ZÜLBİCÂDEYN

(ذو البجادين)

Abdullāh b. Abdinühm b. Afîf el-Müzenî

(ö. 9/630)

Sahâbî.

Müzeyne kabilesine mensuptur. İslâm’a girmeden önceki ismi Abdüluzzâ idi, Hz. Peygamber bu ismi Abdullah olarak değiştirdi. Ünlü sahâbî Abdullah b. Mugaffel’in amcasıdır. Resûl-i Ekrem ona Zülbicâdeyn diye hitap ettiğinden bu lakapla tanınmıştır. Küçük yaşta iken babası hiçbir şey bırakmadan ölünce varlıklı bir kişi olan amcasının himayesinde büyüdü; onun sayesinde deve, koyun ve köle sahibi oldu. Meskûn bölgeden uzakta yaşayan Zülbicâdeyn, Resûlullah’ın Medine’ye hicret etmesi üzerine İslâm’a büyük ilgi duydu, fakat amcası buna karşı çıktığından Müslümanlığı benimsemeye cesaret edemedi. Nihayet bir gün amcasından müslüman olmak için izin istedi. Bu isteğine de şiddetle muhalefet eden amcası, böyle bir şey yaptığı takdirde sırtındaki elbiseye varıncaya kadar her şeyini elinden alacağını söyledi. Buna rağmen Zülbicâdeyn, taşa tapmayı bırakacağını ve Hz. Muhammed’e tâbi olacağını söyleyerek amcasının verdiği her şeyi iade etti. Resûl-i Ekrem’in yanına gitmek için giyeceği bir elbisesi kalmadığından annesi ona “bicâd” denilen bir kumaşı (veya bir kilimi) ikiye bölerek bir tür elbise yaptı. Medine’ye varınca geceyi Mescid-i Nebevî’de geçirdi ve sabah namazında kıyafetiyle Resûl-i Ekrem’in dikkatini çekti. Resûlullah ona kim olduğunu sorunca, “Ben abdim” diye cevap verdi. Hz. Peygamber de “Hayır, sen Abdullah Zülbicâdeyn’sin” dedi. Ardından o günden itibaren sahâbe arasında bu lakapla tanındı. Ardından Resûlullah’ın tâlimatıyla Selemeoğulları tarafından evlendirildi. Daha sonra bazı gazvelerde Resûl-i Ekrem’e rehberlik etti, Tebük Gazvesi’nde onun devesini güzel nağmelerle yürüttü. Zülbicâdeyn Kur’an okurken, Allah’ı zikredip dua ederken sesini yükseltirdi. Ashaptan biri onun bu halinden söz ederek riyakârlık yaptığını ima edince Resûl-i Ekrem onun riyakâr değil içi yanık, gözü yaşlı bir kimse olduğunu söyledi (Müsned, IV, 337). Zülbicâdeyn Tebük Gazvesi sırasında hummaya yakalandı ve bir gece öldü. Cenaze namazı Resûlullah tarafından o gece kıldırıldıktan sonra yakılan bir ateşin ışığında defnedildi. Resûl-i Ekrem kabrinin geniş tutulmasını ve naaşının hırpalanmadan taşınmasını emretti; ardından bizzat kabrine inerek Hz. Ebû Bekir ile Ömer’in yardımıyla naaşı alıp kabre koydu. Defin işlemi tamamlandıktan sonra Resûlullah kıbleye döndü ve ellerini kaldırarak, “Allahım! Ben ondan razıyım, sen de razı ol!” diye dua etti ve onun Allah’ı ve resulünü seven, içi yanık, gözü yaşlı ve çok Kur’an okuyan bir kimse olduğunu söyledi. Olayı izleyen Abdullah b. Mes‘ûd’un, “Ben ondan on beş yıl önce müslüman oldum” dediği, Zülbicâdeyn’in Resûl-i Ekrem tarafından kabre konulup methedilmesine çok imrendiği ve onun yerinde olmayı çok istediği rivayet edilir.

BİBLİYOGRAFYA:

Zemahşerî, el-Fâǿiķ, I, 79-80; Vâkıdî, el-Meġāzî, III, 1013; İbn Kuteybe, el-MaǾârif (Sâvî), s. 141; İbnü’l-Cevzî, Śıfatü’ś-śafve, I, 677-679; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe (nşr. Halîl Me’mûn Şîhâ), Beyrut 1418/1973, II, 147; Heysemî, MecmaǾu’z-zevâǿid, IX, 369; a.mlf., Keşfü’l-estâr (nşr. Habîbürrahman el-A‘zamî), Beyrut 1404/1984, III, 272-273; İbn Hacer, el-İśâbe, I, 484; II, 338-339; a.mlf., el-Meŧâlibü’l-Ǿâliye (nşr. Habîbürrahman el-A‘zamî), Küveyt 1393/1973, III, 64; Köksal, İslâm Tarihi (Medine), IX, 145-148, 211-212.

Zekeriya Güler