ZİNNÎRE er-RÛMİYYE

(زنّيرة الروميّة)

Mevlâtü Ebî Bekr Zinnîre er-Rûmiyye

Kadın sahâbî.

Abdüddâr veya Mahzûmoğulları’ndan birine ait Rum asıllı bir câriye olup ilk müslümanlardandır. Zinnîre (çakıl taşı) ismi bazı kaynaklarda Zenbere şeklinde kaydedilmiştir. Mekke’de kendisini koruyacak bir hâmisi bulunmadığından müşriklerce hor ve zayıf görülüp ezildikleri için Hz. Ebû Bekir’in onlardan satın alıp âzat ettiği yedi “müstaz‘af”tan biridir (diğerleri Bilâl-i Habeşî, Âmir b. Füheyre, Ümmü Ubeys, Nehdiye ve onun kızı ile Benî Amr b. Müemmil’e ait bir câriyedir). Bu sebeple de “Mevlâtü Ebî Bekr” olarak anılır. Zinnîre, Ebû Cehil’in ve o sırada henüz İslâmiyet’i kabul etmemiş olan Ömer b. Hattâb gibi şahısların eziyetlerine mâruz kalıyordu. Hassân b. Sâbit’in İslâm’a girmeden önce geldiği Mekke’de Ömer b. Hattâb’ın Zinnîre’yi ve diğer müslüman köleleri dayak atmaktan usanıncaya kadar dövdüğüne şahit olduğu zikredilmektedir (İbn Hişâm, I, 319; İbn Hacer, IV, 312). Hz. Ebû Bekir, Zinnîre’yi ve onun gibi eziyet gören diğer köleleri satın alıp âzat edince babası Ebû Kuhâfe kendisine, zayıf ve güçsüz köleler yerine sağlam ve güçlü köleleri satın alıp âzat etmesini tavsiye etmiş ve zor durumda kaldığında bu kişilerden yardım alabileceğini söylemiş, Hz. Ebû Bekir de onları çalıştırmak üzere değil Allah rızası için âzat ettiğini belirtmiştir. Birçok müfessir tarafından Ebû Bekir hakkında nâzil olduğu kabul edilen, “Artık kim cömert davranır, günah işlemekten sakınırsa, en güzele de inanırsa biz onun için rahatlık ve mutluluk yolunu kolaylaştırırız” meâlindeki âyetler (el-Leyl 92/5-7) bu hadise üzerine inmiştir (Kurtubî, XX, 82-83). Zinnîre âzat edildikten kısa bir süre sonra gözlerinden rahatsızlanıp geçici bir körlük yaşadı. Bunu öğrenen müşrikler, “Lât ve Uzzâ’yı inkâr ettiği için onlar tarafından kör edildi” deyince Zinnîre müşriklerin yanıldığını, putların kendilerine ibadet edenlerden haberi bile olmadığını, onların kimseye ne fayda ne de zarar verebileceğini söyledi, hastalığının Allah’tan geldiğini ifade ederek durumunu O’na havale etti. Ertesi gün iyileşmesine rağmen inanmamakta ısrar eden müşrikler bu durumu Resûl-i Ekrem’in bir büyüsü olarak yorumlamıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn İshak, es-Sîre, s. 169-172; İbn Hişâm, es-Sîre (nşr. Mustafa es-Sekkā v.dğr.), Beyrut, ts. (Dâru ihyâi’t-türâsi’l-Arabî), I, 317-319; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, VIII, 255-256; İbn Abdülber, el-İstîǾâb (Bicâvî), IV, 1849; İbn Asâkir, Târîħu Dımaşķ (Amrî), XXX, 67-68; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe, VII, 123; Kurtubî, el-CâmiǾ, XX, 82-83; İbn Hacer, el-İśâbe, IV, 311-312; Mustafa Fayda, “Ebû Bekir”, DİA, X, 102.

Halit Özkan