazvesi’nde (7/628) öldürülen Merhab’ın yeğenidir. Babası Hâris, amcası ve Benî Nadîr’e mensup olan kocası Sellâm b. Mişkem de bu gazvede öldürülenler arasındaydı. Hayber’in fethedilmesi üzerine yahudiler Hz. Peygamber’i zehirlemeye karar vermişlerdi (Vâkıdî, II, 677). Bu karar doğrultusunda Zeyneb, Resûl-i Ekrem’in yanına kızartılıp üzerine zehir sürülmüş bir koyun götürdü; koyunun kol ve kürek kemikleri etlerine daha fazla zehir sürdü. Resûlullah, Hayber’de akşam namazından sonra ashabıyla birlikte yemeğe oturdu ve yemekte kol bölgesinden bir parça eti ağzına aldı; ancak zehirli olduğunu anlayarak lokmayı yutmadan çıkardı ve çevresindekilere de etten yememelerini söyledi. Ashaptan Bişr b. Berâ el-Ensârî bu sırada ağzına aldığı lokmayı çiğneyip yutmuş olduğundan zehirlenip hemen orada öldü. Bişr’in bir yıl sonra öldüğüne dair rivayetler de vardır. Bu yemek esnasında birden çok sahâbînin zehirlenerek öldüğü de nakledilir. Hz. Peygamber tarafından sorguya çekilen Zeyneb babası, kardeşi, amcası ve kocasının bu savaşta öldürüldüğünden kendisini öldürmek istediğini, eğer peygamberse zaten suikastın kendisine vahiyle haber verileceğini, eğer sadece bir melikse bu durumda insanların ondan kurtulmuş olacağını düşündüğünü anlattı. Resûl-i Ekrem’in Zeyneb’i affedip serbest bıraktığı, onun da Müslümanlığı kabul ettiği rivayet edilir. Bişr b. Berâ’nın ölümünden dolayı onun kısasen öldürüldüğü de söylenir. Resûlullah, Hayber’in fethinden sonraki üç yıl boyunca zaman zaman bu zehrin etkisini vücudunda hissettiğini ifade etmiş, özellikle vefatından önceki hastalığı sırasında Hayber’de ağzına aldığı zehirli lokmanın tesiriyle şah damarında şiddetli bir ağrı duyduğunu söylemiş, hatta onun bu zehir yüzünden şehit olarak öldüğü de ileri sürülmüştür.

BİBLİYOGRAFYA:

Buhârî, “Cizye”, 7, “Meġāzî”, 43; Vâkıdî, el-Meġāzî, II, 677-679; İbn Hişâm, es-Sîretü’n-nebeviyye (nşr. Muhammed Ali el-Kutub-Muhammed ed-Dâlî Balta), Beyrut 1412/1992, III, 312-313; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, II, 200-202; Belâzürî, Ensâb, I, 246, 284; Taberî, Târîħ (Ebü’l-Fazl), III, 15; İbn Beşküvâl, Ġavâmiżü’l-esmâǿi’l-mübheme (nşr. İzzeddin Ali es-Seyyid-M. Kemâleddin İzzeddin), Beyrut 1407/1987, I, 162-163; İbn Hacer el-Askalânî, el-İśâbe (nşr. Âdil Ahmed Abdülmevcûd v.dğr.), Beyrut 1415/1995, VIII, 155; Şâmî, Sübülü’l-hüdâ, V, 208-210; Yâsîn b. Hayrullah el-Hatîb el-Ömerî el-Mevsılî, er-Ravżatü’l-feyĥâǿ fî tevârîħi’n-nisâǿ (nşr. İmâd Ali Hamza), [baskı yeri yok] 1987 (Dârü’l-âlemiyye), s. 440-442; Kehhâle, AǾlâmü’n-nisâǿ, II, 63-64; Köksal, İslâm Tarihi (Medine), VI, 93-99; Terâcimü aǾlâmi’n-nisâǿ, Beyrut 1419/1998, s. 162; Ali Yardım, “Bişr b. Berâ”, DİA, VI, 219.

Gülgün Uyar