ZİTVATOROK ANTLAŞMASI

Osmanlılar’la Habsburglar arasında 1606 yılında yapılan antlaşma.

Osmanlı Devleti ile Habsburg hânedanı arasında yaklaşık on beş yıl süren uzun savaş dönemini bitiren bu antlaşma, bugün Slovakya’da bulunan Dunaradvány (Radvaò nad Dunajom) köyü yakınlarındaki tarihî Macaristan’ın (Karpat havzasını içine alan eski Macar Krallığı) kuzeybatı kısmında bulunan Zsitva ve Tuna nehrinin kesiştiği, Macarca Zsitvatorok diye adlandırılan yerde 11 Receb 1015’te (11 Kasım 1606) imzalanmıştır. Antlaşmanın yapılmasında, Habsburglar’la Osmanlılar arasında sıkışan ve Habsburg egemenliğine karşı ayaklanan Macar soyluları önemli rol oynamıştır. Antlaşma sadece askerî değil aynı zamanda diplomasi teamüllerinin değişmesi açısından da Osmanlı siyasî tarihinde önemli bir yere sahiptir.

1593’te başlayan savaş hem Osmanlı hem de Habsburg tarafını malî açıdan büyük sıkıntıya düşürmüş, daha 1596 yılından itibaren sefer mevsimleri dışındaki kış aylarında barış görüşmeleri yapılmış, fakat herhangi bir sonuç alınamamıştı. Barışa yönelik arayışlar, 1604 Kasımında Osmanlı Devleti’nin himayesini arkasına alacağını planlayan Erdel Prensi István Bocskai’nin Habsburglar’a karşı isyan etmesi yüzünden kesildi. Ciddi malî problemleri daha da derinleştiren Anadolu’daki Celâlî ayaklanmalarına ve doğu sınırlarında 1603’ten itibaren Safevîler’in karşı harekâtına rağmen Osmanlı Vezîriâzamı Lala Mehmed Paşa, 1605’te Macaristan’la barış yapmak yerine savaşı Osmanlı çıkarları açısından daha uygun görüyor ve kazanacağı bir askerî zaferin avantajıyla antlaşma masasına oturmak istiyordu. Sefer mevsiminin başlamasından önce barış ve ittifak konularını içeren bir sözleşmeyi I. Ahmed’le görüşmek için Macar elçilik heyeti İstanbul’a doğru yola çıktı. Elçiler ancak geçici bir antlaşma konusunda söz alabildiler. 1605 sonbaharındaki yeni askerî gelişmeler üzerine Lala Mehmed Paşa mutabakata varılan konuları yeniden gözden geçirdi. Hazırlanan ve I. Ahmed tarafından eski tarih atılarak imzalanan antlaşmaya müttefik Macarlar için hiç de elverişli olmayan maddeler eklendi. Macarlar’ı yarı yolda bırakan geri adımın sebebi István Bocskai’nin Lala Mehmed Paşa’nın ordusuna katılmamış olması ve buna bağlı olarak Avusturya’ya karşı ortak askerî harekâtın gerçekleştirilememesiydi. Üstelik sadrazam, elçileri vasıtasıyla Bocskai’ye pek çok defa hemen Osmanlı taburuna katılması emrini göndermiş ve sultan tarafından desteklenen Macar kralına verilmesi arzulanan tacın (korona) da yanında bulunduğunu bildirmişti. İsyanın lideri çağrıları dinlemedi, bunun yerine Erdel’e gitti, burada hükümdar seçilerek görevine başladı, aynı zamanda sadrazamdan Habsburglar’la barış görüşmelerinin başlatılması talebinde bulundu.

Habsburglar Osmanlı müzakerecilerini Macarlar’ın barış antlaşmasının dışında bırakılması konusunda Macar-Osmanlı zıtlıklarını kullanarak etkilemeye çalışıyordu. Hazırlanan barış planına göre sultan çasarı (imparatoru) babası, çasar da sultanı oğlu addediyor ve birbirlerine eşit değerde hediyeler göndermeleri öngörülüyordu. Sultan tarafından yollanacak hediyeler değerli atlar ve bunun gibi hediyeler olabilirdi. Savaşın başlamasından önce olduğu gibi İstanbul’da bir Habsburg elçisinin (orator) sürekli kalması şartını Osmanlılar’a kabul ettirmeleri gerekmekteydi. Aynı zamanda sultanın çasar sarayında bir yetkilisini devamlı tutması şartı yenilik gibi değerlendirilebilecek bir istek özelliği taşıyordu. Osmanlılar, Macar isyancılarına yardım niteliğindeki her türlü destekten kaçınacaktı. Anlaşmaya İspanya’nın ve ülkeleriyle beraber Arşidük Ferdinand’ın dahil edilmesi ve metnin Türkçe ve Latince hazırlanması talep edildi. Müzakerecilerin her konu hakkında Viyana’yı bilgilendirmesi gerekiyordu. Gönderilen bilgilendirme mektuplarını Arşidük Matthias, Prag’daki ağabeyi İmparator II. Rudolf’a iletiyordu. Barış antlaşmasının imzalanmasından sonra Osmanlılar’ın da istediği gibi iki taraf arasındaki ticaretin başlaması ve esirlerin serbest bırakılması planlanmıştı. Habsburglar’ın taleplerine bağlı olarak sözü edilen bu şartların çoğu antlaşma metnine girdi; bununla beraber Macarlar’ı görüşmelerin dışında bırakmak mümkün olmadı.

Habsburg-Osmanlı barış antlaşması, imparator ve aynı zamanda Macar kralı unvanı taşıyan II. Rudolf’un rızasıyla Macar soylularına ilişkin atıflar içeriyordu. Viyana’da István Illésházy’nin başkanlığındaki István Bocskai’nin elçileri Arşidük Matthias ile görüşmelerde bulunuyordu. Bunun neticesinde ilk antlaşma 9 Şubat 1606’da ortaya çıktı, konuyla ilgili olarak Macar elçileri Budin Beylerbeyi Ali Paşa’ya bilgi ulaştırdılar. Bu doğrultuda 15 Mayıs’ta Osmanlı-Habsburg-Macar ortak müzakerelerin


başlatılması arzulanıyordu. Fakat bu arzu István Bocskai’nin Viyana barışının ilk varyasyonunu reddetmesiyle gerçekleşmedi, konu hakkında Bocskai hem Budin paşasını hem de padişahı bilgilendirdi. Böylece Osmanlı tarihçisi Peçuylu İbrâhim’in kaydına göre Sadrazam Lala Mehmed Paşa’nın da fikir birliğine vardığı bir Osmanlı-Macar ortak saldırı planı tekrar gündeme geldi. Fakat bu Osmanlı merkezinde pek olumlu karşılanmadı, hatta sadrazama Macar işlerini Kuyucu Murad Paşa’ya bırakması ve kendisinin Anadolu’daki Celâlîler’e karşı harekete geçmesi konusunda emir yollandı. Ancak Lala Mehmed Paşa sefer hazırlıkları sırasında vefat etti (14 Safer 1015/21 Haziran 1606).

Bocskai, Macar-Habsburg barışını reddettiğinden Tuna’da Körtvélyes adlı adada üç tarafın temsilcilerinin bir araya gelmesi bir sonuç vermedi. 1606 yazında en önemli sorun, Bocskai’nin Viyana barışını kabul etmesi durumunda Macar Krallığı’nın o zamana kadar idaresinde tuttuğu kuzey ve kuzeybatı kısmının İmparator II. Rudolf’un eline geçmesiydi. Bu durum Habsburg hükümdarının Macar tahtıyla ilişkisinin kesilmesi ve Bocskai’nin Osmanlılar tarafından ele geçirilmemiş tarihî Macaristan üzerinde krallığını ilân etmesi konusundaki Osmanlı çıkarlarına büyük ölçüde hizmet edecek planları da bozacaktı. Eğer Macar soyluları İmparator II. Rudolf ile anlaşma sağlarsa Bocskai sadece Macaristan’ın doğu kısmında Erdel’de ve Tisza’nın ötesindeki eyaletlerde hükümdar kalabiliyordu. Viyana barışı onun krallığını onaylıyordu, ancak Erdel hâkimiyeti Macar kanunlarının da elverişli olmasıyla İmparator/Kral Rudolf’un eline geçiyordu. Bütün bunların önlenmesi için Budin Beylerbeyi Ali Paşa barışa yaklaşan Macar ve Habsburg taraflarının arasını açmak için, Habsburg hükümetinin Macarlar’dan bağımsız olarak gerçekleştirilecek ayrı bir barışla padişaha savaştan önce Osmanlı sancak merkezleri olan Seçen (Szécsény), Novigrad (Nógrád), Filek (Fülek/Filakovo) kalelerini vereceği haberini yaydı. Bu sözde plan Bocskai’de büyük öfkeye yol açmıştı, çünkü bu kaleleri Osmanlılar’a vermeyi düşünmüyordu. Bu sebeple István Illésházy’ye görüşmelerin bitirilmesini emretti ve onu görevinden aldı, buna rağmen Macar heyeti barış şartlarını kabul etti (23 Haziran 1606). Viyana barışının ardından Arşidük Matthias, Adolf von Althant’a Osmanlı Devleti’yle resmî barış görüşmelerine başlaması konusunda emir verdi.

Yapılan Habsburg-Macar antlaşmasını Bocskai sonraları kabul etti, bu doğrultuda 18 Temmuz 1606’da Habsburg-Osmanlı-Macar heyetleri bir araya geldi. Bocskai’nin barış antlaşmasını birkaç maddede değiştirmek istemesi ve bunun için Osmanlılar’ın ciddi askerî desteğine ihtiyaç duyması görüşmeleri önce çıkmaza soktu. Serdar Kuyucu Murad Paşa önemli miktardaki askerî güçle Macaristan’a ulaştı, Bocskai’ye eğer barış için çalışırsa onu destekleyeceğini, bununla beraber savaşın devamını amaçlarsa o konuda da kendisinin yanında olacağını bildirdi. 4 Eylül 1606 tarihinde Osmanlı ve Habsburg barış heyetleri görüşmeler için toplandı. Ali Paşa, Bocskai’nin adamları Pál Nyáry ve Mihály Czobor ile toplantıya katıldı. Osmanlı tarafı Erdel’in kendi hâkimiyeti altında olduğunu ve ondan vazgeçilmeyeceğini söylüyordu ve barış yapılmadığı takdirde serdarın Komárom’a karşı harekete geçeceği tehdidinde de bulunulmuştu. Görüşülmesi planlanan konular István Bocskai ve Macar soylularının çıkarlarının korunması, Habsburg kralları tarafından ödenen yıllık verginin yeniden yürürlüğe konulması, Seçen, Filek, Novigrad ve Vác kaleleriyle civarındaki köylerin aidiyet probleminin giderilmesi hususunda birleşiyordu. Arşidük Matthias, István Illésházy ile Osmanlılar’a ödenmesi gereken vergiye karşı ortak hareket edilmesi konusunda anlaşmıştı; 200.000 kuruş değerindeki hediyeyi bir sefere mahsus olarak ödeyeceklerdi. Aynı zamanda Osmanlılar’dan gerçekleştirilemeyecek taleplerde bulunmuşlardı, meselâ savaş sırasında kaybedilen Kanije, Eğri ve Estergon’un geri verilmesini istiyorlardı.

Habsburg ve Bocskai tarafının elçileri Tuna’nın kuzeyinde çadır kurmuşlardı. Budin Beylerbeyi Ali Paşa ise Tuna’nın güneyindeki Nyergesújfalu’da konaklamıştı ve görüşmelere kayıkla gidiyordu. İlk buluşma ara bölgede 29 Ekim’de gerçekleşti. Habsburg heyeti Adolf von Althan’ın idaresindeydi, Komárom Kalesi’nin kumandanı Johann von Molard, ayrıca György Thurzó, Seifrid Kollonics, Ferenc Batthyány, Miklós Istvánffy, Kristóf Erdõdy, András Dóczy ve Christoph von Teufel ona eşlik ediyordu. Osmanlı tarafını Budin Beylerbeyi Kadızâde Ali Paşa, babası Budin Kadısı Hâbil Efendi, Nasîrüddinzâde Mustafa Efendi ve Ali Paşa’nın kethüdâsı Mehmed Ağa temsil ediyordu. Bocskai’nin görevlileri görüşmelerde Osmanlı tarafında yer almıştı.

Barış antlaşmasının önemli maddeleri şunlardır: Çasar ve sultan arasında baba-oğul münasebeti kuruluyordu, bundan sonra Osmanlılar Beç kralı yerine Kayzer/Casar unvanını kullanacaklardı. Savaş sırasında taraflarca kazanılan topraklar ellerinde kalıyordu. Habsburglar yıllık vergi ödemeyeceklerdi. İmparator bir defaya mahsus olmak üzere hediye mahiyetinde 200.000 kuruş gönderecekti. Kaleleri işgal etmek, esir almak yasaklanacaktı ve eldeki esirler geri verilecekti. Osmanlılar’a ödenmesi gereken vergiyi Osmanlı memurları değil egemenlik altında bulunan köylerin muhtarları toplayacaktı. Krala vergi ödemeyen soylular Osmanlılar’a da vergi ödemeyecekti; bunlar kişilik hakları ve mal varlıkları konusunda özgürdüler. Eğri, Kanije, Estergon Osmanlılar’ın elinde kalıyordu; bununla beraber imparatorun elçileri antlaşmanın onaylanması aşamasında sultandan Kanije’yi talep edebilirlerdi. Barış antlaşması yirmi yıl boyunca yürürlükte kalacaktı. Viyana barışı ile kabul edilen Macar ve Habsburg imparatoru arasındaki kararlar kabul ediliyordu.


Anlaşma metni dikkatli bir şekilde hazırlandığı halde tarafların elindeki metinlerde birbiriyle uyuşmayan ifadeler ortaya çıktı. Bu farklılıklar Vác Kalesi’nin Habsburg idaresinde kalışını, köylü nüfusun vergi ödeme şeklini, geri alınmış bölgelerdeki Osmanlı vergilerinin iptaliyle ilgili unsurları içine alıyordu. İstanbul’daki görüşmeler sırasında sunulan barış sözleşmesi kararlaştırılan maddelerin çizdiği sınırı da aşıyordu; meselâ burada üç yıl sonra Habsburglar’ın yeniden vergi ödeyeceğinin belirtilmesi, padişahın Erdel üzerinde hâkimiyetini ilân etmesi gibi şartlar vardı. Elçi Herberstein antlaşma metinlerindeki uyuşmazlıkların farkına vardı ve Osmanlı tarafının antlaşmada kabul ettiği metnin, kelimesi kelimesine Zitvatorok’ta imzalanan Habsburg metniyle eşleştirilmesini talep etti. Sadrazamın nâibi kaymakam, bunun için farklılıkları kabul edilmiş gibi gösteren antlaşma metnini Herberstein’in önünde çevirtti. Herberstein’in gözü önünde düzeltilen bu Türkçe metin bir keseye yerleştirilip mühürlenerek elçiyle Viyana’ya yollandı. Elçi de metinde arzu edilen değişikliklerin gerçekleştirildiğini düşünerek Viyana’ya döndü. Osmanlıca metnin Andrea Negroni tarafından çevrilmesiyle durum ortaya çıktı. Antlaşmanın bu Türkçe versiyonu Feridun Bey’in Münşeât’ında mevcuttur. Orijinal metin 1610’da gözden geçirilmesi amacıyla Matthias henüz kralken İstanbul’a geri gönderildi. Habsburglar’ın talep ettiği versiyonun tanınması için padişahın 1615’te barışı yeniden onaylaması, yani daha bir on yıl beklemek gerekecekti. Altı defa uzatılan Zitvatorok Antlaşması’nın öne sürdüğü şartlar altmış yıl boyunca yürürlükte kaldı. Bu, Habsburg-Osmanlı ilişkilerinde talep sonucunda padişahın iyi niyetine bağlı olarak değil ortak müzakereler neticesi karara bağlanan, her iki tarafın da farklı metinleri esas aldığı ilk antlaşmaydı. Bu uzlaşmanın sonucunda Habsburg ve Osmanlı hükümdarları birbirlerine eşit taraflar olarak görüşmeler yaptılar. Diplomatik teamüller bakımından da bu antlaşma ile Osmanlı üstünlüğü hıristiyan rakibine karşı ortadan kalkmıştı.

BİBLİYOGRAFYA:

BA, MD, nr. 77; Österreichisches Staatsarchiv (ÖStA), Haus-, Hof- und Staatsarchiv (HHStA), Türkische Urkunden, Türkei I (Turcica), Karton nr. 88, 89, 90; Kâtib Çelebi, Fezleke (haz. Zeynep Aycibin, doktora tezi, 2007), Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, II, 291-293, 308-312; L. Fekete, Türkische Schriften aus dem Archive des Palatinus Nicolaus Esterházy: 1606-1645, Budapest 1932, tür.yer.; K. Nehring, Adam Freiherrn zu Herbersteins Gesandtschaftsreise nach Konstantinopel, München 1983, s. 15-67; G. Bayerle, The Hungarian Letters of Ali Pasha of Buda 1604-1616, Budapest 1991, tür.yer.; a.mlf., “The Compromise at Zsitvatorok”, Ar.Ott., VI (1980), s. 5-53; M. Köhbach, “Der Osmanische Historiker Topcılar Kâtibi ‘Abdü’l-Qâdir Efendi. Leben und Werk”, Osm.Ar., sy. 2 (1981), s. 75-96; a.mlf., “Çasar oder imparator? Zur Titulatur der römischen Kaiser durch die Osmanen nach dem Vertrag von Zsitvatorok (1606)”, WZKM, LXXXII (1992), s. 223-234; S. Papp, Die Verleihungs-, Bekräftigungs- und Vertragsurkunden der Osmanen für Ungarn und Siebenbürgen, Wien 2003, tür.yer.; a.mlf., “Macar ve Erdel Kralı Olan Bocskai’nin Halifeleri (Tadil Edilen Bir Berat-ı Hümayun)”, Ciépo Osmanlı Öncesi ve Osmanlı Araştırmaları Uluslararası Komitesi XIV. Sempozyumu Bildirileri (haz. Tuncer Baykara), Ankara 2004, s. 557-580; a.mlf., “Das Letzte Jahr des Langen Türkenkrieges-Die Schlacht der Diplomatie”, Einigkeit und Frieden sollen auf seiten jeder Partei sein: Die Friedenschlüsse von Wien (23.06.1606) und Zsitvatorok (15.11.1606) (haz. J. Barta v.dğr.), Debrecen 2007, s. 245-266; a.mlf.-S. Hadnagy, “Békekötési kísérlet a tizenöt éves háború idején, 1601-ben”, Aetas, XVIII/3, Szeged 2003, s. 118-153; Zoltán Bagi, A Német-Római Birodalom és a Magyar Királyság kapcsolatai a XVI-XVII. század fordulóján. Különös tekintettel a birodalmi gyûlésekre és a császári-királyi haderõ szervezetére a tizenöt éves háború idõszaká-ban (doktora tezi, 2005), Eötvös Lóránd University; Feridun M. Emecen, Osmanlı Klasik Çağında Savaş, İstanbul 2010, s. 287-292; R. Neck, “Andrea Negroni. Ein Beitrag zur Geschichte der österreichisch-türkischen Beziehungen nach dem Frieden von Zsitvatorok”, Mitteilungen des Österreichischen Staatsarchivs, III, Wien 1950, s. 166-195; M. Ivanics, “Friedensangebot oder kriegerische Erpressung?”, WZKM, LXXXII (1992), s. 183-199.

Sandor Papp