ZEYNULLAH RESÛLÎ

(1833-1917)

Nakşibendî şeyhi.

İdil-Ural bölgesindeki Troytsk şehrinde Tüngatar’a (bugün Başkırdistan’da) bağlı Şerif köyünde doğdu. Zeynullah İşan diye de bilinir. Aslen Başkırtlar’ın hakan boyundandır. On iki yaşına kadar doğduğu köyde eğitim aldıktan sonra Malay Moynak köyünde Şeyh Yakup Hazret’in medresesinde okudu. Yakup Hazret’in Ahund köyüne geçmesi üzerine onunla beraber bu köye gitti. Kelâm konularına dair sorularına hocasının verdiği cevaplar kendisini tatmin etmeyince 1851 yılında Troytsk’a gidip Ahmed b. Hâlid’in medresesinde öğrenimine devam etti. 1859’da Verhnon-Ural’a bağlı Akhoca köyünde imamlık ve müderrislik yapmaya başladı. Aynı yıl Çelyabinsk’e bağlı Çardaklı köyündeki Çardaklı Şeyh diye tanınan Nakşibendî-Müceddidî şeyhi Abdülhakîm b. Kurbanali’ye intisap etti, seyrüsülûkünü tamamlayıp hilâfet aldı. 1869’da hacca giderken uğradığı İstanbul’da Nakşibendî-Hâlidî şeyhi Ahmed Ziyâeddin Gümüşhânevî ile tanışıp onun müridi oldu. 1870 Eylülünde Troytsk’a dönünce Gümüşhânevî’nin halifesi sıfatıyla irşad faaliyetine başladı ve kısa zamanda etrafında birçok mürid toplandı. Ancak Çardaklı Şeyh’in de halifesi olduğu halde Hâlidî kolunu yayması ve hakkındaki bazı şikâyetler yüzünden 1873’te Vologda bölgesindeki müslüman nüfusun bulunmadığı Nikolsk şehrine sürgün edildi. Burada üç yıl kaldı, ardından izin alıp müslümanların da yaşadığı Kostroma’ya geçti. Bir Tatar mahallesinde beş yıl yaşadıktan sonra 1881’de vatanına dönme isteği kabul edilince Akhoca köyüne döndü. Ertesi yıl hacca gitmek üzere yeğeni Mûsâ ile birlikte köyünden ayrıldı. 1884’te hac


dönüşü tekrar Troytsk’a gelip Amur mahallesinde faaliyetlerine başladı. Mahalleyi imar ederek medrese, imarethâne, mescid ve kütüphane yaptırdı; bir külliye oluşturdu ve mahallenin adını Mâmûriyye’ye çevirdi. Troytsk kısa bir süre zarfında bir ilim merkezi haline geldi. Türk dünyasının birçok yerinden, özellikle Kazak ve Kırgız bölgelerinden yüzlerce talebe ve mürid Resûliye Medresesi’ne ilim tahsili için akın etti. Zeynullah Resûlî öğretim süresi dört yıl ibtidâî, üç yıl rüşdiye ve dört yıl idâdî olmak üzere toplam on bir yıl olan bu medresede usûl-i cedîd metoduyla eğitim yapıyor, fen bilimleriyle dinî ilimleri birlikte okutuyordu. İlim ve irşad faaliyetini ömrünün sonuna kadar yoğun biçimde sürdürdü. 2 Şubat 1917’de vefat ettiğinde arkasında Türk dünyasının her tarafından binlerce talebe ve mürid bıraktı. Zeynullah Resûlî’ye dair bilgiler onun hakkında yazılmış hal tercümelerine dayanmakta olup resmî belgelere ulaşılamamıştır. Rızâeddin Fahreddin, Resûlî’nin ölümünün ardından yazılan hal tercümelerini ve gazete yazılarını derleyip bir kitap halinde yayımlamıştır (Şeyh Zeynullah Hazret’in Terceme-i Hâli, Orenburg 1917). Rızâeddin bu kitabın girişinde Resûlî’ye dair belgelerin Rusya İçişleri Bakanlığı veya Orenburg Valiliği Arşivi’nde bulunabileceğini, Dîniye Nezâreti Arşivi’nin büyük bir kısmı telef olduğundan bazı şikâyetnâmeler dışında fazla bir şey bulunmadığını söyler.

Zeynullah Resûlî, bir ilim adamı ve tarikat şeyhi sıfatıyla Rusya müslümanları üzerinde derin iz bırakmış önemli bir şahsiyettir. Medresesinde yetişen öğrencileri imam, müderris ve muallim olarak Rusya’nın çeşitli bölgelerine göndererek eğitime büyük hizmette bulunmuştur. İdil-Ural bölgesinin yanı sıra Kazak ve Kırgız bölgelerinin en uzak yerlerinden bile her yıl 100’den fazla öğrenci Resûliye Medresesi’ne gelip eğitim görmüştür. Keşşâf Tercümânî adlı bir yazar, ölümünün ardından yazdığı bir gazete makalesinde onun Kazak-Kırgız halkının eski dinî inançlarından, örf ve âdetlerinden gelen bazı anlayışlarının yerine İslâmî unsurları yerleştirdiğini ifade eder. Çeşitli istismarcılardan dolayı “işanlık” (şeyhlik) müessesesine karşı çıkan veya tasavvufa hoş bakmayan aydın kesimin kanaatlerinin değişmesini sağlayan Zeynullah Resûlî “reşid mürşid”, “dinî ilimlere vâkıf bir âlim” unvanlarıyla anılmıştır. İşanlara hoş gözle bakmayan Zeki Velidi Togan bile ondan övgüyle söz etmektedir. Resûlî, Nakşibendîliğin bütün esaslarına riayet etmiş bir şeyh olmasına rağmen cehrî zikir uygulamasına da yer vermiştir. Müridlerinden Abdüllatif Baygazioğlu müridlerin salı ve perşembe akşamları zikir halkası oluşturduklarını, sabahları da güneş doğuncaya kadar hatm-i hâcegân icra edildiğini, bu zikirler esnasında bazan onar defa cehrî olarak tehlîl zikrinin yapıldığını, yatsıdan sonra siyer ve şemâil okunduğunu söyler. Resûlî’nin kendisinden tarikat dersi almaya gelen öğrencileri, “Sizin zikriniz derslerinizdir” diyerek geri çevirdiği, yüksek mânevî tesiriyle binlerce insanı başta içki olmak üzere birçok kötü ve yanlış davranıştan vazgeçirdiği nakledilmektedir. Âlimcan Barudî ve Rızâeddin Fahreddin gibi birçok Tatar-Başkırt âlimi onun müridleri arasındadır. 1880’li yıllardan 1917’ye kadar İdil-Ural bölgesinde ve Troytsk’ta meydana gelen sosyal ve kültürel olaylarda, özellikle eğitimde yenileşme hareketinde (usûl-i cedîd) Zeynullah Resûlî’nin doğrudan veya dolaylı birçok katkısı olmuştur. Rusça öğrenmeye ve Rus okullarına gitmeye karşı çıkmamakla birlikte Ortodoksluğun, Rus dili ve kültürünün müslüman Türkler arasında yayılmasının önüne geçmeye çalışmıştır. Onun Kazak ve Kırgızlar’a yönelik faaliyetlerine Ortodoks misyonerlerce pek hoş bakılmamış, hatta nefret hisleriyle karşılanmıştır. Zeynullah Resûlî usûl-i cedîd ile öğretime destek vermiş, 1895’te Gaspıralı İsmail’e iki muallimini göndererek bu yeni usulü öğrenmelerini sağlamıştır. Bunu 1897’den itibaren kendi medresesinde uygulamaya başlamış, bu konuda makaleler yazmıştır.

Zeynullah Resûlî’nin altı oğlundan en büyüğü halifesi konumundaki Abdurrahman Resûlî babasının yerine bazı siyasî toplantılara katılmış, 1906’da III. Rusya Müslümanları Kongresi’nde on beş kişilik dinî komisyon üyeleri arasında yer almış, 1941’de Avrupa Rusyası ve Sibirya Müslümanları Dinî İşler İdaresi’ne müftü tayin edilmiştir. Diğer bir oğlu Hayrullah Efendi, Medine’de bir Nakşibendî-Müceddidî şeyhine intisap etmiş, Kargalı’da imamlık ve müderrislik yapmıştır. İstanbul’da eğitim gören Abdülkadir adlı oğlu Astrahan’da imamlık görevinde bulunmuş, ömrünün sonuna doğru Nauka i Religiya adlı bir dergide din aleyhtarı bir yazı yayımlamıştır. Ancak gerçekten ateizme yönelip yönelmediği bilinmemektedir. Abdullah isimli diğer oğlu Âlimcan Barudî’den ders aldıktan sonra eğitimini İstanbul’da sürdürmüştür. Zeynullah Resûlî’nin el-Fevâǿidü’l-mühimme li’l-mürîdi’n-Naķşibendiyye ve’l-evrâdü’l-lisâniyye ve’ś-śalavâtü’l-meǿŝûre adlı eseri (Saint Petersburg 1898) Nakşibendî dervişlerinin okumaları gereken zikir ve duaları ihtiva eder, ayrıca bunların ne zaman ve nasıl okunacağına dair bilgi verilir. Troytsk Uleması ve Usûl-i Cedîde adlı on bir sayfalık risâlesi (Orenburg 1911) usûl-i cedîdin aleyhinde olanlara karşı bir fetva niteliğindedir. Onun ayrıca Arapça ibarelerin çoğunlukta bulunduğu, Elifbâ Hakkında adlı (Orenburg 1912) on üç sayfalık Tatarca bir risâlesi vardır.

BİBLİYOGRAFYA:

Rızâeddin b. Fahreddin, Şeyh Zeynullah Hazret’in Terceme-i Hâli, Orenburg 1917 (Zeynullah Resûlî’yle ilgili hal tercümeleri yanında Rızâeddin’in kısaca hâtıralarını da içerir); Zeki Velidi Togan, Hâtıralar, İstanbul 1969, s. 44; a.mlf., Bugünkü Türkili Türkistan ve Yakın Tarihi, İstanbul 1981, s. 541-542; Hamid Algar, “Shaykh Zaynullah Rasulev”, Muslims in Central Asia (ed. Jo-Ann Gross), Durham-London 1992, s. 112-133; İbrahim Maraş, Türk Dünyasında Dinî Yenileşme (1850-1917), İstanbul 2002, s. 99-101; V. V. Barthold, “Shaykh Zaynullah Rasulev, 1833-1917”, Musulmanskiy Mir, I/1, Petrograd 1917, s. 73-74; Akdes Nimet Kurat, “Kazan Türklerinde Medenî Uyanış Devri”, DTCFD, XXIV/3-4 (1966), s. 95 vd.

İbrahim Maraş